Dünyanın En Güvenilir 50 Erkeği'nden biri olarak seçilen Dr.Murad ile bir araya geldiğimde bu seçimin çok doğru oldugunu anladım. Yüzündeki gülümseme, hayata olan pozitif yaklaşımı ve etrafa yaydığı o enerji ile insan kendini onun yanında bir anda pür dikkat ona kulak vermişken buluyor. Tabii ki konumuz cilt bakımı ve kırışıklıklarla başlıyor ancak Dr.Murad'la anılarına ve hayatına dair bir yolculuğa çıkmayı da ihmal etmiyoruz.
Mesleğiniz oldukça geniş bir pazar ama siz bu pazarda sağlam bir yer edindiniz. Nasıl sıyrıldınız ya da nasıl en iyilerden biri olmayı başardınız? Bunun sırrı nedir?
Ben hiçbir zaman geleneksel bir dermatalog olmadım. İnsanlar dermataloga gittiklerinde doktor onların sivilcelerine, kırışıklıklarına ya da ciltteki başka problemlerine bakar ancak ben insanın bütününe bakarım. Hatta UCLA'de öğrencilerime sormuştum "Derimiz yani cildimiz de kalbimizle bağlantılı mı?" diye ve cevap "Evet" olarak gelmişti. Fiziksel olarak evet, bağlantılı ama aynı zamanda kalbin ne hissettiği de cildin nasıl göründüğünü etkiliyor. Eğer kalbiniz üzgün ve mutsuz ise aynı şekilde cildiniz de öyle görünür yani duygusal esaslar temel alındığında vücudunuzdaki her hücrenin birbiriyle bağlantısı var. Bunu anlamak çok önemli. Hatta bir ürün yaparken bile herşeye dikkat etmek gerekir.
Ürünlerinizin özelliği nedir?
Yüzünde sivilce çıktığında onunla oynamayan bir insan tanımıyorum ben. Benim yaptığım temizlik ürünü yarım dakika içerisinde o bakterinin yüzde 99'unu öldürüyor. Belki siz fark etmiyorsunuz ama yüzünüzü temizlediğiniz anda bakteriler gidiyor. Hastam bana geldiğinde onun her şeyiyle ilgilendiğim gibi problemi de derinden tümüyle inceliyor ve ona göre ürün veriyorum. Hatta bazen ürünle tedavi edemeyeceğim ama ürünle yardımcı olabileceğim problemler de oluyor.
Aknenin neden kaynaklandığına göre mi ilaç veriyorsunuz?
Akneye baktığımızda onun nereden geldiğini anlamamız gerekiyor. Hormonal mi, stres mi yoksa ilaç tedavisinden mi kaynaklanıyor? Eğer hormonal ise ben kullanacağı ilaçta çok fazla olmaması kaydıyla östrejen bulunmasına dikkat ediyorum. Stres sonucu ortaya çıkan akne için kesin bir sonuç gösteremem tabii ama eğer kullandığınız ürünü kokladığınızda kokusu hoşunuza gidiyor ve sizi sakinleştiriyorsa yani iyi hissediyorsanız kendinizi, onu öneriyorum. Ben sadece akneyi değil aslında sizi tedavi etmeye çalışıyorum.
Bildiğiniz gibi günümüzde botoks çok popüler. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz yani hastalarınıza botoks'u öneriyor musunuz?
Hiçbir zaman hastalarıma botoks uygulamıyorum ama bu botoks'a tamamen karşı olduğum için değil, ben onların operasyonsuz sağlıklı olmalarını istiyorum. Botoks'u ben de yaparım ama yaptığım zaman cildiniz değişmiyor ki, aynı kalıyor, sadece oradaki kaslar felç oluyor. Eğer Los Angeles'taki ofisime gelirseniz size beş dakikada botoks yapıp, karşılığında 100 dolar alıp göndermem. Sizi yaklaşık bir saat incelerim. Bu bir saatin sonunda yaptığım şu: Özel bir kameram var ve cildinizin yüzeyine çok derin bir şekilde bakabiliyorum. Sonra size şu soruyu soruyorum: "Hayatınızdaki en önemli kişi kim?" Verdiğiniz yanıt "Ben" olmalı. Bu bencillik değil, olması gereken bir şey. Önce kendinize iyi bakmalısınız ki sonra başkalarına bakabilesiniz, bunun için de zaman yaratmalısınız. Çünkü kendinize zaman ayırırsanız hayatınız çok daha mutlu geçer. İkinci sorum ise "Eğer yarın için yapacak hiç birşeyiniz yoksa yani gününüz boş ise ne yaparsınız?" Cevap genelde "Hiç öyle boş bir günüm olmuyor ki" ya da "Tüm gün uyurum" diye geliyor. Ancak eğer biraz oturup düşünürseniz ve kendinizi dinlerseniz, hayatınızda büyük değişiklikler yaratabilirsiniz. Bunun sonucunda da mutlu olursunuz. Bu mutluluğun sonucunda da kırışıklıklarınız azalır, kan basıncınız düşer, çünkü her şey birbirine bağlıdır. Böyle sorular soruyorum ve son olarak da vücudunuzda ne kadar su bulunduğunu ölçüyorum. Çünkü hastalıkların, obetizenin, stresin ve yaşlanmanın bununla büyük ilgisi var.
