Evren Kayar-Suzan Toplusoy
Evren Kayar-Suzan Toplusoy
Röportaj:Nazan ORTAÇ
Fotoğraflar:Caner ÖZKAN
Roman, yenilikçi marka yönünü destekleyen, dönemsel olarak yapmış olduğu tasarımcı iş birlikteliklerine bir yenisini daha ekledi. Sonbahar- kış koleksiyonu için takı tasarımcısı Evren Kayar, marka için ‘Evren Kayar for Roman’ adı altında özel bir kapsül koleksiyon hazırladı. Koleksiyonun hikayesini ve işbirliğinin detaylarını dinlemek için Roman Tasarım Direktörü Suzan Toplusoy ve Evren Kayar’la bir araya geldik.
Evren Kayar-Suzan Toplusoy
Evren Kayar’la tasarım sürecinde nasıl bir işbirliğiniz oldu?
Suzan Toplusoy: Koleksiyon yapısını oluştururken, ana çıkış noktalarımız var; hangi trendler öne çıkacak, senenin moda renkleri gibi... İlk önce ‘mood board’larımızı hazırlıyoruz ve tasarım ekibi bu ‘mood board’lar eşliğinde koleksiyonu hazırlamaya başlıyor. Koleksiyonlarla birlikte kullandığımız tüm aksesuarlar, aynı süreçte paralel olarak tasarlanıyor. Evren’le çalışmamızda ise ona kendi koleksiyonumuzu gösterdik, nelerden esinlendiğimizi anlattık. Koleksiyonda sıkça kullandığımız bazı geometrik formların yanı sıra, kumaşlarda kafes dokular vardı, Evren onları bir anlamda aksesuarlara yansıttı. Biz aksesuarların da giysiler kadar önemli olduğunu düşünüyoruz. Tamamlayıcı olmaktan öte, markanın kimliğini de yansıtıyor aksesuarlar. Tabii ki Roman’ın dokusu, tasarım kimliği çok net ve açık. Farklı bir tasarımcının kendi ruhunu, kendi fikrini, kendi yaratıcılığını yansıtan bir çalışma, her zaman o koleksiyona bir fark katıyor. Evren’den tasarımlarını, biraz bizim Roman’ın formlarına adapte ederek hazırlamasını arzu ettik. Nitekim de öyle bir çalışma oldu. Zaten bunlar ufak kapsül koleksiyonlar, bu kış bu ilkti. Önümüzdeki sezonlar devam edecek.
Peki, ortaya çıkan koleksiyon beklentinizi karşıladı mı?
Toplusoy: Aslında buradaki beklendi hiçbir zaman maddi bir beklenti değil. Amaç, tüketiciye bir yenilik, farklılık sunmak... Başarılı, yetenekli farklı tasarımcıları bizim müşteri kitlemizle tanıştırmak. Markanın farklı tasarımcılarlaişbirliği, vizyonunun geniş olduğunu gösteriyor ve bu anlamda bize katkı sağlıyor aslında. Tabii ki biz kendi çizgimizin, hedef müşteri kitlemizin aslında ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Ama farklı tasarımcılarla bunu da destekliyoruz. Kendi mevcut hedef kitlemizin yeni tasarımcılara da ulaşmasını sağlıyoruz bir anlamda. Çünkü onlar daha butik ve kendi tasarım ofislerinde bu işi sürdürürken biz bunu perakende ağıyla çok daha farklı geniş kitlelere yayabiliyoruz.
Markanın da özgüvenini gösteren bir şeydir bence...
