'Güçlerini birleştirdiler'
'Güçlerini birleştirdiler'
Röportaj:Nazan ORTAÇ
Fotoğraflar:Güven POLAT
Post-modern sembolizmini barındıran heykelleri ile tanınan Tuba Önder Demircioğlu'nun 'Dans Edenler' ve 'Savaşçılar' koleksiyonlarıyla duvar uygulamalarının yer aldığı 'Tuba Ağacı' isimli sergisi Galeri/MİZ'de sanatseverlerle buluştu. Buluşmanın mimarlarından sanat direktörü Begüm Gazioğlu ve Tuba Önder Demircioğlu ile konuştuk.
'Güçlerini birleştirdiler'
Tuba Önder Demircioğlu ile bir araya gelmeniz nasıl oldu?
Begüm Gazioğlu: Biliyorsunuz Tuba Hanım, aynı zamanda bir eğitimci. Atölyesinde seramik öğrencilerine eğitim veriyor. Geçen sezon onun atölye öğrencilerine bir sergi açtık galeride. Çünkü galeri misyon olarak, hem usta sanatçılara yer veriyor hem de genç sanatçılara proje sergileri yapıyor. O şekilde tanışmıştık. Zaten işlerini çok beğenerek takip ediyorduk. Kendisi çok uzun zamandır kişisel sergi açmıyordu, bu sezon için yeni serisine galeride yer verdik.
Sizin sanatla buluşmanız nasıl oldu?
Gazioğlu: Ben Saint-Joseph Lisesi'nden sonra Koç Üniversitesi'nde ekonomi okudum. Ama çocukluğumdan beri sanata ilgim vardı. Maalesef yaratamıyorum, bir sanatçı değilim ama her zaman sanatla iç içeydim. O yüzden de hobimi mesleğe dönüştürmek istedim ve Roma'ya gidip kültür sanat yönetimi master'ı yaptım. İstanbul'a döndükten sonra mesleğime sanatçı menajerliği ile başladım. Bunu kurumsal şirketler için yönettiğim sanat projeleri izledi. Daha sonra da galeri ayağına geçtim. Dört senedir galerilere sanat direktörlüğü ve sanat danışmalığı yapıyorum.
Kendi galerinizi açmak gibi hayaliniz var mı?
Gazioğlu: Ben, sanatçı-galeri-koleksiyoner arasındaki dengeyi sağlıyorum. Sanatçı sanatını yaratsın, ticari kaygısı olmasın, biz de aradaki iletişimi sağlayalım istiyorum. Benim yaptığım sanat yönetimi kapsamında bu var. Galericilerin benim verdiğim tarzda profesyonel desteğe ihtiyaç duyduğunu görüyorum. Bu işi tek kişi yapmak maddi manevi oldukça zor çünkü. Bu mesleğe başlarken ilk hedefim piyasayı biraz öğrenip kendi galerimi açmaktı. Uzun vadede hedeflerim arasında bir galeri açmak var elbette. Ama şu an için yaptığım işten memnunum ve inanın ancak zaman yetiştirebiliyorum.
Sanata ilgi son yıllarda çok arttı ve popüler oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gazioğlu: Evet, sanata ilgi çok arttı. Çünkü yurtdışıyla iletişimiz çok arttı. Artık sadece Türk sanatçıları değil, yabancı sanatçıları da tanıyoruz. Mesela büyük müzelere, çok büyük sanatçılar geliyor. Geze göre insanların sanata ilgisinin arttığını düşünüyorum.
Gençlerin de bu kadar ilgi duyması şaşırtıcı değil mi?
Gazioğlu: Gençler arasında çok ilgi var. Ben Genç Modern üyesiyim aynı zamanda; orada da görüyorum, gençler eğitimini alarak ve araştırarak altyapılarını oluşturuyorlar. Genç koleksiyonerler bu şekilde seçiyorlar eserlerini ve çok daha bilinçliler. Eskiden daha çok galericinin ya da müzayede evinin yönlendirmesiyle alışveriş yapılırken, şimdi daha çok gezerek, görerek kendileri seçiyor ve çok daha bilgi sahibiler. Çok fazla da sanatçı var aynı zamanda, insanların zevklerini oluşturmak için çok gezmeleri ve araştırmaları da gerekiyor.
'Güçlerini birleştirdiler'
İstanbul'da bunun için neleri takip etmeli sanatseverler?
Gazioğlu: Contemporary Istanbul ve Art International çok önemli iki fuar. Çok fazla yabancı katılımcı var, ünlü isimleri getiriyorlar. Hem satın alma hem de görme şansınız oluyor. Sabancı Müzesi ve Pera Müzesi, İstanbul Modern, Arter, Salt gibi çok önemli sergi alanları var, bunları takip etmek gerekli diye düşünüyorum. Yine boş zamanlarda galeri gezip, kendi göz zevkinizi artırmalısınız.
