Altı sene önce Murat Aşık ile dünyaevine giren ve bu evliliğinden Alya adında bir kızı olan Esra Eron, geçen yıl aralık ayında herkesi şaşırtarak ani bir kararla eşinden boşanmıştı. Eron, şimdi yepyeni bir hayata yelken açtı. Kızı ve yakın arkadaşlarıyla birlikte bolca vakit geçiren, kurduğu dernek ile ilgilenen ve kendini her zamankinden daha iyi hissettiğini söyleyen Eron ile yeni hayatını ve planlarını konuştuk.
Röportaj:Öykü YAZICIOĞLU
Fotoğraflar:Serkan ŞENTÜRK
Boşanmak kolay bir süreç değil elbette ama artık yepyeni bir hayata başladınız. Nasıl geçiyor, alışabildiniz mi yeni hayatınıza? En büyük destekçiniz ya da destekçileriniz kimlerdi bu dönemde?
Alıştım, insanoğlu her şeye alışıyor. Önemli olan kendinizle barışık olup, hayatla kavga etmemeniz. Hayatı olduğu gibi karşılamak lazım. Tabii ki bir düzen değişiyor, bir süreçten geçiyorsunuz ama insanın içsel mutluluğu olduktan sonra, her koşulda mutlu oluyor. Bu süreçte en büyük destekçim tabii ki ailem ve dostlarım oldu. Hayat enteresan; bazı şeyler hayatınızdan çıkarken, birtakım yeni şeyler giriyor, her şey yine bir dengeye oturuyor.
Murat Aşık ile ortak bir hayat kurduğunuz için çevreniz ve arkadaşlarınız da bir süre sonra ortak hale geldi. Boşandıktan sonra bu durum sizi zorladı mı?
Ortak arkadaşlarımız da vardı tabii ama ortak olmayan ve benim sağlam ve uzun soluklu arkadaşlarım daha çoktu. O yüzden de zorlanmadım. Bu süreçte tabii ki bir takım kopmalar oluyor, ama ben bu dönemi biraz da arınma dönemi olarak gördüm. Beni Esra olarak seven zaten çok fazla dostum var. Önüme veya arkama bir sıfat eklemeye gerek görenler şimdi hayatımda yok. Bu da bir nevi detoks oldu hayatımda.
Bu süreçte artık yalnız değilsiniz ve hayatınızda kızınız Alya var. Onun adapte olması zor oldu mu bu hayata?
Alya yaşına göre çok olgun bir çocuk, onunla bu konu hakkında çok fazla konuşmadık. Bir kere yapmamız gereken açıklamayı yaptık, sonrasında her şey normal gibi davrandık. Önemli olan onun anne ve babasından sevgi ve güven duygusunu alması. Eşler ayrılabilir, ona aile duygusunu hissettirmek için illa evli olmaya gerek yok, çünkü biz onun ailesiyiz. Eski eşim de gerçekten çok iyi bir baba. İkimiz de onun mutluluğu için varız, ama Alya'nın olgunluğu bizim için bu süreci çok kolaylaştırdı.
Nasıl bir yol çizdiniz kendinize? Neler yapacaksınız, planladınız mı yoksa hayatı akışına mı bıraktınız?
Tabii ki hayatı akışına bıraktım. Plan yapmak çok saçma, hiçbir şey planladığınız gibi gitmiyor. Hal böyle olunca, ben de neden yapayım?
"Enerjimin çok yüksek olduğu bir dönemdeyim" dediniz bir röportajınızda, bu enerjiyi nasıl kullanıyorsunuz?
Bu hissi tarif etmek çok zor. Evimde Alya'yla, arkadaşlarımla, insanlarla ilişkimde, yürürken, yemek yerken enerjim hep yüksek. Heyecanlıyım, kendimi hiç bu kadar enerji dolu, pozitif, duyarlı, güçlü, sağlam ve sevgi dolu hissetmemiştim. Çok geniş kapsamlı bir duygu bu sanırım, bak anlatmaya çalışıyorum ama onu dahi anlatamıyorum!
Bir kere evlilik ve boşanma yaşadığınız için aşka karşı bir önyargınız var mı? Bir daha evlenir misiniz acaba? Ben artık yoğurdu üfleyerek yiyeceğinizi düşünüyorum, doğru mu?
Hayatın insana ne getireceği belli olmaz. Her zaman "Hayırlısı" derim ve hiçbir şey için kendimi şartlamam. Evliliğe karşı olan biri değilim. Bence evlilik çok güzel bir kurum. İnsanın hayat arkadaşının olması çok güzel ama bazen hayat planladığınız gibi gitmiyor. Hayatta kendi hatalarınızı birey olarak düzeltme şansınız olabiliyor ama evlilik bir bütün ve ortak bir hayat olduğu için bazen sizin elinizde olmayan şeyler de yaşanabiliyor. Tek yön değil, yani çift şerit gidiyorsun bu yolda.
Şu an Murat Aşık ile ilişkiniz ne durumda, ne kadar sıklıkta görüşüyorsunuz, arkadaş kalabildiniz mi?
Murat'la dostuz tabii ki, çünkü bir çocuğumuz var. Hayatımız boyunca gerektiği kadar birbirimizin hayatında olacağız. Bu Alya'nın psikolojisi için de çok önemli. Aramızda iletişim iyi oldukça bu Alya'ya da yansıyor. Ayrıca iyi-kötü, bir sürü şey paylaştık, bunları yok saymamak lazım. Evliliğimizi yürütememiş olabiliriz ama insan olarak birbirimize değer veriyoruz, önemli olan da bu bence.
