Röportaj: İrem Orhan
Fotoğraf: Şeref Yılmaz
Cemiyet ve iş hayatının ünlü isimlerinden Berrin Ak, başarılarla dolu iş hayatı kadar şık stil seçimleriyle de hayatın her alanında fark yaratıyor. İş dünyasındaki başarıları aşikar ama biz Berrin Hanım ile bu defa çocukluktan beri iç içe olduğu moda üzerine konuşmak için buluştuk. Kıyafetler ile olan ilişkisi, moda ve trendlere olan bağlılığı ve güncel stil seçimlerini konuştuk.
Nasılsınız, hayatınız nasıl gidiyor, yeni sezon sizin için nasıl başladı?
Çok teşekkür ederim. Hayatımın farkındalığı yüksek keyifli bir dönemindeyim. Hızlı bir yaz döneminden sonra İstanbul koşuşturmasının başladığı eylül ayı ile sezonu açtık. Her eylül şehre dönüş ve sezon heyecanı ile aslında umutla ve özlemle başlar bizde.
Modayı ve trendleri çok yakın takip ediyorsunuz, kedinize özgü bir çizginiz ve stiliniz var; siz kendi stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Moda, çocukluktan beri içinde olduğum, ailemin, özellikle anneannemin ve annemin hep ilgi alanında olan, yaratıcılıklarını yansıttıkları, kendi özgür alanlarını yarattıklarına inandığım bir ifade ediş şekliydi benim için. Onlarda nasıl gördüysem, ben de kendimi öyle ifade etmeyi öğrendim yaş aldıkça. Dönüştürdükleri parçalarla hep sıradan olmayanı yakalamışlar kendi dönemlerinde, dolayısıyla çok küçük yaştan itibaren bu ilerleyişe şahit oldum. Metrelerce ithal kupon kumaş alınır; her hafta bir terziye giderdik annemle. Anneannemden ise kendi tasarladığı kıyafetleri dinler; Beyoğlu’nda alışveriş yaptığı dükkanları merak ederdim. Kendi stilim belki de bu yüzden içimde yaşattığım onlarca kadının etrafında dönüyor. O gün hangisi olmak istediğime ruh halim ve gideceğim mekanın dinamikleri karar veriyor. Çok klasik bir parçada da kendimi rahat hissederim, sıradışı bir kıyafetle de. Bazen oldukça spor ve rahat, bazen, ters köşe yapabileceğim alakasız parçalarla uyumsuzluğun uyumunda olabiliyorum. Genel anlamda özenli, temiz ve düzgün olmak benim özümde var olan. Bunu koruyarak renk ve desenlerin etrafında kendi oyun alanımı yaratıyorum. Yaş aldıkça desenlerim ve renklerim daha sakinleşti; bunu hissediyorum.
Stilinizle ilgili de sıkça iltifat alıyorsunuzdur; şimdiye kadar duyduğunuz en güzel şey neydi?
Hep şık ve özenli olduğum, en sık aldığım iltifat. Zaman zaman özgün olduğumu söylüyorlar. Modayla neden ilgilenmediğimi soran birçok insan var. Oysa ki, hem yurt dışında birçok markaya ithalat ve üretim yaptım; hem de dünyaca ünlü birçok lüks markanın satın alma ve perakende operasyonlarını yürüttüm. Yani aslında ben hep modanın içindeydim. Modadan kopmam mümkün değil.
Kıyafet seçimleri ve özgüven arasında bir bağ var mı sizce? Bu durum sizi nasıl etkiliyor mesela?
Aynada gördüğünüz siz kesinlikle ruh halinizi etkiliyor. O yüzden kıyafet seçimlerinizin epey bir etkili olduğunu düşünüyorum. Evden çıkmak istemediğim keyifsiz vakitlerde özellikle giyinir, özenir, makyajımı yapar aynadaki Berrin’in içerdeki düşük enerjiyi etkilemesini sağlarım. Marka tercihini de çoğunlukla bu yüzden yapıyoruz. Birçoğumuz bizi bütçesel olarak zorlasa bile lüks ürünleri üzerimizde görmek istiyoruz. Markanın yarattığı zor ulaşılabilir olma algısı, ona sahip olduğumuzda ve üzerimizde taşıdığımızda aşırı bir özgüven ve güç duygusunu beraberinde getirir. Bazı insanlarda bunu çok belirgin hissederseniz. Kendimle ilgili kısma gelince ben sanata, yaratıcılığa, tasarıma, kaliteye tutkulu biriydim, hep oldum olası. Her zaman üzerimde taşıdığım parçanın beni yükseltmesini değil, hak edilmiş çalışılmış, değer verilmiş bir hissiyatla onla bütünleşmiş olmak isterim. Benden ayrı gibi değil, benle bir olsun. Kendi kendimi telkin ettiğim çok olmuştur bu yüzden. “Sahip olduklarının esiri olma Berrin” diye...
