Deren Talu: "Hayallerimi Bir Bir Gerçekleştiriyorum"

Ünlü bir annenin kızı olarak attığı her adım merak uyandıran model ve oyuncu Deren Talu’yu daha yakından tanıma zamanı.

Deren Talu: "Hayallerimi Bir Bir Gerçekleştiriyorum"

Röportaj: İrem Orhan

Fotoğraf: Emre Özcan

Styling: Eylem Yıldız

Saç: Mehmet Türkibiş

Makyaj: Furkan Karayol


Enerjisi her daim yüksek, içi kıpır kıpır ama bir yandan da olgun, dengeli ve ağırbaşlı genç bir kadın Deren Talu. Defne Samyeli gibi kitlelerin tanıdığı bir annenin kızı olarak, doğduğundan bu yana tüm gözler üzerinde fakat o, bundan hiçte şikayetçi değil hatta bu durumun kendi avantajına olduğunu düşünüyor.


Şimdilerde modelliği ve oyunculuğu bir arada götürüyor ve öğreniyoruz ki; oyunculuk ateşi daha çocuk yaşta düşmüş Deren’in içine; 12-13 yaşlarında Robert College’in yaz kampına katılıyor, orada arkadaşlarıyla oynadığı bir tiyatro oyununda Cinderella’yı canlandırıyor. İşte tam orada içindeki oyunculuk aşkının ateşi fi tilleniyor. Robert Kolej’den sonra New York’ta SOCAPA’da (School of Cinema and Dramatic Arts) kamera önü oyunculuk programına ve Columbia Üniversitesi’nde tiyatro programlarına katılıyor. Küçük yaşlarında Türkiye’de de BT Müzikevi’nden hem oyunculuk hem şan dersleri alıyor. Son olarak üniversite için Los Angeles’a gittiğinde Eric Morris’ten oyunculuk eğitimi alıyor. Akabinde de profesyonel hayatta kendine hedefler koyup bir bir gerçekleştirmeye başlıyor. Mükemmeliyetçi biri, yaptığı her işin hakkını veriyor, anı yaşamayı da eğlenmeyi de dinlenmeyi de iyi biliyor.


Deren Talu ile hayatının en güncel gelişmelerini konuşmak üzere bir araya gelip özel bir kapak çekimi gerçekleştirdik ve kendisiyle geçirdiğimiz bir çekim gününde anladık ki; onu tanıdıkça onun keşfedeceğimiz daha çok özelliği var...



2024 yılı sizin için nasıl gidiyor? Şimdierde en yeni heyecanlarınız neler?


2024 yılı benim için çok güzel başladı ve öyle de devam ediyor. Kendimi son derece motive, kişisel ve profesyonel alanda hayal

ettiklerimi gerçekleştirmek için çok enerjik hissediyorum.


Amerika’da oyunculuk eğitimi aldığınızı biliyoruz, o yılları bir de sizden dinlesek? Kariyer hikayeniz nasıl başladı?


12-13 yaşlarında Robert College’in yaz kampına gitmiştim. Orada arkadaşlarım tiyatro kulübüne katılmak istiyor diye ben de denemeye karar verdim. Cinderella’nın komik bir versiyonunu yazdık hep beraber ve Cinderella’yı ben oynadım. O gün İçime oyunculuk ateşi düştü desem yeridir. Sanırım o yaşlarda sahnede bir karakteri canlandırırken anladım bu işi yapmak istediğimi. O gün bugündür de oyunculuk yapmaya bayılıyorum. Robert Kolej’den sonra New York’ta SOCAPA’da (School of Cinema and Dramatic Arts) kamera önü oyunculuk programına ve Columbia Üniversitesi’nde tiyatro programlarına katıldım. Küçük yaşlarımda Türkiye’de de BT Müzikevi’nden hem oyunculuk hem şan dersleri aldım. Müzikallere de ayrı bir düşkünlüğüm var. Özellikle Les Miserables, Notre Dame de Paris ve Aida’yı çok seviyorum. Son olarak üniversite için Los Angeles’a gittiğimde Eric Morris’ten oyunculuk eğitimi aldım. Bu, bir oyuncu olarak benim için inanılmaz bir deneyimdi. Eric Morris metodu bana göre karakter oluşturmak ve seyirci karşısında onu ete kemiğe büründürmek için mükemmel bir metod.



Oyunculuk kariyerine ilk adımın tarihi bir filmde yer alarak başladı sanırım? Şimdi dönüp bakınca nasıl değerlendiriyorsun ilk heyecanını?


