Yıllarca mankenlik yaptıktan sonra televizyonculuğa yönelen, moda programı başta olmak üzere kamera önü ve arkasında birçok işi yapan Gülay Kuriş, şimdi yapımcı sıfatıyla gündemde. 'GK Yapım Sanat Danışmanlık' adlı şirketiyle de film yapımcılığına el atan Kuriş, ilk filmini bitirdi ve şimdi izleyiciyle buluşması için gün sayıyor. Kuriş'in yapımcı olarak imza attığı 'Yağmur-Kıyamet Çiçeği' adlı ilk filmi, 33 yaşında yitirdiğimiz Karadenizli şarkıcı Kazım Koyuncu'nun hayatını anlatıyor. Birçok ünlü oyuncunun rol aldığı film, Altın Koza Film Festivali'nde yarışacak. 15-21 Eylül arasında yapılacak festivalde, yarışacak 12 film arasında yer alan 'Yağmur- Kıyamet Çiçeği' ekim ayında da vizyona girecek. Yapımcı Gülay Kuriş ile tatil yaptığı Bodrum'da görüştük. Yeni mesleğini, ilk filmini ve sıradaki projelerini anlatan Kuriş ile biraz da tatil ve modadan söz ettik.
Röportaj ve Fotoğraflar:Mehmet ÜSTÜNDAĞ
Öncelikle yapımcılığa başlama hikayenizi dinleyebilir miyiz?
Zaten uzun yıllar dizilerde sanat yönetmenliği styling ve sponsor sorumluluğu yaptığım için TV dizi ve sinema sektörünün çok içindeydim. Bir de üstüne plato eklenince neredeyse işin mutfağını tamamen ele geçirmiş oldum, yani dizi yada film için ön hazırlığını yapmak, mekan düzenlemesi ve kostümler yaklaşık 10 yıldır çok iyi ögrendiğim işlerdi. Yapımcılığı düşünmüyor değildim ancak özellikle kanallarla çok iyi iletişim gerektiğinden ve kanallar da ünlü yapım şirketleriyle çalıştığından açıkçası zorlanacağım diye düşünüp hiçbir girişimde bulunmamıştım. Sevgili Onur Aydın 'Yağmur- Kıyamet Çiçeği' projesiyle ve tamamen tesadüfen platoya gelince işler değişti.
Yapımcı kimliğiyle ilk imza attığnız iş ise 'Yağmur-Kıyamet Çiçeği' filmi oldu. İlk filminiz olarak, 33 yaşında yitirdiğimiz şarkıcı Kazım Koyuncu'nun hayatını anlatan bu filmi seçmenizin sebebi nedir?
Onur Aydın birkaç yıl önce senaryoyu ve kitabı yazmış, film için de yapımcı gerekiyordu. Kendisi küçük bir tanıtım hazırlamıştı. Senaryoyu okudum ve bayıldım. Kazım Koyuncu'nun hikayesinin yanı sıra üç ayrı hikaye barındıran bir senaryoydu. Kazım'ın yüzde 30 hikayesi varsa içinde bir de bir kadın izleyici olarak beni çok etkileyen bir aşk hikayesi de var. Ayrıca 19996 yılında Trabzon'un Fenerbahçe'ye kaybettiği şampiyonluk maçı sonrası intihar eden bir amigonun da hikayesi var. Üç hikayede yollar birbiriyle kesişiyor tabii ki... Esas olarak filmin konusu; Çernobil faciası sonrası Karadeniz'i etkisi altına alan dram... Geçtiğimiz ocak ayının 25'inde çekimler Trabzon'da başladı. 5.5 hafta süren Trabzon'daki çekimlerden sonra 2.5 hafta Hopa ve İstanbul'da çalıştık. Şimdi de efektler ve müzikler yapılıyor. Filmimiz, Adana Altın Koza Film Festivali'nde yarışmaya hak kazandı. Yetiştirmeye çalışıyoruz.
Filmin oyuncularının seçimine karıştınız mı yoksa tamamen yönetmenin kararı mı?
Yönetmen ve senarist Onur Aydın, bu filme yıllarını vermiş. Çok genç bir arkadaşımız ve bu ilk yönetmenliği. Yani herkesin ilkleri diyebiliriz. Onun aklında bazı oyuncular vardı. Ancak Kazım Koyuncu'yu oynayacak oyuncu yoktu. O role Engin Hepileri'yi ben buldum. Başka oyuncuların belirlenmesinde de katkım oldu.
Filmin çekim aşamasından söz eder misiniz, nerelerde çekildi, çok zorlandınız mı?
