"Hayatımda yeni bir serüven başladı"

Yılın büyük kısmını Los Angeles’ta geçiren Beril Akçay, Polonya’nın başkenti Varşova’da kendisine yeni bir hayat kurdu. Varşova sokaklarında ve evinde pozlar veren Beril Akçay, Polonya’daki hayatını Şamdan Plus’a anlattı.

"Hayatımda yeni bir serüven başladı"

Röportaj: Fuat ÇAĞDAŞ

Fotoğraflar: JAN WOJCIECH KWIATKOWSKI

Cemiyet hayatının tanınmış simalarından Beril Akçay, Los Angeles'ta işleri, yaşamı ve Hollywood yıldızlarıyla dostluklarıyla da adından sıkça söz ettiren biri. Beril Hanım'ın, Amerika ile Türkiye arasında geçen yaşamına yeni bir heyecan kattığını öğrendik. Meğer Beril Hanım, Polonya'da da kendine bir iş ve hayat kurmuş. Hatta Polonya'nın başkenti Varşova'da bir ev alıp, yılın 3-4 ayını orada geçirmeye başlamış. Beril Hanım ile Varşova'da buluştuk ve oradaki yaşamını konuştuk. Varşova'nın ünlü meydanı ve sokaklarında pozlar veren ve evinin kapısını bize açan Beril Akçay, kendisini Polonya'ya neyin sürüklediğini, ne iş yaptığını, orada nasıl bir hayat sürdüğünü ve yeni projelerini anlattı.

Polonya'da ev almışsınız, hayırlı olsun. Hangi şehirde, ne zaman aldınız?
Beril Akçay:
Polonya'daki evim başkent Varşova'da yer alıyor. Şehir merkezindeyim, bugüne kadar tercih ettiğim stillere göre oldukça tezat; daha modern bir tarza sahip evim. Tarzını 'Urban Living' olarak da tanımlayabilirim. Aslında binanın kendisi 1890'larda inşa edilmiş, Polonya'nın derin tarihine tanıklık etmiş bir bina. Daha sonra Fenix Group tarafından oldukça başarılı bir renovasyon geçirmiş, hem içi hem dışı yenilenmiş. Bugüne kadar gördüğüm en başarılı renovasyonlardan birisi. Yaklaşık 10 ay önce gerçekleşti her şey, daha çok yeni benim için de...

Neden Polonya'dan ev aldınız?
Akçay:
Polonya'yı hayatımdaki yeni serüven olarak adlandırıyorum çünkü başlaması ve gelişmesi, hikayeyi anımsatır bir şekilde oldu. Amerika bağlantılı finans şirketi LoanMe ile ortak çalışmalarımız için Varşova'ya Eylül 2015'de gerçekleştirdiğim bir seyahatimle başladı her şey. Ve o kadar hızlı gelişti ki ben bile bu hıza alışabilmiş değilim hala... Varşova sürprizlerle dolu bir şehir; eski, yeni, geleneksel, modern hayat, Doğu Avrupa, Batı Avrupa, iş, finans, moda, sanat, mimari, müzik, her şey bir arada, her şey bir anda önünüze çıkıyor. Baş döndürücü bir yer bence. 'Avrupa'nın yeni gözbebeği' olarak adlandırılması çok yerli bir tanım. Yabancı yatırım inanılmaz bir yükselişte. Ben de hem yatırım amaçlı hem de yeni projelerim ile bağlantılı olduğu için Varşova'da ev almaya karar verdim.

Evinizden biraz bahseder misiniz?
Akçay:
'Soft Contemporary' bir ev. Bu benim çok alışık olmadığım bir stil... Los Angeles'ta bulunan evimdeki Barok ve Spanish Classic tarzlardaki; bol eşyalı ve maximalist bir düzenden tamamen minimal bir hayata geçiş burası... Dürüst olmak gerekirse, bu farklılık zevk veriyor bana. Çünkü daha dinlendirici buluyorum. Şehir merkezindeyim ama yüksek katta olması, oldukça yüksek tavanlar ve kalın doğramalar sebebi ile sanki şehir çok uzaktaymış hissi veriyor. İç dekorasyonunu henüz tam bitirebilmiş değilim aslında ama ana hatlar; notr gri, soft beyaz, ve accent wood olarak belirlendi...