Toplusoy: Tabii ki... Aslında kapalı, içinize dönük olmak çok iyi bir şey değil bir marka için. Bizim tasarım ekibimizde de ben hep genç ve farklı tasarımcılarla çalışmayı seviyorum. Dönem dönem işbirlikleri yapma sebebim de bu. Sanatçı gözüyle bir koleksiyona bakış, her zaman koleksiyona bir değer katar. Tabii ki işin ticari tarafı çok önemlidir perakende ağında. Ama sanat kimliğiyle, yaratıcı kimlikle o koleksiyona bakmak, daha anlam kazandırmakla birlikte akılda da kalıcı olur. Zaten bunlar sınırlı sayıda üretiliyor. Dolayısıyla alan kişi de biliyor ki, o seneye ait sadece belirli sayıda olan özel bir ürüne sahip olacak. Her zaman saklayabileceği, değerli bir parça diye düşünüyorum.
Evren Kayar-Suzan Toplusoy
Her yerde satılıyor mu?
Toplusoy: Biz aslında bu koleksiyonu ilk başta 15 mağaza olarak hedefledik. Ama her an gelen talep yönünde bu sayı artabilir. Roman çok oturmuş kimliği olan bir marka.
Gelecek için başka ne hedefleriniz var, daha neler yapmak istersiniz?
Toplusoy: Köklü marka olmanın tabii ki bilinirlik açısından çok büyük avantajları var. Bir yandan da bilinen ve tanınan bir markayı sürekli aynı enerjide ve aynı çıtada taşımak zor bir şeydir. O yüzden sürekli olarak koleksiyonunuzu her sezon bir öncekinden daha iyi yapmak zorundasınız. Günün şartlarına, dünyanın trend anlayışına göre daha renkli, daha dinamik tasarımlara doğru gidiyoruz. Bir de insanlar saklayabileceği tasarımları tercih ediyor. Zaten bizim markamızın vizyonuna baktığınız zaman, biz kalıcı ve değerli parçalar yapmaktan yanayız. Ulaşılabilir bir lüksü sunmaya çalışıyoruz. İyi fiyata, iyi bir kumaşı, iyi kalitede dikişi ve kalıbı olan ve üzerinde düşünülmüş bir tasarımı alıyorsunuz. Bu, bizim DNA’mızı ve markamızın temel değerlerini oluşturuyor. Sadece Türk markası olarak düşünmemek lazım, global bir marka olarak düşünmek lazım ve ileriye hedef koymanız lazım. Örneğin bizde 1000’de 1 gibi bir iade oranı vardır. Çünkü bizim için müşteri memnuniyetinin arkasındaki sır kalitedir. Müşteri aldığı ürünün, tasarımından olduğu kadar kalitesinden de memnun olmalı. Tasarımlar değişebilir, ama kalite kalıcıdır.
Siz dünya modasını nasıl takip ediyorsunuz? Moda haftalarına gidebiliyor musunuz?
Toplusoy: Artık günümüz teknolojisinde, moda dünyasını oturduğunuz yerden bile takip etmeniz mümkün. Takip ettiğimiz moda siteleri var; WGSN ve Fashionsnoops.com gibi. Hazır giyim ve kumaş fuarlarına gidiyoruz. Hiç bitmeyen bir seyahat sürecimiz var. Bir hafta Uzakdoğu’dayım, bir hafta Amerika’da... Dolayısıyla bu işte sürekli yenilenmeniz lazım, dünyadan haberdar olmanız lazım. Benim ilham aldığım şeyler, en çok seyahatler oluyor. Farklı kültürler beni çok etkiliyor. Sadece iş için değil, özel olarak yaptığım seyahatlerde de farklı ülkelerdeki farklı kültürler beni tasarım sürecinde çok etkiler. Çok iyi bir kütüphanem var, en büyük yatırım yaptığım şey budur. Hem ofisimde hem evimde geçmiş tasarımcılarla, moda tarihiyle ilgili bir kütüphanem var ve bundan çok da faydalanıyorum. Resim ve mimariyle ilgili de iyi bir arşivim var, bu beni çok iyi besliyor. Tabii ki koleksiyonu oluştururken işin ticari tarafına da bakıyoruz. Tasarım hazırlarken, pazarlama ekibi bize geçmişten iyi bir brief verir. Ama tasarımcı ve sanatçılar da gelecekle ilgilidir, aslında ortaklık burada önemli.
