Başarılı tasarımlara, birbirinden farklı ve sıra dışı organizasyonlara imza atan, hem moda hem de organizasyon sektörünün önemli isimlerinden A46'nın yaratıcılarından Tuvana Büyükçınar, başarılı ve pozitif enerjisi ile karşısındakini etkileyen bir kadın. Ailesi ve işlerinin arasındaki dengeyi mükemmel bir şekilde kurmayı başarırken, sosyal projelere destek veriyor. Büyükçınar, son olarak Zorlu Center AVM'nin Disney Türkiye işbirliğiyle 'Bir Dilek Tut Derneği' yararına gerçekleştirdiği proje için bir 'Disney Prensesi' elbisesi tasarladı. Dünyadan ve Türkiye'den 10 modacının tasarladığı prenses elbiseleri, 16 Nisan'da Zorlu Center PSM Sky Lounge'da düzenlenecek bir davetle görücüye çıkacak. Uğur Batur'un sunacağı bir açık artırma ile satışa sunulacak elbiselerden elde edilen gelirle, hayati tehlike taşıyan hastalıklarla mücadele eden çocukların hayalleri gerçek olacak. Şamdan Plus ile prenses elbisesinin çizimini paylaşan Tuvana Büyükçınar'la hem projeyi hem de A46'nın geldiği noktayı konuştuk.
A46 ile, ilk olarak moda tasarımı ile başladıktan sonra, organizasyon sektöründe de bu kadar başarılı olmayı bekliyor muydunuz?
Bugün, ilk göz ağrımız olan A46 Tekstil, sonra A46 Organizasyon ve www.netlence.com'un yaratıcısı A46 Bilişim firmalarımızı çatısı altında bulunduran A46 Group'u, elbette her biri aynı zamanda diğerlerini refere ederek, yaptığımız işlerde başarılı olduğumuzu somutlaştırmış olan bir yapı olarak görüyorum. Bu 15 yıllık uzun yolda, geleceğe dair yeni projelerimiz hep vardı ve şu anda da var, ancak tüm bunların doğru planlama ve iş modeliyle uygulamaya geçildiğinde sürdürülebilir olunabileceği de yadsınamayacak bir gerçek. Bizim sadece hayal kurarken değil, teorilerimizi pratiğe döktüğümüzdeki süreç için de doğru matematiği ve formülleri kullandığımıza inanıyorum, bu da doğru bir ekip ve strateji sayesinde gerçekleşebilecek bir takım oyunu. Dolayısıyla, biz hep daha ötesini düşünmeye ve daha büyük bir aile olup, doğru adımlar atmaya devam edeceğiz.
Tasarımdan önce moda editörlüğü yapıyordunuz, tasarımcılığa geçişiniz anlık bir karar mıydı?
Kesinlikle değildi. Moda, annem aracılığıyla çocukluğumdan itibaren içerisinde olduğum, farklı branşlardaki duayenleri tanıma ve gözlemleme imkanı bulduğum, editörlükle de kendi sınırlarımı keşfetmeye başladığım bir sektördü benim için. Mimar Sinan Üniversitesi'nde endüstriyel tasarım eğitimi aldığım dönemde de ilerlemek istediğim disiplinin moda olduğu konusundaki kararım netleşmiş oldu. 1999 yılında, A46 markamızla tekstil anlamında mağazacılığa başladığımda, Türkiye'de henüz bulunmayan uluslararası tasarımcıların çok özel ürünlerini bünyesinde barındıran konsept bir butik olarak yola çıkmış ve çok da ilgi görmüştük. Devamında, öncelikle ithal ettiğim ürünleri kombinlemeye yönelik tasarladığım büstiyerler, bluzlar, etek ve pantolonlar gibi tamamlayıcı ama iddialı parçalarla kendi bünyemde başladığım butik adetlerdeki üretim, özellikle sanatçılardan, sanat yönetmenleri ve moda editörlerinden gelen talep doğrultusunda gece elbiseleri, sahne kostümleri ve çekimler için 'showpiece'ler bazında genişlemeye başladı. 2005 yılına kadar genişleyen mağaza ve özel dikim müşteri portföyümüzün talebi ekseninde arz ettiğimiz üretim çerçevemiz ise, o sene eşim Selim'le de yıllardır hayalini kurduğumuz dünyaya açılma projemiz olan 'Tuvanam' markamızla da dünya moda takvimi eksenine oturdu. Böylece ilk yurtdışı fuarlarımıza katılarak bugün hala devam ettiğimiz ihracat serüvenimize de başlamış olduk.
