Röportaj:Bade ÇAKAR
Uzun süreden sonra ilk haute couture koleksiyonu ile karşımıza çıkan Tuvana Büyükçınar, tasarım yolculuğunun başladığı yere, Kapalıçarşı'ya geri döndü. Kapalıçarşı'da gerçekleşen ve birbirinden özel 25 tasarımın tanıtıldığı defilede, 'Tuvanam' kadını tüm görkemi ile karşımıza çıktı. Her tasarımın ipliğine kadar çok özel olduğunu söyleyen Tuvana Büyükçınar, 6 ayda hazırladığı koleksiyonunu, Kapalıçarşı'nın kendisi için olan önemini, Tuvanam markasını Şamdan Plus'a anlattı.
İlk defa bir haute couture koleksiyonu hazırladınız. 'Golden Bazaar', adı gibi ihtişamlı bir koleksiyon mu oldu?
Tuvana Büyükçınar Demir: Aslında bugüne kadarki tüm defilelerimde, en moderninden en romantiğine, özellikle de sonuncu Gatsby koleksiyonumda hep çok hassas kumaşlarla, kristaller, değerli taşlar, özel metallerle, el işlemeriyle, pek çok değişik teknik ve materyaller çalıştık. Tuvanam atölyemizin gücünü farklı çeşitlemeler ve yorumlarla yansıttık. Bunların arasında da pek çok ikonik parça, aslında haute couture mantığıyla hareket ettiğimiz ürünlerdi. Ancak hem yurtdışı satış noktalarımızdan, hem Türkiye'den ve ünlülerden gelen yoğun talepler doğrultusunda, zaman zaman sayısal olarak haute couture'ün üzerine çıktık. Ancak bu koleksiyon, isminden de mütevellit, başka şekilde konumlandırılamayacak ve çoğaltılamayacak kadar özel... Bu kez işçilik, kalıplar ve dikişler kadar kumaşlar da her bir ipliğine, ilmeğine kadar özeller.
Neler var koleksiyonda?
Büyükçınar: Dediğim gibi, bu defiledeki her bir tasarım, abartısız ipliğine kadar, 'Altın Boynuz' efsanelerine de isim babası olan ve bu madenle özdeşleşen Kapalıçarşı'nın ihtişamını barındıracak sofistikelikte hayat buldu. Çizimleri, materyallerin belirlenmesi, kalıplamaları, mekan ve tarih belirlenmesi gibi detaylarıyla altı aya yayılan bir süreç oldu. Defilenin temasının belirlenmesiyle kuponlar, sipariş verilerek İtalya'da özel olarak üretildi. Fransız dantelleri, gold ve 3 boyutlu işlemeler, transparan detaylar, deri üzerine nakışlar, bakır, inci ve kristal işlemeler dikkat çekici... Bu koleksiyonda bakır ve inci tonları, taş rengi, yine antik gold ve pudra renkleri de karşımıza çıkıyor.
Koleksiyonu hazırlarken nelere dikkat ettiniz? Nelerden ilham aldınız?
Büyükçınar: Ben her zaman trendler yerine yaşanmışlıklarından ilham alan bir tasarımcı oldum. Bu defileyi de hem Ağustos ayında 40. yaşımı kutlayacağım için, hem bir sene defilelere ara verdiğim için bugüne kadar yaptıklarımdan ve belki bundan sonra yapacaklarımdan çok daha ayrıcalıklı ve hafızalara kazınacak şekilde kurgulamayı çok istiyordum. Bununla ilgili de yine birikimlerimden yola çıktım ve tam da moda tasarımına başladığım noktada konuklarımı selamlamak istedim. Bu mekan da Kapalıçarşı'ydı. Çocukluğumdan itibaren beni büyüleyen, hayal dünyamın kapılarını aralamakla kalmayıp, kendine has derinliğiyle, 550 senedir barındırdıklarıyla, ruhuyla, onu daha da derinleştiren tasarımcılığımdan itibaren sık sık başvurduğum bir kılavuz niteliğinde olan Kapalıçarşı, bugüne kadarki birikimlerimi tek bir potada eritebilecek ve yansıtabilecek yegane ilham perisi ve ev sahibesiydi.
Size göre bir tasarımı belli eden, farklı yapan özelliği nedir?
Büyükçınar: Bir tasarımın gerçekten bu kategoride değerlendirilebilmesi için tasarımcının kendi segmentinde özgün yorumunu barındırması gerekiyor. Moda tasarımı, hem üretimin hem de tüketimin maalesef ki çok hızlandığı bir alan oldu. Sezonlar arası mesafeler, cruise, kapsül gibi ek koleksiyonlarla, ana koleksiyonları haricinde çok kısaldı. Koleksiyonlar arası benzerlik tasarımcıların da başına sıklıkla geliyor. Bu durumda benzerlik fark ettiklerinde son anda koleksiyondan çektikleri parçalar da söz konusu olabiliyor. Ben de 'Zamana Karşı Keşif' koleksiyonumla böyle bir tecrübe yaşadım. Tasarladığım abajur elbisenin çok benzerlerini Mary Katranzou da biraz daha farklı kalıp ve kendi desenleriyle uygulamıştı. Böyle durumlar peş peşe olduğu zaman masum tesadüfler olduğu anlaşılıyor. Zira moda haftalarına giren koleksiyonların birkaç günde ya da haftada hazırlanması mümkün olamaz. Ancak bilinçli taklitçiliğe ve kolaycılığa ben de çok karşıyım.
Koleksiyonunuzu hazırlarken gözünüzde nasıl bir kadın canlandı?
