“En belirgin özelliğim gerçekçi oluşum”
“En belirgin özelliğim gerçekçi oluşum”
Röportaj: Gülçin İŞLER FIRAT
Fotoğraflar: Koray IŞIK
Kitaplarıyla akıllara kazınan, insanlara farkındalık kazandıran ve yaşadığı çevreye son derece duyarlı bir yazar Azra Kohen. Asıl mesleği psikologluk olan Kohen, daha çok kişiye ulaşma ihtiyacından doğan yazma dürtüsüne teslim olarak bundan yaklaşık 2 yıl önce ilk kitabı 'Fi' ile okuyucularıyla buluşmuştu. Kısa sürede çok okundu 'Fi' ve serinin diğer kitapları 'Çi' ve 'Pi' de bu başarıyı takip etti. Yazar, kısa bir aradan sonra 'Aeden' ile yeniden, merakla kitabını bekleyen okurunun karşısına geçti. 5 Aralık 2016'da okur ile buluşan 'Aeden'nin satışları 100 bini geçti ve halen bestseller listesinde. Azra Hanım bu başarıdan çok mutlu ama sadece kitapları iyi sattığı için değil, okunduğu ve anlaşıldığı için... Kendisiyle bir araya gelerek hem hayatına dair, hem kitaplarının başarısını konuştuğumuz keyifli bir sohbet gerçekleştirdik; hem de son kitabı 'Aeden'ne Hollywood'dan gelen film teklifini konuştuk.
Azra Hanım, Fi, Çi, Pi kitaplarında yakaladığınız başarıdan sonra son kitabınız Aeden de en çok satanlar listesinde. Ne hissediyorsunuz?
Azra Kohen: Fi, Çi, Pi'nin başarısının bir tesadüf olmadığını, doğru yolda olduğumu ve en önemlisi topladığım bilgilerin binlerce kişi tarafından özümsenmeye hazır olduğunu Aeden gösterdi bana. Aeden gibi kalın, içi bilgi dolu ama çok sürükleyici bir hikayenin böylesine sevilmiş olması çok umut verici. Artık değerlerimizi koruyacağımız, anlamların peşine düşeceğimiz bir geleceğin kapısında olduğumuzu hissediyorum.
Aeden'i kaleme alırken yola çıkış amacınız neydi?
Kohen: Hayatımıza sahip çıkmak... İnsan organizması, hayatına sahip çıkabilmek için dizayn edilmiş bir organizmadır. Eğer bunun farkına varırsa doğru anlamda gelişir, evrilir ve tekamül yolunda adım adım ilerler. Ama bunun farkına varmazsa da kendi kurduğu bu gelişemeyen sistemin içinde yok olacağını düşünüyorum.
“En belirgin özelliğim gerçekçi oluşum”
Dünyaca ünlü Tristar Productions'ın İngilizce'ye çevrilmek üzere olan Aeden'ın film hakkını satın alma hikayesini sizden dinleyelim...
Kohen: Kitaplarımızı İngilizce'ye çeviren büyük bir yayınevi var; Penguen. Oradan aracı olunmuş. Biz de Tristar Productions şirketiyle iki toplantıya gittik. Ama henüz imzalanan bir şey yok. İngilizcesi de çıkmadı çünkü henüz kitabın. Ama gelecekte böyle bir hissim var ki Aeden bir prodüksiyon olacak Hollywood'da. Türkiye'de ise bizim teknolojimiz yeterli değil film olması için.
Fi, Pi, Çi ile çok tanınan, bir nevi fenomen bir yazar oldunuz...
Kohen: Öyle mi gerçekten? Fenomen olmak için biraz nevrotik olmak lazım. Ben de nevrotizm eksikliği var, çok farklı biri değilim.
Ama sonuçta bilinen ve takip edilen bir yazarsınız, bunun adına fenomen demesek de... Bu başarıyı bekliyor muydunuz?
Kohen: Bu kadarını beklemiyordum tabii ama bu bana umut veriyor. ÇünFenokü yazdıklarım hep bir şey öğrenme üzerine... Kitaplarımı okuyup bitiren herkesin ortak düşüncesinin "Bu kitabı iyi ki okumuşum" olduğuna inanıyorum. Çünkü kitabın içine okuyanların işine yarayacak, okuyan kişinin hayatını, çevresini olumlu yönde etkileyecek bir sürü bilgi koyuyorum.
“En belirgin özelliğim gerçekçi oluşum”
Kitap ile yola çıktığınızda farkındalık yaratacağınızı, bu kadar bilinir olacağınızı düşünüyor muydunuz?
Kohen: Hayır. Bir şeylerin ucundan tutacağıma emindim kendi çapımda ama bu kadar çok kişi olduğumuza emin değildim. Aynı duygulardan ve aynı kaynaklardan gelen bu kadar çok insanın aynı duyguda birleşebileceğinden emin değildim. Meğerse birçok insan varmış; benim gibi düşünen ve saçmalıkları değiştirmek için emek vermeye hazır, ancak nereden başlayacağını bilmeyen...
