10 senedir Paris Haute Couture Moda Haftası'na çıkan Dilek Hanif'in tasarımları, artık dünyada birçok yıldızın tercihleri arasında. Ocak ayında Paris'te yeni couture koleksiyonunu tanıtan Hanif, bundan önce de hazır giyim koleksiyonunu modaseverlerle buluşturmuştu. Tasarımlarıyla Türkiye'de olduğu gibi, artık yurtdışında da birçok ismi giydiriyor. İstanbul, Paris ve Los Angeles arası yoğun tempo ile çalışan Dilek Hanım, bu yoğun temposunun arasında Paris Haute Couture Moda Haftası sürecini ve dünya yıldızlarını giydirmenin nasıl bir duygu olduğunu Şamdan Plus'a anlattı.
Röportaj:Bade ÇAKAR Fotoğraflar:Koray IŞIK
Paris Haute Couture Moda Haftası ve hazır giyim koleksiyonunuzu kısa aralıklarla tanıtmıştınız. Kısa aralıklarla iki koleksiyon hazırlamak zor olmadı mı?
Alıştım artık zorlanmıyorum. Hazır giyim ile couture tarihleri hep arka arkaya, dolayısıyla tempolu çalışmaya alışkınız. Ondan sonrada Fransa'da hazır giyim fuarına hazırlandık, dolayısıyla biz önümüzdeki sezon hazirlıklarını yaptık bile. Burada da önümüzdeki yazın tanıtımını yaptık. Bazen ben de hangi mevsimden, hangi renklerden bahsettiğimizi karıştırıyorum.
2004'den beri Paris Haute Couture haftalarına katılıyorsunuz. İlk günden bu döneme kadar neler değişti?
Çok şey değişti. Oradaki konumumuz değişti her şeyden önce. Orada çok şeye alıştık; muhitimiz farklı, çevremiz, bizi takip edenler çok farklı. Çok güzel bir çevremiz oldu. Kendime olan bakış açım da artık çok daha farklı. Her açıdan farklı hissediyorum.
İlk kez Paris Haute Couture Moda Haftası'na çıkışınız eminim kolay olmamıştır, bunu nasıl sağladınız?
Zor oldu. Sekiz aya yakın, neredeyse bir sene sürdü. Federasyona bir dosya gönderdik, couture haftasına katılmak için. Orada bir ajans ayarladık kendimize. Sıkıntılı ve zor bir süreçti. Hiç kimse sizi tanımıyor, Türkiye'den birisi gelmiş. İlk ajansımla çalışırken bile sıkıntı yaşamıştım, çünkü doğru düzgün sizi ve tasarımlarınızı tanımıyor, couture tasarımlar yapıp yapmadığınızı bile bilmiyor. Dolayısıyla ilk ajans benimle çalısmaya karar verdiginde Türkiye'ye geldi. Türkiye'deki beni tanımak istediler haklı olarak. Bir müddet burada kaldı, atölyeyi gördü, sonra benimle kontrat imzaladı.
Tasarımlarınızda boncuk islemeleri kullanmaktan hoşlanıyorsunuz, bildiğim kadarıyla bunların hepsi elde özel olarak hazırlanıyor. Taşlı bir kıyafetin tamamlanması ne kadar sürüyor?
Taşlı bir elbise hazırlamak çok uzun bir süre alıyor. Bizim aslında en büyük özelliklerimizden biri; benim isleme atölyem, kendi atölyemin içinde. Bazı couture atölyelerinde islemeler dısarıda yapılır. Bizde kendi atölyemiz, kendi içimizdedir, dolayısıyla çizimlerimiz de kendi atölyemizde yapılır. Desen burada çizilir, tekrar burada isleme yapılır, benim gözümün önünde. Nakıs isçiligi çok önemlidir ve çok emek ister. Nakıs isçiligi, özel tasarımlarda bence çok önemli bir yer kaplıyor. Elbisenin üzerine direkt olarak uygulanıyor. ?sleme artık her yerde var, hazır kumasta da var, ama hazır kumastan yapılan bir elbise ile couture isleme bir elbiseyi yan yana koydugunuzda isin kalitesi çok net bir sekilde ayırt ediliyor. Bence couture'de o saatlerce elde yapılmıs dikis isçiligi, kuptaki özveriyle yapılmıs isçilik kendisini hissettirir.
