"İki farklı karakter olmayı avantaja çevirdik"

10. yılını kutlayan Eve’s Jewelery’nin yaratıcıları Esen Ziyal ve Gonca Ergüven ile bir araya geldik ve onlardan hem markanın doğuş hikayesini dinledik hem de iki kardeş olarak çalışmanın nasıl bir şey olduğunu konuştuk

"İki farklı karakter olmayı avantaja çevirdik"

Röportaj: Nazan Ortaç, Fotoğraflar: Koray Işık

Esen Ziyal ve kardeşi Gonca Ergüven, aile meslekleri olan kuyumculuğu bir üst noktaya taşımak amacıyla kurdukları Eve's Jewelery ile bu sene 10. yıllarını kutluyor. Anneleriyle birlikte güçlü bir ekip oluşturan iki kardeş, beşeriyetten bu yana kadının ilk hali olan 'Havva'dan ilham alarak, kadına en çok yakışan taşı onunla birleştirerek, markalarını 'Havva'nın hazinesi' temasıyla geliştirdi. Nişantaşı'daki Prof. Dr. Orhan Ersek Sokak'ta açtıkları şık ve sempatik mağazalarında 10 yıldır müşterilerini ağırlıyorlar. Evliliklerin bile artık bu kadar uzun sürmediği dönemde iki kardeşin bir markayı 10 yıldır giderek yükselen bir ivmeyle sürdürmesi büyük bir başarı. "Birbirinden farklı iki karakteriz ama zaman içinde bunu avantaja çevirdik" diyen bu güçlü kadınların sadık müşterileri arasında yine kendileri gibi gücünün farkında, stil sahibi kadınlar yer alıyor. İkiliyle, Esen Ziyal'in evinde bir araya gelerek Eve's Jewelery'nin doğuş serüvenini konuştuk...

Eve's Jewelery'yi kurmadan önce neler yapıyordunuz? Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Esen Ziyal:
Ted Koleji'nin ardından, İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde iletişim eğitimi aldım. Ardından İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde MBA master'ı yaptım. Hep iletişimci olmak istedim, medya sektörünün renkli dünyası çok cazip ve güzel geldi. Ama yaptığım stajlardan ve çalışma hayatından sonra dedik ki bildiğimiz bir iş olan aile işine dönelim. Evet, çok keyifliydi medya sektörü ama iki kardeş devam ettirmemiz gereken bir aile işi olduğu için işimize devam ettik. Tabii iş hayatında da eğitime hala devam ediyoruz, her gün yeni bir şey öğreniyoruz. Eğitim süreci hiç bitmiyor.
Gonca Ergüven: Evet, ben de aynı şekilde kolejden sonra Bilkent Üniversitesi'nde İngiliz Dili Edebiyatı okudum. Kurumsal hayatta çalıştım bir süre, sonra İstanbul'a geldim. Evlenip, çocuklar da olunca artık kendi işimizi kurmanın zamanının geldiğini düşünerek, Eve's'i kurmaya karar verdik. Önce eğitimlerini aldık, belli bir süreçten sonra da mağazamızı açtık.


Aile mesleği dediniz; Kapalıçarşı'da mıydı mağazanız?
Esen Z:
Hayır; ailemizin kuyumculuk hayatı 1985'de Karadeniz Ereğli bölgesinde başladı. Karasu, Akçakoca, Ereğli, Alaplı gibi Batı Karadeniz bölgesinde kuyumcu mağazaları vardı. Babam da Akçakoca ve Alaplı bölgesindeki kuyumcu dükkanlarının sorumlusuydu. Daha sonra İstanbul'a geldik.

Üretim yapmıyordunuz değil mi?
Esen Z:
Evet, perakendeciydik. O yıllarda pırlanta mücevher çok popüler değildi. Daha çok altın satılırdı. Ama sonra 10 yıl içinde biz Eve's'i bir mücevher markası olarak geliştirerek, kendi tasarımlarımızla mücevhere modern bir dokunuş getirdik. Gonca kendi tarzını, ben kendi vizyonumu getirdim. İstanbul Kuyumcular Odası'nın ve HRD'nin (Antwerp'deki Pırlanta Uzmanlık Enstitüsü) pırlanta eğitimlerini tamamladık ve kendi markamızı sadece 18 ayar altın üzeri değerli taş olarak geliştirdik.