Siz nereden ediniyorsunuz peki bu enterasan bilgileri, özellikle son kitabınızda yer alanları?
Kohen: Çünkü çok araştırıyorum, bilimsel makale okuyorum. Astro fizik, kimya, matematik, biyoloji, din hepsini araştırıyorum, okuyorum. Kuran-ı Kerim'in altı değişik mealini okudum mesela. Var olan her şeyin bir nedeni olduğuna, bir şeye hizmet ettiğine ve var olan her şeyi anlamamız gerektiğine, bir şeyi anladığımız zaman ancak büyük resmi görebileceğimize inanıyorum. Benim için önemli bir şey vardır: "Bildiğin kadar değerli, hiçbir şey bilmediğini anlayacak kadar da yücesin". Ben her şeyin araştırmacısıyım, hiçbir şeyin bilicisi değilim.
“En belirgin özelliğim gerçekçi oluşum”
Bu kadar bilgi birikimine sahipken hayatınızda istediğiniz her şeyi gerçekleştiriyor musunuz?
Kohen: Neyi isteyeceğimi seçiyorum. Çünkü bazen bir şey isteriz ama hayat hepimizden akıllıdır. İstediğiniz şey aslında olmak istediğiniz kişiye hizmet etmiyordur ama biz bunu anlamıyoruzdur büyük resmi görebilecek varlıklar olmadığımız için...
Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Bir yazar, kişisel gelişim uzmanı ya da...
Kohen: Ben kendimi çiftçi olarak tanımlıyorum, biraz da aşçı... Aslında yaşamak istediğim gezegende yaşayabilmek için üzerime düşeni, görevimi yapıyorum. Çocukların geleceklerinin harcanmadığı, cana saygısı olan insanlığın içinde yaşamak istiyorum.
Hem görevinizi yapıyorsunuz hem de kitaplarınızla insanlara dokunuyorsunuz...
Kohen: İnsanlara dokunmak çok romantik kelimeler... Evet, dokunuyorum belki ama ben romantik biri hiç değilim. Daha çok gerçekçi biriyim. Bana göre en belirgin özelliğim gerçekçi olmam. Bir sürü kitap yazıyorum, belki insanlar daha çok hayalperest olduğumu düşünebilirler. Ama bir şeye hizmet etsin diye kitap yazıyorum.
“En belirgin özelliğim gerçekçi oluşum”
Yazar olduktan sonra hayatınızda neler değişti?
Kohen: İnsanlara daha çok sarılır oldum. Eskiden sarıldığım maksimum 10-20 kişi vardı şimdi yüzlerce kişiye sarılıyorum. Bayağı duygulanıyorum. Okurlarımdan kitap yazsam olur, onlardan çok şey öğreniyorum. Ve evren "Evet Azra doğru bir şey yapıyorsun" diyerek bir takım insanları gönderiyor bana. İnsanların söylediği bir cümle bazen, abartmıyorum bir hafta aklımdan çıkmıyor.
Yazma tutkusu nereden geliyor?
Kohen: Tutku mu? Evet, aslında ilk defa siz tutku kelimesini kullandınız. Gerçekten tutkuya dönüştü. Çünkü ihtiyaç hissettiğim şey haline geldi. Ama ilk yazmaya başladığımda dünyadaki saçmalıklara ucundan, bir yerinden tutup engel olma çabası vardı. Bu çabayı harekete dönüştüremiyordum; yazı yazınca bir şeylerin ucundan tutabileceğimi gördüm.
Neydi sizi yazmaya iten saçmalıklar?
Kohen: Bir sürü şey... Bugün sokakta mendil satan çocuklardan tutun da bunu bizim normalize ederek yaşamamız, şeker bayramında çocuklara şeker veriyor olmamız ya da ülkemizdeki değerlerin isimlerini bilip, içeriklerinin bilinmiyor olması. Normalize edilmiş bir sürü saçmalıklar kısaca.
Her zaman kafa yoruyor musunuz bunlara?
Kohen: Her zaman... Çocukluğumda mesela ilk kafa yorduğum şey sokak hayvanlarının açlık sınırında yaşıyor olmasıydı. Onlar bir can ve onların nasıl beslendiğiyle hiç kimse ilgilenmiyor. Bu kadar acımasız olmak, bir canlının yanından iğrenerek uzaklaşmak benim gerçekten anlamadığım şeylerden sadece biri...
“En belirgin özelliğim gerçekçi oluşum”
Azra Kohen kimdir dendiğinde 'sürekli sorular soran biri' olarak tanımlamışsınız kendinizi. Nasıl bir çocukluktu sizin ki?