Tasarımlarınızı yabancı birçok yıldızda görüyoruz. Örnegin 'People's Choice' ödül töreninde oyuncu Beth Behrs'in giydigi altın rengi boncuklu elbiseniz çok begenildi ve yabancı basında da çok ilgi gördü. Bu ünlülerle iletisime nasıl geçiyorsunuz?
Aslında bunun baslangıç noktası bizim Paris defilelerimiz ve couture defilelerimiz. Couture defilelerimizde bu isimlerin styling'lerini yapan isimlerle iletisime geçiyoruz ve defilemize davet ediyoruz. Onlar da begendikleri kıyafetler için bizimle iletisime geçiyorlar. Paris dısında Los Angeles'ta da ajansımız var, onlar vasıtasıyla stilistler bizimle iletisime geçiyor, begendikleri parçaları bildiriyor ve bizden bu parçaları istiyor. Genellikle bu yüzden koleksiyonun parçalarından birçogu Paris ve Los Angeles'ta oluyor. Bu koleksiyonumuzun da birçok parçasını oraya yolladık.
Yeni koleksiyonunuzdan yabancı yıldızlar için seçilen parçalar oldu mu? Yurtdısında da tanıtım lansmanları düzenleniyor mu?
Yurtdışındaki yıldızları giydirebilmek için özel olarak davetler düzenlenmiyor. Bu organizasyonu yurtdısında baglı oldugumuz ajanslar gerçeklestiriyor. Tabii ki yurtdısında katıldıgımız pret-a-porter fuarları ve Paris Haute Couture Moda Haftası'nda gerçeklestirdigimiz defilelerin yabancı yıldızların bizi tercih etmesinde olumlu etkisi oluyor. Geçtigimiz ocak ayında Paris'te gerçeklestirdigimiz 2014 ilkbahar-yaz couture defilemizin hemen ardından yeni talepler gelmeye baslamıstı. Ajansımıza sekiz adet elbise göndermistik. Bir elbisemizi de Victor Lazlo sahnesinde giymek için rica etti.
Şarkıcı Iggy Azalea'nın tercih ettiği siyah derin yırtmaçlı elbiseniz yabancı basında çok konuşuldu. Normalde sizin podyumda yaptığınız styling'den farklı bir şekilde giymişti. Ünlü isimler, elbiselerinizi seçtiginde nasıl giyeceklerine dikkat ediyor musunuz?
Iggy Azalea'nın giydigi elbise iki parçadan oluşuyordu. Elbisenin altında siyah payetli kısa bir sort bulunuyordu. Biz elbiseyi bu sekilde gönderdik, ancak Iggy Azalea sortsuz kullanmayı tercih etti. Maalesef yurtdısındaki yıldızları giydirirken styling'e karısmak gibi bir sansımız olmuyor. Kendi yorumlarıyla kullanıyorlar.
Bu zamana kadar yabancı isimlerden hangisi size göre tasarımlarınızı en güzel şekilde taşıdı?
Yaşı, duruşu ve stiliyle tüm dünyanın beğeniyle takip ettiği Jane Fonda, elbisemizi mükemmel taşımıştı. Sophia Bush ve Florence Welch'in tercih ettiği elbiseler de stilleriyle çok iyi örtüştü. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ın sevgilisi, aktris Julie Gayet'in seçtiği siyah elbise de favorilerimden.
İleride yabancı sanatçı listenizi arttırmak için belirli planlarınız, çalışmalarınız var mı?
Yabancı yıldızların Dilek Hanif imzalı elbiseler tercih etmeleri çok hoş ama bizim bunun için özel bir çabamız yok. Paris'te gerçekleştirdiğimiz defileler, ürünlerimizin New York Bergdorf Goodman'da yer alması gibi marka başarıları, bugüne kadar yabancı yıldızların Dilek Hanif'i tercih etmesinde önemli bir referans oldu.
Peki yabancı yıldızlardan hangi isimlerin tasarımlarınızı giymesini isterdiniz?
