Röportaj & Styling: Gülçin İşler Fırat
Fotoğraflar: Cengiz Dikbaş
Video: Betül Yazıcıoğlu
Saç: Hasan Yavuz / Ebil Kuaför
Makyaj: Melis İlkkılıç
Fotoğraf Asistanı: Kubilay Karslı
Styling Asistanı: Zerin Dere
Makyaj Asistanı: Hidayet Korkmaz
Mekan İçin Mac Zorlu Adına Mars Sportif Ailesine Teşekkür Ederiz.
Yaptığı iş ile dönem dönem çok eleştirilen ünlü yaşam koçu Şeyda Coşkun Yeğin, azimli, çalışkan ve inandığı yolda hiç durmadan yürüyen ve sağlıklı yaşam konusunda farkındalık yaratan bir isim aynı zamanda. Biz bu özel çekim için Şeyda Hanım ve ortağı, aynı zamanda ayrılmaz parçası, kardeşi Tuğba Coşkun ile Zorlu'daki Mac Spor Salonu'nda buluştuk ve ortaya bu harika kareler çıktı. Şeyda Hanım'a yaklaşan yaz sezonuyla birlikte nelere dikkat edilmesi gerektiğini de sorduk ama özellikle altını çizelim; Şeyda Hanım bu tavsiyeleri sadece kendi yaşam stilinden yola çıkarak verdi. İki kız kardeşin birbirlerine olan bağlılıkları, hem iş hem de özel hayatlarındaki bütünlükleri ve sorularımıza verdikleri içten cevaplarla dolu dolu bir röportaj oldu.
Öncelikle hayat nasıl gidiyor, şu sıralar neler yapıyorsunuz?
Tuğba Coşkun: Hayat güzel gidiyor, her şey yolunda. Baharın enerjisi, neşesi üzerimize geldi. Ablam ile en büyük enerji kaynağımız işimiz ve şu sıralar çok yoğunuz.
Şeyda Coşkun Yeğin: Evet, bahar ile birlikte yeni bir enerjiye geçtik; işlerimiz yoğun ve bu bizi çok mutlu ediyor. Haziran ayında Amerika'ya gidiyorum ve orada 1 ay kadar kalarak enerjimi tazeleyerek, yenilikleri keşfederek geliyorum.
Tuğba Coşkun & Şeyda Coşkun Yeğin röportajının backstage videosu
Havalar ısınıyor ve bikini vücudu telaşı sardı herkesi. Şu sıralar sizce neler yapılmalı, mutfakta neler tüketilmeli?
Şeyda C.Y: Bence bu dönemde yeşillik, meyve tüketimine ağırlık verilmeli. Haftada 1 gün, özellikle pazartesi günleri green juice'ler (yeşil içecek) yapılabilir, bu bütün vücudu temizler. Yaza hazırlık için özellikle haftada 1 gün juice günü yapılmalı. Vücuttaki ödem atılmalı. Bunun üzerine de sevdiğiniz bir protein ile (et, balık ya da tavuk) iki gün beslenerek vücutta hafifleme yaşanabilir. Ben meyveleri çok seviyorum, mesela juice hazırlamak sizin için zor olacaksa mevsim meyveleri tüketilebilir. Özellikle yaz aylarında şeftali çok iyi bir seçim. Mesela şeftali ile çilek, kiraz, vişne gibi bir meyveyi karıştırarak tükettiğinizde hem doyurucu oluyor hem de kan şekerini dengeliyor. Bunlar tabii ki sağlıklı bedenler için tavsiyem olabilir; bazı insanlara meyve tüketimi de zararlı gelebilir. Bana gelmiyor, ben meyve ile iki öğün, hatta üç öğün geçirebiliyorum ama bunun arkasına mutlaka her zaman protein eklerim. Vücudun şöyle bir dengesi var, devamlı aynı şeyleri yersen vücut yediklerini tolere edemiyor. Mutlaka vücudu bir şoklamak gerekiyor. Mesela her gün aynı kahvaltıyı yapmak vücutta hiçbir farklılık yapmıyor, o yüzden kahvaltı çeşitliliği de çok önemli. Kahvaltıda bir gün yoğurt ile meyve ya da granola yoğurt yiyorsan ertesi gün mutlaka yumurtalı bir kahvaltı yapılmalı. Bir sonraki gün peynir, domatesli bir kahvaltı. Ama mesela bunların hepsi aynı öğünde değil; belki sadece hafta sonu hepsinin olduğu kahvaltı keyfi yapılabilir ve pazartesi günü de mesela telafisi yapılır.
