Röportaj:Bade ÇAKAR
Fotoğraflar:Haydar ERÇİN
Çantalara olan sevgisini ticarete döken Semiha Turhan, herkesle aynı çantaları kullanmak yerine kendi kişiliğini yansıtan modelleri yaratmayı tercih etmiş ve 'Sact' markasını kurmuş. Turhan, kumaşından aksesuarına, tasarımından içindeki detaylara kadar çantalarının her detayını kendi tasarlıyor. Her biri birbirinden değerli ve sanat eseri sayılabilecek çantalar yaratan Turhan ile bir araya gelerek markasının hikayesini konuştuk.
'Sact' markasını kurmaya ve tasarım işine girmeye nasıl karar verdiniz?
Semiha Turhan: Ayakkabı ve çanta her kadında olduğu gibi bende de hastalıktı. Bende hep çanta, ayakkabının önüne geçmiştir. Çanta, çok göz önünde bir aksesuar. Küpe, yüzün direkt göze çarpmaz ama çanta direkt öne çıkan bir parçadır. Bu yüzden de çantayı kadınla çok bütünleşmiş bir aksesuar olarak görüyorum. Ben de çantaya aşırı düşkündüm, dünya devi diyebileceğimiz markaların koleksiyonlarını yapmıştım fakat sonra maalesef çantanın insanlarla bütünlemiş bir aksesuardan çıkıp bir statü belirleyicisi olduğunu görmek beni çok sinirlendirdi. Sizin kim olduğunuz çantanızla ayakkabınızla ilgili değildir. Kafasının içi boş, ne koştuğunu bilmez ama elinde bilmem ne marka çanta olan bir kadın bana göre hiçbir şey değildir. Olay; kadın, çantanın aksesuarı şeklini almaya başladı. Gittiğim bir yerde 99 kadından 96'sında aynı çantayı görmek çok tuhaf gelmeye başladı ve kendi kendime "Ben kendi çantamı kendim yapacağım" dedim. Beni yansıtan, bana ait, benim ihtiyaçlarıma yönelik bir çanta tasarlamaya karar verdim. İlk olarak sadece kendim için yaptım. Aklıma geldikçe ve ihtiyaç durdukça farklı modeller yapıyordum. Sonrasında arkadaşlarım da istemeye başladı ve iş birdenbire kişiye özel çanta yapmaya dönüştü. Talepler artmaya başlayınca da işe dönüştürmeye karar verdim. O arada da bir markası olsun diye düşündük, adı Sact oldu. 'Le Sac', Fransızca'da çanta demek, aynı zamanda da benim, eşimin ve kızımın ad ve soyadı başharfleri...
Ne kadar zamandır bir marka olarak sektördesiniz?
Turhan: Kendime ve arkadaşlarıma yapma kısmım neredeyse beş yılı buluyor. Bir hayli tecrübe kazandıktan sonra da markalaştık, ticari olarak sekiz aydır varız.
Keyif aldığınız bir işi ticarete dökünce biraz büyüsü bozulmuyor mu? Sonuçta ticaret yapmak zor...
Turhan: Müthiş zor. Ben bir kere tamamen kişiye özel çalışıyorum. Kullandığım deriden kumaşa ve aksesuarlara kadar hepsi çok özel ve sayılı malzemeler. Kumaşlarımı Paris'e gidip Osborne & Little'dan markanın mümessilleri olan yakın arkadaşlarım Dilara Karabay ve Ebru Mengenecioğlu ile birlikte kartelalardan seçip ithal ediyoruz. İşimin her daim başındayım, teslim edilmeden bütün çantaları bizzat tek tek kontrol ediyorum. Çünkü etmezsem ipin ucu kaçar ve rahat edemem. Ama aynı zamanda bir ailem ve özel hayatım var. Hepsine yetişmem çok zor olabiliyor.
Sact çantalarını diğer markalardan ayıran özellikleri neler?