Aslında birçok ismin giymesini isterim... Ancak öncelik olarak Merly Streep benim çok beğendiğim bir oyuncu, onun giyinmesini isterdim. Onun dışında Cate Blanchett'in stiline bayılıyorum, tasarımlarımın ona çok uygun olduğunu düşünüyorum, umarım bir gün tasarımlarımdan birini giyecek. Yurtdışında bir de yaptıkları anlaşmalardan dolayı uzun süre belli bir markanın kıyafetlerini giyiyorlar, bazen bu işler anlaşmalarla da alakalı olabilir. Bu iki isim gibi beğendiğim, benim tarzıma uygun daha başka isimler de var.
Türkiye ve Paris'te defile yaptınız. Aradaki farklara bakınca, Türkiye nasıl bir seviyede?
Türkiye seviye olarak çok ileride, çok iyi yerlere geldi. Çok kısa sürede çok ciddi bir yol kat ettiğimize inanıyorum. Çünkü Paris bu işin merkezi, couture'ün ilk başladığı yer orası, dolayısıyla aramızda fark olması normal. Türkiye fasoncu bir ülke iken, bugün tasarımı konuşan bir ülke haline geldi ve bunu çok kısa bir sürede yaptık. Çok çabuk öğrenen, kendini çok çabuk geliştiren bir ülkeyiz ve şu an tasarımını ve tasarımcılarını konuşturabilecek bir boyuta geldi. Arayı çok çabuk kapattık. Şu anda da Türkiye'nin kendini ve tasarımcılarını geliştirdiğini düşünüyorum. Çok kısa süre de dünyada daha iyi yerlere geleceğiz. Artık dünya çapındaki fuarlara çok ciddi Türk tasarımcıları var, ben dahil.
Türk motiflerini kullanmaktan hoşlanıyorsunuz. Peki, koleksiyonlarınız hazırlarken nelerden ilham alıyorsunuz?
Her tasarımcının bana göre ilham aldığı bir şeyler vardır. Benim de koleksiyonumda muhakkak ilham aldığım şeyler var. Kendi kültürümden çıkış noktam her koleksiyonumda vardır. Her koleksiyonumda kaftan bulunuyor. O benim artık imzam haline geldi. Belirli müşteri kitlem bana her koleksiyon, "Bu sezon ne yaptın kaftan olarak" diye soruyor. Özellikle yabancı müşterilerim var bunu bekleyen... Bu yüzden her koleksiyonda kaftan hazırlıyorum. Fakat sadece kendi kültürümüze bağlı kalmıyoruz. Bu sefer pre-referralist bir dönemden, o dönemde yaşamış tüm ressamların yapmış olduğu tablolardan etkileniyorum ki Paris'te gezmiş olduğum bir sergiden inanılmaz etkilendim ve esinlendim. 80'li yıllarda bir de Stefan Bronze vardır. Birisi 1880 dönemi, birisi de 1980'ler yaşamış bir tasarımcı, asi ruhlu bir tasarımcı; ikisinin karışımı çıktı ortaya, çok farklı, enteresan, değişik bir koleksiyon oldu. Aslında koleksiyonda drapeler çok fazla, benim ve atölyemin çok iyi çalıştığı bir tekniktir drape çalışması ve drapaj. Farklı dönemlerden beslendiğim bir koleksiyon oldu.
Kişiye göre özel tasarımlarınızda nelere dikkat ediyorsunuz?
Direkt olarak onları istediği değil, beraber olan bir çalışma olması lazım bu sürecin. Müşterinin beni tercih etmesinin muhakkak bir sebebi var. Dolayısıyla bana gelirken beni seçerken mutlaka çizgilerimden etkilenmiş olması lazım, tarzımı beğeniyor olması lazım ki, bana geliyor.
Sizin en beğendiğiniz tasarımcılar kimler?
Tabii ki birçok isim var, ancak bir isim benim için çok farklı bir yerde. Ben bir Coco Chanel hayranıyımdır. Tasarımcı olmasının yanı sıra, ben onun bir kadın olarak duruşunu, markasını sıfırdan bir yere getirmesini, cesaretine hayranım. Onu, markasının dışındaki duruşuyla, karakteriyle beğeniyorum.