Fikret Şeneş’e veda

Sözlerini yazdığı 300’e yakın hit şarkısıyla Türk pop müziğine damgasını vuran Fikret Şeneş, 94 yaşında aramızdan ayrıldı. İlk Türk kadın şarkı sözü yazarı olan Şeneş son röportajını, 90. doğum gününde Şamdan Plus’a vermişti. Ailesi ile birlikte özel pozl

Fikret Şeneş’e veda

Röportaj:Öykü YAZICIOĞLU

Öyle bir kadın düşünün ki, yazdığı şarkı sözleri üç nesildir dillerden düşmesin, bugün süperstar veya star olan şarkıcıların kariyerinde önemli bir yeri olsun, birçok kadın ve erkek, aşkını onun sözleriyle dile getirsin... Ve üstelik Türk pop müzik tarihine damga vuran bu şarkıları o kadın sadece bir erkek için yazsın... Fikret Şeneş'ten söz ediyoruz. O erkek, Fikret Hanım'ın hayatına 40 yaşında girmiş ve 80 yaşında da çıkmış. Nesillerdir dillerden düşmeyen, bazen hüznü, bazen sevinci ama her zaman aşkı anlatan şarkı sözleri, 40 yıllık bu aşk için yazılmış. Fikret Hanım, o 40 yıla, hepsi birbirinden anlamlı 290 şarkı sığdırmış. Mart ayında 90. yaşını kutlayan Fikret Şeneş ile çok özel bir röportaj yaptık. 'Çok özel' diyorum çünkü Fikret Hanım, oğullarını, gelinlerini ve torunlarını, yani tüm ailesini toplayıp evini ve kalbini Şamdan Plus'a açtı. Fikret Hanım, Türk filmi senaryolarını aratmayan hayat hikayesini detaylarıyla bizimle paylaşırken oğlu Celal Çapa annesini, Şebnem ve Nükhet Çapa kayınvalidelerini, Emre ve Ceylan Çapa da babaannelerini anlattı. İşte çok özel fotoğraflarla Fikret Şeneş ve ailesi...

Çocuklar, torunlar, gelinlerin bir arada olduğu kalabalık bir ailesiniz. Siz de böyle kalabalık bir aileden mi geliyorsunuz?

Fikret Şeneş: Hayır, aksine ben tek çocuğum. Babamın işi dolayısıyla Zonguldak'taydık, babam demiryolu yapımında görevliydi. Sonra İstanbul'a dönünce beni zaten koleje yatılı olarak verdiler. Üsküdar Amerikan Koleji'nde yatılı okudum. Dolayısıyla hiç kalabalık bir aile değildik, etrafımda çocuk bile görmezdim ben.

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Yaramaz bir çocuk muydunuz?

Şeneş: Yaramaz ne kelime, hem de nasıl... Duvarların tepesine çıkar, salıncaklara tırmanırdım. Bu esnada müzikle de ilgilenirdim ama. Piyano çalardım, yeni müzikaller gelmişti, onlara ilgim vardı. Dördüncü sınıftan itibaren çok meraklıydım müziğe. Hatta akşam olurdu "Hadi bakalım artık yat" derlerdi, ben de "Peki" derdim ama her tarafı kapatır, kafamı neredeyse radyonun içerisine sokardım ki dinleyebileyim. Bir misafirliğe gittiğimizde de derlerdi "Fikret Hanım'a müsaade eder misiniz, bir şarkı söylesin" diye... Babam da, "Tabii hadi kalk söyle" derdi. Çok aydın bir adamdı.

Ailenizle nasıl bir ilişkiniz vardı?

Şeneş: Dünyanın en mutlu ailesiydik herhalde. İlişkilerimiz hep çok iyiydi, 'Şeneş' soyadımız da oradan geliyor. Babam mühendisti, müziğe çok meraklıydı. Annem babama piyano, ardından tambur çalardı. Ders almadan çalıyordu. Nasıl başarıyordu aklım almazdı.

