Röportaj: İrem Orhan
Fotoğraf: Berat Soner Çapın
Styling: Eylem Yıldız
Makyaj: Gamze Tekin
Saç: Rojin Botan
Çiçekler için Le Mien Fleur'a teşekkür ederiz.
Hem kariyerinizde hem özel yaşantılarınızda nasıl gidiyor her şey?
Bu aralar aşırı yoğun bir döneme girdim, zaten genelde eylül itibariyle influencer tarafında işler çok yoğunlaşıyor, üstüne bir de tekrar aile şirketimiz olan Dilasima Group’ta aktif olarak çalışmaya başladım. Çocuk, işler, özel hayatım, köpeklerim derken oradan oraya koşturuyorum.
Yakın zamanda oğlunuz Luca Kartal dünyaya geldi ve onunla anneliği tattınız. Anne olmanın kalbinizi çarptıran yönleri neler?
Ben çocukluğumdan beri anne olmayı çok isteyen bir insandım, o yüzden Luca doğduğunda çok mutlu ve heyecanlıydım, annelik açıkçası tam da beklediğim gibiydi. Mutlaka zor yanları var ama bence inanılmaz özel bir duygu. Hayatımıza çok büyük bir mutluluk kattı.
Oğlunuz hayatınızda neleri değiştirdi? Bu arada oğlunuzun ismini nasıl seçtiniz, sizin için özel bir hikayesi var mı?
Hayatımda önceliklerim değişti diyebilirim. Ben açıkçası çok düzenli yaşayan bir insan değildim, o nedenle hayatıma düzen geldi. Benim çocuk isimleri için senelerdir düşündüğüm uzun bir listem vardı; o listeden eşim Dağhan ile ortak beğendiğimiz tek isim Luca’ydı. Luca eski Latince’de ışık getiren demek. Anlamını da çok beğendik. Kartal da tahmin edersiniz ki, Dağhan'ın Beşiktaş'a olan aşkından kaynaklanıyor.
Nasıl bir anne olduğunuza dair etraftan nasıl yorumlar alıyorsunuz? Arada eleştiri aldığınız da oluyor mu?
Eleştiriyi sadece sosyal medyadaki beni tanımayan insanlardan alıyorum. Yakınlarım ise genelde anne olmak için doğduğumu, gerçekten çok ilgili ve sevgi dolu bir anne olduğumu söylüyor.
Peki, siz nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Çocukluğunuza ait unutamayacağınız bir anınız var mıdır bizimle paylaşmak isteyeceğiniz?
Ben çok mutlu ve sevgi dolu bir ailede büyüdüm. Annemin geniş bir arkadaş grubu vardı, hepsi aynı zamanda çocuk sahibi oldukları için biz de hep beraber büyüdük. Çok geniş ve eğlenceli bir arkadaş grubumuz vardı, hala da hepsi en yakın arkadaşlarım. Hatta şu anda da hepimiz şansımıza, aynı zamanda çocuk sahibi olmaya başladık. Eğlenceli ailemiz gitgide daha da çoğalıyor.
Doğup büyüdüğünüz evde öğrendiğiniz en önemli değer nedir?
İnsanları eleştirmeden, oldukları gibi kabul etmek ve koşulsuz sevmek.
Kendi ailenizden öğrenip çocuklarınıza da öğreteceğiniz en önemli hayat dersi nedir diye sorsak...
Biz doğduğumuz evde ne sorun yaşarsak yaşayalım konuşarak çözmeyi öğrendik. Birbirimize küsmek yasak. Biz de şu an kendi ailemizde aynı sistemi devam ettiriyoruz.
Hayat yolculuğumuzda birçok şey değişiyor. Siz geçmişten bugüne dönüp bakınca hayatınızda nelerin değiştiğini düşünüyorsunuz?
Benim hayatımdaki en büyük değişim Kanada’ya taşındıktan sonra oldu. Yeni bir kültürün içinde olmanın bana çok büyük bir katkısı oldu. Hayata bakış açım çok değişti ve daha fazla sorumluluk almayı öğrendim. Bir büyük değişim dönemi de 30 yaşıma yaklaşırken oldu, herkes 30 yaşına gelince değişirsin der, gerçekten de doğruymuş. Kendini çok daha iyi tanıdığın aslında biraz daha kendi önceliklerini ön plana koyduğun bir döneme giriyorsun.
Seyahat etmeyi sevdiğinizi biliyoruz, yeni yerler keşfetmenin size en iyi gelen yanı nedir? Luca ile seyahat etmek nasıl, zor oluyor mu?
Yeni yerler keşfetmenin bana en iyi gelen yanı yeni kültürler ve insanlar tanımak, vizyonumu genişletmek. Luca ile seyahat etmek bence çok keyifli, en zor yanı ise fazla eşya taşımak olabilir. Eskiye göre spontane kararlar vermiyorsun daha planlı hareket etmek zorundasın ama yine de çocukla seyahat etmek çok keyifli.
Röportajın devamı Şamdan Plus yeni sayısında...