Tasarımdan organizasyona geçerken nasıl karar verdiniz?
İlk olarak sevgili Ahu Aysal'ın önerisiyle Les Ottomans Hotel'de gerçekleştirdiğimiz event dekorasyonunun gördüğü ilgi üzerine bu işin üzerine profesyonelce eğilmeye karar verdik ve yeni bir kurumsal kimlik inşa ettik. Bu da standart ve fabrikasyon bir arz yerine talepler doğrultusunda şekillenen, kişiye ya da kurumlara özel bir hizmet anlayışını temel alıyordu. Bugün kendi segmentimizde en çok tercih edilen firmalardan biri olmamızın sebebi de, bu anlayışla en sade ve minimal detaylardan hoşlananlara da, iddiadan ve ihtişamdan kaçınmak istemeyenlere de en özgün ve hafızalara kazınacak atmosferleri yaratıp, en özel anlarını hiç unutulmayacak anılara dönüştürebilmemiz oldu.
Tasarımlarınızı hayata geçirirken nelere dikkat edersiniz? Kimlere hitap ediyor?
Öncelikle koleksiyonlarımda trendlerden etkilenmektense yaşadığım hayatı biriktirmeyi çok sevdiğimi ifade etmeliyim. O yüzden bugün oturmuş bir Tuvanam kadını çizgisi var, onu da kendi ayaklarının üzerinde duran, kendine has bir çizgisi olan, kuvvetli ve maskülen, minimal ama yine de kapıdan girdiği anda fark yaratan bir kadın olarak tarif edebilirim. Hazır giyimde hem günlük-şık Tutti koleksiyonum, hem de Tuvanam abiye koleksiyonumla iş yaşamından, yaz ve plaj giyimine, deri ürünlerden gece ve mezuniyet elbiselerine çok geniş bir yaş grubu ve kullanım amacına hitap eden ve A46 mağazalarımızda cruise ve kapsül koleksiyonlarıyla devamlı desteklediğimiz bir tasarım sirkülasyonumuz olduğunu söyleyebilirim. Bunun haricinde, Seyrantepe'deki showroom'umuzda da özel dikim müşterilerimiz ve pek çok sanatçıya gelinlik, nişan, kına ve sahne kostümleri ağırlıklı olmak üzere yaptığım özel tasarımlarıma da devam ediyorum.
Organizasyonda sürekli yeni ve farklı bir konsept bulmak zor olmuyor mu?
Moda tasarımında giyilebilirliği göz önünde bulundurduğumuz zaman, kumaş ve kullanabileceğimiz diğer materyaller bizim sınırlarımızın kaçınılmaz belirleyicileridir. Ancak, organizasyon gerçekten de bütçe ve dolayısıyla teknik imkanlar elverdiği müddetçe uçsuz bucaksız hayal gücümüzün sınırsızlığıyla hareket edebileceğimiz bir platform. Elbette zamanla yarıştığımız ve hiçbir hatayı telafi edemeyecek bir iş yaptığımız için, 10 seneyi aşkın tecrübemizle pratik çözümler üretebilmek de yeni konseptleri bulmak kadar, uygulayabilmek açısından çok önemli.
Tasarımlarınızda ve organizasyonunuzda asla yapmam dediğiniz şeyler var mı?
