Röportaj: İrem Orhan
Fotoğraflar: Serkan Eldeleklioğlu
İş dünyasının ve cemiyet hayatının sevilen isimlerinden İpek Alp Sever, sanat tutkunu ve iyi bir koleksiyoner olan Zeki Sever ile mutlu bir evliliğin içinde ve sekiz aylık oğulları Kemal ile de şu sıralar kendi deyimiyle hayatının en yoğun, en zor ama bir o kadar da keyifli bir döneminde. Kendi moda markası için yaptığı çalışmalar, iş, sosyal yaşam dengesi ve üzerine bir de annelik mesaisi eklenince tabii yoğunluk kaçınılmaz. Fakat hepsinin üstesinden aynı anda gelebilecek kadar planlı biri. Yaz tatili öncesinde şehirdeki son günlerinde Çubuklu Vadi’deki evinde buluştuğumuz İpek Hanım ile Boğaz’ın kıyısındaki bir otelde Zeki Sever ile yaptıkları dillere destan düğün sonrası güncellenen hayatını, birlikte yaşadıkları bu ev seçiminden dekorasyona, sahibi olduğu moda markasından sosyal yaşantısına kadar her şeyi konuştuk. Ayrıca bu keyifli sohbeti, özel bir fotoğraf çekimi ile de taçlandırdık.
İpek Hanım nasıl gidiyor şimdilerde hayat sizin için? Yaz nasıl başladı, hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Bu yaza çok sıcak ve yorucu başladık. Markamın yeni koleksiyonunu biraz geç çıkarabildiğim için yaz sıcaklarına denk geldim, koşturmalı ve yorucu bir başlangıç oldu ama her şey olması gerektiğinden de güzel gidiyor. Hem yeni bir anneyim hem de kariyerimin başındayım ikisini aynı dengede götürmeye çalıştığım bir dönemdeyim. Kolay olduğunu söyleyemem ama hem evdeki ekibim hem de ofisimdeki ekibim konusunda çok şanslıyım diyebilirim. En yoğun, en zor ama bir o kadar da keyifli bir dönemdeyim.
İş insanı Zeki Sever ile güzel giden korunaklı bir özel hayatınız ve evliliğiniz var. Bir de sizden dinleyelim mi nasıl başlamıştı her şey ve nasıl gidiyor?
Biz pandemi döneminde Bodrum’da tanıştık, o yüzden birbirimizi tanımamız için bolca zamanımız vardı. Bir buçuk sene sonra da evlilik teklifi aldım. İkinci senemizde de evlendik. Pandeminin iyi geldiği o insanlardanız diyebiliriz. Aslında özel hayatımızı gizlemiyoruz veya korumak için çaba da harcamıyoruz ama biz genelde evcimen bir ikili olduğumuz için ortada çok gözükmüyor olabiliriz. En sevdiğimiz aktivite evde lego yapmak veya film izlemek. Bu konuda aynı olduğumuz için çok şanslıyız. Şimdi de zaten çocuğumuz oldu ve zamanımızın büyük bölümünü evde onunla geçirmeyi tercih ediyoruz.
İlişkileri sürdürmenin çokta kolay olmadığı günümüz dünyasında siz mutlu bir birlikteliğin formülünü neye bağlıyorsunuz?
Bence saygı her şeyden önce gelmeli. Zeki benim alanlarıma saygı gösteriyor. Ben de onun alanlarına saygı gösteriyorum. Sonuçta her iki taraf da farklı dünyalardan gelip bir düzen kurmaya çalışıyor. O düzenin içinde sevgi ve güven zaten var olmasa evlilik olmaz ama sevgiyi ve evliliği uzun yıllar ayakta tutmak için saygının hep korunması gerektiğini düşünüyorum. Ben de yeni evli sayılırım ama hissettiklerim bu yönde.
Kendi markanızla dikkat çeken koleksiyonlara da imza atıyorsunuz. Burada şunu sormadan geçmek istemeyiz; moda ve tasarımla yolculuğunuz nasıl kesişti?
Ben hep kıyafetleri severdim, giyinmeyi ve giydirmeyi de severdim. Bir gün böyle bir işe imza atacağımı biliyordum ama doğru zamanda olduğu için mutluyum diyebilirim. Markam Dare London ismi gibi Londra’da büyümek isteyen bir bebek henüz. Şu an için her şey çok güzel gidiyor ve güzel sürprizlerimiz her zaman olacak, bekleyip göreceğiz.
Peki, bundan 20 yıl sonra kendinizi nasıl bir yerde görüyorsunuz? Gelecekle ilgili hayalleriniz neler diye soralım mı?
Bunu daha geçen gün annem ve kuzeniyle konuştuk. Hayallerimin en zoru, en güzelleri ve en önemlileri gerçekleşti; çocuğum oldu, hayat arkadaşımı buldum, işimi kurdum... Henüz gerçekleşmeyenlere gelirsek; üç çocuk istiyorum, işimi Londra’da büyütmek ve orada bir mağazam olsun istiyorum, hayatımızın bir noktasında çocuklarım da büyüdüğü zaman yarı dö- nemli bile olsa eşimle Londra’da yaşamak istiyorum, çocuklarımın veya çocuğumun iyi bir iş sahibi olmasını ve çalışmasını istiyorum. 20 yıl sonra 49 yaşındayım, kendimi marka olmuş ve üç çocuğumla evde babalarının hazırladığı kahvaltıyı bekliyorken görebiliyorum.
