RÖPORTAJ İREM ORHAN
FOTOĞRAF SEREF YILMAZ
Sanat konusundaki uzmanlığını ve yaratıcılığını yaptığı stil seçimlerine de yansıtıp farklı ve son derece kendine özgü bir tarz yaratan Sedef Gali, "Bizi, marka veya pahalı gözüken ürünler değil, iyi bir tasarım gözü yükseğe ve şıklığa taşır" diyor. "Styling yapmak benim için biraz da oyun kurmak gibi" diyen sanatçı ile incelikli seçimlerle oluşturduğu gardırobu, sezon seçimleri ve moda sahnesindeki güncel favorileri üzerine konuşmak üzere bir araya geldik.
Sanatla iç içe dolu dolu bir yaz geçirdiniz. Nasıl başladı yeni sezon sizin tarafınızda?
Sanatla iç içe, dolu dolu bir hayat geçirmek aslında amacım. Yeni sezon yorucu, yoğun ve biraz da kaotik başladı benim için. Yazın açık atölyem ArtHouse'in çeşitli pop-up stüdyolarını kuruyor, bu süreçte hem kendim üretiyor hem de kolektif yaratım için çeşitli workshoplar, sergiler ve yaratıcı kurgular hazırlıyorum. Farklı markalarla iş birlikleri de bu ilhamı destekliyor, sanata farklı bir yer açıyor, kişilerin toplumla kendi renklerini paylaşmasını sağlıyor. Yeni sergiye hazırlanırken bazı sorunlar yaşadım ancak umuyorum ki, bu sene yepyeni 'aşk mektupları'nı sanatseverlerle buluşturacağız.
Modayı ve trendleri bu denli yakın takip etmenizin sebepleri neler? Kedi stilinizi siz nasıl tanımlarsınız?
Aslında trendleri takip etmemin sebebi moda değil. En azından stil değil. Çünkü moda sektöründeki sezonluk trendler beni çokta alakadar etmiyor. Evet, tüketici neye ilgi duyuyor, görsel endüstrilerde hangi görsel dil ile gelişiyoruz, dönemlerin etkileri şu anımıza nasıl yansıyor gibi sorulara her sezon cevap aradığım moodboard'larım tabii ki var ancak bu stilimi, hayat tarzımı pek etkileyen bir şey değil. Sezonluk trendler gelip geçici, ben ise modaya daha bilinçli davranmak ve geri dönüşüm, zamansızlık üzerine stil oluşturmaktan yanayım. Kaliteli vintage ürünler, 'fast fashion' trendlerinden çok daha kalıcı, zamansız ve etkileyici. Kişi kendi stilini kurduysa eğer sezonluk gelip geçici trendlere, ürünlere, marka ile kendini kanıtlamaya pek ihtiyaç duymuyor bence. Bizi marka veya pahalı gözüken ürünler değil, iyi bir tasarım gözü yükseğe ve şıklığa taşır diye düşünüyorum.
Stiliniz hayli farklı ve kendinize özgü. Bu konuda şimdiye kadar duyduğunuz en güzel iltifat neydi?
Çok tatlısınız. Sanırım adl ile son iş birliğimizde tasarımlarını ve desenlerini kendi yaptığım koleksiyonda farklı hislere sahip oldum. "Bir sanat eserini üzerimde taşıyorum" diyenler beni çok gururlandırdı. Amacım zaten kolay satılan ürünler yerine, torununuzun bile gardırobunda görmekten büyük keyif alacağı, kadını farklı vücut tipleri ve karakteristik özellikleri ile kutlayan bir koleksiyon ortaya çıkarmaktı. Geri dönüşler beni oldukça mutlu etmişti. Paylaşan herkese teşekkürler.
Kıyafet seçimleri ile 'iyi hissetmek' arasında nasıl bir bağlantı var sizce? Bu durum sizi nasıl etkiliyor mesela?
