'Her şey bir hayalle başladı'
'Her şey bir hayalle başladı'
Röportaj: Gülçin İŞLER
Fotoğraflar: Koray IŞIK
Misela New York doğumlu, Diane Kruger, Jessica Alba, Heidi Klum gibi yıldızların gözdesi bir çanta markası. Tasarımcısı cemiyet hayatının gözde isimlerinden biri olan Dilek Türker'in en büyük kızı Serra Türker. Misela markasıyla çanta dünyasında 8. yılını geride bırakırken büyümesinin bir sonucu olarak Asmalımescid'de showroom açtı. "Dükkanımız artık bize yetmiyordu, müşteriye daha iyi hizmeti verebilmek ve modellerimizi rahatça sergileyebilmek için showroom açmaya karar verdim" diyerek kararının ana gerekçesini anlatıyor. 'Misela' adı üç Türker kız kardeşin isimlerinden oluşuyor: Mina, Serra, Lara. Logosunda 3 tane ay motifi var her kız için bir tane. Serra Hanım ile Asmalımescid'in tarih kokan, Adahan Oteli'nin içindeki yeni showroom'unda bir çekim yaptık ve Türker ile burayı açma hikayesini, annesi Dilek Türker ile ilişkilerini ve Misela'nın büyüyen marka değerini konuştuk.
Yeni showroom'unuz hayırlı olsun. Nasıl karar verdiniz açmaya?
Serra Türker: Aslında showroom'u açmaya karar vermem uzun bir süreçten geçti. 3 sene önce
buranın alt katında ilk mağazamı açmıştım. O zamanlar aşağıdaki mağazayı açtığımda markamızın 5. senesiydi. Zamanla biz orada büyüdük, büyüdük bir yerlere geldik ve o dükkan bize yetmemeye başladı. Çünkü çanta modellerimiz arttı, dükkana sığdıramıyorduk, sergileyemiyorduk. Ve 13 metrekare bir alan olduğu için gelen müşterilerimize iyi servis veremediğimizi hissettim. Ne yapsam diye düşünürken Adahan Otel'in toplantı odalarından birini tutmaya karar verdim. Tabii bu kararı vermek tam 1.5 sene sürdü, bayağı istihareye yattım. "Yapayım, hadi olsun" diyerek olmadı, çok düşünerek doğru yer ve iyi bir şey olmasına çok
özen göstererek burayı açtık.
Dükkanınız da showroom da Asmalımescid'de, Neden?
Türker: İstanbul'da başka bir mekanda, Zorlu, İstinyePpark gibi yerlerde mağaza açmak istemedim, çünkü insanlar bizi hep burada tanıdı. Misela için buralara gelen bir müşteri kitlemiz var. Ofisimiz de burada. Uzaklaşmak istemedik.
Markanız bu adımla büyüdü mü?
Türker: Evet, büyüdük. Misela ilk New York'ta mağazalara girerek satış kanalları yaratan bir markaydı. 3 sene önce İstanbul'da dükkanımızı açtık ve geçtiğimiz aylarda dükkana sığmayınca showroom hayata geçti. 2007'de doğmuş bir marka Misela.
Markanın geldiği noktayı nasıl buluyorsunuz?
Türker: Yavaş yavaş, emin adımlarla ilerliyoruz. İlk günden bugüne bayağı bir süreç geçirdik. Çok şükür ki büyüyebiliyoruz. Bir hayal ile başladı her şey ve şimdi gerçek oluyor. Geldiğimiz noktadan mutluyum ve çok heyecanlıyım. İlk 5 sene kendi başıma ilerlemiştim. Zorlu bir süreçti o zamanlar, kafanızda bir hayal var ve onu yaratmak istiyorsunuz ama daha yolun çok başındasınız... Şimdi artık Misela seven güzel bir kitlem var.
'Her şey bir hayalle başladı'
Kimler seviyor Misela'yı?
Türker: Belli bir hedef kitlem yok. Benim için Misela'yı kim seviyorsa o benim hedef kitlemdir. Yaş grubu olarak da her yaş için uygun ürünlerimiz var. Kadınların ihtiyaçları aşağı yukarı aynı.
Nasıl bir marka Misela?
Türker: Niş bir markayız. Bunu maddesel olarak demiyorum; niş marka diyerek ulaşılamaz gibi algılanmasın. Uygun fiyatlı ürünler de var pahalı ürünler de. Duruş olarak amacımız insanların keşfine açık olması. Çok fazla üretim derdinde değiliz, sipariş üzerine çalışıyoruz.
Marka yaratma deneyiminin arkasında en önem verdiğiniz nedir?