Son tasarımlar nasıl ortaya çıktı, bir oluşum hikayesi var mı? Koleksiyonda öne çıkan renk paleti, materyaller ve ana temalar neler, bahsetmek ister misiniz?
Son koleksiyonum ‘Dare to Breeze.’ Markamızı takip edenler az çok hikayemizi de biliyordur. Biz her koleksiyonumuzu farklı hikayelerle ortaya çıkarmak istiyoruz. Ana koleksiyonumuz hep denim kalacak ama onun yanında çıkan koleksiyonlar hep birbirinden farklı olacak. Pantolonlarımızın arkasında elma derisinden yapılan marka logomuz var, her koleksiyonda renk değiştiriyor ve o hikayeyi anlatıyor. Son koleksiyonumuzun renk paleti de sarı, yeşil renkleri. Palm Beach’ten ilham alıp ortaya çıkardığımız bir koleksiyon oldu. Keten kumaşına girdik ilk defa ve çok ilgi gördük. Havlu kumaşımız zaten vardı, ikonik çizgili eşofmanlarımızı biliyorsunuzudur, bu koleksiyonda da aynı kumaşı kullandık tabii başka renkleriyle...
Markanızla ortaya koyduğunuz koleksiyonlarla ‘Az çoktur’ felsefesinden ilham aldığını biliyoruz. Stil seçimlerinizde siz de genelde bu felsefeyle mi hareket edersiniz?
Kesinlikle. ‘Az çoktur’ felsefesi benim için düz renk eşofman takımı giysem bile ço- rapla veya kafamdaki taçla süsleyebiliyor olmaktır. Genelde bende stil seçimlerimi bu yönde hazırlarım.
Diğer yandan modayı ve trendleri çok yakın takip ediyorsunuz, kedinize özgü bir çizginiz de var; siz kendi stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Ben markete giderken bile eşofmanım ayakkabım ve çantamda bir uyum yakalamaya çalışırım. Severim çünkü. Yani dışarıdan nasıl gözüktüğüm hiç önemli değil, saçım başım dağınık belki uykusuzum, gözlerim şiş bile giderim ama kıyafetimi uyumsuz görmeyi sevmem, gözüme batar. Trendleri ve modayı mesleki olarak evet takip ediyorum, etmesem de etrafımda bir
anda çoğalan balerin patikleri gibi herkesin giydiği aynı kıyafetleri de maalesef görüyorum. Ben sezon kızı değilim, trend kızı hiç değilim, insanın kendine yakışanı giymesini hep söylerim eğer trend olan bir şey bana yakışıyorsa ve tarzımsa giyerim, yakışmıyorsa giymem. Herkesin her şeyi taşıyamadığını düşünürüm ve herkeste aynı şeyi görmeyi hiç sevmem.
Stilinizle ilgili de sıkça iltifat alıyorsunuzdur; şimdiye kadar duyduğunuz en güzel şey neydi?
Duyduğum en güzel şey, “Çoğu kimsenin elinin gitmeyeceği şeyleri seçip alıyorsun” denmesiydi. İstediğim de bu zaten ve bunu gösterebilmiş olmama çok mutlu olmuştum.
Kıyafet seçimleri ve kişinin kendini yüksek hissetmesi arasında bir bağ var mı sizce? Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence ne giyersen osun. Ben kıyafetimi beğenmediğimde ya da çok içime sinmediğinde evden özgüvensiz çıkıyorum, insanlara bakışlarım da değişiyor ama bayıldığım bir kıyafetimi giydiğimde sanki dünyanın en güzel kızıymışım gibi geziyor ve insanlara da bence o enerjiyi veriyorum. Herkes için böyle olmayabilir ama beni etkiliyor.
Aksesuar ve kıyafet arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kıyafeti tamamlayan aksesuardır. Ben beyaz tişört ve siyah eşofman altı giydiğimde bir taç ve küpeyle çok güzel süsleyebiliyorum, en azından yakın arkadaşıma kahveye gidiyorsam ona önem verdiğimi göstermiş oluyorum gibi hissediyorum. Dışarı çıkarken de aynı şey geçerli, giyinmeye halim yoksa çok basit giyinip küpeyle veya yüzüklerimle harika bir kıyafetmiş gibi gösterebiliyorum.
Okuyucularımıza tamamen kendilerine ait bir stil yaratmak ve onu geliştirmek konusunda verebileceğiniz tüyolar olur mu?
Kendilerine yakışanı giymelerini öneririm. Sadece trend diye zorlamamalarını, kendilerini neyin içinde rahatlarsa onu kendi stilleri yapmalarını öneririm. Bu sadece fizikle ilgili bir tavsiye değil mesela sarışınım ve bana turuncuyla sarı bence yakışmıyor, o yüzden tercih etmiyorum. Bunun gibi örneklerle in- sanların kendilerini bulmalarını öneririm.
Uzak ya da yakın vadeli gelecek planlarınızla ilgili neler söylemek istersiniz?
Beni şu an heyecanlandıran şey, markamın yavaş yavaş duyuluyor ve biliniyor olması. Bu beni her konuda motive ediyor. Kariyer olarak sorarsanız, çok heyecanlı olduğum bir dönemdeyim; çok güzel planlarım ve sürprizlerim var, umarım başarılı olurum. Özel hayatımda ise şu an tek söyleyebileceğim şey oğlumla ilgili her gün başka bir plan, başka bir hayal kuruyorum, o konuda da çok heyecanlı dönemlerimizdeyiz, bakalım hayat ne gösterecek.