
'Kaliteden hiçbir zaman taviz vermedik'

'Kaliteden hiçbir zaman taviz vermedik'

Röportaj: Bade ÇAKAR
1956 yılında kurulan TEN, hala günümüzde ilk akla gelen iç giyim markalarından biri. İç giyim ve mayo ile sektöre giren ve genişlettiği ürün yelpazesiyle adeta giyim sektöründe de kendisini kanıtlayan TEN'in bu başarılı dönüşümünün mimarı ise markanın ikinci kuşak patronu olan Deha Orhan... Hiçbir zaman kalite standartlarından ödün vermediklerini dile getiren Orhan, başarılarını bu prensiplerine bağlıyor. TEN'in hak ettiği başarıyı elde etmesi için sürekli çalışan Deha Bey, markası için kamera arkasına bile geçmiş. Çalıştıkları fotoğrafçılardan memnun olmayan ve özel ders alan Deha Orhan, markasının tüm katalog çekimlerini kendisi gerçekleştiriyor. İşi için girdiği bu yol, fotoğrafa olan tutkusunu ve dört senede tamamladığı vahşi kedi fotoğralarını da beraberinde getirdi. 'Vahşi Kediler' projesini tamamlayan Deha Bey, fotoğraf tutkusu için yeni bir proje arayışı içinde, ancak TEN için gelecek planları kesin; Avrupa pazarına kalıcı olarak girebilmek ve Avrupalı kadınlarla da TEN'i buluşturabilmek...
Türkiye'nin en eski markalarından biri TEN. 1956 yılında kurulan bir markanın hala bu zamana kadar sağlam bir şekilde durabilmesi büyük bir başarı. Sizce bu başarının sırrı nedir?
Deha Orhan: 1956 yılında kurulan firmamızda 20 yıldır görev yapıyorum. Bu zamana kadar olumlu, olumsuz birçok dönemden geçtik, fakat her zaman her koşulda ayakta kalabilmek, tüketicimizle olan bağımızı hiçbir zaman koparmamak için elimizden geleni yaptık. Kalite standartlarımızdan hiçbir zaman taviz vermedik. Bu da markamıza olan güveni her zaman sabit tuttu ve başarıyı getirdi, getirmeye de devam ediyor.
İç giyim ile başladınız ancak şu an ürün gamınız oldukça geniş. Bu genişlemeyi tercih etme nedenleriniz neydi? İleride ürün yelpazenizi daha büyütmeyi düşünüyor musunuz?
Orhan: Evet, ilk iç giyimle bu işe başladık ve iç giyimle devam ediyoruz, ancak geçen yıl geliştirdiğimiz 'Tüm Gün Giyilebilir' rahatlıktaki yeni korse koleksiyonumuz tüketicimizden farklı talepleri de beraberinde getirdi. Öncelikle kadınların en çok tercih ettiği günlük taytları nasıl korse ile bütün hale getirebiliriz diye düşündük. Yeni korse kumaşı teknolojimizle birlikte kadınların en çok rahatsızlık duyduğu mide, karın ve basen bölgelerindeki fazlalıkları toparlayacak şekilde taytlarımızın bel kısımlarını daha da uzattık. Günlük kullanılabilen taytı daha da fonksiyonel hale getirdik ve koleksiyonumuza günlük dış giyim olarak kullanılabilen yine fonksiyonel olan, korse atlet ve tişört'lerle destekledik. Şimdi de fonksiyonel body korselerimizle bu seriyi devam ettiriyoruz. Body korselerimiz, kadınların içine sutyen ya da korse giymelerine gerek kalmadan dış giyimde kullanacağı kendinden sutyenli, korse etkili çok şık bir seri. Tabii bizim için ürünün şıklığı kadar fonksiyonel olması, toparlayıcılığı ve vücudu şekillendiriyor olması da çok önemli. İkisini birlikte yakalayamadığımız takdirde ürünü koleksiyonumuza dahil etmiyoruz.
'Kaliteden hiçbir zaman taviz vermedik'

Bir röportajınızda, "Benim için rakip, yabancı firmalar" demiştiniz. Yerli markalar yerine yabancı markaları rakibiniz olarak görüyorsunuz. Bunun nedeni nedir?
Orhan: Bildiğiniz gibi Türkiye, çok büyük ve güçlü bir pazar, satışımızın yüzde 70 i Türkiye'de yapılıyor. Ürünlerimizin tamamı Türkiye'de üretiliyor ve öncelikle de Türk kadınlarına sunuyoruz. Türkiye çok güçlü ve önemli bir pazar ve aynı zamanda konfeksiyon üretiminin de çok güçlü olduğu bir ülke, bu dinamiklerinden dolayı Türkiye'de üretilip, satılan ürünler hiçbir Türk firmasına rakip olmamalı, Türk markalarını güçlü bir hale getirip dünyadaki yabancı iç giyim markalarına karşı birlik olarak hareket etmemiz daha doğru olur.
Birçok yabancı marka Türkiye pazarına girdi. Peki, şu an sektördeki rekabet ne durumda?
Orhan: Firmamızın kalite standartlarında üretim yapan ve Türkiye pazarına giren yabancı markalarla adil bir rekabet içerisindeyiz. Fakat Çin'den getirilen son derece düşük kaliteli ve ucuz olan ürünlerle ilgili tüketicilerimizden ciddi şikayetler almaktayız. Bununla da ilgili biz elimizden gelen uyarıları yapıyoruz ancak devletin de Türkiye'ye getirilen ürünleri daha sıkı denetlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Diğer markalardan en büyük farkınız sizce nedir?
Orhan: TEN markası olarak modayı, sezonu, renk ve trendleri takip ediyoruz ve tüm bunları korse ve daha fonksiyonel ürünlerle buluşturuyoruz.
'Kaliteden hiçbir zaman taviz vermedik'

