Röportaj: Gülçin İşler FIRAT
Fotoğraflar: Koray IŞIK
Alaçatı'yı Alaçatı yapan değerlerden biri hiç şüphesiz ki rüzgar sörfü. Dünyada rüzgar sörfünde ilk 5'te yer alan Alaçatı'yı dünyaya, duyuran isim ise milli sörfçümüz Bora Kozanoğlu. Başarılı kariyerinin yanı sıra 20 yıl önce açtığı Bora Kozanoğlu Sörf Okulu ile milyonlarca kişiye bu sporu sevdiren Kozanoğlu ile Alaçatı'da bir araya geldik. Bora Kozanoğlu, 2-7 Temmuz tarihleri arasında İtalya'nın Garda Gölü'nde gerçekleşen rüzgar sörfü resmi dünya şampiyonası 'IFCA JYM'de ikinci oldu. Bora Bey ile Alaçatı'daki sörf okulunda buluştuk ve başarılı kariyeri, özel hayatını ve yeni katılacağı yarışlar hakkında keyifli bir röportaj yaptık.
Bora Bey, öncelikle tebrik ederiz. İtalya'dan 190 yarışçının katıldığı yarışmadan ikincilikle ülkemize döndünüz.
Çok teşekkür ederim. Dünyanın en iyi ilk 3 sörf merkezlerinden biri olan İtalya'nın Garda Gölü'nde yarıştık. 50 kilometrelik bir göl ve her 4.5 kilometrede bir sörf merkezi var. Sabah 06.00'da başlayıp, akşam 19.00'a kadar sörf yapıyorsunuz. Yarışlar 1 hafta sürdü, birçok final gerçekleşti ve ben de dünya ikincisi oldum. İtalyanlar bölgenin iklimine hakim oldukları için çok iddialıydı. Onları geçerek ikinci olduğum için çok mutluyum.
Şu sıralar hazırlandığınız yarışma var mı?
Yaz aylarının sonunda Yunanistan'a gideceğim onlar davet etti ve uluslararası bir şampiyona düzenliyorlar. Şu şıralar ona hazırlanıyorum. Eylülde de Danimarka'da bir dünya şampiyonası var, inşallah ona da katılacağım.
Nasıl hazırlanıyorsunuz yarışlara?
Aslında bizim hazırlık hiç bitmiyor, biz her zaman hazırlanıyoruz. Hemen hemen hiç dinlenmiyoruz ve 12 ay boyunca antrenman yapıyoruz. Yaz ayları yarışlarla geçiyor ve dolayısıyla çok yoruluyoruz, kalori harcıyoruz. Vücut deforme oluyor haliyle ve kış ayları deforme olan vücudu toparlamakla geçiyor. Ağırlık çalışıyoruz, belirli kas gruplarını çalıştırıyoruz. Kaybedilen kilolar ve kas grupları geri alınıyor. Bununla birlikte her sene sponsorlarımız değişiyor ve onlar da bize yeni malzemeler veriyorlar teknolojiye uygun. Daha hızlı board, daha konforlu yelken, daha hafif yelken gibi. Bizim de kış aylarımız onları test ederek, ayarlarına alışmak ile geçiyor. Onlarla bir sonraki sezondaki yarışlara hazırlanmamız gerekiyor.
Mental olarak neler yapıyorsunuz?
Yoga yapıyorum, namaz kılıyorum. Başarımı inancıma borçluyum. Allah'a olan inancım sörf sayesinde oldu. Küçük yaşlarda sörfe başladım, 11 yaşındaydım ve denizin gücünü bilmiyorsunuz, yüzerek de anlayamazsınız. Sörf gibi bir sporu yaparken, yelkeni tuttuktan sonra rüzgarın gücünüomzunuzda hissediyorsunuz. Açılıyorsunuz, dalgalar geliyor üstünüze. Sonra düşünüyorsunuz ki muazzam bir güç, kuvvet var. Bir o kadar da muhteşem ahenk var etrafta. Rüzgar, dalgalar, denizde yüzen balıklar... Bu düzenin tesadüf olmadığını anlayınca araştırmaya, sorgulamaya başladım. Benim inanç serüvenim sörf ile başladı. Yaş ilerleyip akıl ve zeka geliştikçe de bu sefer daha belirli şeyleri araştırdım.
Ne araştırdınız?
Kuran-ı Kerim okudum, dinleri araştırdım, kitaplar okudum. Doğaya olan hayranlığım beni Allah'a yöneltti. İnancım her zaman şudur ki en kötü zamanlarda bile, her şeye pozitif açıdan bakmaya çalışıyorum. Mesela demin gördünüz sörf tahtasının direği kırıldı, belki bu direk mesela ben yarışırken kırılacaktı, şu an kırıldı. Şu anda da tabii ki maddi olarak zararı oldu bana ama daha kötüsünden korudu. Pozitif baktığım için olaylar da böyle gelişiyor. Benim en büyük sponsorum yaratıcım...