Tasarım alanında da eğitim aldınız mı? Kendiniz mi çiziyorsunuz tasarımlarınızı?
Esen Z:
Benim zaten küçüklükten beri resme çok ilgim vardı. Özel resim dersleri almıştım. Daha sonra onu da geliştirdim. Çünkü dizayn, işimizin büyük bir oranını oluşturuyor.
Gonca E: Mesela suyolu, tektaş, beştaş gibi klasik parçaları hazır da alıyoruz. Bunun yanı sıra kendi farklı montürlerimiz var, taşları kendi tasarımımıza göre de monte ediyoruz. Müşterilerin bizden istediği şekilde de uygulayabiliyoruz.
Esen Z: Kişiye özel üretim, bizim işimizin büyük bir oranını oluşturuyor.
Gonca E: Müşteri biliyor çünkü ne istediğini; biz de onların isteklerine cevap vermeye çalışıyoruz.

Bu sektörde oldukça rekabet var. Kapalıçarşı dışında bireysel markalar da son yıllarda çoğaldı. Siz 10 yıldır başarılı bir şekilde aynı çizginizi koruyorsunuz. Nasıl konumlandırdınız kendinizi de fark yarattınız?
Gonca E:
Mottomuz güvenilir olmak. Müşteri size güvendiği zaman onun ikinci, üçüncü alışverişleri olur. Genelde biz kendi çevremizde başladığımız için onlara güvenle birlikte, en iyi hizmeti ve en iyi kaliteyi vermeyi hedefledik.
Esen Z: Bir de zaman harcayarak müşteriyi doğru bilgilendirmek lazım. İşçilikli bir ürün alıyorsa örneğin, işçilik fiyatını 10 sene sonra geldiğinde düşmek zorunda olduğumu söylüyorum. Ama standart bir taş alıyorsa, 10 sene sonra geldiğinde değer bile kazanmış olabileceğini söylüyoruz. Üründen ürüne çok farklılık gösteriyor. Bu bilgileri vermek çok önemli.

Sadık bir müşteri kitleniz var sanırım...
Gonca E:
Evet, sadık bir müşteri kitlemiz var. Çünkü bizim markamız kulaktan kulağa tanındı. Bizi seven, güvenen, arkadaşını da getirdi. Bu şekilde 10 yıl geçirdik. Bundan sonra da böyle olmasını istiyoruz ve bu beni çok mutlu ediyor. Her zaman insanlarla iletişim halinde olmak, onların sorularına cevap verebilmek önemli. Ve doğru fiyatlandırma da çok önemli. Mesela mağaza kendi yerimiz olduğu için böyle bir kalem fiyatlara yansımıyor. Nişantaşı'nda kira, büyük bir kalem çünkü.
Esen Z: Ve mutlaka her üründe sertifika vermek çok önemli. Bir de ürün çeşidi konusunda iddialıyız. Sadece art deco çalışmıyoruz ya da sadece modern tasarımlar ya da 'engagement' çalışmıyoruz. Ürün gamımız çok geniş. Böyle olunca mağazaya gelen kişi mutlaka kendi zevkine uygun bir şey seçebiliyor.

Üretiminiz tamamen Kapalıçarşı'da mı?
Esen Z:
Evet, tamamen Kapalıçarşı'da üretim yapıyoruz.

Sonraki 10 yıl sonrası için hedefleriniz neler?
Esen Z:
Açıkçası ikinci mağazayı açmayı düşünüyoruz. Yine Nişantaşı'nda, cadde üstü bir yer düşünüyoruz. Benim böyle hayallerim var ama Gonca, "Keyfimiz yerinde, bu amatör ruhla kalalım, her şey çok güzel gidiyor" diyor. Bana kalsa 3-5 mağaza açalım, büyüyelim. Ama sanki o zaman problemler de büyücekmiş gibi geliyor ona.
Gonca E: Evet, ben öyle düşünüyorum. Belki Nişantaşı'nda cadde üzerinde bir mağaza olabilir, hayallerimiz içinde bu var ama ülkenin içinde bulunduğu durumdan dolayı biraz bekliyoruz açıkçası doğru zaman için.
Esen Z: Bizim işimiz hep kurlarla. Onlar da her gün değiştiği için vereceğimiz kararı, ülkenin istikrarlı bir döneminde yapalım ki, keyifle yapalım. Çünkü bizim için en önemli konu, keyif almak ve mutlu çalışmak. Para kazanmak tabii ki önemli ama önceliğimiz yaptığımız işte keyifli vakit geçirmek, mutlu olmak. Bunlar önceliklerimiz olduğu için de doğru zamanı bekliyoruz.

