Bade İşcil bu kez model oldu

Özgür Masur’un yeni koleksiyonu için objektif karşısına geçti.

Bade İşcil bu kez model oldu

Dizide çok iddialı giyinen, dekolteye yer veren, minilerle karşımıza çıkan bir karakteriniz var ancak günlük hayatta çok sportif biri olarak görüyorum sizi. Kendinizi o abiye kıyafetlerle nasıl buluyorsunuz?
Aslan burcu bir kadın olduğum için zaten çocukluğumdan beri giyinip süslenmeyi seven biriydim. O zamanlar annemin kıyafetlerini, gelinliğini giyer, manken gibi dolanırmışım. O yüzden de "Bu iş bana ileride çok masraflı olacak, çok süslüyüm" deyip moda okumaya karar vermiştim. O şekilde kıyafetlerimi bedavaya getirmeyi düşünüyordum ama Özgür Masur'u tanıdığım noktada o iş de elimden gitti. Sette de bana ne verirlerse onu giyiyorum yani rolümün gereği neyse onu taşımaya çalışıyorum. Eğer sonradan görme, görgüsüz bir kız olsaydım ve onu canlandırsaydım onun gibi oturup kalkardım ama Banu karakteri yedi göbekten zengin, yurtdışında eğitim almış biri. O nasıl taşırsa öyle taşımaya çalışıyorum kıyafetleri. Setteki şartlarımız normal zamanda gittiğimiz kokteyldeki gibi de değil tabii. Oraya sabah gidiyorum ve gece yarısı hatta ertesi gün çıkabiliyorum o mekandan. Saatlerce o kıyafetler üzerimizde duruyor ve deforme oluyor. O kadar uzun zaman geçirdiğimizde de tabii "Keşke üzerimde şu an bir tişört ya da uzun bir etek olsaydı" diyebiliyorum.

Moda okuduğunuzu söylediniz ve hayaliniz aslında kendi markanızı yaratmakmış. Bu hayali gerçekleştirmek için hala bir çabanız var mı yoksa artık uzaklaştınız mı bu konudan?

Hayır, uzaklaşmadım ama dizi temposu çok yoğun olduğu için vakit bulamıyorum. Yaparsam iyi bir şey yapmak isterim, boş vakitlerimde moda tasarımcılığı yapıyorum gibi bir durum olmasını istemem.

Evde çizim yapıyor musunuz?
Yapıyorum evet. Bazen bir kıyafeti ya da bir bardağın şeklini gördüğümde ilham geliyor, çiziyor ve not ediyorum ama bu not ettiğim yerler genelde senaryonun sayfasının bir köşesinde oluyor ve sonra
kayboluyor. Hocalarım da hep tembihlerdi bana aslında "Çok yaratıcı bir zekan var, elinde hep not defterin olsun. Aklına gelen, hayal ettiğin şeyleri çiz" derlerdi. Hala daha onu beceremiyorum yani not defteri taşımayı alışkanlık haline getiremedim ve işte böyle kendimin dedikodusunu yapıyorum.

Özgür Masur'un defilesinde bir ilki gerçekleştirdiniz ve podyuma çıktınız. Neler hissettiniz?
Evet, ilk kez podyuma çıktım ve çok heyecanlandım. Hatta podyuma çıkmadan bir gün önce şiş olmamak, daha fit olmak adına yediğime dikkat ettim. Zaten o an rüzgar gibi geldi geçti.

Genellikle Özgür Masur'dan giyiniyorsunuz. Onun kıyafetleri hangi özellikleriyle size hitap ediyor?
Özgür'ü zaten çok seviyorum ama onunla tanışmadan önce kıyafetlerini giydiğimde kalıplarına hayran kalmıştım. Haute couture dediğin zaman bana göre kadını kusursuz göstermek önemlidir. Hataları geri
plana atıp kadının güzel yanlarını ön plana çıkarmaktır. Özgür, özellikle Türk kadınını çok iyi tanıyor. Bir gün modaya atılırsam onun kalıplarını çalacağım. Onun kıyafetlerini giyince kusursuz oluyorsun.

"Kıyafeti giyince kusursuz oluyorsun" dediğinize göre vücudunuzda sevmediğiniz bir yer var diye düşünebilir miyiz?
Spor yapan biriyim, o nedenle şikayetim bitmez. Örneğin karın kası yapma umuduyla yaşadığım için karın kasım olmadığı zaman karnım kusurlu gelir. Onun dışında şükürler olsun kusurlu gördüğüm bir yerim yok. Sadece spor yaptığım için onun verimini alma derdindeyim. Benim için önemli olan sağlıklı hareket edebilmek. Elimi kullanabiliyor olmam çok değerli ve ne güzel ki sunabilecek kadar güzeller.