Sörf denilince akla ilk gelen isimlerden birisiniz. İnançlı olmanız kesinlikle bir etken, peki ya diğer etkenler neler?
Evet, ilki inancım. İkincisi ailem. İlk olarak sörf ile tanışmam babam sayesinde oldu.
Evet, bu hikayeniz çok güzel, dinlemek isteriz.
Ben hiç denize girmeyen bir çocuktum ve babam da benim dikkatimi denize çekmek adına bana sörf takımı aldı. Yüzmeyi hiç sevmezdim, hala da sevmem. Ailem ise deniz tutkunu, evimiz deniz kenarında. Babam bana sörf takımı aldı ve onunla birlikte suya çıkıyorduk. Bir gün yine babamla çıkmıştık ve babam beni suya bırakmış ve tek başıma 500 metrefilan gitmişim. O an işte inanılmaz heyecan duydum ve sörfe tutkum oldu. "Bundan sonra sörf yapacağım" dedim ve o günden sonra günde 7-8 saat sörf yapmaya başladım. Annem, benim akşam olduğunu anlayıp, denizden dönmem için evin lambasını yakıp söndürüyordu. O zaman Alaçatı yok, Alaçatı'nın varlığından bile kimsenin haberi yok. Bizim yazlığımız Ilıca Koyu'nda Ege Çeşme Sitesi'ndeydi. Oradan ve Altınyunus Plajı'ndan sörfe çıkıyordum.
Başarılı olma etmenlerinize tekrar dönersek...
Üçüncü ve önemlisi doğa ile uyum içerisinde yol almayı öğrenmek. Doğaya uymak zorundasınız ve doğayı hiçbir zaman yenemezsiniz, doğaya başkaldıramazsınız. Görünmeyen bir güç ile yol alıyorsunuz, malum rüzgarı göremiyorsunuz. Rüzgar yelkende ve o rüzgarı yelkene hapsedip, onu sürat olarak suyun üzerinde kaydırıyorsunuz. Kendi kas gücünüzü ve zekanızı kullanarak bunu yapıyorsunuz. Bir uyum ve ahenk içinde olmanız lazım.
Sörfte yakalanan ahenk, hayatın diğer alanlarına etki ediyor olmalı.
Kesinlikle öyle, hayat felsefenize uyum işleniyor. Uyum halinde olmayı öğreniyorsunuz etrafınızdaki olaylarla. Ne bir şeyi fazla küçümsüyorsunuz, ne de fazla önemsiyorsunuz. Belki erdemli insanın tanımı da budur, orta karar gidebilen mümkün olduğu kadar uyumlu. Rüzgar sörfü de insana bunu veriyor; ne kadar dalgalarla ve rüzgar ile uyum içinde olursanız, o kadar güzel ve keyifli sörf yaparsınız. Hem de mental olarak dengeli yaşayabilirsiniz, bu benim düşüncem, tabii ki katılmayanlar olabilir.
Rüzgarın verdiği özgürlük hissini tanımlamanızı istesem...
Rüzgar insana uçma hissi veriyor. Sörfe ilk çıktığınızda, rüzgar geldiği anda onu hissedersiniz. Motor sporlarında her zaman sizin bir hareket yapmanız gerekir, mesela arabada gaza basarsınız. Fakat rüzgar sörfünde bekliyorsunuz, rüzgarın ne zaman geleceği hiç belli olmuyor. Ne zaman geleceğini bilmediğiniz bir şey bir anda geliyor ve siz onunla hızlanmaya başlıyorsunuz. O yüzden o heyecan çok acayip bir şey. Hem özgürlük hissi var hem de ne zaman geleceğini bilmediğiniz için özgür olamama hissi de var.
Zor bir spor mu sizce sörf?
Yarışçı olacaksanız ve profesyonel anlamda yapacaksanız dünyanın en zor sporu diyebilirim.
Nedir mesela zorlukları?
Mesela bir futbolcunun topu sabittir, kale ölçüleri bellidir ya da basketçinin pota boyu bellidir. Hayatları boyunca saha koşulları bellidir. Rüzgar sörfü ya da yelkenli ile uğraşıyorsanız her gittiğiniz yer hiçbir zaman bir öncekiyle aynı değildir. Aynı yere gitseniz bile aynı değildir hiçbir zaman. Rüzgar hep değişkendir. Mesela diyelimki Alaçatı'da yarışacaksınız hiç rüzgar yok, Hawaii'ye gideceksiniz 3 metre dalga var, Atlantik'e gidiyorsunuz hem dalga hem de akıntı var. Bu sebeple çok zor, o yüzden bizim yarışlarda ilk 20-25 her zaman değişkendir. Hobi olarak yapacaksanız çok keyifli bir spor, limitleri zorlamadığınız için. Yarışçı olmak hem pahalı hem de zor bir spor.