Tuğba C: Bizim bu sıralar mutfağımıza en başta mevsim meyveleri ve sebzeleri girdi. Sebzelerden zengin içeceklerimiz, pudinglerimiz ve sağlıklı tatlı seçeneklerimiz baharın ilk habercisi bu dönemde bizim için. Bol proteinli öğünlerle hazırladığımız bowl'lar sağlık ve enerji deposu oluyor. Fit olabilmek için dengeli ve sağlıklı beslenme birincil önemli konu. Onunla beraber mesela benim için spor yapmak vazgeçilmez oluyor. Özellikle her gün 1 saat yürüyüş, haftada 2 gün pilates ve 1 gün kuvvet egzersizleri ile kendimi çok enerjik hissediyorum. Ayrıca masaj ve pozitif düşünmek de bence hem ruhun, hem de bedenin fit kalması için çok önemli.
Size göre kesinlikle ne yenmemeli?
Şeyda C.Y: Son zamanlarda herkesin glutensiz beslenmeye uyma modası var. Bunlar tabii ki güzel ama herkesin gluten alerjisi yok ki! Ama hayatımızdan mutlaka çıkarılması gereken şeyler var; beyaz un ve şeker. Ekmek yemeyin, ekmekte şeker çok var. İnsanın enerjisi alır.
Tuğba C: Benim çocukluğumda en sevdiğim şey ekmekti, beni ekmek almaya yolladıklarında yarısını yolda bitirir gelirdim (gülüşmeler). Şimdi tabii ki çok değişti içerikler.
Şeyda C.Y: Biz sütü de tercih etmiyoruz. Ben 0 kan grubundayım ve inek sütü bana hiç iyi gelmiyor.
Tuğba C: Biz bir istatistik yaptık ve gördük ki kilolu kadınların hepsi ya kola gibi gazlı içecekleri ya da süt içerikli içecekleri çok tüketiyor.
Şeyda C.Y: Mesela her gün latte içilmez ya da içecekseniz de soya sütü kullanılmalı. Biz Türk kahvesi, filtre kahve tüketiyoruz.
Siz şu sıralar neler yiyorsunuz? Mesela bir gün içerisinde ne yersiniz?
Şeyda C.Y: Hafta içi çok hafif şeyler yerim, hafta sonu biraz daha aileyle zaman geçirdiğimiz için kahvaltımda daha fazla şey oluyor. Hafta içi gün içerisinde meyve yerim, ağır öğlen yemeği yemem, enerjimi çok düşürüyor. Akşam evde mutlaka et, balık, tavuk gibi proteinlerden birini gün sırasına göre tüketirim. Hafta sonları mutlaka omlet yerim.
Tuğba C: Ben genellikle her pazartesi detoks yapıyorum, sadece sıvı alıyorum, katı hiçbir şey yemiyorum. Salı günü ise yumurta ile güne başlayarak, protein ağırlıklı bir beslenme programlıyorum. Yumurta benim vazgeçilmezim, çok severim. Genel beslenme prensibim protein, meyve ve sebze ağırlıklı beslenmek. Karbonhidratlarımı beyaz un ve şekerden uzak, bol lifli veya glutensiz olanlardan tercih ediyorum. Karabuğday, yulaf, siyez unu tercihlerim hafta sonları ise genellikle kendimi özgür bırakırım. Kaçamaklarımı hafta sonu yapıyorum. Ben Şeyda gibi çok katı değilim bu konuda ve yemek yemeyi aşırı seviyorum. Yeni tatları denemeyi, keşfetmeyi severim.