Nasıl bir iş bölümü var aranızda?
Gonca E:
Aramızda çok güzel bir iş bölümü var. Çünkü ikimizin de ilgi alanı, tarzı, hobileri tamamen farklı. Aslında iki farklı kardeşiz, bu işe de yansıyor. Esen daha çok taş alımlarında konuya hakim, yurtdışıyla iletişimde daha çok aktif. Ben de daha çok finans konusunda aktifim.

Birlikte çalışmanın zor yanları da var mı?
Esen Z:
Çok farklı iki karakteriz, her konuyla ilgili farklı görüşlere sahibiz. Mesela ben bir ürün için "Bu satmaz" derim, Gonca "Hayır satar" der ve o ürün satar, ben şok olurum. Ben daha klasikçiyim, onun daha marjinal bir tarzı var. Ben derim, "Bu ürünün çok güzel bir tarzı var, yapalım", o, "Mümkün değil, satmaz" der ama satar. O yüzden hiç bu konularda ahkam kesmenin doğru olmadığını anladık. Her konuda iki farklı karakteriz ama bunu birlikte çalışırken fırsata çeviriyoruz.
Gonca E: İlk birkaç yıl dezavantajlarını yaşadık, sonra bunu avantaja çevirdik.

Aslında büyük risk, ticari ortaklık ilişkinize zarar da verebilirdi.
Esen Z:
Zor tabii böyle ortaklıklar ama biz onu aştık artık ve profesyonelleştik.

Anneniz biraz dengeleyici bir unsur mu?
Gonca E:
Kesinlikle. Daha anaerkil bir düzenimiz var zaten.

Çocuklarınızın aile mesleğini sürdürmesini ister misiniz?
Gonca E:
Sürdürürlerse mutlu oluruz. İkisinin de ilgisi var zaten. Henüz ilkokul 4'teler. Ortaokul, liseyi de okusunlar, sonrasında bakacağız artık. Bu mesleği çocuklarımıza bırakmayı çok istiyoruz. Aynı şekilde yapmak zorunda değiller; belki de farklı bir şekilde, farklı bir ülkede, farklı bir koldan mutlaka bunu geliştirebilirler, değiştirebilirler.
Esen Z: Ben de çok istiyorum. Biz ne kadar aile mesleği desek de, biz ailemizin yaptığı kuyumculuktan çok farklı bir şey yapıyoruz. Onlar da 20 sene sonra büyüdüklerinde ve iş hayatına başladıklarında bu sektör ne olur, sosyal medya ne olur, işin tasarım boyutu ne olur bilemiyoruz. Öngörülemez bir takım değişiklikler olur. İkisi de; Sueda da, Kuzey de boş zamanlarında bizim mağazaya gelirler ve yardım ederler, işin içindeler. Bazen onlara toplattırırız mağazayı. Kuzey özellikle taşlarla çok ilgili, eline lup alır inceler taşları.

Nasıl kadınlar müşteri kitlenizi oluşturuyor?
Esen Z:
Bizim Marilyn Monroe gibi mücevhere, taşa, takıya çok meraklı bir müşteri kitlemiz var. Mücevheri, taşı çok iyi biliyorlar. Belki anneleri mücevher tüketicisi, o yüzden çok bilinçli, çok zevk sahibi, ekonomik bağımsızlığı olan, stili olan kadınlar bizim müşteri kitlemizi oluşturuyor.
Gonca E: Mücevherden anlayan, ona ne kattığının farkında olan, takmaktan hoşlanan kadınlar...

"Kendi taşımı kendim aldım" diyenler anladığım kadarıyla...
Gonca E:
Biraz öyle, evet (gülüyorlar)...
Esen Z: Düğün müşterilerimiz de oluyor tabii. Tektaşlar, beştaşlar, gerdanlık setlerimiz de çok tercih ediliyor. Ama bizim omurga kemiği olan satışlarımızı, tarif ettiğimiz gibi Amazon kadınları oluşturuyor. Kendisi güç ve prestij sahibi, mağazamıza gelerek tatlı bir alışveriş deneyimiyle kendi stiline göre seçim yapıyor. Mağazamızın dekorasyonu da çok keyifli; çaylar, kahveler, sohbetler eşliğinde uzun uzun inceleyerek seçimlerini yapıyorlar. Ama hepsi sadık müşterimiz. 10 yıl önce da varlardı, şimdi de hala bizi tercih ediyorlar, o yüzden çok mutluyuz.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.