
İstanbul'un gözbebeğinde bir Zen evi

İstanbul'un gözbebeğinde bir Zen evi

Röportaj:Nazan ORTAÇ
Fotoğraflar:Serkan ŞENTÜRK
Doğuş İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi Burak Talu ve güzel eşi Boglarka Csösz Talu, yüzlerce ağacın ortasında tamamen Zen felsefesine göre inşa edilmiş bir evde yaşıyor. Beylerbeyi sırtlarında yer alan ev ve muhteşem bahçesi, şehrin karmaşasının içinde sadeliği ve doğayı yaşam alanıyla bir arada sunuyor. Tropikal ve Marmara Bölgesi'ne ait iklimsel ağaçların yer aldığı büyük bahçeden eve uzanan yoldan yürürken sizi 150 yıllık manolya ağaçları karşılıyor. Avlu geçişleri, yüzyıllık ağaçların doğal geçişlerine göre yapılmış. Doğayla tamamen uyumlu taş eve, adeta bir labirenti andıran kıvrımlı yollardan ulaşıyorsunuz. Renkli mevsim çiçeklerinin sizi masalsı bir dünyaya misafir ettiği bahçe, her daim bakımlı ve özenli. Tarımla iç içe geçen çocukluk döneminin alışkanlıklarını halen daha devam ettiren Macaristan Güzellik Kraliçesi, dört yıl evvel bahçelerinde organik bir tarım alanı yaratmış. Organik bahçe; Uzakdoğu, Papua Yeni Gine, Madakasgar ve Palau'dan getirdiği sebze ve meyve tohumları, egzotik meyve ağaçları ve ülkemizde yetişen bitki ve meyve çeşitleri sayesinde mutfağın doğal kileri adeta. Her şey mevsiminde; taze ve özenli bakımla bezenmiş bahçeden evin mutfağına giriyor.
İstanbul'un gözbebeğinde bir Zen evi

Türk ve Macar mutfağının en özel tatlarının dostlarla paylaşıldığı yemek odasının en iddialı parçası, üst kısmı Brezilya mermerinden üretilmiş masa. Bali'den getirilen özel yapım deri ve ahşap sandalyeler keyifli yemek masasının tamamlayıcıları olarak yerini almış durumdalar. Mekan düzenlemesinde kullanılan sehpalar o kadar eski ki camlaşmış ve fosil haline gelmiş durumdalar. Salon duvarlarında yer alan tablolar ve objeler doğal dokuyu bozmayacak şekilde, başta Fransız Polonezyası olmak üzere, Madakasgar, Hindistan ve Fas'tan alınmış. 17 yaşından beri profesyonel dalış ve sualtı fotoğrafçılığı yapan Boglarka Csösz Talu'nun, okyanusların derinliklerinde çektiği karelerden oluşan koleksiyonunun nadide parçaları da salonda yer alıyor. Feng Shui esintileri ile dizayn edilmiş sinema odası ve onu destekleyen Marantz ses sistemi, evde geçirilmek istenen boş zamanı, kaliteli ve huzurlu kılmaya destek unsurlar arasında yer alıyor.
İstanbul'un gözbebeğinde bir Zen evi

Ahşap salon camlarından görülen asırlık ağaçlarla çevrelenmiş Japon bahçesi, Boglarka Hanım'ın her gün yoga yaptığı alanlardan biri. Gün doğumunda yoga yaptığı bu özel alan, Monk'ların yaşam biçimini anımsatacak şekilde dizayn edilmiş. Dekorasyonun dizayn sistematiği Feng Shui'ye uygun olarak denize karşı konumlandırılmış. Böylece huzuru ve temiz havayı tüm benliğinizde hissediyorsunuz. Salondan ön bahçeye açılan terastaki oturma grubu, Bali'den özel olarak getirilmiş. Bali sahillerinden İstanbul manzarasına misafir ettiği köşesinde günün yorgunluğunu atmayı ve eşiyle keyifli sohbetler etmeyi tercih ettiğini söylüyor Boglarka Csösz Talu.
İstanbul'un gözbebeğinde bir Zen evi

Muntazam bahçenin bütünselliğini bozmayan, eski Türk evi konseptinde hazırlanan çatının altında yer alan ev, eskiden evliyaların yaşadığı bir alan üzerinde konumlanmış bir huzur yuvası. Beylerbeyi Sarayı'nı gören tepenin yamacından İstanbul Boğazı'na kadar uzanan alanda asırlık ağaçlardan oluşan orman, yoğun iş temposunun ardında kalan zamanlarda keyifli yürüyüş için ideal. Alt bahçeden, evin yan girişine kadar olan alanın tamamını kaplayan 300 yıllık ceviz ağaçları, görsel zarafetinin yanı sıra Macaristan'dan özel olarak getirtilen üç av köpeğinin de keyif alanı ayrıca.
İstanbul'un gözbebeğinde bir Zen evi

İlkbahar aylarında açan, ateş kırmızısı göz alıcı renkteki çiçekleriyle dikkat çeken Fireball cinsi Japon ağacı, ön bahçenin değerli ağaçlarından biri. Ön bahçenin bir diğer keyifli köşesi ise Boglarka Csösz Talu'nun Bali'den özel getirttiği taşlardan oluşan şelale ve Japon balıkları oluşturuyor. Japon balıkları nilüfer çiçekleri ile uyum gösterirken, bahçenin bu köşesinde de Feng Shui felsefesinin adımlarının atıldığını söylemek mümkün.