Röportaj: Gülçin İşler FIRAT
Fotoğraflar: Deniz TOPRAK
Contemporary Istanbul, bu yıl 12. kez sanata gönül verenlerle, koleksiyonerlerle buluştu. 14-17 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen yılın en büyük sanat etkinliğini, Contemporary İstanbul Danışma Kurulu Üyesi, Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi, koleksiyoner ve sanat danışmanı Leyla Alaton ile birlikte gezdik, eserleri inceledik. Alaton ile fuarı gezmek müthiş bir deneyimdi ve bir o kadar da zorluydu; çünkü hemen her sanatçı ve galerici, Leyla Hanım'ı standında ağırlamak, onunla sohbet etmek için adeta peşimizden koştu. Enerjisiyle herkes ile iletişime geçebilen Alaton'a Contemporary Istanbul ve sanat tutkusu hakkında merak ettiklerimizi de sorduk.
Contemporary Istanbul 12. kez sanat tutkunlarıyla buluştu. Nasıl geçti, izlenimleriniz neler?
Contemporary Istanbul'un her yıl bir önceki yıldan daha iyi, daha heyecan verici, daha aydınlatıcı, daha halka yakın olduğunu düşünüyorum. Çünkü dijital medyada, Instagram'da ciddi bir artış oldu. Bununla birlikte Instagram'da, dijital medyada o kadar çok sanat paylaşılır oldu ki "Şimdi oraya nasıl giderim ki, uzak" diyenler bile gıdıklanarak, meraktan ajandasına aldı. Hiç düşünmeyenler bile merakını gidermek ve sosyal medyada paylaşım yapmak için sergiyi geziyor.
Peki bu sadece sosyal medyada yer almak, popülerliğini artırmak için mi yoksa sanata duyulan ilgiden dolayı mı?
Sosyal medya sayesinde yeni pencerelerin açılması diyebiliriz. Birbirini beslediklerini düşünüyorum ve sanatın sokaktaki her insana bu kadar yakın olmasında sosyal medyanın çok büyük etkisi var. Bu sayede hem insanlar birbirine yakın, hem gezmeye daha motive oluyor. Bir sanat fuarı, eserleri sadece satın almak için gezilmez, uyanmak için, farkındalık için, yeni fikirler kapmak için gezilir. Sanat insanın manevi hayatını zenginleştiren, kişiyi fazlasıyla besleyen bir şey...
Bu yıl nasıl bir katılım oldu?
Elimde net bir istatistik yok ama her yıl hem yabancı galerilerin, sanatçıların katılışında artış oluyor hem de izlemeye gelenlerin... Yabancı sanatçılar Türklerin iyi bir sanat gezer olduğunu anladılar. Onun için Türk insanı ve İstanbul onların ajandasına girdi. İstanbul zaten çok seksi bir şehir, sebep arıyorlar yabancı misafirler gelmek için. Son derece misafirperveriz. Buradaki ilgi, alaka ve popülariteyi dünyanın hiçbir yerinde yaşadıklarını düşünmüyorum. Bienalin açılışına gittiğimde oradaki kuratörler de dedi; "Her yerde bienal yapıyoruz ama İstanbul gibisi yok..."
Ne kadar güzel, bunlar ülkemiz adına çok sevindirici gelişmeler...
Kesinlikle hem de çok sevindirici. Artık terör bahanesi olamaz, dünyanın her yeri aynı derecede teröre müsait.
Bu sene Contemporary, Bienal, Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul aynı haftaya denk geldi. Ciddi bir sanat ve moda haftası geçirdik.
Biraz fazla yoğun bir ajandamız oldu. 10 kg havyarı ya da çok sevdiğim bir yemeği önüme koymuşlar gibi hissediyordum. Hangi birini yiyeceğime karar veremedim. Hepsi çok ama çok güzeldi. Nitekim bienal 2 ay daha sürdüğü için onu yayabildik, tabii ki açılışına gittim ama detaylı gezme işini önümüzdeki günlerde yapacağım. Contemporary 4 gün olduğu için önceliğim orada oldu. Fashion Week'de de keza öyle çok sevdiğim tasarımcılar vardı keyifle izledim. Bienale gelenler Contemporary'e de uğrasınlar diye düşünerek aynı tarih olmasına öncelik verildi.
Biraz da hazırlık sürecini konuşmak istiyorum, aylar öncesinden başlıyorsunuz. Nasıl bir heyecan yaşıyorsunuz?
Aylar öncesinden yurtdışındaki sanat izleyicisi dostlarımıza tarihi bildiriyoruz. Çok iyi bir vesile oluyor yabancı dostlarımızın ülkemize seyahat planlaması adına. Hem ülkemizi geziyorlar hem de sanat etkinliği için geliyorlar. Çok heyecan verici ve beni inanılmaz mutlu ediyor bu süreç.
