Aman dikkat; soğuk havanın etkisi ile metabolizma bir miktarda hızlanmakta ve buna bağlı olarak vücut, ısı dengesini koruyabilmek için yeme ihtiyacını arttırmaktadır. Soğuk havalarda vücudun enerji ihtiyacı artar, buna bağlı olarak ısı dengesini koruyabilmek için yeme ihtiyacı da artar, canınız daha fazla karbonhidratlı yiyecekleri, özellikle de tatlı yemeyi ister. Soğuk ve rutubetli havalarda aynı zamanda soğuk algınlığı ve gribe yakalanma riski artar, o halde grip, soğuk algınlığı bronşit gibi solunum yolu hastalıkları kapımızda önerim ise; çorba içmeniz olacaktır. Bir kase sıcak çorba, özellikle soğuk bir havada, hem içimizi hem de ruhumuzu ısıtan mükemmel bir seçimdir. Enerji yoğunluğu düşük, su ve lif içeriği yüksek, düşük glisemik indeksli sebzelerle hazırlanan az yağlı çorbalar içerseniz; daha fazla yiyip, kendinizi daha tok hissedersiniz ve daha az kalori alırsınız.
KİLO ALMAMAK İÇİN
Önümüz kış, artık insanlar zamanlarının çoğunu kapalı işyerlerinde geçirdikleri için fiziksel aktiviteleri azalır, bu nedenle kilo alma eğilimi artar. Ayrıca vücut, bağışıklık sistemini korumak için 2-3 kilo yağlanma ihtiyacı duyar. Bu dönem için önerim; karbonhidratlı yiyecekleri haftada iki gün öğle öğününde, tatlıyı ise sütlü ve meyveli olanları seçip en fazla haftada bir kez saat 16.00 gibi ara öğün yerine tüketmeleri olacaktır. Mutlaka karbonhidratlı yiyecekleri yanında süt, yoğurt, peynir, ayran gibi kalsiyum değeri yüksek bir protein ile yemelisiniz.
Demir, kırmızı et, karaciğer, yumurta sarısı, kuru üzüm, ıspanak, brokolide bulunur. Demirin vücutta kullanılması için kalsiyum içerikli besinlerle beraber tüketilmemesi gerekir, onun yerine c vitamini tertercih edin, demirin emilimini arttırır. Beslenmenizde B vitaminleri olmalı, sağlıklı bir bağışıklık sistemi için B-1, B-6, B-12 de dahil olmak üzere B vitaminleri eksikliği yaşamamalısınız. Enfeksiyonlardan korunmak ya da seyrini hafifletmek için diyete C vitamini eklemenin en kolay yolu taze sebze, meyve tüketmekle sağlanabilir.
Vücut direncimizi nasıl artırabileceğimiz konusuna gelince... A, C, E vitaminleri, selenyum, çinko, magnezyum gibi mineraller ile omega 3 gibi yağ asitlerini beslenmemizde yer almasına daha fazla dikkat etmeliyiz.
Posa beslenmede mutlaka olmalı. Bunun için de sebze ve meyve tüketilmeli, ekmek, makarna, pirinç gibi tahılların, işlenmemiş kabuklu olanları tercih edilmeli. Her gün 1 avuç kadar kavrulmamış fındık, ceviz ve badem gibi kuruyemişlerden yenilmeli. Haftada en az iki kez kuru fasulye, nohut, mercimek gibi bakliyata yer verilmelidir. Yeterince su tüketilmediğinde lifli beslenme barsak sıkıntıları (kabızlık) yaşanmasına neden olur. Düzenli su tüketerek sindirim sisteminin de sağlıklı çalışması sağlanmalıdır.
Protein kaynağı olarak, kırmızı et beslenmede daha seyrek olmalı, onun yerine özellikle omega 3 içeriği yüksek balıklar ve tavuk, hindi gibi kümes hayvanları tercih edilmelidir. Yemeklerin hazırlanmasında aşırıya kaçmadan zeytinyağı yağı gibi bitkisel sıvı yağlar kullanılmalıdır.
Doymuş yağ alımını azaltmalı, bununla birlikte yumurtayı ve süt ürünlerini de mutlaka tüketmeli yemeklerinizi kızartma yerine buğulama, ızgara gibi yöntemlerle pişirmelisiniz.
Öğünlerinizi atlamayın! Yemeklerinizi muntazam ve öğünler arasında 3-4 saat olacak şekilde ayarlamalısınız. Kan şekeri seviyesi çok düşük veya çok yüksek olmamalı glisemik indeksi düşük, lifli besinlerle kan şekeriniz dengede olur.
UNUTMAYIN!
Greyfurt iyi bir C vitamini kaynağıdır. Kolesterol düzeylerini düşürmeye yarayan çözünebilir lif ve tansiyonu dengelemeye yardımcı potasyum gibi birçok önemli besin öğesi de içerir.