Onlardan çekinir miydiniz?

Şeneş: Babam gözünü biraz kıstı mı anlardım zaten. Saat 8'e 5 kala, göz işaretinden "Hadi yatağa" demek istediğini anlardım. Annem ise hislerinde konservatif biriydi. Onu çok sonradan anladım ki, o da beni şımartmamak içinmiş. Severdi ama yine de bir diktatör tarafı vardı onun. Her istediğim yapılırdı ama şımartmadan. Örneğin masanın altına ekmek kırıntılarını atarmışım ben. Babam da "Bir daha buraya ekmek ufalanırsa bunları sen süpüreceksin" demişti. Ben de müthiş kişilik sahibiydim ve hemen ona cevap olarak "Zor" demişim. Muzır bir çocukmuşum yani. O lafın üzerine bir güzel dayak yedim ki, sormayın. Çok iyi hatırlıyorum.

İlk aşkınızı hatırlıyor musunuz?

Şeneş: Evet, hatırlıyorum. Üsküdar Amerikan Koleji'nde üçüncü sınıftaydım. Paşakapısı Cezaevi'nin yanındaydı okul. Herhalde mahkumların ruhları bana geçti ki, isyankarlığım da oradan geliyor olsa gerek. Sınıfta sarışın, yeşil gözlü bir küçük oğlan vardı. Adı Hikmet, beni çok beğeniyordu. Ben de çamfıstığını çok severdim. Hikmet ben gelmeden önce çamfıstıklarını ayıklar, elinde biriktirirdi. Ben köşeden çıkınca caddeye, benim önüme çıkar ve onları ikram ederdi, yiye yiye okula giderdik.

Okuldan sonra Hikmet'i gördünüz mü bir daha?

Şeneş: Bir gün taksiye bindim ve gitmek istediğim yere geldim, tam parayı vereceğim şoför almak istemiyor. Ben de anlamıyorum nedenini. Bir çevirdi kafasını hemen tanıdım gözlerinden Hikmet'i. Meğer ben araca biner binmez beni tanımış. Neler yaşadıysa hayatında kim bilir. Ondan sonra hiç yeşil gözlü erkek beğenmedim, öyle bir sevgilim de olmadı.

Şimdi de Ahmet ve Celal Bey'in babaları ile tanışma hikayenize, yani evliliğinize gelelim isterseniz; nasıl tanıştınız Bedii Bey ile?

Şeneş: Kendileri kolejden mezun olacağım senenin mahsulü... Ben tanımıyordum hiç. Bedii askerden yeni dönmüş, beni görüyor ve beğeniyor. Kardeşlerine "Ne olur bu kızla beni tanıştırsanıza" diyor. Bir kız arkadaşım bizi tanıştıracağını söyledi bana, ben de "Katiyen olmaz, önce bir göreyim" dedim. Sonra da "Taksim'de saatin altında olsun beğenirsem tanışırız, beğenmezsem tanışmam" diye ekledim. O gün bir baktım ki hakikaten çok yakışıklı bir çocuk, İzmir'in en zengin çocuklarından biriymiş meğer. Ben tabii o taraflarını hiç sormamıştım bile. Neyse o saatin altında duruyordu, ben de döndüm arkamı ve dedim ki "Çocuklar ağzı ve dişleri çok güzelmiş". Ben de az değilim, sanki at alıyorum. Allah rahmet eylesin ama hakikaten ağzı ve dişleri çok güzeldi. Çocukların hiç biri benzememiş ona. Ondan sonra tanıştık. Babam konservatuara gitmemi bekliyordu. Hayalleri vardı, Amerika'ya yollayacak, bana araba alacaktı. Tam mezuniyetimde sahneye kocaman bir çiçek geldi. Babam bu kime diye sordu "Fikret Hanım'a" dediler. O zaman beti benzi attı. Dediği dedik biriydi çünkü. O günden bugüne beni inletti, hiç düzelmedi. Evlendim, her şeyi yaptı ama onun istemediği bir evlilik olduğu için çok çektirdi bana. Babam her şeyimi kesti. Bedii, Çapamarka'ya amcasının yanına gitti. 150 lira aylıkla kaldık biz. İçinde ev kirası da vardı. Bakkala bile yetişmiyordu paramız. 18 yılın 15 yılı yoklukla geçti. Terzilik yaptım, küçük çocuklara elbiseler yaptım.