Ben bugüne kadar asla 'asla'larla yaşayan bir tasarımcı olmadım. Her fikrin ya da akımın doğru eşleştirmelerle son derece orijinal hale getirilebileceğini düşünüyorum.
Bu sene Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul'a katılmadınız. Böyle bir karar almanızdaki neden nedir?
Bizim takvimimiz halihazırda her sezon Paris'teki fuar ve showroom katılımlarımızın hemen ardından İstanbul'da katıldığımız moda haftası ve yine hemen akabinde de mağazamızın yeni sezon açılışının birbirini takip ettiği son derece yüksek bir tempodaydı. Bu sezon ise benim bu dönemimde, sevgili Emine Kütük Palabıyık ve Alara Koçibey'le geliştirdiğimiz ve Reşitpaşa'da mağazasını açtığımız '3 Moms' projemize konsantre olmam, aynı zamanda da uzun zaman sonra yepyeni bir konsept ve vizyon çerçevesinde Nişantaşı A46 mağazamızın dekorasyonunu yenilememiz, beni bir sezonluğuna Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul katılımlarıma ara vermek durumunda bıraktı.
Yerli veya yabancı stilini beğendiğiniz isimler kimler? Kimlere kıyafet tasarlamak isterdiniz?
Ben her zaman söylediğim üzere, Türkiye'de birlikte çalışmayı hayal ettiğim herkesle çalıştım ve bundan büyük memnuniyet duyuyorum. Dünyada ise kırmızı halıda Natalie Portman, Cate Blanchett ya da Nicole Kidman'ın veya müzik ödüllerinde Lady Gaga ya da Katy Perry'nin tasarımlarımla boy göstermeleri kuşkusuz beni çok heyecanlandırır.
İlerisi için organizasyon ve tasarım dışında başka planlarınız da var mı? Bir sonraki nokta sizin için ne?
Sosyal alışveriş sitemiz www.netlence. com ve sevgili Emine Kütük Palabıyık ve Alara Koçibey'le birlikte yeni projemiz 3 Moms, ikisi de büyüme evresinde. Dolayısıyla çok konsantrasyon gerektiren projeler, dolayısıyla şu anda tekstil ve organizasyondan arta kalan zamanımı da onların verimliliği için değerlendiriyorum. Tuvanam ve Tutti ürünlerinin yanı sıra tasarımına yeni başladığım A46 Home ürünlerinin de satışta olduğu Netlence ve organik reçelinden pamuk yorganına, perde tasarımından, A'dan Z'ye oda dekoruna 0-14 yaş arasına farklı bir yelpaze sunduğumuz 3 Moms, benim şu andaki öncelikli heyecanlarım.
Eşinizle birlikte çalışıyorsunuz, sürekli birlikte olmak, iş gerginliğini yaşamak zor olmuyor mu?
Eşim Selim, bugüne kadar hayat arkadaşlığımız haricinde zaten, iş hayatımız boyunca da yola birlikte çıktığımız, tüm zorluklara birlikte göğüs gerdiğimiz, tüm gururları birlikte yaşadıgımız için benim her konuda en büyük destekçimdi. Oğlumuz Selim Aslan'ın doğumunun ardından, Selim'in destek konusundaki misyonu yine azalmadı, her detayla yakından ilgilenen mükemmel bir baba aynı zamanda! Bu bizim için kalıcı bir yaşam biçimi ve elbette zaman zaman karşı karşıya kalabildiğimiz bazı gergin anlarımızı yönetebilme tecrübesini çok uzun zaman önce edindiğimizi söyleyebilirim.
Ailenizle yoğun iş temponuzu nasıl dengeliyorsunuz?
