Pirim'in sergisi Londra Saatchi Gallery'de

Saatchi Gallery'de kişisel sergi açan ilk Türk sanatçı ünvanını alacak olan Seçkin Pirim heyecanını Şamdan Plus'la paylaştı.

Pirim'in sergisi Londra Saatchi Gallery'de

Çağdaş tasarımları ve heykelleriyle günümüzün en önemli heykel sanatçılarından kabul edilen Seçkin Pirim, kişisel sergisi 'Disiplin Fabrikası' ile 29 Ekim-4 Kasım tarihleri arasında Londra'daki 'Saatchi Gallery'de sanatseverlerle buluşacak. Pirim, Damien Hirst gibi modern sanatın yıldızlarını dünyaya kazandırmasıyla ünlü, dünyada sanata yön veren en önemli merkezlerden kabul edilen Saatchi Gallery'de kişisel sergi açan ilk Türk sanatçı olacak. Kuzguncuk'ta sanatçı, mimar ve yazarlar arasında büyüyen Seçkin Pirim'le dünya vitrinine çıkacak sergisini ve tasarımlarını konuştuk.

Biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

Her yerde şöyle söylüyorum: Ankara doğumluyum ama Kuzguncuk'ta dünyaya geldim. Altı aylıkken buraya gelmişiz. Kuzguncuk, pek çok sanatçının hem atölyesinin bulunduğu hem de yaşadığı köy gibi bir yerdir. O atölyelerde büyüdüm. Sadece ressamler değil, mimarlar, yazarlar da bu semtte yaşamıştır.

Kimler mesela?

Can Yücel'den Cengiz Bektaş'a, Nevzat Sayın'a kadar Türkiye'nin ünlü sanat adamları buradan geçmiş. Benim sanatı seçmem de o isimlere özenmeyle başladı. Güzel sanatlar lisesi ve üniversiteye, beni bütün Kuzguncuk hazırladı; birine gidip perspektif dersi alıyordum, diğerinden başka bir şey... Çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Güzel sanatlar lisesinde dört yıl resim okuduktan sonra Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Heykel Bölümü'nü bitirdim.

Heykel birinci tercihiniz miydi?

MSÜ'de sınava girdiğiniz zaman üç tercih yaparsınız, ben tek tercih yaptım o da heykeldi.

Hala Kuzguncuk'ta mı oturuyorsunuz?

Kuzguncuk'ta oturuyorum. Hatta ilk atölyem de oradaydı. Şimdi Beyoğlu ve Maslak'ta atölyelerim var.

Bugüne kadar kaç sergide yer aldınız?

Karma sergilerim 70'i geçmiştir, kişisel olarak da 12 sergi. Dört tanesi de yurtdışında gerçekleşti.

İnternet sitenizde çalışmalarınız yıllara göre bölünmüş. Bu şekilde ayırmanızın özel bir nedeni var mı?

Sitede özellikle yıllara göre koymak istedim çalışmalarımı. Sanat benim için emekli olabileceğim bir meslek değil, yaşamın bir bütünü. Yaptığım işler yaşamımla doğru orantılı gidiyor. O dönemde kafama taktığım her türlü sorunsal sanata yansıyor. Londra'da sergileyeceğim 'Disiplin Fabrikası' serisi de askerlik sürecimdem başlıyor.

O zaman 'Disiplin Fabrikası' askerliğe duyduğunuz tepki mi?

Askerliğe direkt gönderme yapmıyor. Orada yaşanan disiplinel durumun insanın üzerindeki etkilerini anlatıyor. Dünya üzerinde bu kadar kalabalığın içerisinde yalnız kalabileceğiniz tek yerdir askerlik. O yalnızlığı kendi lehinize çevirip hayatla pek çok hesaplaşmaya giriyorsunuz. Askerlik dönemi bir erkeğin hayatında hem disiplinel hem de sistematik bir süreci yaşatır. Bir yanımız o disiplinel sisteme karşı gelmek isterken bir yanımız sisteme boyun eğer. Yaptığım heykellerde bir taraf parlak bir taraf katmanlıdır. Parlak yüzeyler özgür olmaya çalıştığımız; katmanlı yüzey ise faturalı ödemek zorunda kaldığımız taraf. İşte çalışmalarım da tüm bu sorgulamaların sonucunda çıkan şeyler.

Daha önceki etkilenmeleriniz nelerdi?

'Arada Zamanlar' diye bir sergi yapmıştım; o dönemde pek çok defa kararsız kaldığım durumlar yaşamıştım. Bu karar kararsızlıklarımı o çalışmalara yansıttım. 'Öldüğüm Anlar' sergisini ise hayatımda varolan 12 insana 12 heykel adadım. Bu insanlar benim karşıma öyle zamanlarda çıktı ki "Ölsem de gam yemem" dedirtti bana.

Yine sitenizde bu yıl 35 yaşına bastığınızı farkettim. 35 yaş size hayatta bir şeyleri sorgulattı mı?

Aslında önce 30 yaşında bir sorgulama dönemi yaşadım, 35'te bir daha oldu. 30 yaşıma girdiğim anda hayatım değişmişti. Hem mesleki hem de özel hayatımda büyük kararlar alıp uygulamıştım. Bu kırılmanın bir kere daha 40 yaşında yaşanacağını düşünüyorum. "Her sanatçı en büyük yapıtını 40 yaşında yapar" diye bir laf okumuştum. 30'da insanın verdiği büyük kararların doğru olup olmadığı 35 yaşında anlaşılıyor bence. 40 yaşında da muhtemelen tüm aldığınız kararların meyvesini yiyorsunuz. Hayatımdaki en önemli iki sergiyi 35 yaşın içerisinde yapıyorum. Geçen yıl İstiklal Caddesi'ndeki Borusan'da bir sergi yapmıştım ve şu ana kadar yaptığım en büyük kişisel sergiydi. Aynı şekilde yine 35 yaşın içerisinde Saatchi Gallery sergisini yapıyorum.