Başkaları değil de, kendiniz iyi gözüktüğünüzü hissettiğinizde o gününüz biraz da olsa iyi geçmiyor mu? Özgüven dış görünüş ile çok alakalı olmamalı desek de, yalan söylemek istemem kilo aldığımda, cildim bozulduğunda, saçımın iyi gözükmediği günlerde ben de herkes gibi belki de aynaya baktığımda ayni özgüveni hissetmiyorum. Ancak kendime olan öz sevgim değişmiyor. Bugün kötü gözükebilirim diyorum kendime. Bugün kendime izin veriyorum... Bazen de dış görünüşümle pek ilgilenmediğim günler en yaratıcı günlerim oluyor ki zaten ben saatlerimi kuaförlerde geçiren bir kadın değilim ancak güzel, şık ve de görsel dili güçlü olan bir sanatçı olarak var olmak istediğimde de stilimi bir araç olarak kullanmaktan tabii ki oldukça keyif alıyorum. Kıyafet seçimleri özgüvenimizi etkilememeli bence. Özgüven bu kadar kırılgan bir şey değil. Zaten özgüven dış görünüşümüzün üzerine kurulmuş olmamalı. Ben 32 yaşındayım, 82 yaşında olduğumda yine şık bir kadın olmak isterim ancak enerjimi doğru dağıtmam gerekiyor yıllar ilerledikçe. Bu yüzden önceliklerimi belirlemem lazım. Özgüvenim önceliklerimin sırasından etkilenmeyecek kadar güçlü bir zemine oturmalı. Beni ben yapan şey dış görünüşüm değil.
Arada sırada kıyafet seçimlerinizden dolayı aldığınız da oluyor mu?
Benim için styling biraz oyun gibi. Yapıcı olmadığı sürece eleştiriler çok önemli değil. Ancak New York'ta okurken annem beni ziyaret etmiş ve pijama üstü uzun kürk ve bere ile dışarı çıktığım yıllarda bana "Sedefçim böyle çıkmasan mı acaba" diyerek üzüntülerini belli etmişti ancak sonrasında gördük ki, Justin Bieber da aynı şekilde geziyor, New York sokaklarında. Annemin eleştirileri dışında, "Bence iğrenç olmuş" gibi bir eleştirinin oturduğu bir background yoksa, beni geliştirecek bir noktası yoksa, sorgulayınca bulabileceğim cevapları yoksa, bu eleştirinin manası pek de yok benim için. O 'sence' olan bir durum işin sonunda. Ben kendi oyun bahçemde dilediğim gibi oynarım. Herkes başkaları hakkında pek fazla yorum yapıyor. Bence boş zamanlarını daha yararlı işlere kullanmalılar. Sosyal medya ile gelen her konuda yorum yapabilme özgürlüğü biraz kişilerin dengelerini bozmuş olabilir.
Siz bir sanatçı olarak bir tasarıma baktığınızda tercihinizde öncelikle estetik, farklılık ve özgünlük mü daha etkin rol oynar yoksa kullanılabilirlik mi? Genelde tercihinizi nasıl kullanıyorsunuz?
Ben stili ikiye ayırıyorum kendi hayatımda. Günlük kullanım ve özel kullanım. Günlük kullanımda aslında neredeyse forma ile geziyorum. Kışın rahat ettiğim siyah bir jean, siyah tişört, siyah kazak, altın aksesuar (kemer ve küpe) siyah bot ve vintage ceket. 24 saatimi doğru kullanmalı ve işime, sporuma, sosyal aktivitelerime ve uykuma yeterli zaman ayırmalıyım. O yüzden her gün saatlerce kıyafet seçecek lüksü kendimde görmüyorum günlük alışkanlıklarım için. Ama stil öne çıkacağı zaman tabii ki benim için özgünlük önemli. Marka isimleri, kim ne giymiş'ler o kadar önemsiz ki, bize yakışan tasarımlara göre. Bu oyunu bir görev değil, bir dünyaya ait olmak için değil de kendi kimliğimizi, kendimizi ve vitrinimizi nasıl tasarlamak istediğimizle ilgili kalıcı çözümler üretmeli bence. Bana ne yakışıyor, ben bilinç olarak moda dünyasında nerde duruyorum, trend yiyici mi trend belirleyici miyim, giymediğim kıyafetlere ne oluyor gibi soruları da cevaplayarak sadece moda trend vs. gibi noktalara odaklanmak yerine hızlıca çürüyen dünyamıza katkıda bulunmayı da göz ardı etmemeliyiz. O yüzden vintage ve ikinci ele olan ilgim yalnızca üç beş kaliteli düğmeden ibaret değil.
Ayrıca mesela ayakkabı, çanta ya da bir küçük elbise fark etmez, size göre bir tasarımı arzu nesnesi yapan şey nedir?
Arzu nesnesi... Bu, herkes için farklıdır bence. Sizin en tutkuyla bağlı olduğunuz duygunuz nedir? Bir tasarımı arzu nesnem haline getirmek için otantikliği ve kimliğime olan uyumu önemli. Tıpkı iyi bir dost, unutulmaz bir aşk gibi.