Evet, öyle oldu. Ukrayna-Gürcistan-Türkiye ortak yapımı Son Kale Hacıbey adlı filmde başrol fırsatı yakaladığımda çok sevindim. Fatma’yı severek canlandırdım. Filmi 1.5 ayda Odessa’da çektik. Benim için çok heyecan verici, güzel bir deneyimdi. Yurdaer Okur gibi usta bir oyuncuyla çalışma fırsatım oldu, kendisi babamı canlandırdı. Filmin çoğunda Ukraynaca konuştuğum, at binip kılıçla dövüştüğüm için neler yapabileceğimi daha net gördüm. Benim için pek çok ilk’in olduğu inanılmaz bir projeydi. Bir oyuncu olarak kendi sınırlarımı nasıl açabileceğimi, kısa zamanda ne çok yeni beceriyi öğrenip kamera önüne taşıyabileceğimi anlamam açısından çok değerli bir tecrübe oldu. Kendime güvenim çok arttı.


Türkiye’de ve dünyada kariyer anlamında örnek aldığınız, idol saydığınız isimler var mı?


Yiğit Özşener ve Barış Falay’ı inanılmaz yetenekli buluyorum ve tabii ki Haluk Bilginer. Dünyada tabii ki Meryl Streep... Javier Bardem, Eva Green, Michael Fassbender ve Penelope Cruz’u da çok beğeniyorum.



Kariyeriniz ile ilgili en güncel hayalleriniz, hedefleriniz neler?


Kariyerimle ilgili içime sinen bir projede, güzel enerjili insanlarla çalışmak en önemsediğim şey. Yaptığım iş, set ortamı, üretken ve neşeli bir ekip çalışması ve en önemli olan herkesin uyum içinde çalışması. Romantik komedi ya da bir gençlik işinde olmak çok isterim. Ama dramların da yeri ayrı. Hep farklı karakterler canlandırıp kendimi olabildiğince geliştirmek istiyorum.


Şu an, başrollerde olacağınız bir film çekilecek dense; hayalinizde ne tarz bir film olur başrol olmak istediğiniz?


Romantik komedi, gençlik işi veya psikolojik bir dram da olabilir. Hepsinde ayrı ayrı oynamak çok isterim. Notre Dame’ın Kamburu çekilse, Esmeralda karakteri çok oynamak isteyeceğim bir rol.


Oyunculuk yanında modellik kariyerinizde devam ediyor öyle değil mi? Hangisi daha ağır basıyor sizde?


İkisini de yapmayı çok seviyorum. Bence sevdiğiniz işi yapmak çok önemli. Tam bir işkoliğim. Çalıştığım zamanlar çok mutlu oluyorum. Oyunculuk biraz daha ağır basıyor benim için. Farklı karakterlere bürünmek ve hikayelerini anlatmak çok tatmin edici ve eğlenceli. Modellik de bir tür oyunculuk. Taşıdığınız kıyafetin, stilin ruhuna bürünmek, onu kamera önüne taşımak, bunu da stil sahibi bir yerden yapmak çok hoşuma gidiyor.



Kariyerinizde şu an bulunduğunuz noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Hedefe ne kadar yakın ya da uzaksınız?


Olmam gereken yerde olduğumu düşünüyorum. Hayatta her şeyin bir sebebi var bana göre. Anı yaşamayı seviyorum. Her şey olması gerektiği zaman oluyor. Hayal ettiklerimize adım adım gittiğimiz bu tecrübe ettiğimiz her şey esas olan bence.


İş disiplinine çok önem veren biri olduğunuzu biliyoruz ki, bunu sizinle geçirdiğimiz bir çekim gününde de çok rahat gözlemleyebiliyoruz. Bunun sizi zorladığı zamanlar oluyor mu yoksa yüzde yüz faydasını gördüğünüz bir özelliğiniz olarak mı değerlendiriyorsunuz?


Çok teşekkürler öncelikle. İş disiplininin beni hiç zorladığı bir zaman olmadı. Çalıştığımda elimden gelenin yüzde yüzünü vermeye çalışıyorum. İşimi severek yapıyorum. Bu yüzden bu duruşumun hep faydasını gördüm. Benimle çalışanlar da hep memnun olduğuna göre sorun yok demektir. Sorumluluğun fazlasını üstüme almayı da severim.



Hayatta herhangi bir konuda takıntıları nız var mı?


Mükemmeliyetçiyim. Bazen küçük detaylara çok takılıyorum ve bu her konuda olabiliyor.


Sosyal çevreniz tarafından da hayli sevilen biri olduğunuz söyleniyor. Size göre etrafınızdaki bu sevgi çemberinin oluşmasındaki en önemli sebepler neler?


Sosyal çevremi küçük tutmayı seviyorum. Yakınlarım genelde çok uzun süredir tanıyıp sevdiğim insanlar. Ve bu çok yakınımdaki insanlara da kalbimi açarım. Gerçek bir bağ kurduğum insanlarla görüşüyorum; ben onları seviyorum onlar da beni seviyor.


Hayatta nelerden asla vazgeçemezsiniz?


Aileme çok düşkünüm... İlk olarak onlar. Ve tabii ki kariyerimden ve bu uğurda atacağım adımlarımdan vazgeçmeyi düşünmem.