Sörf, elit bir spor aynı zamanda.
Hem de dünyanın en elit sporlarından bir tanesi. Yaş aralığı da çok fazla, 7'den 70'e. Hiçbir sörf yarışında birbirine küfreden insanlar ya da döner bıçağı görmezsiniz.
Bütün bunların yanında sörf seksi bir spor, siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Tabii ki seksi bir spor ancak sörf yaparken zorla seksi olma hali yoktur. Bir sörfçüde kaslarını çekip paylaşma arzusu yoktur. Siz o sörfçünün sörf yaparken fotoğrafını çekersiniz, onun sporunu yaparkenki hali seksidir zaten.
Siz kendinizi seksi buluyor musunuz?
Hiç düşünmedim kendimi seksi buluyor muyum diye açıkçası. Bunu size, kadınlara sormak lazım (gülüyor). Bir erkeğin kendini seksi olarak yorumlaması çok garip geliyor. Spor öyle olduğu için öyleyimdir heralde diyeyim.
Sörf sizin hayatınızda nasıl yer kaplıyor?
Her insanın bir mesleği var ve işinden uzaklaşmak için vs. tatile gider. Çoğu insan, bunu üzülerek söylüyorum ki sevmediği işi yapıyor. Fakat ben tatile gittiğimde de sörf yapıyorum. Sörf, benim için hayat... Hayatım boyunca çalışmadım, sevdiğim işi yaptım. Ne zaman çalışmış olarak görebilirim kendimi; o sörf tahtalarını, eşyalarını taşırken. 60-70 kilo ağırlığında, onları tek başıma taşıyorum.
Şanslısınız o halde...
Tabii ki, hem de çok şanslıyım. Ama şansın yanında ailemin desteği, Allah vergisi yeteneğim ve tabii ki çok çalışmak var. Tabii ki sponsorlarım olmasaydı hiçbir yarışa gidemezdim. İlk 10 sene sponsorum babamdı, babam maaşını alırdı ve yarısını bana yatırırdı.
Peki, özel hayat nasıl gidiyor; yarış, antrenman temposu arasında?
Gayet güzel, gördüğünüz gibi nişanlandım.
Hayırlı olsun, evlilik ne zaman?
İnşallah, yakın bir zamanda, bakalım kısmet.
Baba olmayı istiyor musunuz?
Tabii ki. Kim istemez ki? Ufak ufak sörfçüler yetişse... (Gülüşmeler) Tabii ki işin şakası, ne istiyorsa onu yapsın. Ailem bana bir sürü spor denetti, gitar çalarım, tenise, yüzmeye gönderdi, ben sörfü sevdim. O yüzden çocuklara birçok şeyi denetmek lazım.
Nişanlınız da sörf yapıyor mu?
Evet, yapıyor. Sörfte tanıştık.
Sporcu olmayan bir kadın ilginizi çekmezdi diye düşünüyorum.
Evet, ben sporcuyum. Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.
Bora Kozanoğlu Sörf Okulu'nu kuralı yaklaşık 20 yıl oldu. Nasıl karar verdiniz?
Şöyle oldu; insanlar gittikleri tatil köylerinde oradaki yanlış sörf ekipmanlarını deneyerek sörf yapamadığını zannederdi. Herkes sörfün çok zor olduğunu düşünüyordu. Sörfün doğru ekipmanla öğrenmesi çok kolay bir spor olduğunu bildiğim için ve çok da sevdiğim için bu sporu herkese öğretmek istedim. Öğretirken de belki para kazanabilirim diye düşündüm. Ülkemdeki herkese bu sporu öğretmek bana 20 yıldır inanılmaz bir haz veriyor. 7'den 70'e bir sürü insan burada sörf öğrendi.
Bora Bey, Alaçatı'yı Alaçatı yapan isimlerden birisiniz, sizce de öyle mi?
Tek başıma değil, ama etkisi olanlardan biriyim. Bütün dünyaya yıllardır Alaçatı'yı tanıttık. Türkiye'nin haritada yerini bilmeyen ülkelerde Türkiye bayrağını sallandırdık. Türkiye'de sörf yapılabileceğine inanmıyorlardı. O açıdan Alaçatı'yı dünyaya tanıtan birkaç kişiden biriyim. Sörf okulu olarak burada çok büyük misyonumuz da var. Bu tarz spor merkezleri sayesinde kişi hem doğa ile hem de kendi ile buluşuyor.