Şıklıgı ve zarafetiyle cemiyet hayatının en beğenilen kadınlarından biri olarak adından söz ettiren Feryal Gülman, bu hafta farklı bir özelliğiyle Şamdan Plus'a konuk oldu. İTÜ Mimarlık Bölümü'nden mezun olduktan sonra bir süre Cumhuriyet Dönemi'nin en önemli mimarlarından Sedat Hakkı Eldem'le beraber çalışan Feryal Gülman, sonraları o dönem yeni yeni adını duyurmaya başlayan emlak pazarlamasına yönelmiş ama sanat, hayatındaki varlığını hissettirmiş bir şekilde. Üniversitede dört yıl Avrupa ve İslam sanatı okuyan Gülman, sonrasında iki yıllık bir sertifika programına da katılmış. Banu Çarmıklı'nın sahibi olduğu Mac Art Gallery'de Yalçın Sadak'tan çağdaş resim ve heykel eğitimi alan Feryal Hanım, Boğaz'ı kucaklayan evinde de sanat ve antikaya, özellikle Rönesans dönemi ve Edirnekari eserlerine ağırlık vermiş. Bebek'teki evinde bulustuğumuz Feryal Gülman ile sanat tutkusu, antika merakı, Türk-İslam Sanatı ve İstanbul üzerine keyifli bir söyleşi yaptık.
Üniversitedeki eğitiminiz sırasında Türk- İslam Sanatı dersleri almış biri olarak sanat tarihinde Türk- İslam Sanatı'nın yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eğitimim mimarlık olduğu için sanat tarihindeki ağırlıgım da mimari eğilimler üzerine doğal olarak. Karamanlardan başlamak üzere medreseler, türbe ve camilerde gerek Anadolu Selçuklu döneminde, gerekse Gazneliler, Karamanoğulları gibi dönemlerde pek çok eserle devam etmiş. Beylikler ve devletler döneminde de mimari yapılara önem veriliyor. Osmanlı'nın Mimar Sinan'la başlayan ve en muhteşem eserlerinin verildiği dönemden sonra ise Balyan kardeşler dönemi başlıyor ki bugün İstanbul'da bildiğimiz pek çok yapı babadan oğula geçen bu aileye ait. Bu dönemde Avrupa etkisi başlıyor Osmanlı mimarisinde. Doğu ile Batı'nın sentezini büyük başarıyla oluşturuyorlar; Dolmabahçe Sarayı, Yıldız ve Beylerbeyi sarayları gibi... Benim de üniversiteyi okuduğum Taşkışla binası gibi pek çok eserleri var İstanbulda.
Sanat tarihiyle ilgili iki yıllık bir sertifika programına da katılmışsınız. Bu dönemden bahseder misiniz?
Bu dönemde yine sanat eserlerinde antika eğilimi taşıyan pek çok konu çalışıldı. Hat sanatı çok önemli bunların içinde tabii. Osmanlı el yazmaları bugün de değerini en çok koruyan eserler. Cam sanatının 18. yüzyılda 3. Selim döneminde başlamış ve bugün de değeri artarak devam eden eserleri içinde vazo, sürahi, şekerlik, tabak gibi ince cam işçiliğinin en güzel örnekleri var. Tombaklar başlıbaşına özel bir konu. Altının her çağda kıymetli metal olması ve insanların da bu metale tutkusundan dolayı kullanılan eşyalara altın havası verebilmesi için tombaklama yöntemi çok önemli. Yine değeri artarak yükselen tombak koleksiyonerliği günümüzde çok önemli. Halıcılık ülkemizde yüzyıllardır varlığını koruduğu gibi Edirne bölgesine ait Edirnekari çalışmalar da özellikle mobilyada yine günümüze kalan kıymetli eserler.
Öğrencilik yıllarınızda kimlerle çalıştınız, genç bir kızın gözüyle neler ifade ediyordu o zamanlar sizin için sanat?
Açık söylemek gerekirse okul yıllarında sanatla ilgili tüm dersler de diğer dersler gibi not alıp geçmek amacıyla görünüyor insana. O dönem insan aldığı eğitimin önemini algılayamıyor. Çok değerli hocalarımı şimdi sanatla veya mimari alanda çeşitli etkinliklerde gördüğüm zaman öğrencileri olmaktan dolayı gurur duyuyorum.
Mimarlık yaptınız mı peki?