Büyükçınar: Golden Bazaar kadını; bugüne kadarki Tuvanam kadınları gibi kendine güvenen, kendi ayaklarının üzerinde duran, stil sahibi, girdiği her yerde fark edilen, bu kez ihtişamıyla lüksle dalga geçen, meydan okuyan bir kadın.
Uzun süreden sonra tanıttığınız bir koleksiyon olacak. Heyecan duyuyor musunuz? Nasıl tepkiler alacağınızı düşünüyorsunuz?
Büyükçınar: Evet, defilelere zorunlu olarak bir senelik ara vermiştim. Bu defile, bu aralığa rağmen heyecanlarımın ne kadar büyük, moda tutkumun ne kadar kalıcı olduğunu gösterecek nitelikte... Bu mesleği, defilelerle, konuklarımızın, basının huzurunda arz eden her kişi gibi olumlu ve olumsuz tüm tepkileri yapıcı olarak alıp cebime koyacağım. Yorumları, ilerideki Tuvanam tasarımlarım için yeni bir tuğla olarak değerlendiren birisi oldum hep bugüne kadar... Ama koleksiyonun içine, Kapalıçarşı'nın atmosferinde girenlerin beğenilerinin yüksek olacağını düşünüyorum elbette ki.
Defile için Hacer Yeni'nin kaleminden özel bir öykü yazılmış ve öyküye paralel olarak da özel bir koku tasarlanmış. Böyle bir birliktelik fikri nasıl ortaya çıktı?
Büyükçınar: Bu koleksiyonda ben en başından beri Kapalıçarşı'nın bana verdiği ilhamla yaşayan bir kadın hayal ediyordum. Ben modayı Kapalıçarşı'da sevip, oranın büyüsüyle bu işe başladığım için bu defilenin de bugüne kadarki koleksiyonlarımdan farklı olarak bir hikayesi olmasını arzu ediyordum. Tüm bunları sevgili Hacer Yeni'yle paylaştığımda o da benimle heyecanımı paylaştı ve koleksiyonum için bir öykü yazmayı seve seve kabul etti. Güzel kahramanımız Şehrayin'den ilhamla ve onun öyküsüne paralel olarak Atelier Rebul da çok özel bir esans tasarladı.
Defileyi Kapalıçarşı'da gerçekleştirmeye nasıl karar verdiniz?
Büyükçınar: Bu defileyi en özel kılan ilk kez Kapalıçarşı'da bir haute couture defilesinin yapılacak olması benim için... Aslında benim için hayallerimin ötesine geçemeyecek Kapalıçarşı'da yapma fikri, Medyaevi İletişim'in kurucusu Gaye Akdere'den çıktı. Bu projeyi Fatih Belediyesi Başkanı Sayın Mustafa Demir'e sunduğumuzdaysa tüm vizyonerliğiyle bize kapılarını açtı. Bu mekanla ilgili tüm desteği için Sayın Demir'e müteşekkirim. Onun haricinde yine bu defilenin gerçekleşmesinde çok büyük katkıları olan Emaar Türkiye'ye, Borusan Otomotiv'e, Scholl Türkiye'ye, styling'iyle hep fark yaratan ve yanımda olan sevgili Hakan Öztürk, koreografisiyle Öner Evez, müzikleriyle Doğuş Çabakçor, makyajda Icon34, saçta İbrahim Zengin ve No21, benim gizli mimarlarım...
Haute couture defilesinden sonra sizi tekrar Fashion Week'lerde de görecek miyiz?
Büyükçınar: Hem oğlum Selim Aslan'ın büyüme süreci, hem A46 Organizasyon'un Türkiye ve Ortadoğu'daki yoğunluğu, hem A46 Nişantaşı ve Palmarina Yalıkavak mağazalarının yeni konseptleri, hem Emine Palabıyık ve Alara Koçibey'le '3 Moms' markamızın çalışmaları, hem özel dikim siparişlerim, hem de Tuvanam ve Tutti markalarımla Paris'te katıldığım showroom ve fuarların yoğun takvimi, son iki sezondur beni maalesef İstanbul Fashion Week'e katılmaktan alıkoydu. Ama kalbim tüm tasarımcı arkadaşlarımla çarptı ve yanlarında olmayı çok çok istedim. Bundan sonra da kaldığım yerden devam edeceğim mutlaka. Fashion Week, beni en çok kamçılayan, en yeri doldurulmaz ve İstanbul'da, benim şehrimde yapılan en önemli organizasyon bana göre.
Bir tasarımcı olarak sizce Türkiye moda konusunda nerede?
Büyükçınar: Türkiye, her sektörde olduğu gibi moda konusunda da görece daha kısıtlı yatırımlarla dünya arenasında yer alan, ancak son 10 yılda büyük bir tasarım atağı yapmış bir ülke. Bunda genç tasarımcıların şevk ve vizyonunun da çok önemi var. Son 10 yılda gerçekleşenler ve kat edilen yol, bundan sonraki yıllar için ve yeni bir düzenin yavaş da olsa, emin adımlarla sağlıklı bir şekilde oturacağına dair umut verici. Yine her sektörde olduğu gibi, moda için de sabretmek, var olma mücadelesini sürdürülebilir kılmak, kararlı olmak çok önemli.
Önümüzdeki günlerde sizi farklı projelerle de görebilecek miyiz?
Büyükçınar: Ben şu anda bu defileye kanalize olsam da hem kurumsal anlamda, hem sosyal sorumluluk anlamında, her zaman yeni projelere açığım. En son Ariel için hazırladığım yıkanabilir koleksiyon da çok inovatif ve keyifli oldu benim için, bu tarz girişimlerin devamını diliyorum o yüzden.