İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın ilk kez 1987 yılında 1. Uluslararası İstanbul Çağdaş Sanat Sergileri adıyla açtığı İstanbul Bienali, Venedik, Sao Paulo, Sydney gibi benzerleri arasında bugün en prestijlilerinden biri olarak kabul ediliyor. Bugün bulunduğumuz coğrafyada düzenlenen en geniş çaplı uluslararası sanat sergisi olma özelliğini taşıyan İstanbul Bienali, ulusal temsil modeli yerine sanatçıların yapıtları aracılığıyla birbirleri ve izleyicileri ile diyaloğunu sağlayan bir sergi modelini tercih ediyor. Bu yıl Koç Holding'in sponsorluğunda, 'Anne, ben barbar mıyım?' başlığıyla 13. kez gerçekleştirilen bienal, politik bir forum olarak kamusal alan fikrine odaklanıyor.
Şiir, edebiyat ve şiirsellikle sanatın ilişkisini vurgulayan bu başlık, aynı zamanda 'barbar' terimiyle, 'öteki'leri anlamak için öğrenmemiz gereken veya 'gelecek dünya'yı anlamlandırabilmek için keşfetmek zorunda olduğumuz yeni ve bilinmedik dillere de işaret ediyor. 13. İstanbul Bienali sergileri 20 Ekim'e kadar Antrepo no.3, Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, ARTER, SALT Beyoğlu ve 5533'te gezilebilecek. 'Sanat başkenti' unvanını her geçen gün daha çok hak eden İstanbul'daki bu önemli çağdaş sanat etkinliğinin en büyük takipçileri ise iş ve cemiyet hayatının ünlü isimleri. Çağdaş sanat konusunda çok etkin ve yetkin isimlerden olan Leyla Alaton, Banu Çarmıklı, İnci Aksoy, Tilda Tezman ve Olgaç Artam İstanbul Bienali'ni Şamdan Plus için değerlendirdi. Ayrıca kendilerine bienalde en çok ilgilerini çeken sanatçı ve eserlerini de sorduk.
Banu Çarmıklı
"İSTANBUL BİENALİ VENEDİK BİENALİ'NDEN SONRA ÖNEMLİ BİR ETKİNLİK"
Bienal; 'öteki 'leri anlamak için öğrenmemiz gereken veya gelecek dünyayı anlamlandırabilmek için keşfetmek zorunda olduğumuz yeni, bilinmedik dillere işaret ediyor. Kamusallık anlamı yeniden irdeleniyor. Dünyanın çesitli yerlerinden sanatçılar, küratörler ve koleksiyonerler geliyor. İstanbul Bienali, Venedik Bienali'nden sonra önemli bir bienal. Yerli ve yabancı küratörleri, sanatçıları ve galerileri buluşturan ve ülke ekonomisine katkıda bulunan bir etkinlik. Shahzia Sikander, kültürel ve görsel tarihlerin nasıl birbirine dolaştığını ve farklı kuşaklardan gelen Türkçe yazar ve şairlerin şiirlerini farklı seslere okutarak kaydetmiş. Bu nedenle beğendim. Wang Qingsong'un çalışması Amerikan kültürünün Çin kültürü üzerindeki etkisini ironik bir şekilde ele alması açısından dikkat çekiciydi.
Leyla Alaton
"SANAT EN İYİ EĞİTMEN"
Ben sanatı çok şey öğrendiğim için seviyorum. Yargılamamayı, düşündürücülüğünü, yaratıcılığını, anarşistliğini, sınırsızlığını ve insancıllığını çok öğretici ve eğitici buluyorum. Bu seneki bienalde 'barbar' kelimesinin hakiki anlamını yeni öğrendim örneğin. Eserlerin her biri birbirinden daha muhteşemdi. Mutlaka ve mutlaka gezilmeli hatta keşke ilkokullardan çocuklar bir rehber eşliğinde gezdirilse. En beğendiğim işler arasında ilk aklıma gelenler; Halil Altındere'nin, Lale Müldür'ün ve Jorge Galindo ile Santiago Sierra'nın videoları. Hepsi beni çok etkiledi. Rum İlkokulu'ndaki Çinli sanatçı Wang Quingsong'un fotoğraflarına da bayıldım.
İnci Aksoy
"BİENALLER TOPLUMA SANATLA IŞIK TUTAR"
Bu yıl farklı ülkelerden 11'i Türk, 88 sanatçı ve iki sanat grubunun yer aldığı bienalde öne çıkan eserleri değerlendirmek çok zor. Tabii ki bu bienalde Türk sanatçıların Gezi olaylarından etkilenerek ürettikleri işleri benim için çok anlamlıydı. Bienal mekanlarından biri olan, iki yılın ardından kapılarını açan, 28 sanatçının yer aldığı Galata Rum İlkokulu bienalin en ilgi çeken mekanlarından biriydi. Bienaller bütün dünyada topluma sanatla ışık tutan, halkın aydınlanmasını sağlayan etkinliklerdir ve tabii ki ekonomiye katkısı büyüktür.
Tilda Tezman
"İSTANBUL SANAT VE KÜLTÜR BAŞKENTLERİYLE HEYECANLI BİR YARIŞA GİRDİ"
İstanbul Bienali sayesinde İstanbul'un sanat ve kültür başkentleriyle heyecanlı bir yarışa girmesi çok sevindirici. Bienalde çok ilginç eserler sergileniyor. Bir sanatçı veya eser ismi vermektense bütün sergilerin görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu arada Artinternational İstanbul adıyla açılan çağdaş sanat fuarında da çok iyi eserler vardı. Bu yıl 13. kez düzenlenen İstanbul Bienali'nde, özellikle Galata Özel Rum İlkokulu'nda Joseph Grima'nın küratörlüğünde düzenlenen sergiyi çok beğendiğimi söylemeliyim. Ama size bu serginin yanı sıra bütün bienal sergilerini görmenizi tavsiye ederim.
Olgaç Artam
"BU SENEKİ BİENAL KAMUSAL OLMAYISIYLA UZUN SÜRE TARTIŞILACAK"
İstanbul Bienali'nde özellikle Antrepo bölümü dikkatimi çekti. Jorge Galindo - Santiago Sierra'nın video çalışması oldukça enteresandı. Santiago Sierra emeğe haksızlığı görünür kılan güçlü çalışmalarıyla tanınan iyi bir isim. Jorge Galindo ile birlikte gerçekleştirdiği çalışması da yine oldukça kuvvetli siyasi göndermeler içeriyordu. Gordon Matta Clark, izleyiciyi terk edilmiş binalarda açtığı kocaman boşluklarla şaşırtan, mekanda olanı bir anda bütün çıplaklığıyla ortaya çıkaran bir isim. Çalışmalarıyla tüketim dünyasını yeniden betimleyen Thomas Hirschorn'un gündelik malzeme ve metinlerle gerçekleştirdiği derme çatma yerleştirmesini bienalde görmek güzeldi.