Röortaj: Gülçin İşler Fırat, Fotoğraflar: Koray Işık
Bu yıl 13. gerçekleşen Contemporary İstanbul'un hiç şüphesiz en çok konuşulan sanat olayı selfie çeken Herkül oldu. Geçen yıl da büyük ilgi gören boks yapan Herkül heykeliyle çok konuşulan ve ilk katıldığı yıl 2016'dan bu yana ilgiyle takip edilen sanatçı Emre Yusufi ile bir araya geldik. Emre Bey'den eseriyle 4 günde 4 bin selfie çekildiğini ve 15 bin kişinin de Herkül ile poz verdiğini öğrendik. Emre Yusufi'ye başta Herkül heykelleri olmak üzere eserlerini, yeni projelerini ve sanat dışında neler yaptığını sorduk.
Emre Bey, biz sizi özellikle Contemporary İstanbul'daki eserlerinizle tanımaya başladık ama bilinmeyen yönüyle Emre Yusufi kimdir?
Evet, doğru. üç yıldır Contemporary İstanbul'a katıldığım için burada sanat dünyasında tanınır ve bilinir oldum. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarımı mezunuyum. Üniversiteden önce Floransa'da sanat eğitimi aldım. Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde yüksek lisans yaptım. Lemonade Reklam Ajansı'nın kurucu ortağıyım aynı zamanda. Reklamcılık kariyerim devam ederken aynı zamanda sanat işiyle de uğraşıyordum. Reklamcılık kariyerim 10. yılında sanatla uğraşmaya, yani daha çok sanat ile uğraşmaya karar verdim. Yaptığım çalışmalar daha çok İtalya'da sanat dünyasında alıcı bulmuştu. 2016 yılında Herkül fikrini Hercules Koleksiyonu ile olgunlaştırmıştım ve üç sene önce Contemporary İstanbul'da sundum.
Contemporary İstanbul'da geçen yıl olduğu gibi bu sene de çok konuşuldunuz. Bu bir sanatçı olarak sizin duruşunuzu nasıl etkiledi?
Gayet memnunum bu durumdan ve beni pozitif etkiledi. İletişimi ve konuşmayı çok seven biriyim. Dışa dönük bir sanatçıyım, insanlarla diyalogda olarak onlara bir şey katmayı, onlardan beslenmeyi çok seviyorum.
Selfie çeken Herkül eserinin bu kadar ilgi çekeceğini bekliyor muydunuz?
Evet, bekliyordum. Eserin ilgi çekeceğini ve sosyal medyada çok paylaşılacağını bir matematik formülü kadar net bir şekilde biliyordum.
Halihazırda bir Herkül koleksiyonunuz vardı zaten Contemporary İstanbul için de Samsung ile işbirliği yaptınız. Nasıl oluştu bu işbirliği?
Öncelikle neden bu eseri seçtiğimi anlatayım. Geçen sene 'altın eldivenli boks yapan Herkül' heykeli insanların çok ilgisi çekmişti. Gözlemledim ki insanlar fotoğraf çekilirken yumruğun önüne kafasını koyuyor, aynı o pozu yapıyor vs. Bu benim için çok önemli bir dataydı ve şunu gördüm ki insanlar bir sanat fuarına da gelseler, beğendikleri sanat eserini sosyal medyada paylaşmak istiyorlar. Bu noktada da bir sonraki eseri planlarken sosyal medyadaki paylaşımı göz önünde bulundurdum ve dedim ki; eserimin sosyal medya hesabı olsun, eserin kendisiyle çekilen bir fotoğraf açısı olsun ve sosyal medyaya yüklemekte de zorluk çekmeyin. İşte tam bunları düşünürken birisinin bu konuda yardımına ihtiyacım vardı orada da Samsung gibi bir teknolojik partnere ihtiyaç duydum. Projenin çıkış zamanı da Samsung'un yeni telefonu Galaxy Note 9'u duyurduğu zamana denk geldi. Biz bunu öngörememiştik ama 'Gücü Keşfet' diye bir mottoyla çıktık ve Herkül'ün de gücün tanrısı olduğunu düşünürsek iyi bir işbirliği oldu.