Sağlıklı bir kafe gibi bir mekan açma planınız var mı?
Tuğba C: Benim en büyük hayalim Be Light Kitchen'ı bir kafe olarak açmak. Bizi takip eden, bizim mutfağımızla buluşmak isteyenlerle daha geniş bir platformda buluşmak bana çok heyecan verici geliyor. Bir dönem bir marka ile işbirliği yaptık ve ürünlerimiz çok geniş kitlelerle buluştu. Çok güzel enerjiler doğdu. Herkes bizim programlarımıza katılamıyor ama gelip ödem çayımızdan, brownie'mizden, sağlıklı tüm yiyeceklerimizden alabilsinler istiyorum.
Şeyda C.Y: Dışarıda gönül rahatlığıyla bir şeyler yiyebileceğim bir mekan güzel olur tabii ki. Böyle teklifler çok alıyoruz, alışveriş merkezlerinden. Bir de Tuğba ile Londra'da kafe açmayı hayal ediyoruz.
Tuğba C: Ben, hemen giderim Londra'ya (gülüyorlar).
Şeyda C.Y: İstanbul'da da kendimiz için bir kafe düşünüyoruz (gülüşmeler). Danışanlarla yürüyüş yaptıktan sonra, arkadaşlarımızla buluşabileceğimiz, sağlıklı atıştırmalıkların olduğu bir mekan güzel olurdu.
Merak ediyorum dışarıda yemek yiyor musunuz?
Şeyda C.Y: Dışarıda hiçbir zaman karbonhidratlı, kek, turta, kurabiye gibi bir şey yemem, sadece kendi mutfağımda yaptığımı yerim.
Tuğba C: Sağlıklı olduğuna inandığım mutfaklarda yeni tatları denerim. Kırmızı çizgilerim var ama yemek yemeyi severim ve bundan da keyif alırım.
Diyelim ki kaçamak yaptınız, kaçamakların telafisi nasıl oluyor?
Tuğba C: Kaçamaklar hayatın tadı, tuzu ama kaçamak olarak arada yapılırlarsa (gülüyor)... Telafisi, hiç ertelemeden bedelini ödemektir. Mutlaka sonrasında dikkat ederim. Yediğimin bedelini öderim.
Şeyda C.Y: Yani bedelini ödemediğin hiçbir şeyle zaten mutlu olamazsın. Güzel bir vücut istiyorsan bunun bedelini ödemen lazım. Öncelikle neyi kaçırdığımıza bakıyoruz; karbonhidrat mı, protein mi? Proteini fazla kaçırdıysam iki meyveli arınma programı yapıyorum. Meyve bana iyi geliyor ve meyve seçimlerim de pomelo-çilek ya da greyfurt-çilek ikilisinden oluşuyor, aralarına da badem ekliyorum. Kaçırdığım karbonhidrat ise sabah 2 yumurta, öğlen badem ya da greyfurt ve 2 yumurta, ara öğünde badem ya da greyfurt akşam 2 yumurta yiyorum. Yumurta günleri bir önceki karbonhidrat kaçamağını temizliyor. Bu arada önemli not ben diyetisyen gibi tavsiye vermiyorum; sadece bana sorduğunuz için ve kendi hayatımda uyguladığım öneriler olarak anlatıyorum.
Peki, size göre herkes sıfır beden mi olmalı? Kusursuz beden kaygısı da kadınları mutsuz ediyor.