Eşinizle sonrasında neler yaşadınız, aşkınız niye bitti?

Şeneş: İşlerimiz 18 sene sonra düzelmeye başladı, kuruş görmeye başladık. Erkek parayı gördükten sonra ne yapar? Tabii evvela çapkınlık yapar değil mi? Bu da başlamış çapkınlığa ama ben hiç farkında değildim. Hiç de kıskanmam, o da yanlış bir şey işte. Bu kadar mükemmel bir evlilikten ve aşktan sonra ihtimal vermiyordum. Bayağı bir bunalımın eşiğine girdim. Geldi bir gün, "Ben Gönül Yazar ile sevişiyorum, senden ayrılmak istiyorum" dedi. Ben de o Gönül Yazar'ı aldım Batı müziği sanatçısı yaptım. Halen de çok güzel parçalarım vardır söylediği. Çünkü onun kabahati yoktu.

Çocuklarınız boşanmadan etkilenmişler miydi?

Şeneş: Şu an oturduğumuz eve yeni gelmiş, kira evlerinden kurtulmuştuk. Celal babasına çok düşkündü. O dönemde de artık kamçıyı elime almıştım. Çünkü ayakta durmam gerekiyordu. Neyse Ahmet benle kalmak istedi Celal "Ben babama gideceğim" dedi. Gitti ama sadece bir gece kalabildi. Çünkü babası ona söz vermiş ama sözünü tutmamış Celal'i unutmuş.

Size düşkün müdür çocuklarınız, nasıl bir ilişkiniz var?

Şeneş: O zamanlarda değil ama sonradan düşkün oldular. Şu an şeker-kaymak gibi bir ilişkimiz var. O dönem elimde cennetten çıkma sopayla karşılarındaydım. Celal çok yaramazdı ama o rahat okudu. Ahmet zor okudu.

Erkekler anneye çok düşkündür derler, sizde de böyle miydi?

Şeneş: Hayır, ben onları çok korkuttum. Ya bu evin kanununa uyarsınız ya da kapı orada diyerek büyüttüm onları.

Sevgililerini size anlatırlar mıydı?

Şeneş: Yok, benden ödleri kopardı. Gelinleriniz ile nasıl tanıştınız, hemen kaynaştınız mı? Şeneş: Hayır, bende hemen kaynaşacak göz var mı? Şebnem o kadar akıllı ve şirindir ki. Buna rağmen onu, yeri geldi tenkit ettim, öğrettim. Çünkü o zaman 19 yaşındaydı, hiçbir şey bilmiyordu.

Kızınız gibi miydi Şebnem Hanım?

Şeneş: İlk başta değildi ama o kadar akıllı ki zamanla benim ona anlattıklarımı anladı, dinledi ve doğru olduğuna inandı. Öbür gelinim de çok akıllıdır. Oğluma çok iyi bakar.

İlk torununuz dünyaya geldiğinde ne hissettiniz, nasıl bir duyguydu?

Şeneş: Çok güzel bir duygu. Bazı hanımlar diyorlar ki, "Ben evladımdan çok torunumu seviyorum". Saçma bir laf. Böyle bir şey olamaz. Benim için önce çocuklarım. Ne demişler çocuk için; "Karnındayken kanını, çıkınca canını, ölünce malını yer"...

Torunlarınızla ilişkiniz nasıl?

