Röportaj: YAĞMUR KALYONCU
Fotoğraflar: MEHMET TURGUT
Je t'aime, I Will Love Again, Adagio... Dünyanın neresinde olduğunuz fark etmez, hayatınızda en az bir kez mutlaka dinlemiş ve sonra da eminim müptelası oluşsunuzdur bu şarkıların... Ve o şarkıların sahibi, büyülü ses Lara Fabian'ın... Aşkı en iyi anlatan şarkılar listesinin kraliçesi olarak bilinse de, o kendi dünyasında, bütün dünyayı dolaşmış milyonlarca hayranı olan bir stardan çok, 9 yaşındaki kızı Lou'nun oyun arkadaşı, hasta anne ve babasının küçük kızı, 'gerçek bir sihirbaz' dediği eşine aşık bir eş...
'Seni seviyorum' demenin sizin için anlamını merak ediyorum?
Lara Fabian: Bu cümle hayatımda sahip olduğum her şeyi ifade ediyor. Sadece iki sevgili arasında kullanılan bir aşk cümlesinin çok ötesinde benim için. Bir anne ile çocuğun arasında, sahip olduğunuz dostlarınız arasında, eşiniz, işiniz, hayatta attığınız her adımda içinizde taşımanız gereken bir duygu olmalı 'seni seviyorum'. Bazen söyleyemeseniz bile, hissetmeniz önemli. Sevgi, benim bu hayattaki ana konum. Hayatımın da gayesi. Düşünüyorum da sevgiden daha önemli ne olabilir hayatta? Bakın ne kadar zor dönemlerden geçiyoruz. Dünyada yaşanan sorunlara şöyle bir bakın. Bu sorunlar sadece sevgiyle çözülür demiyorum ama biraz daha sevginin, saygının, anlayışın, 'diğerini' anlama çabasının ve empatinin faydası olmaz mı sizce?
Özel hayatını daha gizemli yaşama kararı olan Lara Fabian'ı merak ediyorum. Bizim için iç dünyanızın pencerelerini biraz aralar mısınız?
Fabian: Aslında benim gizlemeyi tercih ettiğim bir hayatım yok. Çünkü gizlemeye değer farklı bir hayatım olduğunu düşünmüyorum. Tabii ki müzik besteliyor, şarkı sözleri yazıyorum, sahneye çıkıp konser veriyorum. Ve tabii bazen de kırmızı halı üzerinde resim çektirdiğim davetler oluyor. Ama hayatımın yüzde 90'ını 9 yaşındaki küçük kızımın annesi olarak, giderek yaşlanan ve sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalan bir anne ve babanın kızı olarak ve evli bir kadın olarak geçiriyorum.
Anı yaşamak mı, yoksa planlar yaparak emin adımlarla yürümek mi tercihiniz?
Fabian: 'Carpe Diem'; anı yaşamak tercihim! Hayatınızı planlamakla geçirmenin anlamı yok ki! Zaten ben ne planladıysam, beklenmedik olaylar planlarımı alt üst etti. Yoksa siz 25 milyon albüm satıp, dünyayı şarkı söyleyerek dolaşma gibi bir planım olduğunu mu düşünüyordunuz (gülüyor)?
Size kendinizi en özel hissettiren duygu hangisi? Aşk mı, başarı mı, starlık mı, annelik mi?
Fabian: Annelik duygusunu tadanlar anlayacaktır. Anne olmak herhalde yaşayabileceğiniz en özel duygudur. Ve üstlendiğiniz binbir rol arasında, en önemli olanı. Tabii bu anne olamayan ya da olmamayı tercih eden kadınların hayatlarının anlamsız olduğu anlamına gelmemeli. Hayatın birçok yönü var. Kendimi çok şanslı bir insan olarak görüyorum, birçok açıdan. Hayatıma anlam veren birçok şey var. Bütün bu şeylerin arasında kuşkusuz, 9 yaşındaki kızımın annesi olmak başta geliyor. Ve tabii eşim, ailem. Müzik çok önemli, ama aileme göre, ikinci sırada. Star olmak ise sadece bir iş benim için ve umurumda da değil doğrusu. Ben, müziğim sayesinde insanlarla duygusal bir bağ kurmak, ortak duygular paylaşmak istiyorum. Gerisi boş ve anlamsız bir pırıltı...
Bana annelik halinizi anlatır mısınız biraz?