Şeyda C.Y: Hayır hiç öyle bir söylemim yok. Ben kadının kendini mutlu hissettiği bedende olmasını tavsiye ederim. Mesela o 38 beden ise öyledir, 40 ise 40'tır. Boyu uzun ve 40 beden ise kötü durmaz. Bence kadının anatomik yapısı, vücut proporsiyonu çok önemli. İnce bel, ince ayak bileği ve hafif çıkık popo ideal olandır ve öyleyse Allah'a şükrettiğimiz bir şeydir. Yoksa da elinden geldiğince güzelleştirmeye çalışırsın. Her kadın güzeldir bana göre kiminin sırtı, kiminin göğüsleri... Kişi bedeninde güzel yerlerini bulmalı.
Tuğba C: Bence sıfır beden olmak; güzel bir bedene sahip anlamına da gelmiyor. Ben atletik görünümlü, sağlıklı ve fit vücut seviyorum. Beni rahatsız eden, oradan buradan bir şeyler çıkmasın, selülitli, dalgalı olmasın vücut. Hatta kıvrımlı ve daha dişi vücut beğeniyorum.
Şeyda C.Y: Giyiminle kapatabiliyorsan kusurlarını çok da önemli değil. Taytın üzerine tişört ile giyerek poponu kapamak istemiyorsan, popoda dalga olmamalı. Ben Bebek'te devamlı dalgaya karşı yürüyorum (gülüşmeler).
Tuğba C: Bir de lütfen erkekler de tayt giymesin, mümkünse. Tayt erkekler için üretilmiş bir ürün değil (gülüşmeler).
Karşımda 40 ve 43 yaşlarında çok güzel iki kadın var, maşallah! Gözlerimle gördüm hiç selülitiniz yok. Siz nasıl hissediyorsunuz?
Tuğba C: 30'lu yaşlarımdan sonra ne ara 40 oldum hatırlamıyorum (gülüyor). Bedenimle çok barışığım, kendimi 25 yaşındaki vücudumdan daha iyi hissediyorum. Kadınların 40'ların en güzel yaşı olduğunu söylüyorlar. Tabii ki travmatik bir tarafı var, yok diyemem (gülüyor). Ama bunu fiziksel olarak yaşamıyoruz. İnsanın sağlıklı, kendisiyle barışık, iyi hissettiği her yaş en güzel yaştır. Biz bedenimizi buna güzel hazırladık, ruhumuzu da hazırlıyoruz bununla birlikte...
Şeyda C.Y: 43 yaşındayım ve 40'lı yaşları çok sevdim. Kendimde 35'li yaşlar arasında bir fark göremedim, yaş insanın nasıl hissettiğiyle ilgili. Kararlarını doğru alıyorsun, ne istediğini biliyorsun, kendini beğeniyor ve beğenmediğin yönlerini kabulleniyorsun. Bütün kadınlar çok güzeldir. Ben kadınların hepsini çok beğeniyorum çünkü kadınların çok güçlü bir iradeleri var. Bu işi yaparken o iradelerini görüyorum ve hayran oluyorum. Kadınları yaşlarına göre ayırmıyorum. Ama şunu biliyorum ki 24-25 yaşındaki bir genç kızdan daha iyi bir fiziğe sahibim.
Çok iddialı bir açıklama oldu.
Şeyda C.Y: Evet, iddialıyım çünkü görüyorum elime düşüyorlar (gülüşmeler).
Aynaya bakınca ne görüyorsunuz?
Tuğba C: Aynaya bakınca gülümseyen bir yüz görüyorum.
Seyda C: Ben aynaya bakınca karın kaslarımı görmek istiyorum, şişmiş, gazlı bir mideden hiç hoşlanmam (gülüşmeler). Açıkça konuşayım, Tuğba gibi gülen yüzüme filan bakmam. Önce karnıma sonra kalçama bakarım, kalçamın çıkıklığı ne durumda, bacaklarımda dalgalanma var mı diye. Hafta sonundan çıkınca o bölgelerimde neler olmuş diye bakarım. Bacağımı sıkıştırarak bakarım.
