''Her heykelin içinde bir parçam gizli''

Sanatçı Seda Eyüpoğlu, farklı alanlarda eserler üreten bir sanatçı. Yaşam alanını adeta bir sanat galerisine dönüştüren Eyüpoğlu’nun eserleriyle süslediği evine konuk olduk ve resim, rölyef eserlerinin yanı sıra sanat yolculuğu ile ilgili keyifli bir söyl

''Her heykelin içinde bir parçam gizli''

RÖPORTAJ MELİH TÜRK
FOTOĞRAF BETÜL YAZICIOĞLU


Sanatın pek çok dalında eserler yaratan Seda Eyüpoğlu, resim ve rölyef deneyimleri sonrası kendisini tamamen heykele adamış. Bu zamana kadar yurtiçinde ve yurtdışında 12 farklı sergide heykelleriyle yer alan Eyüpoğlu, yeni sergiler için eserlerini üretmeye devam ediyor. Seda Eyüpoğlu'nun evine konuk olup, sanata dair her şeyi konuştuk.

Heykel yolculuğunuz nasıl başladı ?
Sanata karşı her zaman ilgim vardı, sanat yolculuğum resim ile başladı. Temel resim eğitimi aldıktan sonra bağımsız olarak resimlerime devam ettim. Bir süre sonra resimdeki boyut, kendimi ifade etme noktasında yetersiz gelince rölyef yapmaya başladım. Bu yolculuktaki hedefim, içimdeki duyguları olabildiğince eserlerime yansıtmaktı. Resim ve rölyef çalışmalarımdan sonra da heykele başladım. Temel heykel eğitimimi çok kıymetli hocalardan aldım. Sonraki süreçte de heykel yolculuğuma arkadaşım olan yetenekli heykeltraş ve benim için baş mentor Hüseyin Suna'nın atölyesinde devam ettim. Heykel yapmak tam olarak duygularımı, benliğimi dışa vurabildiğim bir araç oldu benim için. 2005 yılından beri heykel yapmaya devam ediyorum.

Eserlerinizi oluştururken nasıl bir duygusal süreç yaşıyorsunuz?
An... Kesinlikle heykel yaparken sadece o anda oluyorum, bir nevi soyutlanmayı hissediyorum. Bir taraftan dünyadan soyutlanmış olsam dahi kendi içimde bir bütün oluşuyor. Zamandan koptuğumu hissediyorum. An hem çok uzun hem çok kısa geliyor heykel yaparken. Çamura dokunduğum anda tüm duygularımın parmaklarımdan akarak hayalimdeki heykele dönüşebileceğini hissediyorum. Heykellerimi yaparken hislerimi tüm çıplaklığı ve yalınlığı ile aktarabiliyorum.

Bir eserin oluşum süreci hangi aşamalardan geçiyor?
Ben bir eseri yapmadan önce kabaca birkaç eskiz çiziyorum, boyutlara ve formlara karar verdikten sonra ona göre alt yapı olarak konstrüksyon hazırlanıyor. Çamuru veya kullandığım malzemeyi konstrüksyon üzerine yığmaya başlıyorum, yapmak istediğim form şekillendikten sonra da ince detay temizlik işlerini yapıyorum. Heykel bittikten sonra ilk önce silikon kalıp alınıyor, dökülecek malzemeye göre farklı işlemlerden geçiyor mesela bronz döküm olacak ise kalıp içine mum dökülüyor, gerekli tesviyeler yapılıp sonrasında bronz döküme hazır hale geliyor. Bronz dökümden sonra yine tesviye, oksit patine işlemleri uygulanıp kaidesine montajı yapılıyor.

Çalışmalarınızda nelerden esinleniyorsunuz genelde, yaratım sürecinizden bahsedebilir misiniz?
Benim en büyük esin kaynağım doğa, hayat ve yaşanmışlıklar. Bazen çiçeklerin mis gibi kokusu, bazen ağaç dallarındaki formlar, bazen bir kelebeğin uçuşunu izlemek... Bazen gökyüzünü delip geçen şahane bir dolunay, denizlerin dalgaları. Huzur, öz şefkat, farkındalık, dinginlik, özen gibi duygular benim için çok önemlidir. İçinde bulunduğum anda bu duygularım doğanın güzellikleri ile buluşunca içimde gizemli bir senfoni çalıyor sanki, bu senfoni parmaklarım ve çamurla birleşince heykele dönüşüyor.

Eserlerinizin bir hikayesi oluyor mu?
Her heykelimin bir hikayesi oluyor. Kimi zaman heykeli oluşturan duygularım, yapım sürecindeki hislerim ve yaşanmışlıklarım bana bu hikayeleri yazdırıyor, kimi zaman ise önce hikaye beliriyor zihnimde heykel oluşuyor... Esasında her heykelimde bir parçam gizli, hepsinde içimdeki 'ben'den yani özümden bir yaşanmışlık var.

