Tuba Önder Demircioğlu "Ben seramiğin Don Kişot'uyum"

Geçtiğimiz hafta düzenlenen dünyanın en seçkin sanat fuarlarından Art Miami’ye katılarak Türk seramik sanatını temsil eden Tuba Önder Demircioğlu, “Hiçbir destek almadan, bağımsız bir sanatçı olarak azimle kendi yolumda yürüyorum” diyor

Tuba Önder Demircioğlu "Ben seramiğin Don Kişot'uyum"

Röporta: Nazan Ortaç, Fotoğraflar: Betül Yazıcıoğlu

Dünyanın en öncü sanat galerilerinin, kollektörlerin, yükselen eserleri koleksiyonlarına katabilecekleri en saygın sanat fuarı olarak konumlanan Art Miami, bu yıl 4 - 9 Aralık tarihleri arasında 29. kez düzenlendi. Seramik sanatçısı Tuba Önder Demircioğlu da bu yıl fuara katılan isimlerden oldu. Gama Gallery bünyesinde Art Miami'ye katılan ve birçok koleksiyonda eserleri yer alan Demircioğlu, yanında 'Savaşçılar, Kökler, Dans Edenler ve Rüzgarla Gelen' koleksiyonlarından yeni yüksek dereceli, porselen ve stoneware heykelleri götürdü. Başarılı sanatçıyla bir araya gelerek hem fuarı hem de sanatını konuştuk.

Tuba Hanım, önce sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1991 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 'Seramik ve Cam' ana sanat dalı artistik seramik bölümünde lisans eğitimimi tamamladım. 1994 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 'Seramik ve Cam' ana sanat dalında Prof. Dr. Erdinç Bakla danışmanlığında post-modern seramikler ile ilgili yüksek lisans, aynı üniversitede ve aynı bölümde 1998 yılında 'Sanatta Yeterlilik', yani doktoramı tamamladım. Tüm bu süreçte boyunca lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimine paralel çok değerli seramik sanatçısı Attila Galatalı ile birlikte çalıştım. Daha sonra Gorbon Sanat Atölyesi'nde stajımı yaptım. Kızım dünyaya geldikten 4 yıl sonra, 2001 yılında kendi seramik ve tasarım atölyemi kurdum.

Seramik yolculuğunuz nasıl başladı peki?
Sanata olan tutkum, güzel sanatlara başlamam ile anlamlandı ve seramik yolculuğum böylelikle başladı. Aslında yetenek, içten gelen, sahip olan insanda hep var olan bir şey. Özel bir durum ile keşfetmeniz gerekmiyor. Çok küçük yaşlardan itibaren, yeteneğiniz olan alan ne ise, onunla ilgili sürekli deneme ve üretme arzusu, içten gelen, Allah vergisi bir dürtü ile sizi ona yönlendiriyor. Benimki de bu şekilde oldu. Eskişehir'deki evimizin bahçesinde çok çamurla oynardım, evler yapar, mahalleler kurardım, ortaokul ve lise yıllarında ise geceden hazırladığım boş beden formlarına, derste kitap arasında sürekli kıyafet, ayakkabı tasarımları yapardım. Güzel sanatlara gitmemle de hayatım oldu.

Dünyadaki en önemli sanat fuarlarından olan Art Miami hakkında bilgi ve Türkiye'den katılan bir sanatçı olarak duygularınızı alabilir miyiz?
Art Miami, her yılın aralık ayında gerçekleşen sanat haftasında yer alan, öncü, çağdaş ve modern bir sanat fuarı. 82 bin 500 kollektör, küratör ve sanatseverleri dünya etrafından ağırlayan, ABD'deki en önemli contemporary sanat etkinliklerinden. 29. yılında Art Miami, 20. ve 21. yüzyılın en önemli sanat eserlerini dünyanın en saygın galerilerinden bir seleksiyonla işbirliği içerisinde, sergilemeye adanmış olarak devam ediyor. 125 uluslararası sanat galerisinden, en iyi contemporary ve modern sanatı sergiliyor ve en iyi koleksiyonerlerle çok ciddi bir yatırım sahası olduğunu kanıtladı. Dünyanın en öncü sanat galerilerinden kollektörlerinin yükselen eserlerini koleksiyonlarına katabilecekleri en saygın sanat fuarı olarak yer alıyor. Öncelikle seramik sanatçısı olarak ve tabii ki Türk seramik sanatçısı olarak böyle önemli bir sanat etkinliğinde yer almaktan dolayı gururluyum. Sanat fuarlarında sıcak temas ve izlenim çok hızlı dönüştüğü için, muazzam motivasyon kaynağı oluyor. Son dönemlerde biz de, bu anlamda bazı umutsuzluklar yaşamamız sebebiyle, yurtdışı deneyimleri daha da anlam kazanıyor. Miami'den sonra, 10 Ocak'ta Gama Gallery sanatçıları ve İngiliz sanatçılarla birlikte Londra'da, bir karma sergimiz daha olacak.