Türker: Bizim için marka olarak en önemli şey müşterilerimizle kurduğumuz diyalog. Biz herhangi bir çanta markası olmak istemiyoruz. Çantanın dışında farklı şeyler de sunuyoruz, hem servis, hem duruş olarak... Misela olarak kendimi farklı bir yere konumlandırıyorum. O yüzden çok seçici davranıyorum. Her yere girmiyoruz satış olarak. Benim için çantayı satmaktan daha önemlisi müşteriyi kazanmak ve onlarla bir aile bağı kurmak; Misela ile gönül bağı kuran bir marka yaratabilmek... Önemli olan onu alan kişiyle buluştuğun noktadaki hissiyat, diyalog...
Markanın doğum yeri New York. İstanbul'da mağaza açmaya nasıl karar verdiniz?
Türker: New York'da marka bir yere geliyordu ama tam istediğim gibi bir şey olmuyordu. Çünkü müşteriyle buluşamıyordum. Harvey Nichols gibi büyük dükkanlarda satılıyordu ancak ben müşterimle kontak halinde olmak istiyordum. Derken İstanbul'a dönmeye karar verdim ve ilk dükkanımı açtım. Mağaza açmamın ana amacı müşterimle iletişim kurmak, onları tanımaktı. O zaman büyük bir adımdı benim için. Mağazacılık adına hiçbir şey bilmiyordum, marka bilinirliği çok azdı Türkiye'de.
Türkiye'de bilinmiyorken Diane Kruger'dan Jessica Alba'ya, Heidi Klum'dan Carolina Kurkova'ya çok sayıda yıldız çantalarınıza aşinaydı...
Türker: Bu harika bir his... Onlar genelde Misela'nın büyük çantalarını tercih ediyorlar, günlük hayatlarına Misela eşlik ediyor. O fotoğrafları görünce mutluluktan çılgına dönüyorum.
'Her şey bir hayalle başladı'
Yurtdışında mağaza açmayı planlıyor musunuz?
Türker: 8. senemizdeyiz. 10. yılımızda yurtdışında dükkan açmayı istiyorum. Londra olması gibi bir hedefim var. Ama şu an sadece bir hayal... Hayallerle başlıyor her şey. Burada oturttum. Çılgın gibi her yerde açılmak sonra küçülmek bana göre değil. Emin adımlarla ilerlemek istiyorum.
Misela çantalarının en belirgin farkları nedir size göre?
Türker: Birincisi zamansız oluşu... Çünkü biz de modeller yaz/kış olarak değişmiyor. Kış olunca
bordo, koyu yeşil, gri gibi kışın istenen renkleri ve piton gibi egzotik derileri kullanıyoruz. İkincisi desenler. Desen benim için en önemli detay. Üçüncüsü kullanılan materyaller, kombinasyonlar. Biz de malzeme çok, kanvas, deri, egzotik deri... Bütün bu farklı kombinasyonları bir marka altında toparlıyorum. Hepsinin birbiriyle tasarım olarak ahenk içinde olması yıllardır hedeflediğim bir şey...
İlham kaynaklarınız neler?
Türker: Hemen her şey diyebiliriz. Mimari alanlardan, iç mekanlardan, yaşam alanlarından, tanıştığım kadınların kendini taşıyışlarından... Hayalimde hep bir kadın var: O kadın ne yapar, ne ister, evi nasıldır, nasıl bir çanta kullanır? Olmasını istediğin ve hayal ettiğin kadını tanımlarken ilham kaynağımı ve çantayı yaratmış oluyorum. Tanıştığım herkes benim için ilham kaynağı, sokakta gördüğüm insanlar için de geçerli bu. İnsanlardan etkilenmeyi çok seviyorum.
Yenilikler var mı?
Türker: En yeni modelimiz Dina At Riyad. Bu modeli showroom'un açılma sebebiyle örtüşen, yani müşterilerimize daha iyi bir servis verip, daha özel bir çanta yaratmak için ürettik. Müşterilerimiz bu hizmet kapsamında çantanın içinin dışının renklerine karar verebiliyor. Kişiye özel tasarlayabiliyoruz bu modeli.
Çantaların fiyat aralığı nedir?
Türker: 300 TL'den 6000 TL'ye kadar çanta var.
'Her şey bir hayalle başladı'
Misela'nın en çok hangi modeli beğeniliyor?
Türker: Seyahat çantaları çok beğeniliyor çünkü çok hafif, rahat ve kullanışlı.
Değişen moda trendlerinden etkilenip o modeli yapmak istiyor musunuz?
