“Hedefim büyük kitlelere hitap eden bir marka olmak”
London Fashion Scout’da gerçeklestirdigi defilesi ile begeni toplayan Nihan Buruk, moda dünyasında saglam adımlarla ilerliyor. Koleksiyonlarında insanı, insan iliskilerini ve insan-hayat-doga üçgenini ele alan Buruk, Londra macerasını anlattı
Yıllar geçtikçe kendinizi buldugunuzu ve bunu tasarımlarınıza yansıtabildiginizi düsünüyorum. Bunu neye baglıyorsunuz, yani çizginizi oturtmanızdaki en büyük etken ne?
Ben zaten lisans egitimim ve ilgi alanlarım dolayısıyla da her zaman tasarımla iç içe oldum. Ancak mezun olduktan sonra kendi markamı kurdugum andan itibaren de gelecege yönelik planlarımı zaten teorik olarak kafamda oturtmustum ve kendimi hazır hisseder hissetmez onları pratige dökmeye basladım. Böylelikle defilelerim aracılıgıyla tanıttıgım koleksiyonlarımla anlatmak istedigim hikayeleri düzenli aralıklarla insanlarla paylasmaya basladım. Hepsi birbirinin devamı ve tamamlayıcı nitelikte ve hepsi ortaya çıkmak için dogru zamanı bekliyor.
Aslına bakarsanız degisik bir tarzınız var. Hatta zaman zaman oldukça maskülen giyim tarzına dogru kaydıgınızı düsünüyorum. Hep böyle miydi tarzınız yoksa son zamanlardaki seçiminiz mi bu yönde?
Kadına karsı siddete dikkat çektigim ilk koleksiyonumdan itibaren, tasarımlarımı hazırlarken kadınerkek ayırımı yapmaksızın, genel olarak insanı, insan iliskilerini, insanhayat- doga üçgenini ele alıyorum ve bundan sonra da aynı dogrultuda devam edecegim. Bunları göz önüne alınca tarzımı 'maskülen' ifadesiyle genellemekten yana degilim. Ancak ortaya çıkardıgım imajlarda güçlü, giyilebilir ve sokakta yasayan gerçek insana yönelik bir çizgim oldugunu düsünüyorum ve çizimlerimde bu yönde vurgular yapıyorum.
Moda dünyasındaki basamakları hızlı, fazla öne çıkmadan, aslında iddialı bir sekilde tırmanıyorsunuz. Hedefleriniz neler?
Bu meslegi seçtigim ilk günden beri hedefim uluslararası arenada kabul gören, büyük kitlelere hitap eden bir markanın yaratıcısı olmaktı. Bu süreçte de özverili çalısmanın, hedefe uzanan yolun ne kadar zaman alabilecegiyle ilgili farkındalıgımın ve sabrımın en önemli avantajlarım oldugunu düsünüyorum.
Londra Moda Haftası'yla eszamanlı düzenlenen London Fashion Scout'da ilk kez defile düzenlediniz. Bu süreç nasıl gelisti?
Dedigim gibi, uluslararası takvime girmek kariyer planlamamda birinci sırada oldugu için, bu noktaya gelebilmek amacıyla gerekli adımlardan ilkini attım. Basvuru sürecimde hem temam, hem çizimlerim, hem de geçmisteki koleksiyonlarım çok büyük referans oldu ve London Fashion Scout'taki ilk defilemi yapmaya hak kazandım. Bundan sonrasında asıl önemli olan, devamlılıgı saglamak ve çıtayı hep daha yüksege tasıyabilmek.
Nasıl bir koleksiyon hazırladınız ve nelerden etkilendiniz?