Evren Kayar-Suzan Toplusoy
Sizin gardırobunuz nelerden oluşuyor?
Toplusoy: Ben en çok kendi tasarımlarımı giyiyorum. Ama vintage tasarımları çok seviyorum Vintage mağazalarını çok ziyaret ederim ve alışveriş yaparım. Özellikle 80’lerin YSL, Chanel, Dior parçalarını severek giyiyorum. Yeni tasarımcıları da takip ediyorum, ama benim klasik bir çizgim var. Çok geniş değil, net bir gardırobum vardır. Kalıcı parçaları tercih ederim. Bir sezon giyip vazgeçeceğim değil de, daha kalıcı, değerli parçalar üzerinde dururum. Daha düz renkleri seviyorum, desen evet kullanıyorum ama daha koyu renkleri çoğunlukla seçiyorum. Daha yalın bir çizgim olduğunu düşünüyorum.
Çok yoğun çalışıyorsunuz, ikiz çocuklarınız var ve Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nde başkan yardımcısısınız... Gününüzü nasıl organize ediyorsunuz?
Toplusoy: Aslında iş hayatının içinde olunca, siz farkında olmadan organize olmaya ve zamanı iyi kullanmayı öğreniyorsunuz. Yani aslında iş hayatında olan kadının en büyük öğretisi buradan geliyor. Ben de aşağı yukarı 25 yıllık çalışma hayatımda, zamanın gerçekten çok değerli olduğunu anladım ve çok organize olmayı öğrendim. Bazen biraz fedakarlık yapmak zorunda kalıyorsunuz; tabii ki o zaman aile birinci sırayı alıyor, çocuklar vazgeçilmez... İş de çok önemli, ekibinize karşı sorumluluklarınız var ve onların motivasyonu için o sorumluluğu da unutmamanız gerekiyor. Ve tabii ki mümkün olduğunca da aktif olarak yer aldığım derneklere de katkı sağlamaya çalışıyorum.
Evren Hanım, bu işbirliğini bir de sizden dinleyelim?
Evren Kayar: Suzan’la uzun yıllar önce tanışıyorduk zaten, birbirimizin işlerinden haberdardık. Benim yurtdışında birçok noktada ‘Evren Kayar’ markasıyla varolduğumu biliyor. Roman markası da daha önce de bu tip tasarımcı-marka işbirliği yapıyordu. Bu sefer takıda yapalım dediler. Çok da başarılı olduğunu düşünüyorum... Zaten ben Roman markasını çok beğeniyorum; Suzan’ın yaptığı işler çok başarılı. Bu koleksiyonda da daha geometrik şekiller, daha net formlar, bazılarında biraz daha maskülen çizgiler var. Bunlardan ilham alarak, koleksiyonu tamamlayıcı olarak yola çıktık. Yine burada da, her koleksiyonumda olduğu gibi bir hikaye ve bütünlük var. Roman’ın yeni sezon koleksiyonundaki geometrik formları, netliği biraz daha bozuk, hayatın iniş çıkışı gibi, biraz kafes efekti vererek, bir bütünlükte buluşturmak istedik. Başarılı da bir sonuç aldığımızı düşünüyorum, çok memnunuz.
Evren Kayar-Suzan Toplusoy
Hazır koleksiyonun üzerine tasarım yapmak zor muydu?
Kayar: Yok değil, çünkü tamamlamak için yapılmış bir koleksiyon. Yine bir hikayesi var; Suzan’la beraber üzerinde düşündük, koleksiyonu bütünlüyor olmamız, bizim için önemliydi. Ama yine de formlar çıkarken; hayattan, akışından ilham alınarak çıktı. Fakat tabii ki burada bir birliktelik, bir iş bütünlüğü olduğu için kıyafetleri tamamlayan takılar yapmaya özen gösterdik. Aslında koleksiyonun bütününü görünce, üç aşağı beş yukarı kafamda bir şeyler canlandı.