Fabian: Sabah kalktığımda kızıma kahvaltı hazırlayıp, giyinmesine yardımcı olup, onu okula göndermekle başlıyor günüm. Kızım okuldayken evin ihtiyaçları ile ilgileniyor, mutfakta vakit geçiriyorum. Akşam da ailece oturup yemek yiyoruz. Televizyonda bir dizi seyrediyoruz. Bildiğiniz günlük hayat koşuşturması işte. Tabii bazı günler farklı olarak, o anne dünyanın öbür ucuna gidip bir arenada sahneye çıkıyor, doğru (gülüyor)... Ünlü olmanın getirdiği olağanüstü şeyler yaşıyoruz tabii. Farkındayım. Ama günlük hayatımız bu şekilde geçmiyor. Hatta bazen ailece televizyon seyrederken, tesadüfen bir kanalda ben çıktığımda, kızım bir süre sonra "Anne, 'Pretty Little Liars' dizisini seyredebilir miyiz" diyor ve başka kanala geçiyoruz. Sürrealist bir durumu normalleştiriyoruz bir şekilde.
Aslında hayatınızı çocuk suç bilimine adamayı planlamışsınız. Bunu yapmış olsaydınız dünyada çocuklar için neyi değiştirmek isterdiniz?
Fabian: Doğru, gençliğimde çocukların haklarını savunmak için bu konuda uzmanlaşmak ve hukukçu olmak istiyordum. Ama işte, plan konusunu konuştuk daha önce. Bu konu o kadar önemli ki, nereden başlasam? Bakın Türkiye'de, yanı başınızda Suriye'de neler olduğuna, Irak'ta neler olduğuna? Bunları iyi biliyorsunuz. Halep'teki, Musul'daki, Yemen'deki çocukların durumu, bazı güç oyunları ve çıkar hesapları uğruna, çocukların böyle bir dehşet içerisinde yaşam mücadelesi vermesi beni kahrediyor. Binlerce insanın; çocukları ve kendileri için daha iyi bir hayat hayali uğruna Akdeniz sularına gömülmeleri... Bunlar hazmedilemeyecek ve affedilemeyecek şeyler. Türk asıllı menajerim, bana Sezen Aksu'nun bir şarkısını tercüme etti; 'Dua' adında. Çok duygulandırdı beni; "Bugün dua ettim hepimiz için. Yüce Tanrı bizleri affetsin" diye bitiyor. Başka bir şey ekleyemem. Tanrı bizleri affetsin.
En güzel aşk hikayelerini şarkılarınız süslüyor. Tanımadığınız insanların hayatına eşlik etmek nasıl bir duygu?
Fabian: Büyük bir onur benim için. Bana bir gazeteci, birçok ülkede düğünlerde en çok çalınan ilk dans şarkıları arasında 'Je T'aime' olduğunu söylemişti. Benim bestelediğim ve sözlerini yazdığım, hatta seslendirdiğim bir şarkının, dünyanın öbür ucundaki iki insanın birbirine olan aşkının kutlamasında var olması, inanılmaz bir şey. Aynı şekilde son albümümde yer alan 'L'oubli', yani 'Unutmak' adındaki şarkıda, birçok insanın ailesinde yaşadığı alzheimer ve benzeri hastalık vakaları konusunu işliyor.
Yaşamdaki her şeyin etrafınızdaki insanlara bağlı olduğunu düşünüyorsunuz. Bu zincirde sizin kaderinizi etkileyen biri var mı?
Fabian: Hayatımız boyunca karşılaştığımız insanlar bizi çok farklı şekilde etkiler. Hatta bazı insanlar biz farkında olmadan hayatımızın seyrini bile değiştirir. Biz de fark etmeden başkalarının hayatını değiştirebiliriz. Benim de rotamı değiştiren insanlar oldu tabii ki. Belki ben de başka insanların değişiminin sebebi olmuşumdur kim bilir? Bir de insan olarak sosyal yaratıklarız. Bütün yaşadıklarımızı, sevinçlerimizi, acılarımızı ve kederlerimizi hep başkalarıyla paylaşmak isteriz. Dünyanın en güzel manzarası karşısında durduğunuzda sevdiği insanların yanında olmasını kim istemez ki?
Evde yalnız kaldığınızda sizi besleyen duygular neler?