Siz kendinizi nasıl güncelliyorsunuz?
Gazioğlu: Son çıkan sanatçıları ve bütün piyasayı takip etmemiz gerekiyor. Çok fazla okuyoruz, geziyoruz, araştırıyoruz, sanatçı atölyelerini ziyaret ediyoruz. Müzayedeleri takip ediyoruz. Özellikle yaz döneminde ertesi sezonun programını oluştururken mutlaka sanatçı atölyelerini gezip, neler yaptıklarını takip ediyoruz. Genç koleksiyonerleri takip ediyoruz, bizim sergilerimizi de izlemeleri için onları davet ediyoruz. Aynı zamanda fırsat buldukça yurtdışı fuarlarına ve bienallerine katılmaya çalışıyoruz. Dünyada neler olup bitiyor, görelim diye.
Aslında aileniz bambaşka bir iş yapıyor. Sanat master'ı yapacağım dediğinizde tavırları ne oldu?
Gazioğlu: Aslında biraz öyle düşünüyorlardı. Çünkü ben aile şirketinde babamla birlikte çalışıyordum, İtalya'ya gitmeden evvel. O düzenin öyle devam edeceğini düşünüyordu ve çok mutluydu. İlk ben sanat yönetimi master'ı yapacağımı söyleyince biraz bozuldu. Ama bir erkek kardeşim var; o, aile işiyle ilgileniyor Allah'tan. Fakat sonradan bu konuda gayet istikrarlı ve kararlı olduğumu görünce, onlar da destekleyemeye başladılar. Çünkü artık yedi yıl oldu, 2008'den beri bu işin içindeyim. Bu işi çok severek yaptığımı biliyorlar. Ben sabah kalkıp mutlulukla işine giden şanslı insanlardanım. Hobinizi işe çevirdiğiniz zaman böyle oluyor.
Sizin koleksiyonunuz var mı?
Gazioğlu: Kendime ait küçük bir koleksiyonum var. Umarım seneler geçtikçe daha da zenginleşecek. Yağlıboya tablolardan bronz heykellere, kara kalem çalışmalardan baskılara kadar bütçem yettiğince eser toplamaya çalışıyorum. Rönesans sanatına olan hayranlığımdan ötürü genelde kişisel beğenim figüratif eserlerden yana. Bu doğrultuda işler seçiyorum. Koleksiyonumda benim için en önemli olan eserler ise birlikte çalıştığım sanatçıların hediye ettiği parçalar. Tabii ki onlarla duygusal bir bağım var.
'Güçlerini birleştirdiler'
Tuba Hanım, 'Tuba Ağacı' sergisinin içeriği sizden dinleyelim...
Tuba Önder Demircioğlu: 'Tuba Ağacı', benim geçmişten gelen iki koleksiyonum olan 'Dans Edenler' ve 'Savaşçılar'ı barındıran bir sergi oldu. Aslında kucakladı hepsinden öte... Çünkü konsept olarak dans edenler, manevi dünyamızı sembolize eden ve Sufi felsefesiyle temellenen heykeller. Savaşçılar ise insana ait materyalist tarafı anlatıyor. 'Tuba Ağacı' aslında cennette bir ağaç; kökleri yukarıda, dalları aşağıda ve etrafını dolaşmaya ömürlerin yetmediği kadar yüce bir ağaç. Farklı bir inanışa göre ise yine kökleri cennette ama dalları dünyaya uzanıyor. Benim heykellerimde olduğu gibi de, bu dallar insana ait duyguları sembolize ediyor. Ve siz bu dallardan hangisine tutunursanız, dünyadaki ömrünüzü böyle geçiriyorsunuz. Heykellere baktığınız zaman her biri farklı bir duyguyu, beden hareketleri, beden duruşlarıyla ifade ediyor. Dolayısıyla 'Tuba Ağacı' bütün hepsini barındıran bir konsept oldu.
'Dans Edenler' ve 'Savaşçılar', hangi dönemlerinizde hayat buldu?
