RÖPORTAJ İREM ORHAN
FOTOĞRAF ŞEREF YILMAZ
"Ağır metal işlerin yapıldığı bir mekanda ev konforunu da sağlayabilmek dekorasyon sürecinde beni en zorlayan noktaydı ancak bittiğinde bana en çok haz veren özellik bu oldu" diye gözleri parlayarak anlattığı Maslak, Atatürk Oto Sanayi Sitesi'ndeki atölyesinde bir araya geldiğimiz Sanatçı Seda Gazioğlu ile "Burası beni sürekli üretmeye itiyor" dediği atölyesinin yedi yıllık dönüşüm sürecini konuştuk.
SEDA GAZİOĞLU RÖPORTAJININ BACKSTAGE VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Seda Hanım, öncelikle nasıl başladı yıl sizin tarafınızda, yolunda mı her şey?
Yeni yıla üç senedir başlamayı umduğum bir projeye nihayet başlayarak girdim, o yüzden keyfi m yerinde ve hayat oldukça yoğun bir tempoda devam ediyor.
Maslak Oto Sanayi'deki atölyenizde şimdilerde yedinci yılınızı doldurdunuz. Burayı seçmenizin sebeplerine değinmenizi istesek, niye burası?
Atölyemi tutmadan önce 2-3 sene boyunca aynı sokakta arkadaşlarımın atölyelerinde çalıştım ve hep bir dükkanın boşa çıkmasını beklemiştim o dönemde. Tüm sokağın çalışan insanlarla dolu olması, sanayinin yapısı gereği ses ve kir konusunda son derece rahat bir ortam sunması ve son olarak da atölyelerin büyük boy heykellerin rahatça girip çıkabilmesi için büyük girişlerinin olması Atatürk Oto Sanayi'de kendi atölyemi tutmamdaki ana sebeplerdi. Atatürk Oto Sanayi uzun zamandır sanatçılara ev sahipliği yapan bir mekan ve bu da insanı durmaksızın üretmeye teşvik eden bir ekosistemin içine sokuyor. Üretim için gerekli olan tüm malzemelerin sanayinin içinden veya yakınlarından tedarik edilebiliyor olması da tabii ki oldukça büyük bir avantaj sağlıyor.
Az değil, yedi yıldır buradasınız; buranın yedi yıllık dönüşümünden bahsetseniz biraz da... Böylesine yaşayan ve özel bir mekan haline gelmesi kolay olmamıştır herhalde öyle değil mi?
Atölyemin bugünkü haline gelmesi oldukça uzun bir süreçti ve hala da dönüşümü devam etmekte. Bu dönüşüm, ürettiğim işlerin ihtiyaçlarına göre şekilleniyor. Bu mekana ilk girdiğimde sadece dört duvardan ibaretti ve hatta o duvarlar bile tam değildi, en ufak yağmurda içeriye su akıyordu. O esnada manzara her ne kadar ürkütücü de olsa, bu durum atölyemi tam olarak isteklerime cevap verecek şekilde sıfırdan yapmama imkan sağladı. Öncelikle büyük demir heykellerimi yaptığım mekan ile hassas çizim ve boya işlerimi yaptığım ve aynı zaman da kendi yaşam alanım olacak olan bölümü birbirinden ayırmakla işe başladım. Bu yedi senenin ilk üç buçuk senesinde atölyem aynı zamanda evimdi, o yüzden yaşam ve çalışma alanlarını ayırmak için özel bir tasarım yapmam gerekti. Ağır metal işlerin yapıldığı bir mekanda ev konforunu da sağlayabilmek dekorasyon sürecinde beni en zorlayan noktaydı ancak bittiğinde bana en çok haz veren özellik bu oldu.
Şimdi bakınca burayı sizin için özel kılan noktalar neler?
Hem izole hem de şehrin göbeğinde olması karakterimin yansıması gibi adeta. Ses sorunu olmaması, herkesin birbirine, çıkarttığı gürültü ve çalışma şekillerine saygı göstermesi çok güzel bir özellik. Kendi alanınızda kapalı çalışabiliyorken biraz hava almak için kafanızı dışarıya çıkarttığınızda farklı sektörlerden birçok insanı çalışıyorken görüyorsunuz. Bu yönüyle de her daim bir okul olmuştur benim için oto sanayide yaşamak. Özellikle bizim sokakta Tornacı Ayhan Usta var ki, bana öğrettikleri bir yana, sırf ona çekirgelik yaparak onun çalışma şeklini izleyerek inanılmaz çok şey öğrendim. Hatta kendisinden üniversite hocam diye bahsederim hep.