Tuğba C: Şeyda profesyonelce bakıyor vücuduna. Şeyda zaten hem kendine hem de bize öyle bakar; hemen de söyler "Sen biraz kilo mu aldın, yanların mı çıktı"... Onun gözü röntgen cihazı gibi (gülüşmeler).
Şeyda C.Y: Ben kendi kendimle nasıl yaşıyorum acaba? Takıntılı birisi olmasan bu işte başarılı olamazsın. Çünkü insanlara örnek olmam gerekiyor.
İki kardeş olarak iş hayatını paylaşmak nasıl bir his?
Tuğba C: Çok güzel bir his. Ben hazıra kondum diyebilirim çünkü zaten her şeyi Şeyda keşfetmişti ve kurmuştu.
Çok şanslısınız o zaman böyle bir ablanız olduğu için.
Tuğba C: Kesinlikle öyle. Biz birbirine çok bağlı iki kardeşiz. Anne, babamıza da çok düşkünüzdür ama en çok birbirimize düşkünüz. Hayatta en çok onay almak istediğim insan ablam olmuştur. Eskiden çok çatıştığımız anlar olurdu ama artık birbirimizin sınırlarına çok saygılıyız. İyi bir ikiliyiz; hem iş hayatında, hem seyahatte, hem de özel hayatımızda. Kardeşliğin yanında çok iyi dostuz.
Şeyda Hanım siz nasıl bir ablasınız?
Şeyda C.Y: Ben Tuğba'ya abla olmaktan öte onun hep arkadaşı olmaya çalıştım, bazen de o bana abla olmuştur. Kol kanat germe açısından tabii ki abla olmaya çalıştım. Hep bir adım kendimden önce onu düşünürüm. Evlenmeden, çocuğum olmadan önceki sürecimde, hep yeğenim Ali Sadi ve Tuğba için yaşıyordum ve hatta "Benim çocuğum olmazsa Ali Sadi'ye bırakırım her şeyimi" diyordum.
Karakter olarak çok farklı olduğunuzu düşünüyorum, öyle mi?
Şeyda C.Y: Karakter olarak çok farklıyız. Ben çizgilerimi çok net çekerim. Tuğba ise daha yumuşaktır, insanlara fırsat verir, ben kimseye ikinci şans vermem. Bir sözüm vardır, şans vermek suça teşvik etmektir. Bu benim iş hayatımdaki prensiplerimden biridir. Bir kere üzülmekten yanayım. Duygusal hayatımızdaki adımlarımız birbirimize benzemez, çelişiriz.
Şeyda Hanım, kardeşinizle çalışmaya nasıl karar verdiniz?
Şeyda C.Y: Tuğba, 4 yıldır bizimle çalışıyor, bana ilk olarak eşim söyledi "Tuğba ile neden çalışmıyorsun?" diye. Ben de ona dedim ki "Biz Tuğba ile kapışırız, birbirimize gireriz, nasıl olacak?" (Gülüşmeler) Çok heyecanlandım tabii ki. Benimle çalışacak birinin duruşu, görünüşü, benim hayat prensiplerimi benimsemesi, benim gibi düşünebilmesi gerekir. Benim gibi düşünebilen ve bana yakın başka kim olabilir ki? Sadece Tuğba olabilir… Benden bir tane daha olsa en yaklaşan Tuğba olurdu.
Tuğba C: Olamaz, ondan bir tane daha olamaz, yakın olabilirim ancak (gülüşmeler).
Birbiriniz için ne ifade ediyorsunuz?
Tuğba C: Kardeş çok güzel bir söz bence. Gerçekten kardeş sözcüğünün anlamını ablam ile doyasıya hissettiğimi düşünüyorum. Benim hayatımın en tamamlayıcı parçası, mutluluğumu gözünde gördüğüm, mutluluğuyla kalbimi ısıttığım o (gülüyor).