Aynanın karşısında ne kadar vakit geçiriyorsunuz?
Ben sette bile bir saat makyaj yapılsın falan istemem, 10 dakika durabiliyorum. O nedenle aynanın karşısında da vakit geçirmem. Zaten doğallığı seviyorum. Makyaj yaparken bile bir rimel, bir ruj yetiyor bana.


Günlük hayatınızda genellikle spor giyiniyorsunuz değil mi, alışverişlerinize ne kadar vakit harcıyorsunuz?
Genelde spor giyiniyorum ama sevdiğim stiller de var. Kovboy tarzını severim, deri severim ama bir bakarsın küçük, siyah bir elbise giymiş Twiggy tipinde de takılabilirim. Ruh halime göre değişiyor tarzım.

Çoğu kadının ayakkabı ve çanta tutkusu vardır, sizde de var mı?
Sanırım var. Hatta iki ay önce evime hırsız girdi. Ben eve geldiğim gibi hemen ayakkabı ve çantalarımın durduğu odaya baktım. Oradan hiçbir şey alınmamış, hatta bunun üzerine "Bunlara o kadar para verdim adam yerine bile koyulmamışlar" dedim. İşte o an kendimi sorguladım.

Biz sizi tanıdığımızda henüz lisedeydiniz. Şimdi geriye baktığınızda nasıl bir değişim görüyorsunuz kendinizde?
Ekranda bir şey yapmayı düşünmüyorum, bir gün iyi bir modacı olmak istiyordum. Bu günlere gelmem şans mı bilmiyorum yani şu an bulunduğum noktada "Şanslıyım" diyebiliyor muyum, o da meçhul. Çünkü istediğim gibi perde arkasında kalmış biri olsaydım belki bugün daha huzurlu yaşıyor olurdum.

Bundan sikayetçi misiniz?
Değilim aslında, beni seven hayranlarımın çektiği fotoğraflar sorun degil, zaten onlar bir yere getiriyorlar o ayrı ama söyle bir sey oluyor: Arkadasımla bir yere gidiyorum ve diyelim ki bir takım
sorunları var, ağlayacak ve dertleşeceğiz. O ara basından biri bizi görüntülüyor ve ne yapacağımı şaşırıyorum. O yanımdaki arkadaşım için o kadar tuhaf bir durum ki. O ne yaşadığımı bilmiyorsa eğer "Ben
bu haldeyim, sen poz veriyorsun. Çok degiştin" diyor. Oysa öyle bir şey değil. Tabii ki basına yansıtmamam gereken bir durum oluyor ve güleryüzlü olmak zorunda kalıyorsun. Her zaman da o ruh halinde olamayabiliyorum yani işin magazin bölümü yoruyor biraz.

Hayatınızda hep karşınıza doğru insanlar mı çıktı, yani bu günlere gelmenizde şansın etkisi nedir?
Sektöre baktığın zaman başladığım noktada Andaç Haznedaroğlu sayesinde oyuncu oldum. "Sen bunu yaparsın, ben inanıyorum. Gözünde o ışığı görüyorum" dedi. Ben de bunu bana bir kadın söylediği için inandım. Çünkü hep kadınlar tarafından dışlanan ve bir nevi kıskanılan biriydim. Okulda bile hocalarım "Lensini çıkar, saçını kendi rengine boya" derlerdi. Oysa ben sarışın ve mavi gözlüyüm, yapacak bir şey yok.
Bunu anlatamadım ve anlamak da istemediler. Sektöre girdikten sonra da şansım 'Ezel' ve şimdi de 'Kuzey Güney' oldu. İki çok konuşulan, iyi reytingi olan projelerdeyim. İnsanlar da beni sevdi herhalde,
bu nedenle şanslıyım.

Bugüne kadar iki dizide rol aldınız, peki sinema projeniz var mı ya da istiyor musunuz?
Çok istiyorum sinemada oynamayı, çünkü diziler günlük bir eğlence gibi gelip geçiyor. Ancak sinema bir arşiv. Beni heyecanlandıran güzel bir proje olursa çok isterim.

Yurtdışına açılmayı hiç düşünmediniz mi?
Mesela "Sharon Stone'un gençliğini oynar mısın?" dendi. Amerika'ya gitmem gerekiyordu ve ailem izin vermedi. Amerika'ya gittiğimde modellik teklifi de aldım ama biraz garanticiyim. Önümü görebilmeyi,
sağlam adım atmayı seviyorum.

Güzel bir fiziğiniz, iyi bir aileniz ve güzel de bir kariyeriniz var. Hayatınızda bir tek aşk eksik gibi geliyor bana, doğru mu?