Kendini çesitli maskelerle yasamak durumunda hisseden insanları ve bu maskelerin zamanla nasıl katılastıgını, kabuklastıgını anlatmaya çalıstım. Aslında insanların içlerinde barındırdıkları güzelliklere karsın dısa vurdukları bu çirkinlesmeyi de koleksiyonumda kabuklu hayvanların formları ve dokularıyla sembolize ettim. Bunu yaparken de korse, ceket, yelek, mont gibi is kıyafetlerini de kat kat giydirerek insanların iç ve dıs dünyaları arasında kurdukları bariyeri vurgulamak istedim.
Koleksiyonunuzu Londra'da sergiledikten sonra nasıl yorumlar aldınız?
Orada tasarımlarınızı satmak gibi bir isteginiz var mı? Özellikle yabancı basın ve blogger'lardan koleksiyonun ne kadar giyilebilir olduguna ve koleksiyondaki parçaların tek tek ne kadar çok satın alma duygusu uyandırdıgına dair çok fazla yorum aldım. Tarzımı avantgarde ve güçlü bulmalarına sevindim. Yurtdısındaki satıs noktalarımın artmasıyla ilgili de çalısmalarımız devam ediyor.
New York, Milano veya Paris moda haftaları yerine Londra'yı seçmenizin özel bir nedeni var mı?
Tüm saydıgınız bu moda baskentlerinin hepsi önemli moda etkinliklerine ev sahipligi yapıyor elbette fakat Londra, genç ve yeni tasarımcılara ayrıca dikkat çeken organizasyon yapısı ve bu tasarımcılara ilgi gösteren bir kitleyi agırlamasıyla bence diger kentlerden ayrılıyor. Kıyafetlerinizde çok fazla dekolteye yer vermiyorsunuz ama sizinle özdeslesen korseler de kadına bir seksapallik katıyor.
Siz nasıl tarif edersiniz seksi kadını?
Korseler, benim egitim dönemimde kostüm tarihi dersini seçmeli olarak aldıgımdan beri özel olarak ilgi duydugum ve uzmanlasmak istedigim bir alan. Hatta korse yapmayı nereden ögrendigimi Londra'da ayrıca sordular. Bana göre korseler seksapeliteden ziyade güçlü çizgilerin altındaki kadın zarafetini yansıtıyor.
Önümüzdeki kıs sezonu hangi trendler ön plana çıkıyor. Siz trendleri ne kadar uyguluyorsunuz?
Önümüzdeki kıs sezonunda kase, kasmir, tüvit, balıksırtı gibi yünlü kumaslar varlıklarını sürdürecek. Bunun yanı sıra deri, degisik uygulama alanlarıyla kendini göstermeye devam edecek. Metal aksesuarlar ve zincirler ön plana çıkacak. Krem tonları ve kırmızı önümüzdeki yılın vurucu renklerinden olacak. Her sezon 'yeni' olanı kesfetme yolculugudur benim için.
Bu ise basladıgınızda sadece bir heves ugruna basladıgınızı düsünenler vardı ancak siz onları azminizle yanılttınız. Simdi kedinizi nerede görüyorsunuz?
Dedigim gibi, ben lisans egitimimden itibaren gelecegimi bu alanda sekillendirmeyi öngörmüs ve planlamıstım. Kendimi ifade etmenin ve mevcut önyargıları yıkabilmenin, zaman içerisinde yaptıgım islerle gerçekleseceginin farkındayım.
Sizi mart ayında gerçeklestirilecek olan IFW'de (Istanbul Fashion Week) görebilecek miyiz? IFW'nin Türk modacılara getirisini nasıl degerlendiriyorsunuz?
Mart ayında IFW'de yer alacagım elbette. Moda Tasarımcıları Dernegi üyeleri olarak bizler, İstanbul'un dünyada kıtaları bulusturan jeostratejik önemini, tasarım ve moda alanında da sürdürülebilir bir sekilde kazanması ve ulusal ve uluslararası arenada gördügü ilgiyi artırması adına mücadele ediyoruz. Elbette IFW'nin bizim daha genis kitlelere ulasmamızdaki rolünü de çok önemsiyorum.