RÖPORTAJ İREM ORHAN
FOTOĞRAF KORAY IŞIK
Halkla İlişkiler ve iletişim sektöründe ortaya koyduğu iş birlikleri ve içinde bulunduğu çalışmalarla yıllardır sektöre katkı sağlayan bir isim Şehnaz Aygül. Değişime açık, yenilikleri kucaklayıcı tavrı ile her daim takdir edilesi ve prensipli. Bundan yaklaşık beş yıl önce kurduğu iletişim ajansı 3c1m ile "Değişime hızlı ayak uyduran, 'genç' bir işin içerisinde yer almak beni her geçen gün daha da motive ediyor" diyerek işine duyduğu tükenmeyen heyecanı da özetliyor. Aygül ile sektöre dair en güncel gelişmelerin ana başlığımız olduğu bir sohbetin içindeyiz.
İletişim dünyasında kendine yer edinmek hem çok kolay hem de bir o kadar zorken, siz sektöre adımınızı attığınız andan itibaren başarılı iş birlikleri içindesiniz. Kariyerinizde bu yola nasıl girdiniz, sürekli üretmek ve yola devam etmek konusunda neler sizi motive ediyor?
Medya ve etkinlik sektörlerinde edindiğim deneyimleri değerlendirmek ve farklı projelere imza atmak istiyordum. Yaklaşık beş yıl önce kurduğum 3C1M ile aslında temel amacım ajansın da ötesinde iş birliği yaptığımız markalarla bir bütün olmak oldu. İletişimin dinamiklerinin değiştiğini fark ettiğim noktada, bütünsel bir yaklaşımla eskimiş bakış açılarından sıyrılıp dünyayı takip eden, değişime hızlı ayak uyduran, 'genç' bir işin içerisinde yer almak beni her geçen gün daha da motive etti.
Her şeyin hızlı bir dönüşüm sürecinden geçtiği günümüz dünyasında halkla ilişkiler ve iletişim stratejilerini oluştururken nasıl bir yol izliyorsunuz?
Bu yol her markaya göre değişiyor elbette ancak temel olarak günümüze ve geleceğe yön veren değerleri, vizyonuyla birlikte doğru şekilde ortaya koymak gerekiyor. Markanın değerleri ve hedefleri doğrultusunda ihtiyaçlarını, ayrıca gerektiğinde kendilerinin yol ve iş hedeflerine yön gösterecek unsurları ortaya çıkarmaya çalışarak ilerliyoruz. Sadece iletişim sektörü değil, tüm dünya bir dönüşüm içinde. Pandeminin etkileri, küresel iklim krizi, sosyoekonomik şartlar öte yandan dijital dünyanın devinimi metaverse, NFT derken aslında her gününe yetişmeye çalıştığımız farklı hayatlar yaşıyoruz. Burada ortak bir bakış açısı oluşturup bunu mantıklı bir planlamayla sunmak kilit nokta. Stratejilerimizi oluştururken ne imkansızı istiyoruz, ne de alışılagelmiş yöntemleri öneriyoruz. Teknolojik gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Birçok sektörün geleceğini devrim niteliğindeki bu gelişmeler belirleyecek. NFT, bulut hizmetler, kripto para gibi hayatımıza yeni giren ve hızlıca adapte olan bu yeni terimler artık başrolde. Bugün Metaverse'ün 50 binden fazla tam zamanlı kullanıcısı var. Sanal arazi, mal ve hizmetler gibi metaverse ürün satışlarına harcanan zaman değeri 200 milyon Dolar ile zirvede. Stratejilerimizi oluştururken bu gerçekliği göz önünde bulundurarak, iletişimin gelecek dünyadaki yeri üzerine de çalışıyoruz.
Yeni gelişen teknolojiler ile birlikte sosyal medyanın iletişim faaliyetlerine etkisi sizce ne düzeyde değişti ya da gelişti? Geleneksel Halkla İlişkiler yöntemleri yavaş yavaş tarihe mi karışıyor?
