'Kadınların üstünlüğüne inanıyorum'
'Kadınların üstünlüğüne inanıyorum'
Röportaj:Elif AKTUĞ
Fotoğraflar:Koray IŞIK
Halil Bezmen ile 11. kitabı ‘İsyan ve Aşk’ı konuşmak üzere buluştuk. 90 yıl süren Celali İsyanları’nı ve o dönemde yaşanan tutkulu bir aşkı anlatan Halil Bezmen’e göre; tarihi aşklar çok zengin. Bezmen’in kitabı kadar, kitap tanıtımında hayat arkadaşı Rengin Suar’ın kendi adıyla çıkardığı zeytinyağı ile yaptığı tadım da konuşuldu. Önce Bezmen’le kitabını ve ‘isyan günlerinde aşkı’, sonra da Suar ile yemeğin en büyük aşkı zeytinyağını konuştuk.
'Kadınların üstünlüğüne inanıyorum'
Celali İsyanları’nı yazmak isterken, çıkış noktanız neydi? Gerçek bir hikaye mi anlattınız?
Halil Bezmen: ‘İsyan ve Aşk’ bir aşk romanı. Tarihi konular yüzde 100 doğru ama kurgularım var elbette, Celali İsyanları 90 yıl sürmesine rağmen nedense incelenmemiş bir alandır. Derinlemesine inceleyen bir tek Mustafa Akdağ’dır. Çok çalışmak lazımdı, yabancı yazarlar daha çok ilgilenmiş. En azından 100 kadar kitap okudum. Yazdığımdan daha fazla vakti kitap okuyarak geçirdim. Ortada gezen bilgiyi sunmak yetmez okuyucuya.
Özellikle o dönemi neden anlatmak istediniz? Bugüne dair mesajlar da var gibi geldi bana.
Bezmen: Türkiye’de bugün yaşanan sorunların kökenlerini o dönemde bulmak mümkün. 500 yıl önce de benzer sıkıntılar yaşanmış. Sorunların bugüne taşınması kötü.
Kitapta Celali İsyanları’nı çıkaran Şeyh Celal’in kellesi getirildiği zaman padişah diyor ki, “Keşke öldürmeseydiniz de sebebini sorsaydık”...
Bezmen: Çok güzel anlamışsınız; “Sormak isterdim” diyor. Öldürünce öğrenemediler ki asıl sebepleri ve isyan 90 yıl sürdü. O cümle çok önemlidir. Yavuz Sultan Selim çok büyük bir padişah, adet olduğu üzere yakalanan düşman öldürülüyor ama iş bitmiyor. İş yapmakla, işlem yapmak arasındaki fark işte.
Nasıl yani?
Bezmen: Devlet memuru mesela sizin evrakınız üzerinde işlem yapar, iş yapmaz. Bir sonraki kademeye aktarır. İş yapmazsan sorun çözülmez, böyle kuşaktan kuşağa aktarılır. Altı padişah boyunca sürmüş isyan baksanıza.
'Kadınların üstünlüğüne inanıyorum'
Bir de padişahın, bir seferden sonra “Biz kazanmadık ki, onlar kaybetti” demesi çok güzel. O dönem sadece Osmanlı değil, her yer kaynıyormuş.
Bezmen: Köylü isyanları Balkanlar’da, Rusya’da, Almanya’da her yerde var. Alman işi çözüyor, kapatıyor, bir daha da olmuyor. Vahşet mukayeseleri var kitapta, biz kimseden daha vahşi değiliz. Dönem öyle; normal veya değil. Çok makul bir devlet idare etmişsiz, açıkça yazmadım ama üretmeyi akıl edememişiz. Onlar Rönesans’ta üretmeyi akıl ettiler, biz atladık.
Ama padişah kızıyor bir yerde, Avrupalıyı kast ederek “Onlar heykel yapıyorsa siz de çini yapın, kendi toprağınızdan kap, kacak yapın” diyor.
Bezmen: Anlayana çok mesaj var. Neden topraktan çini yapan bir aileden çıkmış hikaye, bakmak lazım! Neden bir tüccar aileden, çiftlik sahibinden, köylüden değil? Üreten bir aileden kitap çıkıyor. O hissi vermek istedim. Osmanlı’nın ıskaladığı yerden yani. Neden oraya ulaşamadığı belli değil. Abdülhamit’i yazıyorum şimdi, orada da aynı. Üretmeyi düşünemiyorlar. Köylü ekiyor buğdayı çıkarıyor, biraz daha fazla eksene, satsana, at alsana... Karnı doyarsa tamam. Çok zor bu işer. Basit gibi görünüyor ama o kadar da basit değil. Olmuyor bir türlü... Onun da sebebine bakmak lazım.