Şeneş: Hepsiyle çok güzel bir ilişkim vardır. Ceylan tek kız torunum. Onun kız olması için adaklar bile adamıştım. Sesi çok güzeldir mesela Ceylan'ın. Emre de çok duygusal bir insandır, biraz bana benzer. Onlara hep söylerim; beni sevmekle mükellef değilsiniz ama saymakla mükellefsiniz diye. Çünkü bu apartmanda birlikte yaşıyoruz.

Onların da evlenmesini, kısa zamanda mürüvvetlerini görmeyi istiyor musunuz?

Şeneş: Tabii her dakika söylüyorum üçüne de ama daha evliliğin ağırlığı, mesuliyetini almaları için erken.

Biraz da, geç bulduğunuz ve tüm şarkıları aslında onun için yazdığınız büyük aşkınızdan bahsedelim... Nasıl bir aşktı bu, çocuklarınız etkilendi mi bu ilişkinizden?

Şeneş: Evet, 40 yaşımdan 80 yaşıma kadar sürdü bu aşk. Çocuklar etkilenmedi çünkü onlara hiçbir şekilde yansımadı bu durum.

Neden evlenmediniz?

Şeneş: Başta daha üç ay olmuşken "Evleneceğiz" diyorduk ama onun boşanma davası vardı, çocukları vardı. Sonra da ne ayrılığı ne de evliliği hiç düşünmedik.

Yazdığınız neredeyse tüm şarkı sözleri bir tek adam içindi öyle mi? Bu nasıl bir sevgidir?

Şeneş: O çok karışık bir şey. Öyle bir aşktı ki, her an ilham geliyordu bana. Kızdığımda, sevindiğimde, her an...

Neden bitti peki?

Şeneş: Evvela ben ona kızdım evlendim tekrar kendi kocamla, sonra o bana kızdı evlendi. O çocuk istiyordu benimkilerin biri 5 diğeri 15 yaşındaydı. Ben bu işi yapamayacağımı söyledim. O da gitti çocuk yaptı. Sonra tekrar bir araya geldik ama çocuklar büyümeye başlayınca da durum bana ters gelmeye başladı. Tatsız sahneler yaşamak istemedim. Bugüne kadar çok güzel idare ettik ama bitirmenin vakti de gelmişti. Yoksa kimse kimseye kızmış ya da küsmüş değil. O her zaman kalbimde olacak, nasıl söküp atarım. Bu kadar eser bırakmışım onun için ben.

İçinizde ukde kalmadı mı hiç? Severken ayrılmak zor olsa gerek?

Şeneş: Kalmadı çünkü geçmişle avunmanın, geçmişle barışmanın insana verdiği güç var.

Ya bir gün çıkıp gelse...

Şeneş: Ne yaparım bilemiyorum. Gerçi her zaman kapım ona açık, hiç kötü olmadık, sevgimiz hep var.

Hala şarkı yazabiliyor musunuz yoksa mutlaka bir aşk mı yaşamanız gerek yazmak için?

Şeneş: Şimdi de ilhamın gelmesi için aynı aşkın canlanıp bana yeniden aynı heyecanı vermesi gerek. Ben aşksız yapamıyordum da artık yapar oldum. Eğer o kalemi ele alırsam, yazmaya başlamam lazım ama o vakit de başka birinin olması lazım hayatımda...

Şimdiki şarkı sözlerini nasıl buluyorsunuz?

Şeneş: Valla şimdiki şarkıları ben şarkı diye dinlemiyorum zaten. Sadece "Bakayım yine ne saçmalamışlar" diyorum. Bir tek Funda Arar'ın "Senden Öğrendim" şarkısını çok beğeniyorum.

Ajda Pekkan sizin için "Annem" diyor, nasıl bir ilişkiniz var?

