Röportaj: Ruhat Adaözden
Fotoğraflar: Şeref YILMAZ
Dedeman otelleriyle ünlü olan, 1948 yılından beri madencilik yapan Dedeman Holding'in patronu Murat Dedeman tam bir deniz ve tekne tutkunu. Ankara'da büyümesine rağmen denizi çok seven Murat Bey, tekneyle ilk olarak 1976 yazında tanışmış. O günden sonra tekneden bir daha vazgeçememiş. Şimdi 27 metrelik SİU adlı bir guleti olan Murat Bey, neredeyse bütün yazı denizde geçiriyor. Yelkenli yarışlarına da merak saran ve yıllardır yarışan Murat Dedeman, deniz ve tekne tutkusunu anlattı.
Tekne ile aşkınız ne zaman başladı?
Tekneyle ilk olarak 1976 yazında tanıştım. O sene dört çift ve bir de 2 yaşında bir ufaklıkla bütün Gökova'yı dolaştık. O zamanlar Ankara'da yaşıyordum. 1983'te İstanbul Dedeman'ı açtığımızda ben de İstanbul'a taşındım ve Boğaziçi'nde, denizin üzerinde olma duygusu sardı beni. Hemen ilk teknemi aldım. 14.50 metrelik ikinci el bir Azimut 45'ti. Boğaziçi, Adalar, Moda derken İstanbul'da çok gezdim ama o motoryatla hiç Güney'e inmedim. 1989'da Tuzla'da 30 metrelik, beş kamaralı, sac bir gulet yaptırdım, adını da 'Dedeman 2' koydum. O sene Antalya Dedeman otelimiz yeni açılmıştı. Tekneyi hemen otelin önüne indirdik, çok işimize yaradı. Hem kendim keyif için kullandım hem de otel müşterilerine tekne hizmeti verdik. Dedeman 2'yi 2005'te sattım ve Princess V45 model ikinci el bir tekne aldım ve kızım 'Satin'in adını verdim.
Şu an kullandığınız tekneyi biraz anlatır mısınız?
Şu anda tek teknem SİU. 2006'da tamamlandı. İstanbul'da Mengi Yay tersanesinde yaptırdım. Çizimleri İbrahim Karataş'a ait 27 metrelik bir gulet. Bodrum'da duruyor. The Bodrum Cup'a artık onunla katılıyoruz. Hafif, ahşap bir tekne olduğu için rüzgarda çok iyi gidiyor.
Tekne alırken veya yaptırtırken ne gibi özellikler arıyorsunuz?
Teknede sürati sevmediğimi anladığım için tercihim hep geleneksel Türk tekneleri oluyor. Denize elverişlilikleri, geniş alana sahip olmaları, tek kat oldukları için denizle iç içe olma hissini verdikleri ve sadece rüzgarla da gidebilme kabiliyetleri nedeniyle guletler ilk tercihimdir.
Yarışlara katılıyorsunuz, ilk yarışınız ne zamandı?
İlk defa 1991'de The Bodrum Cup'a katıldık. Bu yarışlara katılma fikrini deniz ve doğayı çok seven dostum Can Pulak önermişti. Bu bana çok cazip geldi ve Net Holding'den Besim Tibuk, Barlas Küntay, Can Pulak; kendi dostlarımdan da Behzat Aksaray, Hasan Balkanoğlu, Erhan Kavlakoğlu, Fikret Şatana ve rahmetli Gafur Elgin ilk yarışa ekip olarak katıldık. Yarışmayı çok sevdim ve 25 senedir yarışıyorum.
Nasıl bir tutku, nasıl bir his deniz?
Deniz dinlendirici ama heyecanlı da. Yolda neyle karşılaşacağını bilemiyorsun. Ama özellikle ıssız koylarda kıçtankara yapıp sakinliğin keyfine varmak olağanüstü bir duygu. Gerçekten tadına doyulmaz. Beni çok mutlu ediyor diyebilirim.
Teknede sizi çok korkutan bir olay yaşadınız mı hiç?
İki kere çok korktum. Bir tanesinde Mikonos'a gidiyorduk. Korkunç dalgaya yakalandık ve televizyon falan yerinden fırladı, parçalandı. Çok korktum. İkincisini de Dedeman 2'de yaşadık. O teknem sacdan yapılmıştı ve çok ağırdı. Hep motor çalıştırmak zorunda kalırdık. O teknenin rüzgarla hız alabilmesi mümkün değildi. Bizim yarış grubu Caretta ekibiyle Yedi Adalar'dan İngiliz Burnu'na doğru yol alıyorduk. Motor açık değildi. Yavaş yavaş ilerliyorduk. Öyle bir rüzgar çıktı ki, tekne birden çok süratlendi ve kayalıklara doğru hızla gitmeye başladık. Yelkenler dayanamadı kopup devrildi de canımız kurtuldu.
Tekneyle en büyük hedefiniz ne? Mesela okyanus geçmek istiyor musunuz?
Hiç istemedim, hala da istemiyorum. Kapkaranlık uçsuz bucaksız denizde hiç kara görmeden 14 gün geçirmek bana cazip gelmiyor. Kıbrıs'a bile gitmedim. O da üç gün sürüyor. Bende açık deniz tutkusu yok, ufukta hep bir kara parçası görmek isterim. Ben yavaş yavaş, koylarda durarak, güneşin doğuşunu bir koyda izleyip başka bir koyda güneşi batırmayı seviyorum. Sonra denizin sakinliği ve huzurunda ailem ve dostlarımla yemeğimi yemek, müziğimi dinlemek istiyorum. Tabii ki okyanusta bir sürü yere, adalara falan çok gittim. Ama buradan uçakla gidiyorum. Orada tekne kiralayıp geziyorum. Ben teknenin keyfine tutkunum.
Teknede en fazla ne kadar yaşayabilirsiniz?
Uzun süre yaşayabilirim ama hiç durmadan yol alarak çok uzun kalamam. Ben tekneyle bir yerlere giderken mutlaka gözüme kestirdiğim bir koya yanaşır, tekneden inerim. Ağaçların arasından, patikalardan yürüyerek diğer koya geçerim. Sonra kaptan gelip tekneyle oradan alır. Teknenin içinde hareketsizlik, oturmak beni sıkar.
Dümende çoğunlukla siz mi oluyorsunuz?
Ben dümene hiç geçmem. Kaptanım var. Hem keyif hem de güvende olma duygusu belki de. Mesela benim uçuş brövem de var ama gerekmedikçe uçak da kullanmam.
Özgür ruhlu bir insansınız, işadamı olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz?
Aslında makine mühendisi olmak isterdim. Aletlerle uğraşmayı çok severim. Küçükken kalp romatizması vardı bende ve fazla hareket edip kalbimi yormamı istemiyorlardı. Babam bana bir marangoz takımı almıştı. Onunla ahşaptan tekneler ve bir sürü şey yapardım. Ve müthiş keyif alırdım.