Türker: Hayır. Mesela bunun en büyük örneği sırt çantaları çok moda. Ama ben hiç sevmiyorum. O yüzden herkes çok sormasına rağmen yapmak istemiyorum. Direniyorum. Sonunda özel kapsül olarak birilerine sırt çantası yapacağım.
Peki, buraya gelen bir kişi kafasındaki modeli vererek farklı bir tasarım istiyor mu?
Türker: Hayır, öyle bir şey yapmıyoruz. Modellerimizin üzerinden kişi istediği bir rengi ve kullanılacak malzemeyi -mesela bordo piton gibi- seçebilir.
Bir çantanın hazır olması ne kadar sürüyor?
Türker: Çantasına göre hazırlık süreci değişiyor. Mesela Dina modelini ortaya çıkartmak için 1.5 sene uğraştım. Modeline göre ama en az 3 ay sürüyor.
Çantalar ilk kimin onayından geçer üretime geçmeden önce?
Türker: Numuneden çıkar çıkmaz, ilk olarak annem Dilek Hanım'ın onayına sunulur. Modeli ilk o
görür. Annemin fikri benim için çok önemli. "İlk önce Dilek Hanım görsün ondan sonra çalışılsın" diye değişmez bir kuralımız vardır.
'Her şey bir hayalle başladı'
Anneniz de dışarıdan göz olabilecek doğru isimlerden biri, çok şanslısınız....
Türker: Çok şanslı buluyorum. Bu kadar çok çalışmamım nedeni de şansımın hakkını vermek... Bu şansı devam ettirmek için daha çok çalışmam lazım diyorum kendime... Yani "Ben şanslıyım, otur" değil. Biz şımartılmadan büyütüldük.
Anneniz nasıl bir kadın size göre?
Türker: Annemin net bir duruşu vardır. Ondan çok etkilenirim. Benim ilham aldığım kadınların başında geliyor. Onun gözü, fikri benim için çok önemli. Bizi şımartmaktan hoşlanmaz. Her zaman ayakları yere basan kızlar olmamızı istedi. Öyle çılgın şeylerden hoşlanmaz.
Siz de zaten hiç öyle bir duruş sergilemediniz...
Türker: Çalışıyoruz, uğraşıyoruz. Allah şaşırtmasın. ( Gülüyor)
Annenizle benzeşen yönleriniz neler?
Türker: Annemle hem benzeşen hem de farklı yönlerimiz var. Birbirimizi harmanlıyoruz. Annemi benden ayırt etmek çok zor. Pratik olmayı annemden öğrendim. İkimiz de kararlıyızdır ama o daha hızlı karar verir. Annem benim kararlarıma çok saygı duyar, her şeyi bana sorar. Evdeki karar mekanizması benim. Beni çok gençken doğurmuş o yüzden ilişkimiz arkadaş gibidir. Ama en küçük kardeşim Mina'ya daha anne gibidir.
'Her şey bir hayalle başladı'
Kardeşlerinizle fikir alışverişinde bulunuyor musunuz?
Türker: Tabii ki hem de çok. Onların istekleri, fikirleri çok önemli... Herkes bir konu hakkında fikrini paylaşır. Kızlar birbirimizi tamamlıyoruz. Bu da insanı büyüten bir şey. En küçük kardeşimiz Mina -aramızda 11 yaş var- her şeyi gören, bilen gözümüz. 3 kız kardeş bir de anneniz 4 kadın bir evde...
Çocukluğunuz eğlenceli geçmiş olmalı.
Türker: Çok güzel ve mutlu bir çocukluktu. Çok kadınlı bir evde büyüdük. 3 kız ve baş kadınımız annem. Ev bol kahkahalı ve eğlenceli idi. Babam prens biz de onun 4 prensesi olarak harika bir çocukluk geçirdik.
Kız kardeşiniz Lara evlendi. Ne hissettiniz?
Türker: Çok mutlu oldum. Allah herkese güzel evlilikler yapmayı nasip etsin. Değişik bir his... Kardeşimin eşinin annesiyle de çok yakındık. Ailemizden biri gibi hissettiğim için sevdiğim insanların ailemizi büyüttüğünü görünce burukluk hissetmedim.
Siz de evlenmeyi düşünüyor musunuz?
Türker: Tabii ki, neden olmasın... Aile kurmak güzel bir şey... Mutlu aileden geldiğim için evlenmeye sıcak bakıyorum.
Kardeşinize sırayı verdiğiniz düşünüyor musunuz?
Türker: Hiç düşünmüyorum; çünkü ben kendimi küçük hissediyorum. Lara'ya hep ablamız derdik. Lara duruş olarak bizden daha ağırdır. Lara'ya takılıyorum "Sonunda, büyük takıldın, ilk sen evlendin" diye...