Mesleğimi bir süre yaptım, üniversiteyi bitirdikten sonra Prof. Sedat Hakkı Eldem'le çalışma şansım oldu. Benim için çok gurur verici bir dönem bu, çünkü hakikaten çok büyük, çok önemli bir isim. Onunla çalıştığım dönem mimarlığı severek yaptım ama sanırım hiçbir zaman benim idealimdeki meslek olmadı. Sonrasında emlak pazarlaması üzerine eğitim alıp, bu alana yöneldim. Sonraki kariyerim bu yönde oldu, çünkü o tarihte Türkiye'de çok yeni başlayan bir konuydu ve yenileri yapmak benim için daha enteresandı.
Sanat, insanın kültürel oluşumunda nasıl bir rol üstleniyor sizce?
Bence her insan sanatın ilgi duyduğu bir veya birkaç dalıyla ilgilenmeli. Kişisel gelişim açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bir dönem sonra hobiye de dönüşebilecek bu birikimler sonu olmayan bir araştırma ve gelişim süreci.
Türk -İıslam Sanatı dışında sanat tarihinde çok ilginizi çeken dönemler var mı?
Sanırım en önemli dönem Rönesans...İtalya'da başlayıp çığ gibi büyüyen bu akım sanata bambaşka bir pencere açtı. Sadece sanat değil burjuvazi ve aristokrasi döneminin de ayrışım değil, birleşim noktasını oluşturdu yani sanatın da ötesinde sosyal bir evrim oldu ve zaten çağ değişti.
Sanat eğitimi almanızın ne gibi getirileri oldu, gerek mesleğiniz açısından, gerek hayatı farklı bir pencereden algılamak açısından?
Üniversitede çok değer verdiğim bir hocamız "Floransa'yı görmeyen kişi mimarım" diyemez derdi. Açık söylemek gerekirse çok garip gelirdi bu söz bana. "Ben diplomamı alınca biter bu iş, ne demek mimar olunmaz" diye düşünürdüm. Daha sonra Floransa ve Rönesans döneminin ilk etkilerinin oluştuğu şehirleri gezince hocamın ne demek istediğini anladım. Elbette eğitim çok önemli ama görmek, yaşamak, içinde olmak, dahası kendini geliştirmek insanın aldığı eğitimin üzerine çok büyük bir artı getiriyor. Bugün gençler eski dönemlere göre çok daha fazla gezme, görme şansına sahip.
Aldığınız sanat eğitimini mesleğiniz dışında bir alanda kullanmayı düşünüyor musunuz günün birinde?
Hiç düşünmedim, çünkü daha öğrenecek çok şey var. Bu konudaki duayenlerden faydalanmaya devam etmeli ve öğrenmekten hiç vazgeçmemeliyim diye düşünüyorum.
Sanat tarihi eğitimi almış biri olarak eminim gittiğiniz şehirlerdeki tarihi dokuya kayıtsız kalamıyorsunuzdur. Elinizde fotoğraf makinesi bol bol tarihi eser fotoğrafı çeker misiniz?
Benden çok eşim meraklı. Eskiden çok çekerdim. Okulda fotoğraf dersi de almıştım ama bu dijital makinelerden sonra aynı merakım kalmadı açıkçası. Çünkü eşim her an resim çektiği için artık bu misyonu o yüklenmiş oldu. Ben bu konuda emekliyim. (gülüyor)
Arkadaşınız Banu Çarmıklı'nın girişimiyle onun galerisinde 1 yıl Yalçın Sadak'tan sanat eğitimi almışsınız. Biraz bahseder misiniz, neler yaptınız?
Evet, Yalçın Sadak çağdas resim ve heykel sanatı konusunda eğitim verdi bize. Benim için bu konunun başlangıcıydı diyebilirim. Çünkü özellikle çağdaş sanat her an gelişen, değişen, hızına hakikaten yetişilmeyen bir olgu. Çok faydalı bir çalışma dönemiydi.
Müzayedeleri takip eder misiniz, en çok hangi eserleri beğenerek izliyorsunuz? Batı sanatı ya da Türk-İslam eserleri arasında hangisi sizin için daha ağır basıyor?
Bir dönem sadece müzayedelerdi önceliğim. Tüm hafta o hafta sonu olacak müzayede için çalışma yapardım. Resim, tombak, mobilya, tuğralı eserler, karaflar, Edirnekari eşyalar önceliğimi oluştururdu ama artık hepsi eskisi kadar öncelikli değil benim için. Mobilyayı çok seviyorum. Özellikle İtalyan Rönesansına ait eşyaları toplamaktan çok zevk alıyorum.
Her çocuk için öğretmenleri ve yakın çevresi tarafından uygun bulunan meslekler vardır ya, küçük bir çocukken ileride seçeceğiniz meslek için yönlendirenler oldu mu?