Turhan: Her çantam farklıdır. Bazıları sırf deri, bazılarının ise iç kısımlarında kumaş olabiliyor. Kumaşlarım dediğim gibi ya ithal kumaşlar ya da el dokuması ipekli ve keten kumaşlardır. Ayrıca çift taraflı kullanılabilen çantalarım da var. Derilerimizde sadece İtalya'da işlenmiş derileri kullanıyorum çünkü İtalyanlar bu konuda en iyisi... Benim çantalarım gerçekten çok değerli ve ölümsüzler. Ben şuna da çok karşıyım; bugünün ekonomisinde, en varlıklı insanlarda bile "Bu sezon modası geçti, artık kullanmam" şımarıklığını kabul etmiyorum. Alınan her parça zamansız olmalıdır. Büyük markalara bakın 50 senedir aynı çantayı yapar. Bu yüzden de ben şundan mutluyum, benim çantalarımı ölümsüz kullanabilirsiniz. Çantalarımın daima arkasındayım.
Detaylara da çok önem veriyorsunuz anladığım kadarıyla...
Turhan: Aynen, bizim en küçük detayımız bile çok özel hazırlanır. Kullanılan bütün detaylar doğal ve değerli malzemelerdendir. Bu konuda çok tutucuyum. Kullandığımız gümüş aksesuarlar kaplama değil, 925 ayar gerçek gümüştür. Bugün dünya devi markaların çantalarına bakın, hepsinin özelliği detaylarda yatar. Dikiş de çok önemli, bazı çantalarım vardır ki tamamen el yapımıdır. Hiç makine değmemiştir.
Hala kişiye özel tasarım çanta yapıyor musunuz?
Turhan: Kesinlikle, şimde de çoğunlukla özel tasarım yapıyorum diyebilirim. Mesela müşteriler gelip bir model beğenip, üstünde küçük değişiklikler de yapabiliyor. Çantada olabilecek şekilde istendiği takdirde renk veya model değişiklikleri yapabiliyoruz. Cepler gibi veya ek çantalar gibi... Çok emek isteyen çantalar, bu yüzden de kişiye özel çalışmayı daha çok seviyorum. Aynı zamanda da müşterim kendisi karar verip, tasarladığı için o kişinin gerçek bir parçası oluyor. Birlikte de yaratıyoruz, müşteri katılımcı oluyor ve o da kendisini çok özel hissediyor. Sevdiği çantayı kullanıyor.
Egzotik ve özel deriler kullanıyorsunuz. Bu deriler çok değerli ve pahalılar. Bu tarz derileri tercih etme nedeniniz neydi?
Turhan: Ben her zaman egzotik derinin hayranıydım. O doğal vahşi görünümü hoşuma gidiyor. Ben Uzakdoğu'dan Güney Afrika'ya kadar her yerde bu derileri araştırıp kullandım ve aradaki büyük farkları gördüm. Egzotik deri, ölümsüz ve kıymetli bir deri... Anneannelerimizden kalan krokodil çantalar vardır mesela; normal deri o kadar uzun ömürlü olmuyor.
Yaz koleksiyonunuzdan bahsedelim biraz da. Neler var kolesiyonda?
Turhan: Yaz koleksiyonu olarak 'Cemre' koleksiyonum var. Bu adı koymamın nedeni, ilk koleksiyonum olduğu için kızımın adını vermek istedim. Daha doğal tonlarda olan, doğayı yansıtan sıcak renklerin olduğu bir koleksiyon oldu. Aralarında canlı, patlak renkler var ama ağırlıklı pastel tonlar...
Çanta tasarımı dışında farklı şeylerde yapmayı düşünüyor musunuz?
Turhan: Aksesuar da yapıyorum, kemer, bileklik gibi ama daha çok bildiğim ve sevdiğim şeyi yapma taraftarıyım. Ondan ona atlamak da ne kadar akıllıca bilmiyorum. Çok aklıma yatan bir şey olursa daha küçük çapta yapabilirim. Ama ben markamda büyüme peşinde değilim, yeter ki değerini ve özelliğini yitirmesin.