Aksesuar ve kıyafet arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsunuz?
Biri ana yemek biri garnitür olabilir aslında ama benim için kıyafetin çok basit hatta ayni olduğu zamanlar vardır. Basit bir mini siyah elbise, iyi bir ceket, doğru aksesuarlar, şapkalar ve ayakkabı ile bambaşka bir hale bürünebilir. Süslemesi olmadan sadece ana yemek kişiye gerekli görsel şöleni sunmayabilir bazen. Ancak ben sos, yan ürün ve salata seven biri olarak kıyafetlerimi aksesuarlar ile yüceltmekten oldukça hoşnutum. Çünkü aksesuarlarım benim için bir koleksiyon. Bir sergi gibi bakıyorum onlara.
Okuyucularımıza tamamen kendilerine ait bir stil yaratmak ve onu geliştirmek konusunda vereceğiniz tüyolar olur mu?
Her ne kadar bana düşmese de... Ben sezon trendlerinden uzaklaşıp, vücut yapılarına, renklerine, isteklerine göre kendi stillerinin iskeletini belirlemeleri ve bunu aksesuarlar ile desteklemeleri düşüncesindeyim. Ya da pardon tüm söylediklerimi geri alıyorum. Herkes kendini nasıl iyi hissedecekse, etrafa gülücük saçmalarını hangi tasarım sağlayacaksa onu giysin.
Dünyada işlerini en çok beğendiğiniz tasarımcılar kimler? Ve beğeniyle takip ettiğiniz son iş birliği nedir?
En sevdiğim tasarımcılar Schiaparelli, creative director olarak Alessandro Michele. Kendisi bence Gucci'ye yepyeni bir ruh kazandırdı, müthiş bir vizyona sahip.
Sezon trendlerinden favorileriniz neler?
Pantolonların bollaşıp rahatlaması, düşük bel ve tabii ki yıllardır maxi boy pardösüler, kimonolar giyen uzun boylu ben için sonunda süper maxi dış giyimler tekrar mağazalara doluşmaya başladı. Unutmadan bir de üzerinde tepinebildiğimiz platform botlar!
Sezon gardırobunuzun demirbaşı nedir?
Her zaman gardırobumun demirbaşı iyi bir siyah bot. Çocukluğumdan beri siyah botlara oldukça düşkünüm. Trend olsun olmasın iyi bir siyah bot ve iyi bir siyah jean her zaman tüm sezonu kurtarır. Ama tabii ki bu süreçte sevgili kimonolarım bana eşlik edecekler, onlardan hiçbir sezon vazgeçmem.
Sezonda kullanmayı en sevdiğiniz renk hangisi?
Bu sezonda yani eğer kış mevsiminde olmaya devam edecek isem tabii ki vazgeçilmezim siyah. Ancak bu sene listeme eklediğim yeni rengim kahverengi. Kahverengi, krem ve blue jean üçlüsüne oldukça alıştım. Ama tepeden tırnağa tümüyle siyah her günümde bana eşlik eder, tabii tekrar güneşli günlere dönene kadar.
Kendiniz için yaptığınız son alışveriş nedir, neler aldınız?
Geçen hafta Lübnan'daydım. Beyrut'un gizli saklı sokaklarında bir vintage mağaza buldum. Oradan aldığım vintage derili ipli kot ceket son alışverişimdi sanırım.
Modada sürdürülebilirlik üzerine son yıllarda çok fazla görüş ortaya atılıyor. Röportajımızı sonlandırmadan önce; sizin sürdürülebilir modaya katkı için yaptığınız bir şeyler var mı?
Benim iş birliği yaptığım markalar ile ilk konuştuğumuz konu bu oluyor. Çünkü 'fast fashion' dediğimiz alışkanlık benim sanatçı bilincim ile uyuşmuyor. Benim tasarımımı satın alacak kişi yıllarca giymeli, modası geçmemeli, ben anneannemin zamanında diktiği paltoları elbiseleri nasıl giyiyorsam, benim tasarımlarım da yıllar sonra modada kendi yerini bulabilmeli. Modada zamansızlık zaten hızlı tüketimin önüne geçiyor. Ayrıca tasarım dışında da ikinci el, vintage ürünler kullanmayı tercih ettiğimden sürekli tüketim kültürünün bir parçası olmamaya çalışıyorum.