Herkes bize "Siz delirdiniz mi, bu mevsimde Karadeniz'de çekim olur mu, yağmurdan otelden kafanızı çıkaramazsınız" dedi. 5.5 haftada sanırım bir gün yağmur yağdı. Yani Allah yolumuzu hep açık etti. Sadece, bize destek sözü veren Karadenizli işadamları sözünü yerine getirmedi. Sadece Mehmet Ali Yılmaz çok destek oldu. Maç sahneleri tabii çok kalabalık prodüksiyon gerektiren işlerdi ama her şeyin altından kalkabildik Allah'ın izniyle.
İlk filminizle büyük başarı elde ettiniz ve filminiz, Adana Altın Koza Film Festivali'nde yarışacak 12 film arasına girdi. Bu başarıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Altın Koza Film Festivali, çok önemli bir festival. İlk kez bir festivale başvurduk ve yarışmaya hak kazandık. 50'ye yakın film başvurdu ve 12 film finale kaldı. Şaşkınım, mutluyum, gururluyum. Bu arada Altın Portakal Film Fetivali'nden de davet geldi. Yurtdışı festivallerine de başvuracağız. Çünkü çekimler çok güzel oldu. Karadeniz'in tüm görsel güzellikleri yansıdı filme, her kare bir fotoğraf.
Söz festivalden açılmışken, sizin filminiz festival filmi mi yoksa gişe filmi mi?
Festivale gitmesi film adına sanatsal film olgusu yaratıyor olabilir ancak bizim filmimiz aynı zamanda bir gişe filmi. Kazım'ın sevenleri, Karadeniz ve Trabzonsporlular, aynı zamanda Fenerbahçeliler, yani herkes ilgi gösterecektir. Kadın izleyiciler de müthiş dramatik aşk için izleyecektir. Film 3 milyona maloldu, yani tabii ki aynı zamanda bir gişe filmi. Çok büyük bir prodüksiyon var. Maçlar, yürüyüş, teknik ekibin ücretleri, sekiz haftalık otel ve yeme içme, ulaşımları... Deli işi yani...
Yapımcılığa devam edeceksiniz herhalde, sırada ne tarz bir film var?
Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürü, "Bu filmle adınız önemli yapımcılar arasında anılmaya başladı, bu piyasa daha sizi bırakmayacak" diyor ama bakalım. Güzel bir proje olursa olabilir ama herhalde bundan sonra dizi yapımcılığı olur diye düşünüyorum. Bir kanala daha önce dizi projesi götürmüştüm. İsmi lazım değil, biri bana "Herkes en iyi bildiği işi yapsın, moda programı yaparsanız daha iyi" dedi. Ama verdiğim dosya Kültür Bakanlığı'nda örnek dosya gösterildi. Dolayısıyla işe önem vermek, ciddiye almak hakkını vermek gerek.
Türk Kızılayı Merkez Kadın Kolları Başkanlığı'nız nasıl gidiyor?
Türk Kızılayı Kadın Kolları olarak çalışmalarımız da çok iyi gidiyor. Yardımlarımız devam ediyor. Karadeniz'de en son okullara ve devlet hastanelerine yardım dağıttık. Şanlıurfa'da kız öğrenci yurdunun baştan aşağı tüm ihtiyaçlarını topladık, yakında götüreceğiz. Bir hazırlığımız daha var ama şimdilik bahsetmeyeyim.
Eşiniz bu yoğunluğunuzdan şikayetçi oluyor mu, yoksa sizi destekliyor mu?
Kızıyor eşim; "Sana mı kaldı bu kadar sorumluluğun altına girmek" diye... Ama arkadan da benimle gurur duyduğunu da biliyorum. Bana "İlk ve son filmdi bu" diyor ama geçen gün Büyük Kulüp'te bir kadın bir senaryo vermiş onu getirdi bana bir bak diye.
Bodrum'da tatildesiniz, tatiliniz nasıl geçiyor, burada bir gününüz nasıl geçiyor?
Bodrum'da uzun zamandır tatildeyim ama İstanbul'a gidip geliyorum. Burada bol bol yürüyüş yapıp çok uzun yüzüyorum. Daha hiç gece çıkmadık. Dinleniyorum daha çok. Ama bu hafta kısmetse Cenk Eren'i dinlemeye gideceğim. Sadece akşam yemeklerine gidiyoruz.
10 yılı aşkın mankenlik yapmış ve moda programları hazırlamış biri olarak, Bodrum'daki tatilcilerin kıyafetlerini nasıl değerlendirirsiniz?
Yalıkavak'ta, Palmarina'da özellikle Ruslar; mini etekler, elbiseler şortlar ama altına mutlaka çok yüksek dekolte ayakkabılar giyiyor. Üstler de çok dekolte... Ama gençlere yakışıyor. Gündüz kıyafetlerinde ise rahatlık ön planda; bir şort, bir atlet yada tişört, altına bir parmak arası terlik, o kadar... Bence artık çok deli gibi iddialı giyinenler yok, birkaç isim dışında.