Türkiye’nin ilk modern ve çağdaş sanat müzesi olan İstanbul Modern, yeni binasına taşındı ve ses getirecek sergiler, etkinlikler, eğitim programlarının yanı sıra mimarisiyle de çok konuşuldu. Binanın mimarı Renzo Piano ile yapılan basın açılışı birçok soruya yanıt vermiş oldu. Binanın mimarisi izleyiciler tarafından merak ediliyordu. Basın açılışında Renzo Piano’nun konuşması da mimari üzerine açıklamalar getirdi. Herkesin büyük beğeniyle izlediği terastaki manzara ve o manzaraya eşlik eden havuz, İstanbul’a farklı bir perspektiften bakmayı sağlıyor. Öyle ki, Renzo Piano da aynı düşünceleri paylaşarak binayı tasarladığını söylüyor. Renzo Piano’nun ‘bakışı engelleyen hiçbir şeyin olmadığı, adeta havaya asılı duran bir mekan’ olarak tasarladığını belirttiği İstanbul Modern’in yeni binası dört sergiye ev sahipliği yapıyor. İlki, İstanbul Modern’in koleksiyonundan kapsamlı bir seçki sunan ‘Yüzen Adalar’ başlıklı sergi. Türk resim sanatında Paris Ekolü olarak adlandırılan sanatçı topluluğunun eserlerinden başlayarak dünyada ün yapmış sanatçıların malzeme odaklı eserlerine varıyor. 110 sanatçının 280’den fazla eserini izleyiciyle buluşturuyor.
Fahrelnissa Zeid, Neşet Günal, Nuri İyem, Erol Akyavaş, Cihat Burak, Burhan Doğançay, Canan, İnci Eviner, Refik Anadol, Anselm Kiefer gibi sanatçıların görmeyi özlediğimiz eserlerini karşımıza çıkarıyor. Fotoğraf galerisinde ise; Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Başka Bir Yerde’ isimli sergisinden portreler görüyoruz. Dünyanın farklı yerlerinden ve Türkiye’den çektiği fotoğraflarla oluşturduğu sergide özgün eserlerle karşılaşıyoruz.
Aslında İstanbul Modern’in 2016 yılında çok önemli bir adım olarak attığı ‘Kadın Saaradayız’ sergisiyle görüyoruz. Farklı kuşaklardan sanatçıların eserlerinin yer aldığı bu sergi hem fonu tanıtmak için hem kadın sanatçıları desteklemek için oldukça önemli. Müze binasında ‘Renzo Piano: Yerin Ruhu’ isimli sergi ise İstanbul Modern binasının hikayesini izleyicilere sunuyor. Yeni müze binasına özel eserler de kazandırılmış. Olafur Eliasson’u yeni müze binası için özel olarak davet eden kurum, üç parçadan oluşan ‘Senin Beklenmedik Seyahatin’ isimli yapıtını merdiven boşluğuna yayarak izleyiciye sunuyor.
Refik Anadol’un ‘Sonsuzluk Odası: İstanbul Boğazı’ isimli mekana özgü yerleştirmesi de oldukça ilgi görüyor. İstanbul Modern’in dış mekanında heykel sanatının önemli örneklerini de görüyoruz. Adrian Villar Rojas’ın 14. İstanbul Bienali’nde sergilendikten sonra kurumun koleksiyonuna kazandırılan ‘Tüm Annelerin En Güzeli’ isimli eser, Richard Deacon’un ‘Ev Modeli’, Selma Gürbüz’ün ‘Avrupalılar’ başlıklı çalışmaları göze çarpan örneklerden.
İstanbul Modern, yeni binası ve sergileriyle ses getirdiği kadar eğitim birimiyle de takdir edilesi... Giriş katta yer alan Keşif Alanı, Türkiye’de modern ve çağdaş sanatın gelişme çabalarına yön veren sanatçıların yaratım süreçlerine odaklanan çalışmaları çocuklarla birlikte yapıyor.
Stüdyo STEAM ise bilim, teknoloji, mühendislik, sanat ve matematik odaklı eğitim anlayışıyla genç, yetişkin etkinliklerine hazırlanıyor. Müzenin bir de Eco Art Lab isimli bir alanı var. Doğadan ve çevreden ilhamla eğitim programları hazırlanarak çocuklarla keşifler yapılıyor.
İstanbul Modern’in koleksiyonu, sergileri, sineması, kütüphanesi, etkinlik alanları, dijital içerikleri, mağazası, restoranı, kafesi ve tarihi yarımadayı Galata Kulesi ile birlikte görebilme şansı veren terası, izleyicilerine muhteşem bir deneyim sunuyor. Gün boyu kaliteli vakit geçirilebilecek bir müze mekanı olarak İstanbul Modern, kaldığı yerden daha iddialı bir şekilde devam ediyor.
Renzo Piano’nun ‘bakışı engelleyen hiçbir şeyin olmadığı, adeta havaya asılı duran bir mekan’ olarak tasarladığını belirttiği İstanbul Modern’in yeni binası dört sergiye ev sahipliği yapıyor.