Röportaj: İrem Orhan
Fotoğraflar: Serkan Eldeleklioğlu
Moda ve stil tutkusu içten geliyor, hal böyle olunca yaptığı her işte tüm varlığını ortaya koyuyor ünlü stil danışmanı Deniz Marşan. Fark yaratmanın ilk adımını da atmış oluyor böylece, yaptığı her iş bir öncekinden çok daha fazla dikkat çekiyor; yıllardır sürekli üzerine koyarak ilerliyor. Yaratıcı, keşfetmeyi seven ve her daim yenilikler peşinde koşan biri o. Böyle olunca tabii, kendisiyle sohbet etmek de her daim çok keyifli ve ufuk açıcı oluyor.
Deniz Marşan ile Nişantaşı’ndaki evinde buluştuk; yeni sezon öncesi en güncel hedefleri, Başak Dizer Tatlıtuğ ile yıllardır başarıyla sürdürdükleri ortaklığı, sezondaki favorileri, son alışverişleri ve hayatındaki en yeni gelişmeleri konuştuk.
Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz şu aralar, her şey nasıl gidiyor?
Her şey için şükrettiğim bir dönemdeyim. Neyi istediğimi keşfedecek merakta, neyi istemediğimi bilen olgunluktayım, bu da beni hayata ve işime karşı hep heyecanlı tutuyor.
Kariyer yolculuğunuzda çok yol kat ettiniz; geriye bakınca unutamadığınız bir an var mı ya da kırılma noktası saydığınız bir iş?
20’li yaşlarımın başındayken Aşk-ı Memnu dizisinin stylingi teklif edilmişti, bizim de her ne kadar moda okullarında okumuş olsak da bu sektördeki işleyişe dair hiçbir fikrimiz yoktu. Ben teklife çok şaşırmıştım nasıl yani ‘Sex and the city’ gibi mi, kıyafetler ne kadar önemli olabilir falan demiştim, o kadar önemliymiş ki, hala konuşuluyor ve bu dizi hala yayınlanıyor. Bir de o dönemde şu anda da çok yakın olduğum Özgür Masur, Elif Cığızoğlu gibi tasarımcı arkadaşlarımla bu dizi için beraber pek çok kıyafet yaptık, bu da hepimiz için bu iş kırılma noktası oldu.
Epey yüksek tempolu bir iş yaşamınız olduğunu biliyoruz, biten projeler, yeni başlayanlar ardı ardına temposu hiç düşmeyen bir iş hayatı. Tüm bunlar arasında her başladığınız iş, her yeni proje bu kadar yıl sonra nasıl hissettiriyor?
Heyecanlı... Zaten heyacanlanmadığım hiçbir işi yapmıyorum. ‘Direct Message’ mayo markamı 5 sene önce hayata geçirdim. Her sezon öncesi yeni tasarımlar yapmak, aklıma gelen fi kirleri hayata geçirmek hem zevkli hem de beni devamını getirmeye ve bir sonraki aşamaya atlamaya karşı heyecanlı tutuyor. Ama mesela Direct Message’nin ‘beauty line’ını çıkarmıştım tam pandemi zamanına denk geldi ve gerçekten pek de tahmin ettiğim gibi bir sektör çıkmadı. Ben kıyafet yapmayı ve pazarlamayı biliyorum, bu güzellik sektörü bambaşka bir şeymiş. Yaptığım ve ürettiğim ürünleri çok araştırarak, çok çalışarak hayata geçirdim bu aşama çok zevkliydi ama sonrasındaki satış ve pazarlamayı en iyi ekiplerle çalışmama rağmen hiç anlamadım, yapamadım. Benim için zevkle yaptığım bir iş olmaktan çıktı ve bunu devam ettirmeme kararını hemen verdim.
İşinizi aşkla yaptığınız her halinizden belli ama yine de sormak istiyoruz; bu ışıltılı dünya size kazandırdığı kadar özverili davranmanızı da bekliyordur öyle değil mi?
İşim bana hep öğrenmeyi kazandırdı ve daha yeni ne yapabilirim düşüncesini... Hem tasarım hayatımda hem styling hayatımda daha farklı ne yapabilirim diye düşünüyorum her daim. Çalışmayı kazandım ama sanırım biraz da asosyal yaptı, hayatımın çoğunluğu işimle geçiyor o yüzden her boş vaktimi kaliteli eğlenerek veya hobilerimle geçirmeye çalışıyorum.