Peki, sizi ve eserinizi eleştirenler de oldu. Eleştirilere karşı ne söylemek istersiniz?
Evet, hem de çok. Bazı sanat eleştirmenlerinin bu yorumları yaparken benim sanattaki geçmişimi biliyor mu bilemem. Ancak bir heykelin ve Herkül heykelinin selfie çekmesi çok normal. Herkül gibi annesi insan, babası Zeus olan bir varlığın hayatımıza girmesi benim kurduğum konu. Bu fikrin ucunda Herkül boks da yaptı, kaykaya da bindi. Selfie çekmesinde de evet düşünülmüş bir altyapı var, bir o kadar da normal bir şey. Beni tanımayan birisi tabii ki, benim için "Adam popülerliği kazanmak için böyle bir fikir buldu" diyebilir. Buna yanıtım da hem evet hem de hayır olur. Yaptığım bir çalışmanın devamıydı zaten bu, sadece yapma biçimimi değiştirdim.
Peki, siz bir sanat fuarında selfie çeken Herkül heykeli tasarlayarak popüler kültüre bir başkaldırı örneği mi sergilediniz?
Bu konuya hiç eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmadım, tek amacım insanların yüzünü güldürmekti. İnsanları mutlu etmek istedim. Selfie çeken insanları izlerken çok keyif aldım, insanlar çok güldü. Heykelin kendine ait bir Instagram hesabı var. Konunun eğlencesi burada, heykel kendisi paylaşım yaptı. Sanata bakış açımız bu olabilir ama bu paylaşım kültürü artık yadsınamaz bir gerçeklik.
Contemporary İstanbul sizin hayatınızda nasıl bir yer kaplıyor?
Güzel bir soru; açıkçası çok fazla yer kaplamıyor. Bütün sanat üretimimi, hedeflerimi Contemporary üzerinden yapmıyorum. Kaldı ki bu sene katılmıyordum bir teklif ile katılmaya karar verdim. Galeri Baraz'dan bir teklif geldi ve o teklif getirince katıldım. Tabii ki üzerime bir misyon eklendi
"Acaba diğerinde ne yapacak?" diye. Ama çok samimiyetle söylüyorum ki hayatımda çok büyük bir yer kaplamıyor çünkü benim hedeflerim çok başka.
Nedir mesela hedefleriniz?
Benim hedefim yurtdışına açılan bir sanatçı olmanın bir çıta daha yukarısında bir şey. Mesela bazen bazı sanatçıların adını duyduğunuz zaman heyecanlanırsınız ve "Tabii ki biliyorum, o şu alanda çok önemli bir isimdir, sanatçıdır" dersiniz ya ben de bundan 5, 10 yıl sonra kendi adıma bunu diliyorum. Bir Fransız, İtalyan adımı duyduğunda böyle düşünsün istiyorum.
Büyük bir hedefiniz varmış. Ne kadar yaklaştınız ya da hedefinizin neresindesiniz size göre?
Bu anlamda kapıyı araladığımı düşünüyorum. Bundan sonra önümde bir koridor var ve o koridordan girmem gerekiyor ve şu anda oradayım. Gitmek istediğim hedef bu.
Sizce sizin farkınız ne?
Kendi adıma bunu söylemek güç aslında ama farkım özgün fikirlere sahip olmam diyebilirim. Tekrara girmiyorum. Uzun süredir reklam piyasasındayım çok fazla marka stratejisi inceledim, bir ürünün nasıl satılacağını iyi bilen bir reklamcıyım aynı zamanda. O yüzden fikirlerimi oluştururken iyi analiz edebiliyorum. Satın alma değil çünkü sanatta satın alma üzerine bir şey yapmazsınız ama beğeni söz konusu ise bu öngörüye sahibim. Bu öngörüyü de insanları, dünya düzenini iyi okuyarak yaptığıma inanıyorum. İnsanların sosyolojik, kültürel durumlarını iyi analiz ederek ortaya doğru bir şey koymaya çalışıyorum. Bohem bir insan değilim. Kendi içine kapanan ve gri havalarda güzel işler üreten biri değilim; aksine insanların içerisinden kendimi daha iyi hissediyorum.