Sizin ilk bakıldığında ‘Bu Evren Kayar tasarımı’ dedirten bir notanız var, nedir o notanız?
Kayar: Hiç bilmiyorum (gülüyor)... Ama şunu söyleyebilirim; her koleksiyonumda bizde kalıplar yeniden yapılıyor. Takıları çok büyüterek baktığınız vakit, bir heykel görebilirsiniz... İşçiliğe müthiş özen gösteriyorum.
Evren Kayar-Suzan Toplusoy
Bu koleksiyonun hikayesi nedir?
Kayar: Ben kendi koleksiyonlarımda ya gümüş ya da altın kullanıyorum ama burada pirinç üzerine altın ve gümüş kaplama var. Çoğunlukla benim tasarımlarımda, doğa ilhamı çok fazla. Küçük bir detaydan, ufacık bir kısmından, bir bütüne varabiliyorum.
Şimdiye kadar başka işbirlikleriniz olmuş muydu?
Kayar: Beymen Home’e home koleksiyonu yapıyorum. Ama başka işbirliklerini de seve seve yaparım. Zaten Suzan’la bir iş yapıyor olmak gerçekten çok keyifli.
Evren Kayar-Suzan Toplusoy
Çukurcuma’dan Nişantaşı’na taşındınız, neydi sebebi?
Kayar: Biraz daha rahat ulaşabilmek için... Ufak bir dükkanım var, bana yetiyor. Boğa burcu olduğum için, istikrar seven bir tipim. Şimdilik burada iyiyim, senede üç kere yurt dışı fuarlarına gidiyorum. Yurt dışında da doğru adreslerde olduğumu düşünüyorum ve beni mutlu ediyor bu. Zaten yaptığım işten çok mutlu oluyorum, kendimi ve kendi dönemlerimi de ifade ediyorum.
Nasıl geçiyor bir gününüz?
Kayar: Her günüm birbirinden çok farklı geçiyor. Tasarım yaparken çok kalabalıklarda olmuyorum. Çünkü ben biraz galiba kendime döndüğüm zaman daha rahat üretebiliyorum. Mesela bu yaz hiç tatil yapmadım ben. Yaz dönemlerim çok üreterek geçiyor. Allah’tan eşim Arhan da üretken biri olduğu için, genelde tatil ritimlerimiz de tutuyor. Tatilde yine kendimizi besliyoruz, dinleniyoruz ama çok uzun tatiller yapacak vaktimiz olmuyor.
Evren Kayar-Suzan Toplusoy
Yurtdışında nerelerdesiniz?
Kayar: Victoria and Albert Museum Londra’da satılıyor olması, benim için çok önemli. Orası bana çok şans getirdi. Koleksiyonum için doğru bir adres oldu.
Evren Kayar-Suzan Toplusoy
Kimler takıyor sizin takılarınızı?
Kayar: Bence biraz nevi şahsına münhasır, takı taşımayı seven, takıya önem veren kadınlar diyebilirim. Takıyla o avangartlığı yakalamak isteyen kadınlar olabilir. Her koleksiyon kendi içinde kendi materyallerini seçiyor. Bazı koleksiyonlarda daha deri ağırlıklı olarak çalışıyorum, bazıları sadece altın oluyor, bazı romantik koleksiyonlarda taşlar daha farklı oluyor. Mesela quartz koleksiyonum var, taşların hepsi özel olarak Hindistan’da çift uçlu kestirildi. Her koleksiyonun farklı dinamikleri oluyor. Ben tene dokunuyor olan her şeye önem veriyorum. Taş öyle bir şey ki, milyonlarca yıl yer altında kalıyor, sonra onu birileri çıkartıyor, bir tasarımcının eline geçiyor, tasarımcı ona bir hayat veriyor... Bu süreç bile bence başlı başına etkileyici. Kısmet oluyor o taş alana, o insana...