Sizin bunu yanıtlamanız zor ama yine de sormak istiyorum en etkilendiğiniz galeriler, sanat eserleri neler oldu?
Ben çok belirgin bir seçim yapmak istemiyorum. Ancak biliyorsunuz ki feminist işlere önem veriyorum. Sanatın benim için büyük mesajları, manevi uyandırmaları var ve öyle de olmalı. Şükran Moral bu konuda çok önemli bir sanatçı. Kendisi sıkı bir feminist ve büyük isyanlarda olan bir sanatçı. Bir kadın olarak verdiği mesajlarla Türk genç kadının uyanmasına büyük katkılarda bulunduğunu düşünüyorum. Şükran'ın yeri farklıdır bende. Müzelik işleri var ki zaten yurtdışında müzelerde yer alıyor. Sevgili dostum, Ekavart Gallery İnci Aksoy'un 'Follow Your Art' misyonu çok önemli. Bugün bile Harran'daki üniversitedeki öğrenciler bu sergileri online sanat televizyonu Art-TV sayesinde geziyorlar. O kadar büyük bir rolü ve misyonu var ki bu etkinliklere gelemeyenler ama gönlünde sanat olup takip etmek isteyenler Art TV'den izleyebiliyorlar. Ben de dostum İnci Aksoy'u çok takdir ediyorum. Onun dışında isim vermem doğru olmaz çünkü birini diğerinden ayırmam. Bu sene bluejean ile kaplanan tüfekler çok önemli bir eserdi. Dünyada silahlanmaya en çok karşı olan insanlardan biriyim. Bu silah olayına insanların dikkatini çekmek önemliydi ve çok da vurgulayıcıydı.
Sanat sizin için ne ifade ediyor?
Sanat hayatıma en çok renk katan, aklımın ambargolarını yıkan ve beni daha demokrat ve iyi bir insan yapan bir araç.
Leyla Hanım Contemporary Danışma Kurulu'ndasınız. Neler yapıyorsunuz bu önemli etkinlikte?
Contemporary'nin özellikle yurtdışındaki PR ve iletişim çalışmalarına önem veriyorum. Kendime böyle bir görev biçtim. Çünkü ben PR'cı ve iletişimciyim ve verebileceğim en büyük rol bu. Bir de evimin bahçesinde çoğunluğu yabancı sanatçılara, galericilere davet veriyorum ve onları Türk yemekleriyle ağırlıyorum. Bu senede 200 kişi falan ağırladım.
Ne kadar güzel! Tam anlamıyla Türkiye'yi dünyaya duyuran bir elçisiniz. Bu size ne hissettiriyor?
Türkiye'nin elçiliğini yapmak benim en büyük misyonum ve bunu yapmaktan mutluluk duyuyorum. Manevi tatmin hissediyorum ve bu ne parayla, ne de başka bir şeyle alınacak bir şey değil. Sayısız sanat eserine sahip olsam bile bu duyguyu hissedemem. Ülkem için bir şeyler yapıyorum. Yabancılara bir kere daha böylesine güzel bir şehir, böylesine muhteşem bir Boğaz manzarası ve böylesine güzel bir ağırlama yok mesajını vermek lazım. Her yabancı, ülkesine gittiğinde etrafındaki 20 kişiye söylese bize yeter.
İstanbul bu kadar güzel bir şehirken yaşayanlar bu şehirden kaçmak istiyor. İstanbul'u nasıl yaşamalı insan?
İstanbul'u tersten yaşamak lazım. Mesela başkalarının yaşamadığı saatlerde yaşamak, sabahın en erken saatleri gibi... Herkes trafikteyken inip yürümek belki... İstanbul'un servis ettiği güzellikleri ıskalamamalıyız. Kapalıçarşı mesela benim vazgeçilmezimdir. Hem o sahiciliği hissetmek hem güzel bir yemek hem de o büyüleyici güzelliği yerinde yaşamak için müthiş bir yer! Hafta sonu mutlaka yürüyüş sonrasında Borusan'a bir sergi incelemeye giderim. Bunun gibi bir sürü vazgeçilmez noktam var.
Çok başarılı bir iş kadınısınız. Bu başarılı, güçlü, enerjisi yüksek duruşunuz nereden geliyor?