Karakterleri anlatsanıza, nasıl geldi aklınıza peki, karşılıkları var mı bugünkü hayatta?
Bezmen: Bir uyum içinde kendiliğinden geliyorlar yüreğime. Sonuçta yazar, hep kendini yazar. Kendini nereye koyduğu önemli.
Siz var mısınız öyküde, nereye koyuyorsunuz kendinizi?
Bezmen: Ben kendimi kadınların içine saklarım. Düşünce ve duygularımla kadınlar sayesinde daha iyi anlatırım. Erkekler tek düzedir. Kadın renklidir.
'Kadınların üstünlüğüne inanıyorum'
Kitaptaki baba-oğulda, kendi babanızı anlattığınızı düşünmüştüm. Bayıldım o babaya...
Bezmen: Büyük bir aşktı babama duyduğum, kitaptaysa babamı babada değil, annede aramanız lazım. Erkek sınırlı bir mahluk, hele o zamanlar daha da sınırlı.
Osmanlı’da kadın sorunu var çok ciddi, hatta bugüne dek gelen. Siz kadın sorunlarını da çok önemsiyorsunuz.
Bezmen: ‘Barbaros Sevgilim’de altını çizmiştim kadın sorununun. Burada da görüyorsunuz, Osmanlı bir türlü kabuğunu yırtamıyor. Herkes gibi her şeyi yapıyor ama başaramıyor çünkü kadını eksik. Bütün ülkeler aynı şeyi yapıyor, aynı prensipleri kullanıyor. Kadın eve kilitlenmiş bir mahluk, o olmayınca iş yürümüyor. Kitapta devamlı hissediyorsunuz.
Günümüzde geçen bir aşkı anlatmayı denediniz mi hiç?
Bezmen: Aslında denedim ama olmadı galiba, hatta iki kitap yazdım günümüzde geçen. Modern aşkı anlatmayı beceremiyorum sanırım, tarihteki aşklar renkli. Romanın birinin adı ‘Aşklanmak’tı, sonra şekil değiştirdi o kitap ve ‘Mustafa Kemal’e Aşklanmak’ oldu. Kendimi tarihi anlatırken daha rahat hissediyorum. Okuyucu da seviyor.
'Kadınların üstünlüğüne inanıyorum'
Kitabı hangi cümle anlatıyor?
Bezmen: Aşk ölüme sebep olur, iyi biten aşk çok azdır. Kitap kapağında da yazıyor bu cümle.
Kitap bütünüyle oluşmuş muydu kafanızda?
Bezmen: Hayır, düşündüğüm gibi olmadı, kendiliğinden farklı gelişiyor. Bir aşk sorunu olan genç kızı anlatmıştım, babası alıyor kızı ve bir hastanede çalışmaya götürüyor. Savaş yılları, o dönemde hastaneye gelen Mustafa Kemal’e aşık oluyor kız. Savaşa geçiyoruz orada. ‘Mustafa Kemal’e Aşklanmak’ta böyle oldu, aşktan girdim savaştan çıktım. Karakterler sizden kopup kendi hayatlarını yaşıyor.
Neden özellikle Mustafa Kemal’i yazdınız?
Bezmen: İnanın hiç de düşünmemiştim, o dönemi de çok iyi bilmezdim. Romanı yazmaya niyetlenince okudum. Yurtdışında okuduğum için tarih bilgim yeterli değildi.
Romanlarınıza bakınca sizin çok iyi bir tarih bilgisine sahip olduğunuzu düşünmüştüm.
Bezmen: Çok okuyorum da ondan. Fakat Fransız, İngiltere ve Alman tarihini çok iyi bilirim.
Babanızın Atatürk’e benzemesi acaba sizi o romanı yazmaya itmiş olabilir mi?
Bezmen: Babam Atatürk’e çok benzerdi doğru, gazetecilik de bu işte. Nereden biliyorsunuz bunu söylediğimi? Çok sevdiğim bir başka husus da romanlara bir dahi koymaktır. Romanda çırpınır durur dahi. Sıradan bir hayatın içinde derdini anlatmaya çalışır.
Bu romanda dahiniz kim?
Bezmen: Burada Sokullu Mehmet Paşa. Muhteşem bir adam, bana çok keyif veriyor dahiler. Benim için özel kadınlar da girer romana.
'Kadınların üstünlüğüne inanıyorum'
Lale Devri’ni yazacaktınız?