Evet, çok sevilmiyorum ya da ben birini çok sevemiyorum diyebiliriz. "Acaba işime mi çok aşığım?" diye düşünüyorum zaman zaman. Ben paylaşmayı beceremiyorum galiba. Şöyle; benim bir işim var ve işten çıktıktan sonra sabah saat 07.00'da tekrar sete gidiyorum. Setten 24.00'da çıktıktan sonra iki saat sevgilimle görüşmeyi, vakit geçirmeyi yapamıyorum, yapamam da.

Sanırım bugüne kadar aşık olmadınız ya da bu dediklerinizi yaptıracak adam çıkmamış karşınıza?
Evet, sanırım bunu yaptıracak adam çıkmadı karşıma. Bana göre ertesi günüm boşsa o gün spor yapmalıyım. Belki de aşık olmadım şimdiye kadar ve aşk angarya gibi görünüyor şimdilik bana.
Çok beğenildiğinizi ve çok çıkma teklifi aldığınızı duydum, doğru mu?
Bana gelmiyor ama dolaylı yoldan beğendiklerini birilerine iletiyorlarsa yanlış yoldalar. "GECEM GÜNDÜZÜM BELLİ DEĞİL, BENİ HANGİ SEVGİLİ ÇEKER"

Ünlü biri olduğunuz için eminim bir ilişkiyi deneme süreciniz de oluyordur. Bu süreç sizi yoruyor mu?
Deneme aşaması bile olamıyor magazinden dolayı. İşime aşık olduğumdan dolayı ve o aşama da işime yansır, beni olumsuz etkiler diye o boyuta giremiyorum. Bu nedenle de hiç kimse olamıyor hayatımda.

Şu an beğendiğiniz ya da hoşlandığınız kimse de mi yok?
Gerçekten hiç kimse yok. Bazen unumu eledim, eleğimi astım diye de düşünüyorum.

Evlilik için kendinize bir yaş sınırı koyuyor musunuz?
Hiç öyle bir sınırım yok, çünkü evleneceğim de ne olacak. Şu an mutlu, özgür bir şekilde işimi yapıyorum. Zaten her şey çok yeni benim için. Gecem gündüzüm belli değil, kim çeker beni?

Çıkan dedikodularda ne hissediyorsunuz.
Örneğin dizideki partneriniz Buğra Gürsoy ile birlikte olduğunuz yazıldı...
Gülüp geçiyorum. Ailem bile alıştı artık. Önceden onlardan çok utanıyordum ama artık sormuyorlar bile. Buğra'nın ayrılma dedikodusu çıktığı zaman herkesle birlikte öğrendim ben de boşanacaklarını.
Hatta sordum "Doğru mu" diye, çünkü Burcu'yu da tanırım ve bildiğim kadarıyla çok güzel bir ilişkileri vardı. O da "Evet" deyince hiç sormadım bile nedenini ve hala da bilmem. O an düşündüm, "Şimdi
onun rol arkadaşı benim ve bu golü ben yiyeceğim" diye. Nitekim yanılmadım.

Bir erkeğin sizi etkilemesi için ne gerekiyor?
Tam bilmiyorum ama belki ilgisiz olursa ise yarayabilir.

Kaçan kovalanır gibi mi?
Belki de... İnanın henüz bilmiyorum ama dönüp baktığım erkekler karizma sahibi tipler oluyor. Bilmiyorum ki, bir rock'çı ya da İngiliz asilzadesi bile olabilir. Tarz olarak
neden hoşlandığımı bile bilmiyorum.
Peki, bir erkegin ünlü bir oyuncu olarak Bade İşçil'le mi yoksa gerçekten sizinle mi ilgilendiğini nasıl anlıyorsunuz ya da böyle bir korku yaşıyor musunuz?
Bazen samimiyetine inanmadığım insanlar oluyor tabii. Arkadaslarım arasında bile oluyor yani okul zamanında çok yakın olmadığım birileri bir anda sanki çok yakınmışız gibi davranıyor. Oysa aslında hiç
bir sohbetim yok.

Çok kırılgan mısınız?
Galiba, güçlüymüş gibi rol yapıyorum ama içten içe çok kırılıyorum. Ailenizle birlikte yaşıyordunuz hala öyle mi? Hayır, ayrılmak zorunda kaldım evden. Ağabeyim ve annem ile birlikte yaşıyordum fakat artık hem eve sığamamaya başladım, hem de zor olmaya başladı. Çünkü işim oyunculuk oldugu için düzenli bir hayatım yok. Ağabeyim düzenli işe giden biri. O hafta sonu eğlenmeye gidiyor, ben çalışmaya gidiyorum. Ben eve geliyorum, o uyanıyor falan derken evden ayrıldım ama annem yalnız bırakmıyor tabii.

Tek başına yaşamaya alıştınız mı?

Aslında sabah uyandığımda birlikte kahvaltı ettiğimiz aile düzenini özlüyorum. Set aile ortamı gibi, o özlemimi de onlarla gideriyorum.

Öykü Yazıcıoğlu

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.