Bu güçlü duruşumu verdiğim yıllara borçluyum. Şanslı bir insanım iki önemli rol modeliyle birlikte büyüdüm. Manevi tatmin, pozitif olmak, insanlara güzel enerjiler vermek ve liderlik yapmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu görerek büyüdüm; babam (İshak Alaton) ve onun ortağı Üzeyir Bey'den (Üzeyir Garih) çok şey öğrendim. Onun için armut dibine düşüyor, çok uzakta aramamak lazım. Bu terbiye ile büyüdüm ve benim büyüdüğüm ortamda güç hiçbir zaman paraya bağlı olmadı. Bu, insana çok farklı hissettiriyor. Çok daha sevecen ve toleranslı olabiliyorsun. Çok çalışkan insanlardı, ben de öyleyim. Önceliklerimi belirlemeyi seviyorum. Çok iyi planlar, programlarım. İki oğlum var 16 ve 18 yaşında ve çocuklarım tabii ki her şeyden önce geliyor. Şu anda yurtdışında okudukları için ben de işim ve sosyal hayatımı dengeliyorum.
Siz anne olduktan sonra çalışmaya devam ettiniz. Anne olduktan sonra işini bırakan kadınlara tavsiyeleriniz neler olur?
Çocuk olunca işin bırakılmasını çocuğa da, kendilerine de yaptıkları bir yazık olarak görüyorum. Çünkü o zaman bütün enerjiniz, odak noktanız çocuk oluyor ve çocuk bu baskıyı hissediyor. Halbuki enerjinizi doğru dağıtırsanız çocuktan da o baskıyı çekmiş oluyorsunuz ve onun da kendine göre küçük bir hayatı oluyor. Hepimizin bir hayatı ve evde buluştuğunuzda birbirinizi özleyip anlatacaklarınız olmalı. Her dakika yanında, elinde olanın değerini bilmiyorsun ki! İnsanlar da öyle, ilişkiler de öyle. Değer bilmemiz için kendimizi özletmeliyiz.
Çok pozitifsiniz, etrafınızda negatif insan barınamaz herhalde...
Evet öyle oluyor. Ya benim yanımda negatiflik yapmıyorlar ya da ben yanlarından en kısa şekilde uzaklaşıyorum. Onlar da ben uzaklaşınca ya adam oluyor ve tavır değiştiriyorlar ya da görüşmediğim insanlar oluyorlar. Elbette bu kadar keskin çizgilerim yok ama artık pozitifliğin de bir trend olduğunu görüyorum. Zaten Instagram'da pozitif paylaşımlar bir trend.
Siz de sosyal medyada pozitif paylaşımlarda bulunuyorsunuz.
Evet. Sosyal medyayı 'iki E' olarak kullanıyorum; eğlence ve eğitim. Bu da beni çok mutlu ediyor ve benim medyada yer alma nedenim işte bu.
Leyla Hanım maşallah çok enerjiksiniz. Sizinle fuarı gezerken herkesin peşimizden koşturmasını, sizinle sohbet etme imkanı yaratmak istemesini hayranlıkla izledim. Bunu neye borçlusunuz?
Hayatı ve insanları her gün daha çok sevmeye borçluyum. Görerek, yaşayarak çok şeyden soyutluyorsun kendini. Gençken insan kendinden emin olmuyor, başka şeylerin peşinde oluyor, başkaları için yaşıyor. Şöyle örnek vereyim; bugün yaptığımız gibi ben böyle fuarda gezeceğim ve her yerde durup poz vereceğim. Yerin dibine gireyim daha iyi! Eskiden hayatta böyle bir şey yapmazdım.
Neden peki?
Suçluluk hissediyordum, neden benim fotoğrafım çekiliyor ve herkes bana bakıyor diye... Şimdi ise zevkine varıyorum. Hayata da öyle bakıyorum ve hayatın da zevkine varmak lazım. Burada bir çekim yapılıyor ve güzel poz vereyim ki sonra çirkin çıktığımda üzülmeyeyim.
Leyla Alaton'un tavsiyeleriyle bir sergi, fuar nasıl gezilir?
Fuar gezmek çok yorucu bir iştir ve bu iş bir ekspertiz işidir. Fuarı verimli gezmek için;
1) En rahat ayakkabıları giyin.
2) Sırt çantası taşıyın ve çantanızda lüzumsuz ağırlık yapacak hiçbir şey olmasın.
3) Hiçbir kataloğu vs. kabul etmeyin, adresinize teslim ettirin ya da e-mail olarak ulaşmasını isteyin. Birden bire elinizde bir sürü dosya vs. ile dolaşmak zor bir iştir.
4) Mutlaka ilk turu hızlıca geçin ve sonrasında beğendiğiniz eserlerin yerini not alarak tekrar dönün.
5) Disiplinli bir şekilde, bir rota belirleyerek gezin.
6) Arkadaşları, tanıdıkları görünce fazla oyalanmayın.
7) Erken saatlerde gidin ve herkesin gittiği saatlerde gitmeyin.
8) Hafta sonu kesinlikle gitmeyin ama eğer gitmeniz gerekiyorsa da daha erken saatlerde gidin.