Bezmen: Yazdım bitti, son düzeltmeleri yapıyorum. Biraz uzaklaşmak istedim kitaptan, son bir bakacağım. İki roman aynı anda yazarım. Biri de aklımda olgunlaşır. Bakıp beğenmediğim yerler oluyor, içeride bir yerde zamanla olgunlaşıyor, basit ve çocukça buluyorum.
Bir Osmanlı hayranı mısınız?
Bezmen: 700 yıl dayanan bir imparatorluk, belli ki büyük bir değer var. Sonra batmış! Aynı yöne bakıp, “muhteşem” demek de mümkün, yermek de. O günün gözüyle bakmak lazım, bugünün gözüyle bakarsan bir yere varamasın. Fransız ihtilali yapılmamış, İnsan Hakları Bildirgesi yayınlanmamış. O kafayla gidip Osmanlı’nın haksızlıklarından bahsedersen, sana deli derim. O yüzden kitaplarımda çevredeki ülkelere atıflar var. Hataları gelin konuşalım. Size bir özet vermemi ister misiniz?
Hem de nasıl...
Bezmen: Celali İsyanları 90 yıl sürmüş ve çok zor durumda bırakmış Osmanlı’yı. Yaygın ve derin bir isyan. İki cümleyle özetleyeceğim. 100 kitap okuyarak çıkardım sonucu. Yavuz döneminden bahsediyoruz, en güçlü dönem. Savaşa gitmek için para lazım; vergi topluyorsun. Savaşa gidiliyor. Toplanan verginin karşılığı bir kazanç elde edilemiyor. Savaş masraflarına gidiyor. Eğer savaştan bir şey kazanabilseydi, fethettiği ülkelerden topladığı vergi fazla olsaydı; iş tamamdı. Ancak büyük bir bütçe açığı oldu. Fetih sistemi Süleyman’la birlikte eksi verdi. İkincisi, barış dönemleriyle alakalı. Bu defa da işsizlik çıkıyor. Askere giden adam geri geldi kılıcıyla, üretim yok, iş yok.
'Kadınların üstünlüğüne inanıyorum'
Devlet güçleriyle işgalciler de birbirine karışıyor böylece...
Bezmen: Aynen, Kanuni diyor ki “At izi, it izine karıştı”. Bu kadar basit aslında, bu basit sonuca ulaşmak için yüzlerce kitap okudum. Benim kitabın özeti de bu. Yabancı kaynaklarda da aynı şey anlatılıyor. Teşhis koyamadıkları için sonuç hüsran oldu. Düşünce tarzları da farklıydı. Kanuni, “Sorun var ama tehlike yok” diyor. Çünkü sorun Anadolu’da, taht tehlikede değil. Şam vilayeti özerk olmaya kalkınca işler karışıyor. O gün başlıyor kopma. Düzeltmek istiyorlar ama beceremiyorlar.
Bir yazar olarak kalp kırmakla alakalı bir takıntınız var gibi, kitapta altını çok çiziyorsunuz...
Bezmen: Dinimizde kalp kırmak bir numaralı günahtır. Hıristiyan başka günahlar sıralar, yedi tane ölümcül günahtan bahseder. İslam’ın daha gelişmiş ve daha üstün bir din olduğunu buradan anlarsınız. Esas günah diğer günahlara sebep, kalp kırmaktır.
'Kadınların üstünlüğüne inanıyorum'
Kadınları bunca övmenizden yola çıkarak sizin feminist olduğunuzu söyleyebilir miyiz?
Rengin Suar: Karışacağım sohbete ama ikimiz de sıkı feministiz. Halil kadın haklarına önem verir, annesinden çok etkilenmiştir. Bezmen: Ben de sıkı bir feministim. Bence kadınlar daha üstün. Başrolde kitaplarımda hep kadınlar var. Hayatımda başta annem olmak üzere, kadınların çok daha iyi iş yaptığını ve başarılı olduklarını gördüm.
'Kadınların üstünlüğüne inanıyorum'
Acısıyla tatlısıyla yaşadığınız hayat olmasaydı bu güzel kitaplar ortaya çıkar mıydı?
Bezmen: Belki de çıkmazdı, bilemiyorum. Yazarken mantık çerçevesi ararım hikayede. Bir şeyi anlatmak veya anlamak için yedi kademe sebep öncesine gitmek isterim. Beşinci sebebe kadar ulaşamazsam olmaz. O zaman işi kavrarsın. Bu formülü bütün hayata yayabilirsin.