Demircioğlu: 'Dans Edenler', 2002 yılında başlayan bir koleksiyondu. Ancak felsefe ve araştırması, geriye dönük 20 yılı barındırıyor. Okuduğum inceleme ve tarih kitaplarında Mevlana'nın yaşadığı dönemde inanılmaz materyalist bir taraf olduğunu gördüm. O dönemi anlatan Gisele'in bir kitabı var. O beni çok etkiledi ve savaşçıların farklı taraflarını görmeme sebep oldu. Evet, savaşıyorlar, öldürüyorlar, toprak alıyorlar, insanları evlerinden yurtlarından sürüyorlar... Ama aslında onların da maneviyatı bunları ister durumda değildi. Dolayısıyla 'Savaşçılar' da bu şekilde 5-6 yıl önce vücut bulmaya başladı. 'Dans Edenler' mağrurluk, gurur, yükseliş gibi içsel birtakım şeyleri sembolize ederken, 'Savaşçılar' da azap, yorgunluk, yılgınlık gibi değerleri sembolize eden heykeller olarak hayata geçtiler.
'Güçlerini birleştirdiler'
Çok derin anlamları var; bunların sizin hayatınızda karşılığı var mıydı?
Demircioğlu: Bir şekilde ilgi duyduğunuz alan neyse, araştırırken de sizin hep oraya doğru sürüklenmenize sebep oluyor. Ben heykellerimi çizimlerle tasarlayarak oluşturmuyorum. Bir anda o dönem yaşadığım duygularla bunların hepsi bir anda gözümde canlanıveriyor. Hemen yapım aşamasına geçiyorum, isimleri henüz başlamadan kafamda bitmiş oluyor. Dolayısıyla çok önemli bir nokta aslında değinmiş olduğunuz; beni de yansıtıyor tabii. Beni yansıtırken, müthiş haz yaşadığım bir konu var. Heykeller izleyicilerle buluştuğu zaman; heykellere sahip olan birçok kişi bazen ismini okumadan aynı isimle heykelin başına gidiyor. Ben o duyguyu demek ki kilimle, çamurumla karşıdaki insana geçirebilmişim.
'Güçlerini birleştirdiler'
Duvar işlerinizin dönemleri var mı?
Demircioğlu: Hepsi aynı dönem, aynı fikirlerle oluştu. Hem duvar işlerinde hem heykellerde farklı katmanlar var. Mesela 'Galaktik' serisinde, üstündeki dokular yoğunluktan aza doğru gidiyor. Azaldıkça, insanın aşama aşama güçsüzleşme halini sembolize ediyor. Üzerlerindeki kurşun bağların da çoğalması, sanki onu koruyan manevi güçlerin artmasını anlatıyor. Hocalarımın da yorumları olduğu için rahatlıkla söyleyebiliyorum; çok üst teknik kullanılmış işler bunlar. Gövdeler dolu, üstlerinde neredeyse kağıt kadar ince katmanlar var. Ben insanın da tek bir şeyden var olduğuna inanmıyorum. Üzüntülerimiz, mutluluklarımız, hırslarımızda birçok evreler ve katmanlar var. Heykellerde de üstlerindeki bağlar ve yükleri görüyorsunuz, dolayısıyla bunu vurgulamak istiyorum.
Kilin doğal rengini kullanıyorsunuz değil mi?
Demircioğlu: Heykellerim biraz androjen. Kilin kendi rengi, üstünde sadece transparan mat sırlar var. Bir de bu sergide ilk kez yapmış olduğum bronz heykeller var. Hakikaten çok zor bir şey, porselenle bronzu bir araya getirdim. Bronz, metaller arasında sanat malzemesi olarak en sert olan. Ve gözlemlemiş olduğunuz gibi heykellerde inanılmaz bir incelik var. O kadar ince ve kırılgan bir malzemeyi, bu kadar sert ve üzerinde oynaması güç bir malzemeyle harmanlamak gibi bir iddia ile yola çıktım. Çok şükür başardım.
'Güçlerini birleştirdiler'
Heykellerinizin formlarında birbirini tekrar eden de yok...
Demircioğlu: Maneviyatları o kadar güçlü ki, bu heykellerde form bitmiyor. Biraz devinimi zor hareketleri seviyorum, onları malzemeyle konuşturmak hoşuma gidiyor. Seramik inanılmaz geniş bir sanat dalı. Teknik olarak, malzeme olarak, o yüzden zaten eğitim süreci çok uzun sürer. Ve içinde bilimi barındıran tek sanat disiplinidir. Çok iyi kimya ve matematik bilmeniz gerekir. İşin bu tarafını da ortaya koymak istedim.
Üzerlerinde çok büyük emek var, çok sabırlı olmalısınız...
Demircioğlu: Seramik tekke öğretisi gibi sabrı öğreneceğiniz bir sanat. Kil çok kolay gözükmesiyle beraber bir yandan çok zor. Hem çok kolay ifade verebilirsiniz, hem sonuca hiçbir zaman ulaşamayabilirsiniz.