Varşova'da günleriniz nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz?
Akçay:
Varşova'daki günlerim normalden daha yoğun çünkü burada olduğum zamanlar sınırlı ve mümkün olduğu kadar çok noktayı ele almaya çabalıyorum. Sabah spor ile başlıyorum, o rutinim nereye gitsem değişmez. Daha sonra ofisime geçiyorum. Şu anda 35 kişiden oluşan bir ekibiz, çalışmalarımız çok yoğun olduğu için, günler benim için olağan hızından daha hızlı geçiyor sanki. İş hayatını çok seviyorum, o yüzden de günümün en zevkli dakikaları bunlar aslında. Varşova'nın bir diğer beğendiğim tarafı ise müthiş restoranların bulunması... Yemeğe olan merakları çok fazla ve çok özenliler bu konuda. O yüzden de iş yemekleri de dahil olmak üzere restoran keşfindeyim her akşam. Ayrıca davetlere de katılıyorum. Hafta sonları kurulan taze çiçek pazarları ise ayrı bir zevkim. Yaşam alanlarımın mutlaka taze çiçeklerle donatılmış olmasına çok özen gösteririm hep. Bu pazarlar benim için tam bir cennet o yüzden. Havanın sıcak olduğu aylarda, şehir etrafındaki minik kafelere bisiklet ile keşfe çıkmayı seviyorum bir de...

Bu arada Amerika'yı bıraktınız mı, artık Polonya'da mı yaşayacaksınız?
Akçay:
Hayır, çünkü bütün projelerimizin merkezi Amerika. Senenin 3-4 ayı Polonya'da, diğer zamanları ise Los Angeles'ta geçireceğim. Yaz aylarını katmazsak tabii; en favori tatil rotam olan Bodrum'dayım...

Projeler demişken, biraz da onlardan söz edelim...
Akçay:
Amerika merkezli finans şirketi LoanMe ile yürüttüğümüz PR projeleri şu an gündemimde ilk sırada yer alıyor. Avrupa merkezlerinin oluşumu esnasındaki halkla ilişkiler ve basın danışmanlığı departmanlarını ben yürütüyorum. Zorlu bir süreçti... İlk başladığımda ürkütücü geldi bile diyebilirim. Çok uzun senelerdir Amerika'da yaşayan birisiyim, Avrupa benim için genelde tatil kaçamağı yaptığım yerdi. Ama birden sıfır noktasından başlayıp kurumsala yönelik bir sosyal hayat inşa etmek hiç kolay değil. Bunun haricinde, kendi kozmetik markam olan SugarBabe LosAngeles'in Avrupa pazarında yer almasını kapsayan çalışmalarım başladı. Piyasaya çıktığı günden beri Avrupa'dan inanılmaz bir talep vardı SugarBabeLosAngeles'a ama lojistik olarak zorlayacağı için bugüne kadar gerçekleştirememiştik. Şimdi burada bulunan bir dağıtım merkezi hedefliyoruz, hem online satış olacak hem de çeşitli mağazalarda yer alacak. Böylece Avrupa'nın bütün ülke ve şehirlerine ulaşım şansı olacak. Henüz proje aşamasında oldukça heyecanlı bir gelişme de oldu. Dünya devi Swarovski ile iş yapacağız. Swarovski'nin Avusturya Innsbruck yakınlarında bulunan merkezine, toplantı amaçlı bir seyahat gerçekleştirdim. Swarovski ve SugarBabe- LosAngeles ortak tasarımı olan çok değişik bir proje planlıyorum. Hayata geçmesi için biraz zamana ihtiyaç var ama beni çok heyecanlandırıyor.

SugarBabe LosAngeles markanız ile İstanbul ve Türkiye için de bir projeniz var mı?
Akçay:
Sürprizi bozmak istemiyorum ama oldukça heyecan verici bir projem var. Eylül ayı itibari ile düşünüyoruz. İstanbul aşığı birisi olarak, hem bu tutkumu hem de markamı bir araya getireceğim.

Bu kadar yoğun bir hayatla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Akçay:
Bazen işlerden bunaldığımda şu şekilde serzenişte bulunuyorum; sonuçta bir tane var benden, en fazla kaç yere bölünebilirim? Bunalmakta haklıyım çünkü -gündemim her daim yoğun ama benim sırrım şu; iş zamanı iş, tatil zamanı tatil... Elinden telefon düşmeyen, sürekli mail atıp, ofisi ile görüşen bir tatilci asla değilim. Eğer tatildeysem, bunun tadını sonuna kadar çıkarırım. Eğer işteysem de gereken en yüksek seviyede konsantre olurum. Bu kadar kolay aslında... Diğer kritik nokta ise ekibiniz ve beraber çalıştığınız insanlar... Bu konuda hep şanslı olduğumu düşünmüşümdür. Beni yalnız bırakmayan, hep desteğini hissettiğim kişiler olmasaydı bunlar olmazdı. Mesela şu anda Amerika'daki bütün çalışmaları idare eden baş asistanım Alma var. Ancak bu şekilde hem uzak hem işlerimin hakimiyetinde olabiliyorum.

Peki, Polonya'da da Amerika'daki kadar başarılı olacağınızı düşünüyor musunuz?
Akçay:
Hani derler ya; "Polonya bana çok iyi geldi" diye, işte içimden hep geçen bu. Enerjilerimiz tuttu desem tam tanımlamış olurum. Altı ay öncesine kadar şehirde yol ve yön ararken, birden kendimi Polonya basınının ve Polonya sosyal hayatının içinde buldum. "Hollywood'dan yeni transferimiz Beril Akçay" diye birçok medya kuruluşu beni ele almış durumda. Sosyal aurası yüksek birisi olduğum kesin, o yüzden çok şaşırmamalı bu duruma ama yine de düşündüğünüzde; tamamen farklı bir dil ve kültürün içerisindeyim. Kolay olmadı...