Günde ne kadar su içmemizi tavsiye ediyorsunuz?
Güzel soru fakat suyu içmenize gerek yok, yemeniz gerekiyor. Örneğin bir kavunun içerisinde yüzde 97 oranında su bulunuyor. Tabii ki "Asla su içmeyin" demiyorum, onu da için ama yemek de önemli. Ne kadar çok su içeren yiyecek yerseniz o kadar sağlıklı olursunuz, yani bugün size birkaç sır verecek olursam bunları şöyle sıralayabilirim: Suyunuzu yemelisiniz ki sağlıklı olun. Dünyanın en önemli insanı siz olmalısınız ve son olarak da kendi tacınızı takmalısınız. Çünkü siz kimsenin kölesi değil kendinizin kraliçesi olmasılısınız.
Hakkınızda şöyle bir şey okudum: Siz yapılan bir araştırmaya göre 'Dünyanın En Güvenilir 50 Erkeği'nden biriymişsiniz. Bu nasıl oluyor?
Benim iki kızım var, iki kere evlendim, yani ikinci ve son eşim benim yakaladığım büyük balık. Bu konuda şanslıyım. Benimle gerçekten ilgilenen biri var. Bana değer veriyor ve ilgileniyor. 50 yaşımda ilk eşimden boşandım ve o yaşta boşanan erkekler genelde 20'li yaşlardaki kızlarla ikinci kez evleniyorlar ancak benim eşim 50 yaşında. Bu durum gördüğünüz gibi yaşla ya da fiziksel özelliklerle ilgili değil. Ben bir insanı anlamaya çalışırım, kadınları da iyi anlıyorum. Kadınlar erkeklere göre çok daha fazla stresli. Bu sorunun kökeninde kadınların hep 'mükemmel' olmayı istemeleri geliyor. Erkekler öyle değil, mesela traş olmasalar sorun yok ama kadınlar makyaj yapmasalar sorun var gibi hissediyorlar. Bu nedenle de kendilerine yükleniyorlar. Bence kendinize mutlu olmak için izin vermelisiniz.
Ülkemizde 'kocakarı ilaçları' olarak bahsettiğimiz metodlar vardır. Örneğin vücudunuzda bir yer şiştiği zaman üzerine çiğ et konulur ya da sivilceye limon sürülür. Sizin de böyle tavsiyeleriniz var mı?
Doğru, ciğ et şişkinliği bir derece alabilir. Bir başka yöntem de tuz koymak ama bu tuz biraz daha ince. O tuzu hafif suyla karıştırıp koyuyorsunuz. Bu da aynı işlevi görüyor. Limona gelince, ben limon yerine salatalığı tercih ederim, çünkü cildi sakinleştirir.
Oldukça dinç görünüyorsunuz kaç yaşındaşınız ve bunun sırrı nedir yani erkekler için ayrı bir yöntem var mı?
Ben 73 yaşındayım ama bu anlattığım yöntemler hem kadınlar, hem de erkekler için geçerli. Aslında mutluluk için cesaretlenmek çok önemli. Bazı insanlar şanslı ve mutlu doğar. Ben de öyle oldum. Size babamla ilgili bir hikaye anlatayım: Babam çok zengin bir adammış ama daha sonra iflas etmiş. 70 yaşındayken kocaman bir evden bir oda bir salon bir eve taşınmak zorunda kaldık. Bir işadamıydı ama o zaman kurye olarak çalışmak zorunda kaldı. Bir gün işten eve gelirken metroda biri onu feci şekilde dövüyor, üzerinde ne varsa alıyor. Her yeri paramparça bir şekilde eve vardığında babama "Ne oldu sana?" diye sorduğumda şu cevabı veriyor: "Hiç merak etmeyin, sol ayağımda bir şey yok, hala yürüyebiliyorum". Böyle bir babanız varsa bazı şeyler kötü gitse de iyi tarafını bulup oradan bakmalısınız. Her şey sizin elinizde. Yarın güneşin doğacagını unutmayın yeter!
Öykü Yazıcıoğlu