Dikkat çeken bir durum da, markanızın katalog çekimlerini siz gerçekleştiriyorsunuz. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
Orhan: Yaklaşık 8 yıldır markamızın tüm çekimlerini ben yapıyorum. Bu fikir, profesyonel fotoğrafçılarla olan fikir ayrılıklarımızla ortaya çıktı. Ürünlerde ön plana çıkmasını istediğim özellikleri fotoğraflara yansıtamadıklarını gördüğümde, ben denemeye karar verdim. 6 aylık bir eğitimin sonunda ilk denemelerimi yaptım; çıkan sonuçlar fena değildi. Zamanla bu işin bir parçası haline geldi. Çünkü önce yaptığınız ürünü tüketiciye beğendirmeniz gerekiyor, bu da doğru fotoğrafla mümkün.
Yeni ürünler tasarımlarına, katalog çekimi konseptlerine dahil oluyor musunuz? Bütün sürecin içinde misiniz?
Orhan: Kumaş ve koleksiyon seçimlerinde, ürünlerin kalıp kontrolünde, çekimin konseptinden kutu tasarımına kadar tüm süreçlerin içerisindeyim.
Fotoğraf çekmek sizin için büyük bir tutku. Bu alanda kendinizi nasıl geliştiriyorsunuz?
Orhan: Çektiğim büyük kedilerden bahsettiğinizi düşünüyorum. Dört yıl süren projem iki yıl önce bitti; yedi büyük kediyi kendi doğal ortamlarında dört yıl içinde fotoğrafladım. Şu anda yeni bir proje arayışı içerisindeyim.
Fotoğrafta tecrübeye inanır mısınız? Yoksa iyi bir fotoğrafçı olmak sadece yeteneğe mi bağlı?
Orhan: Her işte olduğu gibi fotoğrafçılıkta da tecrübe en önemli şeylerden biri, fakat yeterli değil. Doğa fotoğraflarında bence en önemli şey; doğru zamanda, doğru yerde olabilmek ve şans... İyi bir fotoğrafçı olabilmek için iyi bir göz gerekiyor.
'Kaliteden hiçbir zaman taviz vermedik'

Doğal yaşam fotoğrafçılığı için özel bir eğitim aldınız mı? Tehlikeli değil mi?
Orhan: Hayır, bunun için özel bir eğitim almadım. Fotoğraf makinesini kullanmayı bilmek ve yanınızdaki rehberi dinlemek yeterli oluyor. Tahmin edildiği gibi büyük kedilerden hiçbir zaman tehlike görmedim. Ancak bulundukları doğal ortam sebebiyle yaşayan küçük böcek ve sürüngenler, insanlar için daha da büyük tehlike. Gitmeden önce gerekli sağlık önlemlerinizde alırsanız, büyük bir tehlike yaşamazsınız.
Hayalinizin National Geographic'de fotoğraflarınızın yayınlanması olduğunu söylemiştiniz. Bu konuda bir çalışmanız var mı? Hala hayaliniz bu mu?
Orhan: Hala hayalim National Geographic'de fotoğraflarımın yayınlanması... Ancak hem büyük bir şirketi yönetmek hem de vahşi kedilerin peşinde koşarak bu hayalimin gerçek olması oldukça zorlaşıyor. Profesyonel doğa fotoğrafçılarının her bir seferde üç ila altı aylık sürelerde bu ülkelerde zaman geçirdiğini düşünecek olursanız, benim maksimum 15 güne sığdırarak aldığım sonuçlarla, şansın çok daha fazla yanımda olması gerekiyor.
'Kaliteden hiçbir zaman taviz vermedik'

Sergi açmayı düşünüyor musunuz?
Orhan: Hedeflerim arasında. En kısa zamanda gerçekleşmesini istiyorum.
Hem fotoğrafçılık, hem de TEN için yeni projeleriniz neler?
Orhan: Daha önce belirttiğim gibi fotoğrafçılıkla ilgili yeni bir proje arayışı içerisindeyim. TEN ile ilgili de 2016 ve 2017 yılındaki hedeflerimiz, Avrupa pazarına kalıcı olarak girebilmek. Avrupalı kadınlarla da markamızı buluşturabilmek...