Şeyda C.Y: Tuğba benim için her zaman, en mutsuz gününde bile, enerjisini yukarıda tutan ve bu yönüyle hayran olduğum biridir. Biz hiçbir zaman ikimiz aynı anda enerjimizi düşürmeyiz. Birimizin enerjisi hep yüksektir. Seyahate gittik mi her şeyi unuturuz. Birbirimiz için yalnızlıktan kaçışız. Hayat boyu senin yanında olacağını düşündüğün, bildiğin biri...
Birbirinizi anlatmanızı istesem, nasıl anlatırdınız?
Tuğba C: Şeyda benim için disiplin, azim, iş aşkını ifade ediyor. Şeyda'nın çok başka bir enerjisi vardır, dokunduğu her işi pozitife, güzelliğe dönüştürebilir. Onu da sevgisiyle, iç gücüyle çok inanarak yapar. Dokunduğu her şey farklılaşır. İşini yaparken özellikle enerjisinin, ilahi aşkının olduğunu hissediyorum. Benim için can dost, yol arkadaşı, en çok eğlendiğim insan ve çok fazla şey ifade ediyor. Hayata her zaman ablam için teşekkür ediyorum.
Şeyda C.Y: Tuğba, çocukken bizim evin huzuru ve neşenin olduğu yanıydı. İleri yaşlarda ise Tuğba'nın yaşadığı olaylar karşısındaki tavırlarına, güçlü duruşuna hayran oldum. Çünkü Tuğba kuş gibi naifti, yumuşacıktı; biz onu uçurduk, kuş bir anda kartal oldu. Hepimizi kanatlarıyla çevreledi. Tuğba'nın özellikle, eski eşi Mehmet Ali'nin rahatsızlığı döneminde kanatlarının ne kadar büyüdüğünü ve yükseldiğini gördüm. Naif kişiliğinin altında güçlülüğünü görmek beni çok mutlu etti. Tanımaya devam ediyoruz birbirimizi, insan çocukken anlamıyor.
Bu arada büyük geçmiş olsun, Mehmet Ali Bey'in durumu nasıl?
Tuğba C: Çok daha iyi, şükürler olsun. İyileşme sürecine girdi ve her gün daha iyi oluyor. İnşallah zor günler geride kaldı. Çok zor günler geçirdik aile olarak. Oğlum ve babası birbirlerine çok düşkünler ve çok yakınlar. Ali Sadi, haftanın 2-3 günü babasında kalır. Bu hastane sürecinde babasını göremediği için çok üzüldü, çok yoksun kaldı. Ben de, o da çok üzüldük ve yıprandık bu süreçte... Mehmet Ali benim için hem çok sevdiğim bir insan, hem de çocuğumun babası. Her yönden zor günlerdi ama şimdi Ali Sadi her gün babasına gidiyor, onunla vakit geçiriyor. Çok şükür.
Biraz da geçmişe gidelim, Ankara'dan İstanbul'a geldiniz. Nasıldı o yıllar?
Tuğba C: Çok güzel yıllardı. Ulus'ta oturuyorduk, Anadolu yakasında işe giderdik. Biz liseden beri çalışıyoruz, çalışmayı çok seviyoruz. Ailemizden üniversite yıllarından beri para almıyoruz.
Şeyda C.Y: Arabamız da yoktu; vapurla, dolmuşla üç vasıtaya binerek işe giderdik. Çok mutluyduk. Ankara'dan İstanbul'a gelerek 2 kız ayakta durmaya çalışmak hiç kolay değildi. İki işte çalışıyordum; hafta sonları da özel bir yerde çocuklara jimnastik dersleri veriyordum. Bunu okuyan herkese şunu söylemek isterim; lütfen çalışın. Dolmuşa, metroya, otobüse binmenin keyfini çıkartın, gerçekten çok güzel duygular. Bir gün araba sahibi olduğunda onun kıymetini çok iyi anlıyorsun. Bizim de o dönem arabamız olabilirdi ama babam bize "İstanbul'a gidiyorsunuz, ayaklarınızın üzerinde durun, önce yolunuzu öğrenin sonra arabanızı alırsınız" dedi. Şimdi ikimiz de istediğimiz arabaya binebiliyoruz ve aldığımız keyif çok başka.
