Röportaj: İrem Orhan irem.orhan@sabah.com.tr
Cunda'nın girişinde yükselen ve bu küçük yerleşim yerinin neredeyse tüm geçmişine tanıklık etmiş Despot Evi, yıllar sonra bu kez de restore edilmiş haliyle tarihte bambaşka izler bırakmak için otel olarak kapılarını açıyor. Madencilik sektöründe faaliyet gösteren iş adamı İsmail Polat tarafından 2015'te Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan kiralanarak restore edilen Despot Evi, şimdilerde altısı süit olmak üzere her biri farklı özelliklere sahip 28 odasıyla hizmet veriyor. 150 yılı aşkın tarihiyle bilinen yapıyı modernize ederken dikkat ettikleri en önemli konunun tarihin izlerini yansıtmak olduğunu söyleyen İsmail Polat ile yazın deniz tatillerinin favorisi, kışın ise büyük şehirden kaçış için iyi bir alternatif olan Cunda Despot Evi'ni konuştuk.
Cunda Adası'nda kaderine terk edilen 'Despot'un Evi' adıyla bilinen eski Çocuk Esirgeme Kurumu'nu restore ederek Cunda Despot Evi olarak turizme kazandırdınız. Nasıl gelişti her şey?
Yunanistan'dan Cunda'ya gelen Despot tarafından 1862 yılında inşa edilen tarihi bina, 1877'de Osmanlı Devleti'nce satın alındı. Bir süre hükümet binası olarak kullanılan Despot'un Evi, 1921 yılında çocuk yurdu olarak kullanıldı. 1980 yılında çocuk yurdunun yeni binasına taşınmasıyla Despot'un Evi kaderine terk edildi ve bugüne kadar boş kaldı. Zaman içerisinde bakımsızlık nedeniyle çatısı çöken ve harabeye dönen tarihi binayı 2014'te Ankara'da Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca açılan ihaleyle 49 yıllığına kiraladık. Despot Evi'nin çok etkileyici bir hikayesi var ve restorasyon sürecinde de bunu yansıtmaya özen gösterdik. Bunun için de bir tarihçi heyeti kurup, projeyi tarihin izlerini yansıtarak hayata geçirdik. Restorasyon sürecinde aslına sadık kalınan ve müze gibi dizayn edilen oteli aynı zamanda günümüzün dinamiklerini ve konforunu yansıtacak, yaşayan bir mekan haline getirmek istedik.
Sizin lokomotif işiniz madencilik. Turizm sektörüne yatırım yapma fikri nasıl ortaya çıktı?
Ana işimiz madenciliğin yanı sıra, Polat Group olarak ambalaj ve gıda sektörlerinde de faaliyet gösteriyoruz. Fakat turizm tarafında da bir şeyler yapma fikri ve isteği aklımızda hep vardı. Cunda'da Despot Evi projesi ile karşılaşınca çok heyecanlandık ve bu konuyu hemen değerlendirmeye aldık.
Proje başlangıcı ve sonrasında bölge insanının tepkileri nasıl oldu?
Cunda'nın simgelerinden olan yapıyı modernize ederken dikkat ettiğimiz en önemli konunun tarihin izlerini yansıtmak olduğunu söyleyebilirim. Sonuçta Despot Evi bu özel adanın anıt eser olarak tescillenmiş önemli bir simgesel yapısı. Adanın en eski yapılarından biri olan Despot Evi'ni otel olarak restore ederken aslına sahip kalmak ve hikayesini yansıtmak, aynı zamanda günümüzün dinamiklerini ve konforunu yansıtacak yaşayan bir mekan haline getirmek istedik. Bu şekilde projeyi tamamladığımız için turizm açısından da adaya güzel bir katkı sağladık ve olumlu geri dönüşler aldık. Sonuçtan hem biz hem de ada halkı oldukça memnun diyebilirim.
Projeyle A Design Awards'ta ödül aldınız bir de sanırım?
A Design Awards 2020'de 'Kültürel Miras ve Kültür Endüstrisi Tasarımı' kategorisinde bu sene altın ödülü kazandık. Bu yıl 107 ülkeden 105 farklı kategoride tasarımların değerlendirildiği yarışmada; adayları tasarım dünyasının önde gelen akademisyenleri, yaratıcı tasarım profesyonelleri ve tecrübeli girişimcilerden oluşan uluslararası jüri değerlendirdi. Bu ödül bizim için hem kıymetli ve çok gurur verici bir sonuç oldu hem de tarihi yapının özgün dokusuna zarar vermeden bir tasarım ve uygulama işi kapsamında 'Korumanın ve Tarihsel Sürekliliğin' bir parçası olmamıza fırsat yarattı.
Otel spa ve restoran bölümleriyle de ilgi topluyor. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
1862 Restaurant ve Yund Spa'mız ile eşsiz deneyimlerin yaşandığı bir otelden öte Despot Evi'nin bizim için bir ev olduğunu söyleyebilirim. Aynı hissiyatı Despot Evi'nde konaklayan misafirlerimize de geçirmek bizim için çok önemli. Bu bağlamda Cunda'ya değer katmak, Türkiye turizminin önemli bir parçası haline gelmesine katkıda bulunmak da bizim üzerinde önemle durduğumuz bir husus.