Şeneş: O da benim çocuğum. Eskiden bazen ona kızardım, yasak koyar, görüşmezdim. Şimdi tabii hiçbir şeyimiz yok. Yalnız merak ediyorum çünkü bir süredir görüşemedik.

Yeni sanatçıları izliyor musunuz?

Şeneş:Hayır, televizyonda sadece İngilizce olan dedektif dizilerini seyrediyorum. Kalbini rahat tutmak istiyorsan zaten o tip şeyler okuyup seyredeceksin ki ızdırap çekme. Polisiyeye meraklıyımdır ben. Bir de biz ailecek gerilim severiz, korku değil ama...

CELAL ÇAPA

"BANA HEM ANALIK HEM BABALIK YAPTI"

"İdrak edecek yaşa gelene kadar ilişkimin nasıl olduğunu pek anlayamamıştım çünkü babamla ben çok genç yaştayken ayrılmışlardı. Dolayısıyla bana hem analık hem babalık yapıyordu. Yani hem otorite vardı hem de ilgi vardı. Bu ikisini aynı insandan, aynı anda almak çok karışık bir sentez ortaya çıkarıyordu. Küçüklüğümde hem onun çok otoriter hem de anaç olduğunu hissetmiştim. Bu da beni çocuk yaşta çok yordu. Ağabeyimle aramızda 10 yaş fark olduğu için bunu hissetmedim. Çünkü ağabeyim bana küçük yaştan beri babalık da yaptı. Böyle bir kıskançlık hiç doğmadı. Küçük çocuk olarak her zaman ilgi gördüm. Annemi hep genç yaştan itibaren şen dul olarak gördüğüm için onun böyle bir ilişki yaşaması memnun etti. Kendisiyle de tanışmıştım ve gayet de severdim. Annem gibi deli fişek birini dizginleyebilecek herkesi bugün de severim. Yeter ki onu dizginleyebilsin. O şarkılar yaratılırken de evin içinde olduğumdan bunların bana dönüşleri hep çok pozitif oldu. Aslında annemin yazdığı şarkılar yıllandıkça, zaman geçtikçe daha da kıymetlendi. Eskiden gümüşse bugün altın oldu. Dolayısıyla asıl değerlerini bugün anlayabiliyorum. O gün modaydı şimdi ise klasik oldu. Kıyafet gibi düşündüğünüz zaman eskiden annemin şarkılarını herkes giyerdi şimdi klasik olduğu için sadece anlayabilen giyiyor. Bu bende de aynı etkiyi uyandırdı. Gençlikte bana verdiği haz ile bugün verdiği haz arasında dünyalar kadar fark var. Annemden aldığınız en büyük öğüt, aile birliğidir. Onun için de zaten ağabeyimle beni aile apartmanımıza yerleştirerek bir bütün kılmaya çalıştı hep. Bütünleştirmeye çalıştı bizi hep. Çok başarılı olduğunu tahmin etmiyorum ama o da yaşantımız itibariyle... Bu kadar karışık ve saatleri belli olmayan bir aile düzeninde bunu tam olarak yerine getirmiş sayılmayız. Hiç olmazsa aile apartmanında oturarak birbirimiz görme fırsatını yaşıyoruz. Favori şarkım 'Sensiz Yıllarda'..."

ŞEBNEM ÇAPA

"KIZ HASRETİYLE YANDIĞI İÇİN BENİ KIZI GİBİ GÖRDÜ"