Sosyal medya, iletişim dünyasına çoktan damgasını vurmuşken bir de onun katmanları ortaya çıkmaya başladı. Geleneksel yöntemler bizim geçmişten gelen gücümüz. Oradan gelen bilgi ve birikim olmasaydı teknolojik şartlara bu kadar kolay adapte olamayabilirdik. Elbette dünya değişiyor ve iletişim yöntemleri de artık yavaş yavaş koltuğunu yeni stratejilere bırakıyor. Şu an Meta pazarının hacmi milyar dolarlarla ölçülüyor. Her bir yeni girişim fırsat olarak değerlendiriliyor. Grey Scale'ın yayınladığı rapora göre 2020'de 180 milyar dolar olan sanal oyun dünyası gelirinin 2025'te 400 milyar dolara çıkacağı tahmin ediliyor. Dolayısıyla ortada büyük bir potansiyel var. Önümüzdeki dönemde bu dünyada start-up'ların da artmasıyla birlikte, yine bu dünyayla uyumlu iletişim girişimlerine ihtiyaç duyulacağı bir gerçek.
Peki, tüm bu teknolojik ilerleme, dijitalleşme vs. gibi gelişmelere rağmen iletişim çalışmaları açısından değişmez diyebileceğiniz temel bir dinamik var mı?
Bazı toplumsal ve kültürel normlar elbette değişmiyor. Bu bizlerin yetiştiriliş tarzından da kaynaklı. Basın mensubu dostlarımızla, paydaşlarımızla ve yol arkadaşlığı yaptığımız markalarımızın yöneticileriyle iletişimimizi canlı tutmak her zaman gerekli. Doğru ve sürekli bilgi akışı da kanal ne olursa olsun her dönemde aktif olması gereken bir faktör.
Bugüne kadar içinde bulunduğunuz işlerde küçük kriz anlarıyla da karşılaşmışsınızdır. Böyle anları yönetmekle ilgili temel stratejileriniz neler oluyor?
Elbette. Bu noktada olmazsa olmazımız ekip birliğimiz, bütün markalarda kriz yönetim ekibini belirleriz. Kriz anlarında ekip içinde birbirimize destek olarak, doğru kanallarla irtibata geçerek, şeffaf açıklamalar ile bilgi akışını sağlamak çok önemli. Elimizde olmayan küresel ya da ülkenin konjonktürüne bağlı krizler olmadıkça öngörülü olmaya çalışıyoruz, bu da ancak titiz bir yaklaşımla mümkün olabilir. Varsayımlarla krizin doğduğu andan itibaren ya da henüz ortaya çıkmadan müdahale eder veya kriz iletişimi çerçevesinde hareket planımızı oluştururuz. Bu da ekibimizin şartlara bağlı olarak esnek ve çevik yapısını devreye sokar. Duruma göre özgün çözümler geliştirmek, proaktif olmak, gerektiğinde marka itibarını önceliklendirerek oluşan pozisyonu güncellemek kritik noktalar. Sonucunda ise yaşanan krizin analizini yaparak kısa, orta ve uzun vadeli planlarımızın üzerinden geçeriz. En önemlisi de mutlaka yaşanan krizi bir öğreti olarak raporlarız.
İletişim alanında akademik ve sektörel anlamda kariyer yapacak olanlara birkaç tavsiye sunmanızı rica etsek?
Teknolojik gelişmelere hakim olmalarını, iletişimin tüm kodlarını öğrenmelerini ve bu alanın artık bütünsel bakış açısı ile yönetilmesi gerektiğinin bilincinde olarak kendilerini geliştirmelerini öneririm. Ayrıca hem markaların kurumsal iletişim ya da pazarlama iletişimi departmanlarında hem de ajans tarafında deneyim kazanmalarının değerli olacağını belirtmek isterim. Çünkü marka beklentilerini anlamak açısından bu deneyim oldukça mühim. Bunun yanı sıra politik, sosyolojik ve ekonomik gelişmeleri de mutlaka gözlemlemek gerekiyor.