Burada dekorasyon tamamen size mi ait? Dekore etme sürecinde etkilendiğiniz kültürler var mı?
Evet, dekorasyon tamamen bana ait. Tuttuğumda tek bildiğim şey, her yerin siyah olmasını istediğimdi. Anne karnı hissi yaşamak gibi bir etkisi olduğuna inanıyorum simsiyah ortamların. Sonuçta burası benim mabedim ve beni sürekli besliyor olması gerekiyor. Onun dışında da spesifik olarak nelerden etkilendiğimi soracak olursanız, gerçekten bilmiyorum ama genel olarak topladığım dekoratif objeler, antikalar ve ikinci el eşyalar olduğu için bir araya geldiklerinde tuhaf ancak bir o kadar da tam olarak beni yansıtan bir aura ortaya çıkıyor.
Bu denli kreatif açıdan güçlü olmayı gerektiren bir iş yapmanın, atölyenizin dekorasyonuna etkileri nasıl oldu? Peki, buradaki dekorasyon tarzını siz nasıl yorumluyorsunuz?
Kendi koleksiyonuma ayırdığım, bana ve sanatçı dostlarıma ait sanat eserlerinin varlığının atölyemi alışılmadık bir mekana dönüştürdüğüne inanıyorum. Onun dışında da işim gereği malzemeden ve teknik işlerden anlıyor olmam dekorasyon sürecinin birçok noktasında herhangi bir ustaya ihtiyaç duymadan çözümleri kendi başıma halletmeme imkan verdi. Bir örnek vermem gerekirse; uzun masanın arkasındaki duvarı boydan boya kaplayan tezgahı sıfırdan kendim yapmıştım mesela.
Buradaki mobilya, aksesuar, renk ve doku gibi seçimlere nasıl karar verdiniz?
Bir marangoz ile görüşüp kendime dört buçuk metrelik modüler bir çizim masası yaptırmıştım. İstediğimde masanın üst tablasının açısını değiştirerek çizim masası haline getiriyor ya da tam yatay kullanarak ebatları sayesinde üstünde birden fazla iş üstünde çalışma şansını yakalıyorum. Kumaş ve doku konularında siyahta sırıtmayacak, olabildiğince koyu renklerde fonla bütünleşecek dokular ve renkler kullanmayı tercih ettim. Metal bölümü hariç mekanın tüm zeminini ısı izolasyonu üzerine koyu renk bir ahşap ile kaplattım. Böylece sanayinin meşhur kış soğuklarında çalışma konforunu artırabildim.
Bir sanatçı olarak siz bir eve, ofise ya da bir atölyeye ilk kez girdiğinizde öncelikli olarak neye dikkat edersiniz?
Cevabım çok net; hissine... Benim için üretim alanları birer mabettir ve de her mabedin gözle görünmese de hissedilen bir enerjisi vardır. Kişisel olarak, özellikle dağınık ve üreten insanın yaratım sürecinin etrafa saçıldığı alanlardan çok etkilenirim.
Burasını gördüğümüzde evinizi de merak ettik, bir sonraki çekimi de orada yaparız şimdiden sözünü alalım ama oradaki dekorasyon nasıl? Biraz ipucu verseniz.
Evdeki dekorasyon eşimin de isteği üzerine bembeyaz. Oldukça güneş alan bir ev ve çalışma alanımızın verdiği hisle derin bir zıtlık içinde olmasını istedik. Ama tabii mobilyalarımın çoğu siyah olduğu için yine de bir karışım var diyebiliriz. Dekorasyonunu da dekoratör arkadaşım Başak Tarkın ile beraber yapmıştık. Ne zaman isterseniz beklerim.
Sona doğru yaklaşırken; burada gördüğümüz her bir obje, üzerine ayrı ayrı konuşulacak cinsten, görende merak uyandırıyor. Peki ya sizin için buradaki en özel parça hangisi ve hikayesi nasıl?
Aynamı çok seviyorum çünkü o aynayla büyüdüm. Ben çocukken evimizde asılıydı ve üzerindeki motifleri kartal zannederdim. Hep yanına gidip o kartalın nasıl da kartala benzemediğini düşünüp dururdum. Babaannemden kalan ayna ise atölyemi tuttuğumda annemlerin bana hediyesi oldu. Atölyeme geldiğinde de aslında üstündeki motiflerin ejderha olduğunu fark ettim ve aynaya olan bağım ve aşkım sonsuzlaşmış oldu.