"Celal ile evlendiğimde 21 yaşındaydım ve 19 yaşındayken Fikret Hanım'ı tanıdım. İki erkek çocuktan sonra bir kız çocuk hasretiyle yandığı için beni de her zaman kızı olarak gördüğüne inanıyorum. Aramızda hep çok güzel bir ilişki oldu. Hiçbir zaman klasik gelinkaynana olmadık biz onunla. 30 senedir evliyim ve 30 senedir de aynı apartmanda oturuyoruz zaten, hep birlikteyiz. Fikret Hanım çok açık ve modern görüşlü biridir. Onunla her zaman derdimi paylaşabildim. Çok farklı bir ilişkimiz olmuştur bizim. Ondan hayatı öğrendim... Fikret Hanım ile arkadaş ilişkisi içinde olma şansınız var çünkü dediğim gibi modern bir insan. Ama annemle hep ilişkim anne-kız formatında olmuştur. Kayınvalidem ile gece gezmek de başka keyiftir, gündüz oturup sohbet etmek de... Ağzından çıkan her cümle çok doludur onun. Benim için aile çok önemli bir kavram. Aileyi bir şekilde toplamam gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle de her sene yılbaşından iki gün önce tüm aileyi bizim evde toplayıp bir yemek yapıyorum. Çok da keyifli oluyor. Zaten biz çok eğlenceli bir aileyiz. Tüm bireyler çocuk ruhlu. Celal annesinden çok çekinir ve onu müthiş sayar. Güzel de bir ilişkileri vardır. Fikret Hanım, çocuklarıyla ilişkisinde o kadar güzel bir çizgi yaratmıştır ki onlara hem arkadaş hem annedir. En sevdiğim şarkısı 'Bir Günah Gibi'..."

EMRE ÇAPA

"DUYGUSALLIĞI VE YAZI YETENEĞİ BANA DA GEÇMİŞ"

"Hep çok iyi bir ilişkimiz olmuştur. Zaten doğduğumdan beri aynı apartmanda oturuyoruz. Babaannem bizim aşağı katımızda oturur. Sıklıkla onun ziyaretine iner, elini öperim. Beraber televizyonda film izleriz. Babaannemin en çok sevdiğim yanı, belki de genetik sebeplerle bana da aktarmış olduğu kalemi. Olaylara duygusal bakış açısı. Bunlar biraz bana da geçmiş. Son dönemlerde Semiramis Pekkan'ın 'Bana Yalan Söylediler' şarkısı kulağımda çınlıyor. Hatta 'Issız Adam' filmine gittik ve film sırasında ben hem 'Anlamazdın' hem de 'Bana Yalan Söylediler' şarkılarını beğenip not ettim. İki gün sonra babaannemi ziyarete geldim ve dedim ki "Babaanne sen bu Türkçe şarkılar konusunda duayensin. Geçenlerde filmde iki tane çok güzel şarkı çaldı. Bunları bir dinle". Bir nevi hava attım sanki ben duymuşum da ona öğretiyormuşum gibi. Bana ne dese beğenirsin; "Onları ben yazdım oğlum". Orada şok olmuştum işte. Herkes olması gerektiğinden daha az romantik olduğu için bence babaannem romantik görünüyor gibi geliyor bana. O olması gerektiği gibi yani."

CEYLAN ÇAPA

"BABAANNEM VE BEN AİLENİN AŞK KADINLARIYIZ"

"Onu biraz kendime benzetiyorum. Özellikle de aşk konusunda. Ailenin aşk kadınlarıyız biz biraz. Özellikle de uzun aşklar konusunda. Aramız her zaman çok iyi olmuştur onunla. Her şeyimi paylaşırım. Akıl aldığım da oluyor ondan çünkü o kadar sözü boşuna yazmadığını biliyorum. Onun duygularına her konuda çok güveniyorum. Zaman zaman yaşından dolayı biraz çekiniyorum tabii ama her şeyimi onunla paylaşıyorum diyebilirim. Beni en çok etkileyen özelliği ailede hem kadın hem erkek olması, yani güçlü olması... Tabii bir diğer etkileyen özellik de bu yaşına rağmen yazdığı bütün sözleri hala ezbere söyleyebiliyor olması. O anı yaşayarak bütün şarkıları söylüyor. O parçaları dinlediğimde babaannemi yaşayabiliyorum. 'Haykıracak Nefesim' en sevdiğim şarkısı..."

FİKRET ŞENEŞ SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.