Kohen: Çocukluğuma dair en belirgin hatırladığım şey arkadaşlarımla olan ilişkimin bir aile şeklinde olmasıydı. Ben arkadaşlarını çok seven ve arkadaşları konusunda da şanslı olan birisiyim. Mesela 4 yaşındaki arkadaşım şu an yine benim en yakın arkadaşımdır. Ortaokuldan, liseden hala çok yakın arkadaşlarım var. Çocukluğumda böyle yazılar yazan bir çocuk değildim. Keşif üzerine adanmış bir çocukluğum vardı ve keşfederdim. En çok yaptığımız şey hayal dünyamıza yönelik oyunlardı.
Nasıl yaşıyorsunuz, bir gününüz nasıl geçiyor?
Kohen: Şu an doktora tezi hazırladığım için çok yoğunum. Az uyurum; sabah 6'da uyanıyorum. Sabahları erken kalkamayan insanların kendi potansiyellerinin sadece belirli bir kısmını gerçekleştirebileceğine, geri kalan kısmını heba edeceğine inanırım. Bu bir önyargı da olabilir tabii. Erken uyanmak, alışkanlık haline getirdiğinizde çok yararını göreceğiniz bir şey. Ama gece yaşamayı da severim. Dengeli ve sağlıklı beslenirim. Sigara içmem, alkol kullanmam. Beyaz un, ekmek, pirinç vs. yemiyorum. Şekeri hayatımdan çıkartmaya çalışıyorum ama evde 8 yaşımda bir oğlum olduğu için şekersiz kek vs. yapamıyorum. Pekmez kullanıyorum. Radyasyondan uzak durmaya çalışıyorum ve mutlaka spor yapıyorum.
“En belirgin özelliğim gerçekçi oluşum”
Oğlunuzla neler yapıyorsunuz, nasıl bir anne-oğul ilişkiniz var?
Kohen: Oğlum beni inanılmaz besliyor. Bir kere çok bildiğimi zannettiğim ve ukalalık seviyesine ulaştığım her şeyde popomu yere indiren bir varlık o. Onun varlığından çok şey öğreniyorum. Yavrularımız bizim yumuşak karnımızdır onun yaşadığı duygu devinimlerini ben de yaşıyorum.
"Sadeleştiğinde zenginleşirsin" demişsiniz bir röportajınızda. Nasıl yapacağız bunu?
Kohen: Markalardan uzak durarak... Benim de konforlu bulduğum için çok sevdiğim markalar var, kullanıyorum da tabii. Ama tüketirken çevremizdeki dünyayı gözlemlemeliyiz. Kendi konforlu dünyamızın içinden çıkmazsak dışarıdaki o konforsuz yaşantı evimizin içine girecek. Denge kurmalıyız. Bu dengeyi de nasıl kuracağız? Mesela ben çocukların okumasına yardım ediyorum. Bunun rakamını siz belirleyebilirsiniz ama belirli bir standartta yaşıyorsanız en azından hayatınızda iki çocuğu okutabilirsiniz. Çocuk okutmak pahalı bir şey değil Türkiye'de. Hava atıyor gibi olsun istemem ama şu anda 59 çocuk okutuyorum.
59 çocuğu nasıl okutuyorsunuz, zaman yetiyor mu?
Kohen: Ben zaten başka bir şey yapmıyorum, pek de bir zamanımı almıyor. Bir tek şartım oluyor bu konuda asla ailenin eline para vermiyorum, çocukları okula yerleştiriyorum. Bu konuda yalnız değilim, eşim ve asistanım Nathalie bana çok yardım ediyor. Bir de çevremde hep aktif, birlikte üretebildiğim insanlar vardır. Hayatımda birlikte üretemediğim bir insanla sosyalleşmem mümkün değil.
Kitaplarınızı yazarken nelerden esinleniyorsunuz?
Kohen: Annelerden esinleniyorum. Türkiye benim için inanılmaz bereketli bir ülke, ülkemi çok seviyorum. Ülkemin içindeki dinamikleri izlemekten çok keyif almasam da izlemekten kendimi alamıyorum.
Ülkenin dinamiklerini nasıl izliyorsunuz?
Kohen: Otobüse biniyorum. Otobüste çok alakasız yerlere gidiyorum. Yeni bir otobüs rotası açılmış mesela hemen biniyorum. Metrobüse de biniyorum ama o çok tekdüze geliyor bana. Mesela Habibler'e, 3. köprünün ayağına giden otobüse binip gezmek lazım. Bazen sohbet ediyorum insanlarla; bazen de inip geziyorum o sokaklarda. Mesela Fi, Çi, Pi ve özellikle Aeden'nin bir kısmı otobüste yazılmıştır. Şehiriçi otobüslerde... Çünkü hayatı yazıyorsan hayatın içinde olmalısın. Mesela arabada giderken trafik sıkıştığında kucağımda laptopu açar ve yazarım.
Son olarak Fi, Çi, Pi kitaplarınız dizi olarak karşımıza çıkıyor çok yakında. Ne düşünüyorsunuz?
Kohen: Açıkçası diziyi konuşmak bana göre değil, çünkü ben kitabı yazdım. Dizinin bambaşka bir ekibi ve işleyişi var. Ama usta oyuncular var kadroda. O yüzden başarılı olacağına inanıyorum.