Peki başarınızın sırrı nedir?
Akçay:
Eleştirilere kulak veren birisi olsaydım bugün bu bulunduğum noktada olmazdım. Hakkımda yapılan hiçbir eleştiriye ehemmiyet vermiyorum. Yapılan bir işi, bir köşede oturup yorumlamak dünyanın en kolay ve en emeksiz uğraşısı bence. Onun yerine, kendini öne atıp, risk alıp, bildiği ve inandığı doğrultuda giden insanlara saygım her zaman sonsuzdur. O yüzden kimseyi eleştirmem, kimsenin de benim için söylediklerine kulak asmam. Pozitif düşünce ile harmanlanmış bir hayatım var. Dedikodu, eleştiriler, hiç birine yer yok hayatımda. Dünyada yeterince kötülük var zaten, hayatta tek istediğim enerjimi temiz tutmak...

Hep iş hayatınız ile ön plandasınız, özel hayatınız ise hiç gündemde olmuyor, neden? Mesela evlenmeyi düşünüyor musunuz?
Akçay:
Hayatta belli bir düzene dayalı olan her şeyi severim, evlilik de öyle bence; bir düzen şekli, düzenli bir hayatın mutlak simgesi. Özel hayat ile gündeme gelmek ise işin en kolay şekli bence, bunu hiçbir zaman tercih etmediğim için çok geri çevirdiğim fırsatlar oldu diyebilirim size. Ailem her şeyden önce geliyor, yurtdışında yaşıyor olmam kendi geleneklerimi hiçe saymam demek olamaz. Aileme yakışmayan hiçbir hareket ve girişimde bulunmak istemiyorum, ana felsefem bu...

Biraz da modadan bahsedelim, 2017 modası için görüşleriniz neler?
Akçay:
Moda ve alışveriş tutkunu birisiyim. Her zaman alışveriş yaptığım markalar haricinde bu sene yeni keşfettiğim Polonya modası ve markaları da beni çok heyecanlandırıyor aslında. Örneğin, ünlü modacı Dawid Wolinski, 2017'de katılacağım bir davet için çok özel bir tuvalet tasarlıyor benim için. Muhteşem bir sürpriz bekliyor sizi diyebilirim. Ayrıca, yakın arkadaşım olan dünyaca ünlü manken Joanna Krupa ile yine 2017 yılında gerçekleştireceğimiz çok özel bir gece olacak. Modaseverleri çok heyecanlandıracak bir davet olacak, büyük sürprizler var bununla ilgili...

Joanna Krupa, gerek mesleki başarıları gerekse sosyal projeleri ile dünyada çok beğeniliyor, siz nasıl tanımlarsınız onu?
Akçay:
Hollywood'da tanıştığım sayısız ünlü oldu ama Joanna kadar mütevazı ve iyi kalpli kişilere rastlamak inanın çok zor. Kendisini bu yönden çok takdir ediyorum. Beraber projelerimiz olduğu zaman ne kadar profesyonel ve işine saygılı birisi olduğunu hemen anlıyorsunuz ki bence bu çok önemli bir özellik. Bunun haricinde, şöhretini en iyi derecede kullanmaya çalışan değerli bir isim. Özellikle hayvanları koruma ve yardım amaçlı çalışmaları takdire şayan. Polonya doğumlu Hollywood yıldızı olduğu için burada çok seviliyor. Ne zaman bir restoranda olsak, insanların ilgisinden yemeğimizi zor yiyoruz.

Arkadaş çevreniz hep dünyaca ünlü kişilerden mi oluşuyor?
Akçay:
Ünlü arkadaşlarım çok var evet, ama sevilmemdeki sebep tamamen farklı aslında; iyi bir dostum, kimseye hiçbir zararım olmaz. Pozitifim, sırdaşım ve çevremdekilere destek olurum her zaman. Kıskançlığım yoktur, kendim için dilediklerimi etrafım için de dilerim. İddialı birisiyim; tarzım, konuşmam, yaptığım işler; hepsi iddialı, bunu kabul ediyorum. Kendim gibi iddialı insanları da çok severim ama bu ukalalık ile tamamen ayrı sınıflarda bir şey. Ukalalıktan hiç hoşlanmam.

Yeni yıla Polonya'da mı girdiniz?
Akçay:
Hayır, Floransa'da girdim. Kardeşim Emir, eşi Mihrimah, köpeğim Paris ve ben yılbaşı için bu seneki rotamızı Floransa olarak belirledik. İtalyanların yılbaşı anlayışı çok hoşuma gidiyor, Floransa her zaman çok zevk aldığım bir şehir ama yılın bu zamanlarında daha da çok seviyorum.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.