Tüm bu yeni hayatınız içine bir yenilik daha eklediniz ve 'İçimdeki Çocuk' adı altında yeni bir derneğin oluşumunda yer aldınız. Bize dernekten biraz bahseder misiniz?
Dernegimiz İzmir ili ve ilçelerinde 0-18 yaş arası çocuklarımızın ihtiyaçlarını elimizden geldiği ölçüde karşılamak amacıyla kuruldu. Bu ihtiyaçları belirlemek için çocuklara hizmet veren kurumlarla (hastane, okul, sosyal hizmetler gibi) iletişime geçip, eksiklerini, nelere ihtiyaçları olduğunu öğreniyoruz. Bu ihtiyaçları gidermek için ne kadar bütçe lazım, onu çıkartıp, o geliri elde etmek amacıyla organizasyon düzenliyoruz. Bu, bazen bir yemek, bazen bir tiyatro oyunu, bazen bir söyleşi oluyor. Seçerken, İzmir'in en önemli ve acil giderilmesi gereken ihtiyacı neyse, onu seçmeye dikkat ediyoruz. Organizasyonlar için sponsor buluyoruz, katılım olması için uğraşıyoruz.
Çocuklar konusunda hep bu kadar duyarlı mıydınız, yoksa annelik bakış açınızı değiştirdi mi?
Çocuklar konusunda duyarlı olmak için anne olmaya gerek yok bence. Duyarsız kalmak için insan olmamak lazım! Anne olmak sadece duyarlılığı arttırmış olabilir, ihtiyaç sahibi çocukların anneleriyle empati kurmamı kolaylaştırmış olabilir.
'İçimdeki Çocuk' derneğiniz İzmir ile sınırlı kalacak mı, yoksa Türkiye geneline yaymayı düşünüyor musunuz?
Şimdilik sadece İzmir'de faaliyet gösteriyor. Kurulalı çok kısa bir süre olmasına rağmen, inanılmaz bir ilgiyle karşılandı. Kimse kayıtsız kalmadı, çaldığımız hiçbir kapıdan elimiz boş dönmedik. Bu anlamda İzmir, bir kere daha farkını ortaya koydu. İlerleyen günler ne getirir, şimdiden bir şey söylemek zor ama tabii ki Türkiye geneline yayılmasından ve İzmir'de olduğu gibi tüm Türkiye'de tanınıp, başarılı olmasından gurur duyarız. Bir söz vardır; 'herkes kapısının önünü süpürse, mahalle tertemiz olur' diye, biz de İzmirli olarak şimdilik kapımızın önünden başladık bu işe.
Alya ile nasıl bir ilişkiniz var? Kime benziyor örneğin? Babasından ve sizden hangi huylarını almış?
Alya büyütmesi rahat bir çocuk, iletişim kurmak çok kolay. Daha dört yaşında ama sorguladığı şeyler ve olaylara bakışı enteresan. Şimdiden annekız iyi bir arkadaşlığımız oluşmaya başladı. Evinde olmayı çok seviyor, evde mutlu. Çok geniş bir hayal dünyası var, tam bir oyun delisi. İkimizden de aldığı özellikler var; sakin, uslu, temkinli, kendi kendine yetebilen bir çocuk. Babası da, ben de çocukken öyleymişiz. İnatçıdır çok, o da ikimize çekmiş. Dediğim dedik, o da biraz ben galiba. Babasından aldığı en büyük özellik Fenerbahçeli olması, o huyu pek bana çekmemiş.
Bir de yakın bir arkadaşınız ile kurduğunuz ve 'Aycandles' adını verdiğiniz bir mum markanız var. Kaçıncı yılına girdiniz, neler var?
Üçüncü yılına girdik, çok emek verdik. 'Aycandles' da, bizim Aslı'yla çocuğumuz. İkimiz için de üretim ve markalaşma olarak ilk tecrübemizdi ama her şeyi kendimiz yaptığımız için çok daha çabuk hakim olduk. Mumlarımız Beymen'lerde satılıyor. İlk teslimattan sonra yabancı marka mumların yanında bize ayrılmış kocaman bir bölüm görmek inanılmaz büyük bir hazdı. Bütün ürünlerimiz el yapımı; kesimi, boyası, dekoru, toplam 12 esanslık bir koleksiyonumuz var. Bu yaz aynı zamanda Bodrum Palmarine Fash ve Alaçatı Fash mağazalarında satışa sunulacak. Aynı zamanda Çeşme ve Alaçatı Y-Marine Art mağazalarında şu anda satılıyor. Mayıs ayından itibaren 'Mutlumikrop Akmerkez' ve internet sitelerinde 'Aycandles' yerini alacak.
Televizyona da eğer uygun bir proje olursa sıcak baktığınızı biliyorum. Uygunluktan kastınız ne tam olarak, kriterleriniz ne olacak?
Beni yansıtması, kendimi, içinde rahat hissetmem, kendimden de bir şeyler katabileceğim, çalışırken mutlu ve başarılı olabileceğime inandığım bir proje olsun isterim. İlla ki bu olsun diye bir seçimim yok; şimdi ben A desem, kesin Z olur! Genelde ters köşelere gidiyorum.
Oldukça kilo verdiğiniz belli oluyor. Çok mu kilo almıştınız yoksa yeni hayat, yeni Esra mı?
Evet, zayıfladım. Her kadın gibi ben de zayıflayınca kendimi çok mutlu ve sağlıklı hissediyorum. Kilolarımı Şeyda Coşkun ile verdim. Çok doğru bir dönemde başladığımı düşünüyorum, hem psikolojik hem de fiziksel olarak bana çok iyi geldi. Bu sayede nasıl beslenmem gerektiğini, yürüyüş alışkanlığı kazandım. Artık kendimi daha sağlıklı hissediyorum.