Röportaj: Bade Çakar bade.cakar@sabah.com.tr
Fotoğraflar: Sıtkı Kösemen
Roma'daki tek Michelin yıldızlı kadın şef olan Cristina Bowerman, çıtayı her defasında daha da yukarı çıkartan bir isim. Kendini zorlamaktan hoşlanan ve farklı lezzetleri bir araya getirmekten korkmayan dünyaca ünlü şef, Club Marvy'nin yeni İtalyan restoranı Buono.Italiano için Türkiye'ye geldi. Ege'nin büyüsüne kapılan Christina Bowerman ile bir araya gelerek, mutfak serüvenini, Ege'nin en güzel yerlerinden Club Marvy'de yer almanın nasıl bir his olduğunu konuştuk.
Aslında üniversitede yabancı diller ve hukuk alanlarında eğitim aldınız ama kariyer basamaklarını şef olarak tırmandınız. Sizi mutfağa çeken neydi?
Benim şef olmaya uzanan yolculuğum, asla düz bir çizgide ilerlemedi, çok farklı yollardan geçtim... Ama günün sonunda yaptığınız her şeyin bir amaca hizmet ettiğini düşünmüşümdür hep. Yabancı diller üzerine okudum, sonra hukuk fakültesine geçtim, ardındansa 10 yıl boyunca grafik dizayn ile ilgilendim ama tüm hayatım boyunca mutfak ve yemek pişirmek benim için hep çekici olmuştu. Sonra kariyerimde bir an geldi, yaratıcılığımı herhangi başka bir meslekten ziyade en iyi şekilde yemek yaparak ifade edebileceğimi anladım. Ve sanıyorum, haklıymışım.
Roma'daki Michelin yıldızlı tek kadın şefsiniz. Erkeklerin sayıca fazla olduğu bir sektörde, bu kadar başarılı bir kadın olmak nasıl bir duygu?
Dürüstçe söyleyeyim mi? Ben yaptığım işin hakkını tam olarak veriyorum ve hayatımın hiçbir anında, ne iş yaparsam yapayım ana ilkelerim olan tutarlılık, doğruluk ve dürüstlükten şaşmamaya çalışıyorum. Beni heyecanlandıran, çıtayı her zaman daha yükseğe çıkarmanın verdiği adrenalin ve kendini ne kadar zorlayabileceğimi görmek. Meslektaşların arasında tanınmak ve değerli addedilmek tabii ki müthiş bir mesleki haz getiriyor ama asıl olay benim için kendimle olan yarışım. Hayatımı, işimi, ailemi seviyorum ve Michelin yıldızı da sevdiğim işi yapmamın bir ödülü.
İlk restoranınızın başına geçme süreciniz nasıldı?
Tıpkı herkesinki gibi; deneme ve yanılma! Hayatım boyunca edindiğim tüm bilgileri; hukuk, pazarlama, tasarım ve inovatif bakış açımı, hepsini bu süreçte değerlendirdim. Meraklı kişiliğimin de etkisi oldu. Olabilecek her şeyi denedim ve hata yapmaktan korkmadım!
Yemeklerinizin ardındaki ilham nereden geliyor?
İlhamımı, seyahat etmekten ve kitaplardan alıyorum. Tabii ki meslektaşlarımla buluşmak, onların restoranlarında yemek yemek de benim için bambaşka bir ilham kaynağı. İlham bence, hiç beklenmedik şeylerden, hiç beklenmedik anlarda gelebilir. Gördüklerinizi nasıl bir süreçten geçirdiğiniz ise tamamen kişisel. Benim çok öznel bir yaklaşımım var, biraz teknik diyebiliriz. Tamamen kişiye bağlı bir süreç olduğu görüşündeyim.
Club Marvy'nin yeni İtalyan restoranı Buono.Italiano'yu açtınız. Marka ile nasıl bir araya geldiniz?
Club Marvy, 2019 yazı için gerçek bir İtalyan restoranı açmaya karar veriyor. Marvy'nin her alanında hissedilen o Egeli ve Marvy'ye özgü olma ruhunu da içinde barındıracak bir restoran olmasını çok önemsiyorlar. Burada asıl hedef; yerel malzemelerle, gerçek bir İtalyan tecrübesi sunabilmek olarak belirleniyor. Bu sebeple çalışacakları şefin de, farklı malzemeleri karıştırmaktan, yeni şeyler denemekten korkmayan ama bunları yaparken de gerçek bir İtalyan yemeği sunabilecek bir isim olması gerektiği üzerinde hemfikir olmuşlar. Hazırlıkları sürerken, otelin sahibi Ece Tonbul ve onun danışmanları ile tanışma fırsatı yakaladım. Ve şahane bir işbirliği olacağı konusunda hemfikir olduk.
Burada olmak nasıl bir his?
Club Marvy'i ilk ziyaret ettiğimde otel beni, nefes kesici güzelliği kadar içime işleyen aşinalık hissi ile de kendisine aşık etti. Bahsettiğim sadece göze güzel gelen bir etkileyicilik değil, tertemiz havası, masmavi denizi, hissettirdiği huzur çerçevesinde doğa ile kurulan bağ. Ürünlerinin pek çoğunun temin edildiği Değirmen Çiftliği'ni ziyarete gittiğimde "bundan daha iyisi ne olabilir" dedim. Otelin sahibi Ece Tonbul, otelde kullanılan her şeyin yerel ve organik olmasına özen göstermiş. Bu vizyondan ilham alan mimar Fahrettin Aykut da Club Marvy'i doğaya duyarlı ve sürdürülebilir bir anlayışla tasarlamış. Tüm bunlara ek olarak da tüm şeflerin hayallerini süsleyecek, doğal sebze ve meyveler elinizin altında. Bir şef olarak daha ne isteyebilirim ki! Çiftlik ve mutfak arasındaki bu yakınlık, dünyada çok az kişinin sahip olacağı, yeni bir lüks biçimi.
Mönüyü nasıl hazırladınız ve hazırlarken nelere dikkat ettiniz?
Club Marvy'i defalarca ziyaret ettim, ailenin sahibi olduğu ve kullanılan malzemelerin çoğunluğunun geldiği Değirmen Çiftliği'ne gittim. Bence, dünyadaki tüm yemek kültürleri arasında her zaman bir bağ var. Gerçekten inanıyorum ki dünyanın tüm yemek kültürlerini karşılaştırsanız mutlaka kesişen bir köşe olacaktır. Ben o köşeyi arıyorum ve yemeklerime de onu katmaya çalışıyorum. Mesela baklanın yerine edamame koymayı ve insanların bunu keşfederken yüzlerindeki ifadeyi görmeyi çok seviyorum. Biz asıl eforu, hazırlık aşamasında sarf ediyoruz. Ne kadar iyi hazırlanırsan, servisin o kadar mükemmel olur diye düşünüyorum.
Favori malzemeleriniz nelerdir? Favori bir Türk lezzetiniz var mı?
Henüz hiç tatmadığım tüm malzemeler! Evet; humus. Bayılıyorum.
Dünyanın dört bir yanında, farklı ülkelerde çalıştınız. Ege'de olmak size nasıl hissettiriyor?
Tertemiz havası, masmavi gökyüzü, cam gibi denizi, karadutları, balı, Türk hamamı, özellikle Club Marvy'de yaptırdığım Türk hamamı ritüeline bayılıyorum. Ve insanların yüzlerindeki samimi gülümsemeleri, benim için son derece etkileyici bir ülkenin ve bölgenin portresi. Dünya, Ege'nin mucizelerini daha yakından tanımalı diye düşünüyorum...