Fabian: Bu yoğunluk içerisinde, evde yalnız olduğum anlar o kadar az ki. İtiraf edeyim yalnız kaldığımda biraz uzanıp uyumak aklımdan geçen ilk şey oluyor. Ama duygudan bahsediyorsak; gününe göre değişir. Sürekli kendimden şüphe eden bir insanım. Kendi kararlarımı hep sorgularım. Önemli bir karar verdiysem, acaba doğru mu yaptım diye endişelenebilirim. Neyse ki böyle durumlarda yaşadığım bu endişeli hali ve kararımı tüm berraklığı ile değerlendirmemde ve ilerlememde bana yardımcı olan bir ekibim var.İlham kaynağı konusuna gelince; hiç beklenmedik bir yerden ilham alabilirim. Bir söz, bir nota, bir renk, bir bakış. Reçetesi yok ilhamın.
En son ne zaman hayatınızda bir şeyi 'ilk kez' yaptınız?
Fabian: Yeni şeyler denemeyi seven bir insanım. Özellikle yemekler, lezzetler. Sürekli yeni bir şeyler tatmaktan büyük zevk alıyorum. Bir örnek vermek gerekirse; Macau'da, Uzakdoğu'da bulunan bir kuş türünün, denizden bulup yedikleri yosunları midelerinden çıkartarak oluşturdukları kuş yuvasını kurutarak hazırlanan bir Çin çorbası yedim. İsmi de 'Kuş Yuvası Çorbası'. Böyle söylendiğinde iğrenç gibi geliyor, ama Çin'de çok değerli ve ayrıca çok lezzetli bir çorba.
Korkularınız var mı?
Fabian: Sevdiğim insanları kaybetmek. Bir de kuşlar. Kuşlara yönelik fobim var. Her ne kadar 'Kuş Yuvası Çorbası' yemiş olsam da...
Ya aşkta korktuğunuz şeyler?
Fabian: Zor bir soru. Ben üç yıl önce evlendim. İlk evliliğim. Daha önceki beraberliğimde korkularım yüzünden evlenmemiştim. Ben aşkı buldum. Benim eşimin mesleği sihirbazlık. En büyük numarası ise, her gün beni olduğum gibi kabul ederek, mutluluğuma mutluluk katması. Gerçek bir sihirbaz.
Turnelerin dışında seyahat etmekten hoşlanır mısınız?
Fabian: Tabii ki hoşlanıyorum. Çünkü turneler sırasındaki seyahatleri tatil gibi görmüyorum. Gittiğim ülkeleri, şehirleri gezmeye vaktimiz olmuyor ki. Tatil amacıyla seyahat etmek bambaşka. Mesela en yakın arkadaşımla arabayla yaptığımız İzlanda turu, eşimle yaptığımız Sicilya turu, kızımla Londra'yı yürüyerek baştan sona dolaşmak gibi... Bunlar gerçek anlamda beni en mutlu eden, gerçekleştirdiğimiz tatil planlarımız oldu. En mutlu olduğum yer sorusuna gelince, sanırım sevdiğim insanların olduğu yer. Ama bir coğrafya belirtmek gerekiyorsa, ikinci vatanım, Kanada. Daha somut olarak, Montreal.
Modayla aranız nasıl? Günlük hayatınızda ve sahnedeki tarzınızı tarif eder misiniz?
Fabian: Modayı vaktim elverdiği kadar yakından takip etmeye çalışıyorum. Özellikle Fransız ve İtalyan tasarımcıları. Ama bu sadece bir hobi olarak, genelde sade ve pratik giyinmeyi tercih ederim. Bana kalsa, sahneye bile jean ve tişörtle çıkmayı tercih ederdim.
Türk tasarımcıları da takip ettiğinizi duyduk..
Fabian: Türkiye' ye geldiğimde bazı tasarımcılarla tanışma fırsatım oldu. Mesela Elvan Tığlıoğlu benim için çok güzel şeyler dikti. Ayrıca bazı konserlerimde de sahne kostümlerimi Semih Doğruer dikti. Takılarım için de Türk tasarımcılarını tercih ediyorum. Demet Gaitova'nın takılarını çok beğeniyorum. Bu fotoğraflarda gördüğünüz takılar Demet'in.
Spor yapıyor musunuz? Çok fit gözüküyorsunuz...
Fabian: Bir süre tenis oynamıştım. Tabii insan Lara Fabian olunca, tenis parteriniz dünya birincisi Justine Henin olabiliyor (gülüyor). Sürrealist bir durum tabii... Ama sürekli kaybediyorsunuz, belki de ondan bıraktım tenisi (gülüyor)... Şu an da maalesef spor yapmaya vakit bulamıyorum.