Sergilediğiniz eserlerin hikayesi nedir?
Nelerden esinleniyorsunuz ve yaratım sürecinden bahsedebilir misiniz? Aslında tüm hikayeleri insanla ilgili. İnsan ruhunun derinlerini sorgulayan ve yorumlayan eserler. 'Dans Edenler' koleksiyonu, Sufi felsefesi ile temellenen, bu felsefenin iç dünyamızla ilgili değerlerini sembolik olarak anlatan ve bu anlatımları soyut insan bedenleri üzerinde yorumlayan eserler. 'Savaşçılar' materyalist dünyanın kaçınılmaz sonuçlarından biri olan savaşlara gitmek zorunda olan, aslında savaşmak istemeyen askerler. Bu sebeple heykellerin formları başka alemlerde gibi algılanır. Bazıları rüyada, bazıları rehavet içinde, bazıları uzanır, bazıları yakarış halinde... 'Kökler' geçmişimizi, geleneklerimizi, bugünümüzü, genlerle nesilden nesle aktarılan bilgilerin sarıp sarmaladığı bir seri. 'Rüzgarla Gelenler' çok hüzünlü bir günde, gökyüzünde rüzgarla dans eden yaprakların gösterisine uzunca bir süre tanıklık etmemle ortaya çıktı. Bu heykeller de savrulan yapraklar gibi; yaşamın getirdikleri karşısında parçalanarak savrulan insan bedenlerine dönüştü; parçalanan ama dağılmayan. 300 derecede pişen bu heykellerde, en ilkel teknik olan çimdikleme tekniğini kullanıyorum. Hiçbir aletin kullanılmadığı, sadece elle yapılan heykellerde formun her yerinde parmak izlerimi görmek mümkün. Bu da benim için, çoğunlukla da izleyenler için oldukça duygusal etkiler bırakıyor. Ve tabii ki hepsini kucaklayan, her dönemde farklı bir ruha bürünen 'Tuba Ağacı'nı söylemeden geçmek olmaz.

Türk seramik sanatında ve dünyada gelişen seramik sanatı içerisinde hedeflerinizi ve kendinizi konumlandırdığınız yeri öğrenebilir miyiz?
En büyük hedefim çalışmak ve üretmek, çünkü işime aşk ve tutku ile bağlıyım. Benim enstrümanım, duygularımı, düşüncelerimi ifade aracım kil. Eğitimler vererek deneyimlerimi paylaşmak ve aktarmak, daha çok insana sevdirmek öncelikli hedefim. Çocukların seramik eğitimi almasını çok kıymetli buluyorum. Kendilerine, yaşamlarına çok büyük kazanımları oluyor, ileride meslekleri ne olursa olsun, seramik öğretisinin vermiş olduğu, yeni çözümler üretebilme, koordinasyon gelişiminin önemli derecede artması bakımından yadsınamaz derecede değerli. En büyük hayalim ise gezen bir atölye; Türkiye'nin, belki dünyanın her yerine giderek çocuklarla çalışabilmek. Kendimi bir yerde konumlandırmak ise benim için pek olası değil, çünkü bana göre takdir sanatseverlerin ve izleyicilerin. Onların beni konumlandırdıkları yer önemli olan. Hiçbir destek almadan, bağımsız bir sanatçı olarak azimle bu yolda yürüme çabama ancak "Seramiğin Don Kişot'uyum" diyebilirim.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.