Tuğba C: Yeni nesilde ne yazık ki her şeye hemen sahip olmak var. Üreten olmak, çalışmak çok keyifli bir şey... Ayaklarının üzerinde durmak kadına çok farklı bir güç katıyor. O güç ile her şey önünde eğiliyor. Biz her zaman çalışmayı çok sevdik, keyif aldık, çok iyi insanlarla tanıştık İstanbul'a geldiğimizde. Şeyda işini geliştirdi, küçücük başladığı şeyi büyüttü. Sabah 04.30'da uyanıp yürümeye gidiyordu.
Şeyda Hanım sizin için "Kolay yoldan, yürüyerek para kazanıyor" diyorlar ama siz buraya gelene kadar çok çalışmışsınız.
Şeyda C.Y: Evet, benim için "Yürüyerek para kazanıyor" diyorlar öyle bir şey yok. Ben hep şunu söylerim; birileri bir yerlere geliyorsa bu hiç kolay olmamıştır. Bunun arkasında hiç kimsenin desteği yoksa bilin ki bu kişi çok emek harcamıştır, çok yol tırmanmış, rüzgara karşı yürümüştür, fırtınaya maruz kalmıştır ve bunlara rağmen hala yolunda yürümeye devam ediyordur. Yarattığım bu işin kıymetini en çok ben bilirim, boşa harcamam ve ona da ufacık bir olumsuzluğun gelmesine izin vermem.
Tuğba Hanım sizin için de "Ünlü biriyle evlendi ve hiç çalışmadı" deniyor.
Tuğba C: Hayatım boyunca çalıştım ve çalışmaktan da hiç gocunmadım. Hayatta en büyük gurur kaynağım çalışmaktır. Doğumdan hemen sonra çalışmaya başladım, hamileliğimde 7. ayıma kadar çalıştım. Her zaman işim vardı sadece çalışmadığım çok kısa bir süreç var hayatımda, bu tabii ki olabilir. Şanslıydım, vicdanlı ve iyi bir insan ile evlendim, evliliğimi sürdürememiş olsam da... Çocuğumla belirli konularda maddi sıkıntı çekmedim o yüzden çok şanslıyım, tek başına mücadele veren çok kadın var. Ama hiçbir zaman çalışmaktan gocunmadım ve hayatımı kendim kurabilme güvenim oldu. Hiçbir şey hayatımı sürdürmek için bağlayıcı etken olmadı.
Tuğba Hanım özel hayatınızla göz önünde değilsiniz, aşk hayatınız nasıl gidiyor?
Tuğba C: Evet, özel hayatımı göz önünde yaşamayı seven biri değilim, kendi içimde yaşamayı seviyorum. İlişkilerimi de öyle yaşamaya gayret gösterdim. Şu an aşk hayatımda bir şey yok.
Evlilikte aşk ne alemde Şeyda Hanım?
Şeyda C.Y: Evlilikte aşk güzel gidiyor tabii ama aşk bir saatten sonra yerini sevgiye, saygı ile kucaklamaya bırakıyor. Hep birbirini düşünmeye, daha iyi anlamaya başlıyorsun ve aynı yolda yürüyorsun. Biz eşimle güzel bir çiftiz, birbirimizle çok eğleniyoruz. Çocuğumuz olduktan sonra da özel bir sevgi topuna döndü ilişkimiz, çocuğumuzla birlikte yuvarlanıyor, büyüyor. Bundan sonraki hayatımızda da birbirimizin hayat arkadaşı olarak çocuğumuzu iyi bir yerlere getirmeyi ve onu izlemekten keyif almayı diliyoruz. İyi ki eşimle evlenmişim ve çocuğum olmuş.