RÖPORTAJ: NAZAN ORTAÇ nazan.ortac@sabah.com.tr
FOTOĞRAFLAR: İSA ARSLAN
Klein Entertainment Group'un yeni mekanı Pink Mama, kapılarını açar açmaz tüm dikkatleri üzerine çekti. Konsept danışmanlığını Esra Türker, dekorasyonunu Mimar Cemalettin Kökdemir'in yaptığı mekan, sade ama şık tarzıyla dikkat çekiyor. Pembe enerjisiyle, samimi, davetkar, her daim neşeli, yaratıcılığın ve ilhamın merkezi Pink Mama, İstanbul gecelerine yeni bir eğlence tarzı getiriyor. Mekanın yaratıcıları İsmail Alper ve Esra Türker ile bir araya geldik, Pink Mama'yı konuştuk...
Esra Hanım, siz ilk kez mi bir mekana konsept danışmanlığı yaptınız?
Esra Türker: Inhouse iletişim olarak 14 yıldır birçok ulusal ve uluslararası kuruma marka iletişim danışmanlığı yapıyoruz. Fakat iş yeme-içme denilince akla ilk geliyor olmamızın sebebi, konsept, içerik, dekor, mönü, müzik konularında çok daha derin koku alma yeteneğine ve deneyime sahip danışmanlık veriyor olmak. Ama burada bana güvenmiş olmaları ve benim de böyle bir risk almam, açıkçası kalbimi biraz daha fazla çarptırdı. Çünkü koskoca Klein neticede, bugüne bugün Türkiye'nin en büyük, en iyi, en uzun vadeli ayakta kalan ve başarısı devam eden gece kulübü. O yüzden böyle bir yeri tutup, bambaşka bir hale çevirmek çok zor. Ben aklımdaki fikri anlattım, yurtdışında da böyle tek renk mekanlar var. Ben biraz daha retro bir mekan hayal ettim. "Ben nereye giderim" diye düşündüm. Çünkü artık birçok yere gitmiyoruz. Müzik yüzünden gitmiyoruz aslında. Buradaki müzik, gerçekten insanların eşlik edebilecekleri, bildikleri bir müzik. Önce müziği düşünüp, sonra konsepte yön verdik. Konsept, sadece mobilya koymak değil bir bütün...
İsmail Alper: Kurgu, hikaye yaratmak önemli olan.
Peki, buranın hikayesi ne?
İsmail A: Ben 48 yaşındayım, 20 senedir bilfiil işletme yapıyorum, 15 senedir de Burak'la (Yön) ortağız. 12-13 tane marka yarattık. Bizim en büyük özelliğimiz; hep yapılanın tersini yapmak olmuştur. Elektronik müzik piyasası bizimle birlikte tekrar başladı. Çok da mutlu olduk; irili, ufaklı bir sürü mekan açıldı. Ama şimdi artık markete bile gitseniz, elektronik müzik çalıyor! 90'larla 2000'lerin ortasına kadar bir dönem var; house müziğin, commercial müziğin, vokallerin çok kaliteli olduğu bir dönem. O dönemdeki müzikler artık hiçbir yerde çalmıyor. Eskiden She Bar vardı, Buz vardı, biz bunları örnek alıyoruz. Türkiye'nin en güzel barlarıydı. Biz bunun eksikliğini hissettik ve Klein böyle doğdu. Bu mekan, çok özel bir mekan. 60 senesinde inşaatı başlıyor As ailesi tarafından. 66 senesinde bitiyor, Türkiye'nin üçüncü büyük sineması diye biliyorum. Tavanı için Fransa'dan ses mühendisi getirilmiş. Türkiye'de ilk defa böyle bir ses yatılımı yapılmış. Hiçbir şekilde yankılanma, eko yoktur.
Esra T: Biz biraz disko havasını yansıtsın istedik. Eskiden diskotek diye bir şey vardı, hatırlarsanız. Böyle bir konsept yaptık.
Zaten içeri girer girmez eski Yeşilçam filmlerini anımsatıyor...
İsmail A: Zaman içinde öğrendiğim tek şey şu; dişi mekan her zaman tutar. Biz mekan olarak cinsiyetçi değiliz, her türlü ayrıma karşıyız ama her zaman kadınlara karşı pozitif ayrımcıyız. Kadınlar buraya istedikleri gibi giyinip gelirler, hiçbir erkek onu rahatsız edemez bizim mekanlarımızda. Atmaca gibiyiz bu konuda.
Kimlerle çalıştınız mimar olarak?
İsmail A: Cemalettin Kökdemir; birçok mekanı yapmış bir arkadaşımız. Esra konseptle ilgili doneler verdiğinde bize, benim direkt aklıma, bunun uygulayıcısı olarak Cemalettin geldi. Çünkü dönem art-deco olduğu için ve onun da en sevdiği dönem olduğu için, ona emanet ettik.
Gold detaylar çok güzel bir şıklık katmış, seçilen pembenin de tonu çok hoş...
İsmail A: Evet, magenta gibi bir ton seçseydik iş ucuzlayabilirdi.
Esra T: Pembenin üç-dört tonunu kullandık. Onunla kombinlenen yeşil çok dingin bir ton; benim çok sevdiğim bir renk. Dolasıyla pembe, gece ışıkla birleşince, bambaşka bir mekan ortaya çıkıyor.
İşbirliğinizin devamı gelecek mi?
İsmail A: Şu an memnunuz hayatımızdan. Esra, zaten çok yoğun. Ama tabii her an her şey olabilir. Esra T: Klein çok büyük bir yapı, yüzlerce çalışanı var. Ben her Cuma-Cumartesi geliyorum. Ve hep aynı şeyi söylüyorum, iyi bir şey yaparsanız, insanlar seviyor ve geliyor. PR bir kurtarıcı değildir önce ürün neyse ona yatırım yapmak, onu çok iyi yapmak ve doğru hedef kitlesini belirlemek gerekir. 'Herkes gelsin, herkes kullansın' diye bir tanımlama yoktur.