Kimsenin bilmediği ve duyunca şaşırtan bir özelliğinizi bizimle paylaşmanızı istesek?


Tam bir kitap kurduyum. Edebiyata tutkum var. Geçen sene 76 kitap okudum. Rus edebiyatı klasiklerini okumayı çok seviyorum

ve İngilizce okuyorum. Geçen sene War and Peace, The Master and Margarita ve Crime and Punishment’i okudum. Favorim Dostoyevski’nin Crime and Punishment’i (Suç ve Ceza). Ana karakterin suçluluk ve delirme arasında gidip gelen psikolojisini okumak beni çok etkiledi. Türkçe okumayı da seviyorum. Zülfü Livaneli’nin Serenad’ı ve Elif Şafak’ın On dakika Otuz Sekiz Saniye’si çok beğendiğim kitaplardan.



Peki “İyi ki böyleyim” dediğiniz, çok sevdiğiniz bir özelliğiniz var mı?


Kararlı, ne istediğini bilen ve çalışkan bir insan olduğumu düşünüyorum. Bu özelliklerimi seviyorum.


Hayatta hiç bir şeylere yetişemediğinizi düşündüğünüz anlar ya da kaçırdığınız fırsatlar oldu mu?


Hayır, olmadı.


Siz kış insanı mısınızdır yoksa yaz insanı mı?


Tam bir yaz insaniyim. Deniz, kum ve güneş en sevdiğim şeyler.


Kıyafet seçimlerinizle eleştiri oklarının hedefi oluyorsunuz ara sıra da olsa. Seçimlerinizi fazla iddialı bulanlar olabiliyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda, bu yorumlar sizi ne kadar etkiledi, etkiliyor?


İnsanların yorumları beni çok etkilemiyor. Bence iyi yorumlara çok sevinmeyip, kötü yorumlara çok üzülmemek gerekiyor.



Kendi tarzınızı siz nasıl özetliyorsunuz?


Trend ve vintage parçalarla kombinlerimi tamamlıyorum. Kimi zaman rock tarz da hoşuma gidiyor.


Kitlelerin tanıdığı, göz önünde bir anneye sahip olarak büyümenin avantaj ya da dez avantajlarını yaşadığınız oldu mu hiç

hayatta?


Daha çok avantajı oldu benim için. Yaptığım meslek göz önünde olmayı gerektiren bir meslek, bu yüzden bu açıdan faydalı oldu. Ama aynı zamanda büyürken bütün yaptığınız hareketler göz önünde oluyor ve fazla büyütülebiliyor. Bu açıdan küçük bir dezavantajdan da söz edilebilir. Bu durum beni eleştirilere karşı daha tepkisiz bir hale getirdi. Bunun da olumlu bir şey olduğunu düşünüyorum.


Anneniz Defne Samyeli ile anne-kız ilişkiniz nasıl? Hayatınızla ilgili önemli kararlar alırken ona danışır mısınız mesela?

Onun anneliğinin en çok hangi yönünü seviyorsunuz?


Hayatta en yakın olduğum insan. Tabii ki önemli kararlar alırken ona danışırım. Çok sevecen, akıllı, mükemmel bir anne. Onunla her şeyi beraber yapmayı çok seviyorum.



Sona doğru yaklaşırken, sağlıklı beslenme konusuna da değinelim; kendinize özel beslenme ya da bakım ritüelleriniz var mı?


Bence beslenme konusunda denge çok önemli. Bir iki gün kötü beslenirsem mutlaka haftanın geri kalanında sağlıklı beslenmeye özen gösteriyorum. Spor yaptığım için protein ağırlıklı yemeye çalışıyorum. Tatlı yemeyi çok sevdiğim için biraz bunu azaltmaya çalışıyorum ama çok başarılı değilim bu konuda. Bakım konusunda ise cilt ve saç bakımımı çok önemsiyorum. Her gün yatmadan yüzümü nemlendiriyorum ve kremlerimi sürüyorum. Saçıma da haftada iki saç maskesi uyguluyorum.


Peki ya spor, spor, hayatınızda nerede, neler yapıyorsunuz?


Haftada iki ya da üç fi tness yapıyorum. Spor benim için vazgeçilmez. Kuvvet artırmak için antrenman da yapıyorum, cardio ve pilates de yapıyorum. Vücuduma neyin iyi gelip neyin gelmediğini bildiğim için ona göre hareket etmeye çalışıyorum.



Bir gün mutlaka gerçekleştirmeyi dilediğiniz bir hayaliniz var mı?


Bir gün mutlaka senaryo yazdığım bir filmi yönetmek istiyorum.


Yakın gelecekte sizinle ilgili neler bekliyor bizi?


Şu anda heyecan verici yeni projelerim var ama daha bahsedemiyorum. Umarım olgunlaşıp gerçekleşir ve büyük bir coşkuyla paylaşabildiğim günde bu sorunuza keyifle cevap veririm.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.