Saatchi Gallery'de yer alacak ilk Türk sanatçısı olacaksınız. Nasıl gerçekleşti bu?

Saatchi Gallery, tüm dünya ortalamasına baktığınız zaman en çok gezilen müzeler arasında ilk dörtte yer alıyor. Türkiye'de çok iyi sanatçılar var ama biz bu yetenekleri yurtdışına taşıyamıyoruz. İşiniz ne kadar iyi olursa olsun galeriler başka kriterlere bakıyor. Merkür Sanat Galerisi'nin sahibi Sabiha Kurtulmuş'la çok eskiden beri tanışıyoruz, biraz benim menajerim gibi oldu. Dosyam gitti Londra'ya ama ben hiç ihtimal vermiyorum. Dünyanın dört bir yanından binlerce dosya gidiyor. İşin olmasını sağlayan isimlerden biri olan Erdal Matraş, benim hem çok iyi dostum hem de koleksiyonerimdir. Benim işlerimi benden daha iyi bilen biri. Dosyayı hazırlarken Erdal Matraş da oturup bizimle çalıştı. Dosya kabul olunca inanılmaz şaşırdık. Çok kısa sürede hazırlandık; çok güzel ve anlamlı bir tarih verdiler. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda açılacak sergi. Tabii bu başarı Erdal ve Sabiha'nın bana inanması sayesinde oldu. İnşallah alnımızın akıyla döneriz de, bu sergi bir yol açar tüm sanatçılarımıza.

Bu galerideki sergiden sonra sizin için hangi kapılar açılacak?

Londra, çok önemli bir merkez. Dünya sanatının yüzde 70'ini Londra ve New York paylaşıyor. Sen İstanbul'da en iyisini yapsan dahi kimsenin haberi olmayabiliyor ama orada adam bir şey yapıyor tüm dünyanın haberi oluyor. Saatchi öyle bir yer ki, burada bir galeriyi yılda 10 bin kişi geziyorsa, orayı bir günde 10 bin kişi geziyor. Hatta oradan bana günlük 15 bin kişi gibi bir rakam gelmişti.

Türkiye'de heykeltraş olmak nasıl bir şey?

Gerçekten zor. Üniversiteden 40 kişi mezun oluyoruz. Bu 40 kişiden sadece ikisi heykel yaparak hayatına devam edebiliyor.

Diğer 38 kişi ne yapıyor?

Genelde film veya dizi sektöründe dekor ve sahne tasarımı yapıyorlar. Heykel gerçekten zor, resim yapar gibi evin bir odasında yapamazsınız. Mutlaka bir atölyeye ihtiyacınız var, çok pis bir iş. Bir yandan da pahalı bir iş; hele büyük heykeller yapmaya kalksan ciddi paralara mal oluyor. Bir de heykeli alsan da koyacak yerinin olması lazım. Benim çalışmalarımı çok seven bir koleksiyonerim "Seçkin senin eserlerini çok seviyorum, her sergine de geliyorum. Koleksiyonuma senden bir şey katmak istiyorum ama yer yok" demişti. Zaten bunun üzerine kütüphane koleksiyonu yaptım, insanlar benim eserlerimi alabilsin diye. Kapattığınızda bir kitap olan heykel yaptım.

Siz o iki kişinin içerisine nasıl girdiniz?

Ben çok direndim. Üniversite yıllarında reklam sektöründe çalıştım bir süre. Üniversite üçüncü sınıfta kendime bir söz verdim; aç kalsam da heykel yapacaktım ve bir gün bu işten para kazanacaktım. Üç senem kabus gibi geçti, okula gidecek para bulamıyordum. O gündür bugündür de sadece heykel yapıyorum. Şimdiki gençlik çok şanslı çünkü çok canlı ve taze bir sanat piyasası var.

Heykelde resimdeki gibi ayrımlar oluyor mu?

Figüratif veya soyut gibi tabii ki ayrımlar var. Ben hekellerimi soyut olarak adlandırıyorum. Form üzerine yola çıkıp, formla dertleşiyorum.

Çalışmalarınız biraz mimari çizimleri andırıyor...

Ben mimariyi çok seviyorum. Yine Kuzguncuk'ta pek çok ünlü mimarla büyümüş olmanın etkisi var diye düşünüyorum. Lisede bir liste yapmışım, hayatımda yapmak istediklerim diye. O listede yer alan ve hala hayalim olan bir şey var; bir gün heykel gibi bir bina yapmak istiyorum. Mimari yapılar da bence birer sanat eseri. Gaudi'nin işlerini gördüğüm zaman ben heykel gibi görüyorum o yapıları.

Beğendiğiniz heykeltraşlar kimler?

Hocalarım var, onların işlerine bakarak ve büyülenerek büyüdüm. Meriç Rıza, Bihrap Mavitan, Can Erçin, hepsi benim için önemli adamlar. Dünyadan ise Anish Kapoor'u çok beğenirim. Hatta aynı zamanda olacakmış sergimiz Londra'da, gittiğimde onun sergisini de gezeceğim. Eskilerden de Brancusi'yi severim.

Deran Özer

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.