YAZI NAZAN ORTAÇ nazan.ortac@sabah.com.tr
Henüz 19 yaşında ama şimdiden büyük kampanyalar çekerek adını duyurmayı başardı... Hoş, Gray Sorrenti, bu kadar kreatif olmasa bile adını duyurmakta zorlanmazdı. Çünkü annesi Mary Fery de, babası Mario Sorrenti de dünyanın en tanınmış fotoğraf sanatçıları arasında. Ve Gray, küçük yaşlardan itibaren onlara modellik yaparak, belli bir şöhret kazanmıştı. Şimdilerde babasıyla birlikte La Mer için çektikleri kampanyayla gündemde olan Gray Sorrenti, sıra dışı yeteneğiyle takip edilmesi gereken geleceğin 50 yaratıcı insanı arasında yer alıyor.
La Mer için, markanın ikonik kremi Creme la Mer kutusunu sanatsal bir bakış açısıyla yeniden yorumlayan Sorrentiler, bu vesileyle ilk kez birlikte bir işbirliğine imza attı. 'Edge of the Sea' kampanyası için markanın sonsuz esin kaynağı olan deniz sevgisine yeni bir bakış açısı kazandıran Gray ve Mario Sorrenti, ayrı ayrı çok güzel ama bir araya getirildiğinde de muhteşem bir hikaye anlatan bir fotoğraf serisine imza attı. İkili, bu işbirliği kapsamında kendi benzersiz siyah-beyaz fotoğrafçılık yetenekleriyle Creme de la Mer için iki sınırlı sayıda ambalaj da tasarladı.
Mario Sorrenti, imzası haline gelen efsanevi moda fotoğraflarıyla büyülerken, Gray ise moda ve sanatta çığır açan fotoğrafçıların bir adım ötesine ulaşmayı hedefliyor. Yakaladığı görüntüler, hiç bitmeyen bir iç kadın, verdiği röportajlarda yeteneğini gözlem yapmasına borçlu olduğunu söylüyor. Aslında 'belgesel fotoğrafçılığı' yaptığını söyleyen Gray, en çok arkadaşlarının günlük hallerini, metroda seyahat eden ve sokakta yürüyen insanları görüntülemeyi seviyor. "İnanılmaz ama her gün sokakta ilginç ya da çok saçma bir şey olabiliyor" diyen genç sanatçı, ilhamını aslında 'sıradan'lıktan alıyor. Ama gözü, o sıradanlığı yakaladığı anın açısıyla bir sanat eserine dönüştürebiliyor.
New York'ta öğrenimine devam eden Gray, üniversitede sinema okumak istiyor: "Her şeyi aşkla, sevgiyle yaparım. Büyük bir sevgi ortamında büyüdüm ve arkadaşlarıma, aileme aşkla bağlıyım. Bunlar beni besleyen şeyler ve tabii ki dünyanın çılgın bir yer olması da..." Babasının en büyük hayranı olan Gray, dünyanın en güzel modelleri ve büyük modaevlerinin kreatif insanları arasında büyümüş. Moda her zaman onu çok etkilemiş ama çocukluğunda fotoğraftan ziyade sinemayı kendine kariyer olarak seçmeyi düşünmüş; "Kendi kendime senaryolar yazıp, onları canlandırırdım" diyor... Buna rağmen ilk işi yine de fotoğraf olmuş. 15 yaşında çıkardığı ilk kitabı 'Moodboard'da New York'ta yaşayan genç arkadaşlarının yaşantılarından kesitler sunmuş. Hep fotoğraf makinesiyle arkadaşlarının arasında dolaşan ve onların fotoğraflarını çeken Gray, kendisine poz verilmesini istemiyor, "Bir insanın en güzel hali, doğal hali" diyor.
Ebeveynlerinin sanatçı olması, hayatını küçük yaşlardan itibaren çok etkilemiş: "Onların sanat, tarih ve fotoğrafçılık konusundaki derin bilgilerine hep hayran oldum ve bu benim fotoğrafçılık perspektifimi etkiledi. Onlarla sohbet etmek bana hep müthiş fikirler veriyor. Sık sık fotoğrafların etkileri hakkında konuşuyoruz ve evimiz her zaman değişik fikirlerin havada uçtuğu ve herkesin birbirinin fikrine saygı duyduğu bir yer olmuştur." Dünyanın moda ve sanat sahnesinde artık genç bir nesil yükseliyor. Ve Gray Sorrenti, onların arasında önce çıkan bir isim. O da, diğer genç sanatçılar gibi kendi nesline güveniyor: "Başta ağabeyim müzisyen Arsun Sorrenti olmak üzere, fotoğrafçı Zora Sicher, ressam Atticus Wakefield, yönetmen Jack Irving, çağdaş sanatçılar Lua Beaulieu, Brandon Hartley, Blue Lindeberg, Manon Macasaet gibi müthiş kreatif genç insanlarla çevriliyim. Hepimiz kendi yolumuzu bulmaya ve bir fark yaratmaya çabalıyoruz. Bilinçliyiz, olan bitene gözümüz açık ve asla çok çalışmaktan korkmuyoruz..." Gerçekten de yeni nesil çok güçlü bir şekilde geliyor; zaten onlar değil, eskide diretenler korkmalı...