RÖPORTAJ: NAZAN ORTAÇ nazan.ortac@sabah.com.tr
FOTOĞRAFLAR: KUTUP DALGAKIRAN
İsviçre saatçilik zanaatının önde gelen temsilcilerinden olan ve havacılık tarihinin ilk pilot saatinin yaratıcısı Zenith, 1969'da üretilen ve saniyenin 10'da birini ölçebilen efsanevi mekanizması El Primero'nun 50. yılını İstanbul'da da gerçekleştirdiği bir davetle kutladı. Davet için Zenith CEO'su Julien Tornare de İstanbul'a geldi. Tornare ile davet öncesi Hotel Les Ottomans'da bir araya gelerek, muhteşem Boğaz manzarası karşısında sohbet ettik...
Lüks saat sektörünün en genç CEO'larından birisiniz. Zenith'in CEO'luğuna uzanan kariyer serüveninizi anlatır mısınız?
Aslında çok da genç sayılmam. Çocuklarım bana 47 yaşıma geldiğimde yaşlı sayılacağımı söylüyor! Bu tamamen göreceli bir durum. Tüm hayatım boyunca yoğun bir şekilde çalıştım. Çalışmış olduğum iki kilit pazar Kuzey Amerika ve Asya. Yurtdışında yaşamak ve çalışmak, belli bir olgunluk seviyesine daha hızlı ulaşmayı ve dünyaya karşı açılmayı sağlıyor. Yönetim becerileri bakımından da ayrıca farklı durumlara adapte olmayı çok daha hızlı öğreniyorsun. Ayrıca tabii ki pazarın içinden müşteriler hakkında bilgi sahibi olmayı da... Benim için bu deneyime sahip olmak ve pazarlara yakın durmak çok önemli; yapmakta olduğum şey de bu.
Zenith, 154 yıllık bir marka ve siz 2 yıldır CEO koltuğundasınız. Bu kadar köklü bir mirasın başında olmak size ne gibi sorumluluklar yüklüyor?
Bu benim için bir onur. Zenith'i bir üst seviyeye taşımayı ve en üst sıradaki marka haline getirmeyi istiyorum. Zaten kendisi en bilinenlerden biri olmayı hak eden en güzel marka...
Sizinle birlikte Zenith'in gençleştiği söyleniyor; bunun için ne gibi hamleler yaptınız?
Tabii ki, çünkü genç bir CEO'yum fakat zihnen gencim. Bir 21. yüzyıl markası yönetmek istiyorum; geçmişi tekrar etmeyi değil, geleceği inşa etmeyi... Bunun için zindeliğini ve gençliğini korumalısın. Ekip üyelerimizden tüm istediğim de bu.
Zenith için önemli bir yıl... İkonik saatiniz El Primero, 50. yaşını kutluyor. Saati 'ikon' mertebesine taşıyan nedir?
60'lardan kalma hayranlık verici bir yenilik ve bu da onu günümüzde hala en prestijli kronograf mekanizma yapan unsur. Geçen sene El Primero'yu hayata geçiren sekiz kişiyi bir araya getirmeyi başardım ve hikayelerini benimle paylaştılar. En gençleri 1945 ve en yaşlıları 1933 doğumlu olduğundan dolayı bu inanılmaz bir deneyim oldu. Bu girişimcilerle tanışmak ne büyük bir rüya...
Yenilenip güncellenirken, Zenith'in köklü mirasının getirdiği genetik kodları nasıl koruyorsunuz?
Olduğumuz gibi kalıyoruz. Kronometri ve hassaslık üzerine çalışıyoruz. Ancak aynı zamanda geleceği inşa etmeye devam ediyor, bunu yaparken de asla geçmişi taklit ve tekrar etmiyoruz.
Yeni saatiniz DEFY Inventor'ın tanıtımını yaptınız; nedir bu saati özel kılan?
Saatin yeni düzenleyici bileşeni olan Zenith silisyum osilatöre sahip. Bu bileşen, tarihi 300 yıl önceye dayanan ve kimsenin değiştirmeyi başaramadığı bir sistemin yerine geçmiş durumda. Bu, Zenith sayesinde, bizim sektörümüzde gerçek bir devrim. Bundan gurur duyuyorum ve içinde yer almaktan dolayı da mutluyum.
Yeni hedef kitlelerine ulaşmak için nasıl bir pazarlama stratejisi izliyorsunuz?
Yoğun sosyal medya ve etkinlik stratejisi. Bu yıl dünya genelinde 400'ün üzerinde etkinlik gerçekleştireceğiz. Aynı zamanda markaların sosyal medya fenomenleriyle ve dostlarıyla da çalışıyoruz. Ancak en önemlisi, pazarlarda, sahada insanlarla bir araya gelmek. Bizim işimiz insanlarla ve duygularla...
Rekabetin yoğun olduğu bir sektör... Öne çıkmak için ünlü isimlerle çalışma konusunda neler düşünüyorsunuz?
Bunun faydası oluyor, ancak sadece bizim gibi çok güçlü bir madde ve içeriğe sahipseniz... Öbür türlü kısa dönemli bir iş. Zenith, tüm saatlerini markanın kendi bünyesinde üretilmiş mekanizmalarla yapan ve tam olarak özgün olan birkaç markadan biri. Ünlüler bu konuda marka farkındalığına ivme kazandıran faktörler olmakta; ancak en nihayetinde insanlar kaliteli ve gerçek ürünler satın almak ister.
Sizin kişisel olarak saatlerle ilişkiniz nedir? Ne zaman, hangi saati takıyorsunuz?
Hiç saat takmadığınız günler oluyor mu?
Saatleri seviyorum ama bazen bir günümü saat takmadan geçiriyorum ve böylece tam olarak tatil yaptığımı hissediyorum... Kendimi doğru bir insan olarak gördüğüm için doğru bir saat takmak istiyorum. Bir ruhu ve bir kalbi olan, yani gerçekten özgün bir saat (markanın kendi bünyesinde üretilmiş bir mekanizma) istiyorum. Sadece bir ünlü onu kullanıyor diye değil ya da yoğun bir pazarlama sonucu olarak değil...
İstanbul'a ilk gelişiniz mi? Nasıl buldunuz şehri? Ve Türkiye pazarı için neler söylemek istersiniz?
Bu ikinci gelişim ve şehrinize bayılıyorum. Bu noktada yine özgünlükten bahsedebiliriz. Ayrıca farklı kültürlerin mükemmel bir karmasından, harika manzaralardan, mükemmel yemeklerden ve etkileyici insanlardan... Yarın sabah burada yaşamaya başlayabilir ve bunun için mükemmel hissedebilirim!