İş ortağınız Başak Dizer Tatlıtuğ da sizin gibi midir peki; çalışkan, üretken, sorumluluğundan fazlasını üstlenen...
Çok çok çalışkandır o da. Başak’a bir şey söyle ve unut, onu oldu bil yani, tekrarlamana gerek olmaz. Diğer yandan o da amatör ruhunu hiç kaybetmeyen profesyonellerden. Ve çok pratiktir, hızlı karar alır, hızlı hayata geçirir, o yüzden aşırı iyi bir iş ortaklığımız var maşallah. Biz bu kadar pratik ve hızlıyken yavaş insanlarla pek çalışamıyoruz sanırım.
İş arkadaşlarınızı seçerken dikkat ettiğiniz noktalar neler? Genellikle kendiniz gibi insanlarla mı aynı yolda yürümeyi seversiniz?
Tabii ki, birincisi az önce de söyledim pratik olmalı, ileri görüşlü, çözüm odaklı ve ekip insanı olmalı. Biz Room’da televizyona, galalara, reklamlara vs. iş yapan styling ajansıyız, her şeyi en eksiksiz, en hızlı nasıl çözeriz ona bakmalı bizimle çalışan stylistler. Zevkli olması, marka bilmesi, karaktere ve bedene neler yakışacağını bilmesi bazen yeterli olmuyor, bir sonraki adımı ve ihtiyaçları hep düşünmesi lazım. Biz şanslıyız ki, 12 senedir çok iyi stylistler ile çalıyoruz, hepsi işinde çok iyi ve her sene bu ekibimize heyecanlı, çalışkan kişiler katmaya devam ediyoruz.
Stilinizle ilgili de sıkça iltifat alıyorsunuzdur; şimdiye kadar duyduğunuz en güzel şey neydi? Ve tabii duyduğunuz ve sizi en şaşırtan/hoşunuza gitmeyen yorum neydi?
Kendi stilimden ziyade giydirdiğim kişiler veya yaptığım ürünlerle ilgili övgü ve takdir almak çok hoşuma gidiyor. Bunu en son Serenay Sarıkaya’nın bir işinde yoğun bir şekilde yaşadım, beğenilmesi çok hoşuma gitti, bu paha biçilemez bir duygu... Aldığım en kötü yorum da şuydu: Biri bana sosyal medyadan “İnşallah ölürsün, şunu çok kötü giydiriyorsun” demişti seneler önce, onu hala unutamam, fazlaca sert bir yorumdu.
Bugünden geçmişe doğru bakınca stilinizdeki değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında çok değişmedi, bazen eski fotoğraflar karşıma çıkıyor. Ortaokul, lise hatta ilkokulda bile renkli giyiniyormuşum, desenleri karıştırmayı farklı kumaş türlerini bir arada giymeyi hep seviyordum. Bu kendimi bildiğimden beri böyleydi.
Şu sıralar seçimleriyle size ilham veren kişiler kimler?
İlham aldığım kişi yok sanırım çünkü çok takip edemiyorum kimin ne giydiğini. Kendim iş olarak bununla o kadar meşgulüm ki; başkası ne giymiş takip edemiyorum. Marka olarak söyleyebilirim tabii ama bunu. Schiaperelli’ye bayılıyorum mesela, Daniel Roseberry’nin yaptığı her şeye hayranım.
Bir tasarımda özgünlük mü daha önemli yoksa kullanılabilirlik mi?
Özgünlük ve kullanılabilirlik.
Okuyucularımıza tamamen kendilerine ait bir stil yaratmak ve onu geliştirmek konusunda verebileceğiniz tüyolar olur mu?
Kendisiyle bütünleşen bir aksesuarı, ayakkabı modeli veya bir takısı olursa akılda kalıcılığı çok olur mesela, ilk önce buna dikkat edilebilir.
Bu sezon gardırobunuzun demirbaşı nedir?
Direct Message için yeni yaptığımız antik suzani ipek kumaştan renkli blazer ceketler.
“Asla giymem” dediğiniz parça var mı?
Ben asla hiçbir zaman kürk giymem.