Hazırladığı televizyon programı, doğa ve iklim krizine dikkat çeken projeleri ile müzisyen Berk Can Arslan, fark yaratan çalışmalarıyla müzik kariyerini sürdürüyor. Genç yaşına rağmen örnek projeleri hayata geçirerek Z kuşağının müzik endüstrisindeki temsilcileri arasına giren Arslan ile kariyeri ve yeni projeleri üzerine konuştuk.
Müzik yolculuğunuz nasıl başladı?
Henüz altı yaşındayken müzik ile tanıştım. Ailemizin büyüğü dedem müziğe başlamam konusunda idolüm oldu ve onun sayesinde müziğe başladım. O yaşlardayken en sevdiğim oyuncaklarım enstrümanlardı. Hatta tüm oyuncaklarım enstrümanlardan ibaretti. Böyle bir ortamdayken okul hayatım başladı. İlkokulda müzik öğretmenim piyano çalmam konunda beni yönlendirdi. Müziğe olan ilgimin ve öğrenme merakımın da giderek artmasıyla piyano çalmaya başladım.
Kendinizi sanat ile ilgili vizyon ve hedeflerinize ne kadar yakın görüyorsunuz ve ne kadarını hayata geçirdiniz?
Hayatımın hiçbir evresinde hedef koymadım. Sadece yapmak istediklerimi hayal ettim. Müzik ve müzikalite anlamında öğrenerek ve öğrendiklerimi fikirleştirip bestelere, aranjmanlara dönüştürerek; günün sonunda hissettiğim duyguları piyano tuşlarıyla dinleyicilerime aktarıyorum. Fikirler; yapmak istediklerimle birleştiğinde ortaya çok keyifli ve kaliteli çalışmalar çıkmış oluyor. Daha önümde uzun bir yol var. Bu yolda bildiklerimin de üzerine katarak, yeni besteler geliştirerek devam etmekte kararlıyım.
Hem Türk hem de dünya müzik endüstrisinde kendinizi nerede görüyorsunuz?
Öncelikle bu soruya müziğin tamamen kişisel zevklere hitap ettiğini ve evrensel bir konumda olduğunu söyleyerek başlamak isterim. Dolayısıyla kendim için bir kesime hitap ettiğimi söyleyemem. Profesyonel manada doğu ve batıyı sentezleme fikriyle bu yola çıktım. Kendi kültürümü bir batı enstrümanı ile birleştirmekten dolayı da büyük keyif alıyorum. Bu fikir ile çıktığım yolda her gün yeni bir şeyler keşfediyorum ve bu keşfettiklerimi de piyano tuşlarıyla bestelerime aktarıyorum. Yaşım itibarı ile kendi yaşıtlarıma sentez müzik çalışmaları sunan, besteci genç bir sanatçı olarak görüyorum.
Yaptığınız müzikle, doğa ve iklim değişikliği krizi gibi konulara dikkat çekiyorsunuz. Bu fikir ilk nasıl ortaya çıktı?
Dünyadaki doğal kaynaklar, artan nüfus, iklim değişikliği sebebiyle ne yazık ki yok oluyor. Bu durum beni ciddi manada kaygılandırıyor. Bir müzisyen olarak yaptığım çalışmalarda farkındalık yaratma fikri ile yola çıktım. Bir nebze de olsa toplumu bilinçlendirmek üzere yaptığım tüm çalışmaları Doğa Ana'ya atfetme kararı aldık. 'Doğa' ile 'resital' kavramlarını birleştirerek, göl, orman, deniz kenarı, kanyon gibi doğal mekanlarda 'Resital Doğa'da' çekimlerini sürdürüyoruz. Çalışmalarda doğa ve iklim krizinin yanı sıra insanoğluna da atıfta bulunarak aslında birçok yönüyle farkındalık yaratmaya çalışıyoruz.
Performans yapmaktan keyif aldığınız mekanlar neresiydi?
'Resital Doğa'da' konseptimiz ile zaten tabiatın içinde var olmanın vermiş olduğu keyfi hiçbir şeye değişemem. Tabii stüdyoda kayıt alırken, fikirlerimi ve ruh halimi tuşlara yansıtmaktan olağanüstü keyif alıyorum. Yaşadığım yoğun duygularla stüdyoya giriyorum. Bu arada yeniliği ve değişimi sunmak da ayrı bir keyif ve haz benim için. Çaldığım enstrüman olan piyano da tıpkı saz, gitar gibi her an her yerde olabilmesi mümkün...