Sanat anlayışınızdan bahseder misiniz? Hangi akımın içinde yer aldığınızı düşünüyorsunuz?
Sanırım bana en uygun sanat akımı 19. yüzyıl sonlarında başlayan Ekspresyonizm. Heykellerim, hislerimin ve iç dünyamın dışa vurumu. Doğadan etkileşimlerimin duygularımla buluştuktan sonraki ifade biçimi. Kadın bedenlerini biraz uzatarak deforme edişim, uçuşan saçlar, farklı formlardaki kanatlar, rüzgarda kendini akışa bırakmış heykeller kendimi ifade biçimim.

Diğer ülkelerle kıyasladığımızda Türk heykel sanatının konumu nasıl?
Ülkemizde heykel sanatı 1883 yılında açılan Sanayi-i Nefise mektebi ile başlamış, Cumhuriyet ile beraber gelişim göstermiştir. Atatürk sanata verdiği önemi, 1923'te Bursa'da yapmış olduğu konuşmada "Dünyada uygarlığa ulaşmak, ilerlemek, gelişmek isteyen herhangi bir ulus ister istemez heykel yapacak ve heykelci yetiştirecektir" sözleriyle ifade etmiştir. Yurtdışında özellikle Avrupa'da 1500'lerin başlarında başlayan heykel sanatını büyük ölçekten küçük ölçeğe kadar birçok yerde görüyoruz. Ülkemizde anıt olarak başlayan heykel yolculuğu henüz yeni yeni biraz daha popüler hale geliyor. Ancak ülkemizde dünya çapında çok yetenekli heykel sanatçılarımız olmasına rağmen heykel halen görmesi gereken ilgiyi tam olarak bulamamıştır.

Pandemi dönemini sanatsal açıdan nasıl geçirdiniz?
Pandemi sürecinde kapanmalar ve kısıtlamalar ile birlikte çevremizdeki birçok kişi gibi ben de içime dönüş yolculuğuna başladım. Bu sıkıntılı süreci kendim için fırsata çevirebilmek adına çıktığım bu keyifli yolculukta ruhumun en derinlerine inebilmek için çabaladım. Elbette bu süreçte ruhumun dinginleşmesi ile birlikte yeni heykel eskizleri yaptım, şimdi bir süre daha heykel çalışmalarıma evde devam ediyorum.

Şimdilerde sanat hayatınızın hangi döneminde olduğunuzu düşünüyorsunuz?
En keyifli döneminde... Daha özgür, daha cesur çalışmalara imza atmak için sabırsızlanıyorum. Tezat oluşturacak belki ama ruhum olgunlaştıkça içimdeki çocuğa daha çok yaklaşıyorum, ona geri dönüyorum...

Eserleriniz bir süre sonra evinizin bir parçası haline geliyor. Üretimlerinizle iç içe olmak nasıl hissettiriyor?
Heykellerimin her birinde yaşanmışlıklarım gizli, o yüzden benim için çok değerliler... Hayatımdan bir parça, bir dönem. Dolayısı ile eserlerimi etrafımda, evimde görmek bana çok huzur veriyor, beni canlı tutuyor ve yeni heykeller yapmak üzere heyecanlandırıyor. Ben her heykelimi keyif ve huzurla yapıyorum. Hepsinin ayrı bir enerjisi olduğuna inanıyorum, sadece kendi evimde değil heykellerimi beğeni ile gerek ülkemizden gerek dünyanın dört bir yanından satın alan tüm sanatsever koleksiyonerlerin evlerinde yer alması da beni çok mutlu ediyor. Düşünsenize sizin yaptığınız bir heykel hiç tanımadığınız kişilerin evlerine giriyor, mutluluk ve huzur saçmaya devam ediyor. Bu enerji dünyanın her yerinden bir ışık hüzmesi gibi gökyüzünde bir noktada birleşiyor. Zaman zaman gözlerimi kapatıp gökyüzündeki bu ışıkları hayal etmenin mutluluğu paha biçilemez.

Türkiye'de kadın sanatçı olmak sizin için ne ifade ediyor?
Sanatçı olmak zaten çok gurur verici bir ünvan ama kadın sanatçı olmak ayrıcalıklı bir gurur. Ülkemizde dünya çapında çok ama çok başarılı kadın sanatçılarımız var. Son senelerde kadın sanatçılarımızın ciddi bir parlama yakaladığı inancındayım. Umarım bu parlak yükseliş büyük bir ivme kazanarak hızla devam eder ve kadın sanatçılarımız hak ettiği yerlere ulaşarak Türkiye'mizi gururlandırır. Türk kadını çok üretken ve yaratıcıdır, çok güçlüdür... Ülkemizin her köşesindeki gençlerimiz, kadın zanaatkarlar, sanatkarlar birçok özel ve kamusal fon, çeşitli sosyal sorumluluk projeleri ile desteklenmektedir. Bu destekler arttıkça kadınların sanatta daha da güçleneceği inancındayım.

Gelecek planlarınız neler? Yakın zamanda sergi ya da sanatsal bir etkinliğin içinde yer alacak mısınız?
Gelecekte yetenekli genç sanatçılarımıza fon ve burs verebilecek bir sanat vakfı kurmayı çok isterim.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.