Evet, her başarılı çocuk gibi bana da doktorluk mesleği biçilmişti. Sonra lise yıllarında öğretmenlerim beni hep hukukçu olmaya yönlendirdi. Herhalde sınıfta çok konuşuyordum ama ben lise son sınıfta T cetveliyle gezen genç kızların büyüsüne kapıldım. Ayrıca İTÜ'de okumak istiyordum. Netice böyle oldu.
Edebiyatı sever misiniz yoksa tarih ya da biyografi okumayı mı tercih edersiniz?
Çok severim. Sanırım anneme bu konuda bir teşekkür borcum var, çünkü bana okuma zevkini o aşıladı. Kitaplar beni başka dünyaya götürür ve tamamen konsantre olurum. Annem ve ben kendi aramızda kitap kulübü kurmuştuk bugünün deyimiyle. Gece de uykuya geçişte ilaç gibi oluyor o konsantrasyon. Biyografi de özellikle çok severim.
Aldığınız sanat eğitiminin etkilerini ev dekorasyonuna yansıtıyor musunuz, örneğin evinizi dekore ederken hangi tarzları tercih ediyorsunuz?
Yaşanmıslığı olan parçalarla yaşamayı çok seviyorum. Onun için de antikayı özellikle mobilyada çok seviyorum. Ama her parça için gezmeyi, onlara emek vermeyi de ayrıca seviyorum. İtalyan Rönesansı, Edirne veya Fransız parçaları bir arada kullandım evimde.
Günümüzde doğaya dönüş, yaşamın her anında gösterişten uzak yaşamı benimsemek yükselen bir trend. Doğal yaşama ve içinizdeki huzura dönmek için neler yaparsınız?
Bahçeli bir evde yaşadığımız için kendimi şanslı hissediyorum, çünkü şehrin içinde şehirden uzak gibi yaşayabiliyoruz. Evim benim sığınağım. Eşim de ben de çok sosyaliz ama gezmekten hoşlandığımız kadar evimizde vakit geçirmekten de keyif alıyoruz. Ayrıca evimizde dostlarımızla birlikte olmak da bizi mutlu eder.
Bahçeye yerleştirilmiş mermer kadın heykelleri ve büyük saksılar var. Bunların bir hikayesi var mı?
Bahçede mermer kullanmayı çok seviyorum. Bunları eski evlerden alıyorum. Bazen evler satılınca yeni sahipleri bunları istemiyor, ben de satın alıyorum. Bunu özellikle aramıyorum tabii ama önüme çıkınca da severek değerlendiriyorum.
İstanbul çok enerjik ve bir o kadar da yorucu bir şehir. Hem modern, hem de geleneklere bağlı. Bu özellikleriyle sizi nasıl etkiliyor?
İstanbul'u çok seviyorum. Her yönüyle bana dünyanın en güzel şehri gibi geliyor. Tarihi, Boğaziçi'nin doğal yapısı, modern binaları, eski binaları... Büyük bir metropol burası. Keşke tarihi binalar zamanında daha da iyi korunabilseydi. Sanırım başka şehirde yaşayamazdım İstanbul dışında. Her yer tatil için güzel ama bu şehrin tadı bambaşka.
Hayatta en keyif aldığınız şeyler neler, örneğin gezmekten keyif aldığınız bir müze, tatil için en sevdiğiniz yöre, ya da SPA keyfi için seçtiginiz yerler?
Gezmekten en zevk aldığım yer Floransa Uffizzi Galeri. Yeryüzündeki en görkemli Rönesans sanatı abidesi Botticelli, Leonardo, Mikelanj, Raphael, Titian, Caravaggio hepsini görmek mümkün. Ayrıca Madrid'teki Prado Müzesi, Paristeki Louvre ve Muse d'Orsay yine gezmekle bıkılmayacak müzeler. Genel olarak talyan şehirlerini, Güney Fransa'yı ve New York'u çok seviyorum. Hiç bilmediğimiz ülkeler, lezzetler, kültürler keşfetmek bize çok keyif veriyor. Onun için rotamızı değişik ülkelere çeviriyoruz tatil fırsatlarında.
Son olarak şunu sorayım: Hayatta öğrendiğiniz en önemli şey nedir?
O kadar çok şey var ki ama benim için en önemli olan; insanın aynaya nasıl baktığı. Eğer gülerek bakarsanız aynaya o da size güler. Onun için de hep pozitif düşünüp bardağın dolu tarafını görmeye çalışırım.
Gülru İncu