İlk altı aylık emzirme döneminde, Aslan'a daha çok tabi olsam da şu anda hem ona, hem işime ayırmam gereken zamanı dengelemiş durumdayım ve çok elzem durumlar söz konusu olmadıkça o dengeyi bozmamaya çalışıyorum. Öyle durumlarda da yine oğlumla birlikte vakit geçirmek için, ona zorunlu ofis ziyaretleri koyuyoruz ve yine yanımda oluyor.
Disney Türkiye ve Zorlu Center işbirliği ile yapılan projede yer alıyorsunuz. Bu projeye nasıl dahil oldunuz?
Ben bugüne kadar bana teklif edilen hiçbir sosyal sorumluluk projesini reddetmediğim için, işin içine de tasarım girdiği zaman akla ilk gelen isimlerden olduğumu düşünüyorum. Söz konusu çocuklarımız ve onların geleceği olunca, yine tereddütsüz ve çok büyük bir hevesle projeye dahil oldum.
Projeyle çocuklara önemli bir katkıda bulunmuş olacaksınız. Bununla ilgili neler düşünüyorsunuz?
Ben hayallerimin peşinden gitmek istediğim için ve halen de gidebildiğim için bu mesleği seçmiş olmakla çok şanslı olduğumu her zaman vurguluyorum. Üstelik sadece kendi hayallerimin değil, insanların da en mutlu günleriyle ilgili hayallerini gerçeğe dönüştürmelerini tüm A46 ailesi olarak organize ediyoruz. Dolayısıyla, hem kendilerinin hem de bizim geleceğimizin kurgucuları olan çocukların gerçekleşeceğini bilerek hayal kurmaları ve dilek tutmalarına yapabileceğim en ufacık katkı, benim hiçbir şeyle kıyaslayamacağım bir heyecan ve mutluluk.
Hangi Disney karakterinin tasarımını yapacaksınız?
Savasçı Prenses Mulan karakterini tasarlayacağım.
Neden bu karakteri seçtiniz?
Mulan'ın, ağırlıklı olarak daha ütopik ve mutlu hayatlar sunan diğer Disney karakterlerinden kurulu düzene başkaldırısıyla farklılaşan, o zamanın erkek egemen toplum düzeninde kadın olduğunu gizleyerek mücadele eden çok sıradışı bir hikayesi var. Bu parallelik de benim daha maskülen, güçlü ve ayakları yere basan kadın olarak betimlediğim Tuvanam kadınıyla çok örtüştüğü için ayrı bir keyif oldu bu tasarım.
Bu proje için tasarladığınız kostümden biraz bahsedebilir misiniz?
Kostümü tasarlarken evrensel olarak Uzakdoğu'yla en çok bağdaştırılan geleneksel kimonolardan esinlendim, ancak daha net kesimlerle modernize ederek ve Tuvanam elbiselerinin de ruhuyla detaylarını katarak tasarımı yorumladım.
Bir tasarımcı olarak sosyal sorumluluk projelerinde daha fazla yer almak ister misiniz?
Son yıllarda o kadar çok projede yer aldım ki ilk aklıma gelenleri sıralayacak olursam, Divan Pastaneleri'nin Bolluca Çocuk Köyü için yaptığı projeye, hem styling'ini üstlenerek, hem kendi koleksiyonumdan ürünler kullanarak, hem de Tülin Şahin'le poz vererek katkıda bulunmuştum. Onun haricinde LÖSEV yararına bez bebek, Toplum Gönüllüleri Vakfı yararına Kipling maymunu, Kiehl's işbirliğinde Koruncuk Vakfı yararına krem ambalajı, Kızılay için kan bağışı otobüsü alınması için Tesco Kipa'ya çevre dostu poşet gibi tasarımlarım oldu. Türkiye'de projede yer alan kişiler kesinlikle çok verici oluyor, ancak aynı özveriyi herkesten de beklememiz gerektiğini düşünüyorum. Tasarımcı olarak sosyal sorumluluk projelerinde benim birtakım materyaller kullanmam gerektiği zaman, bunları tedarik ettiğim firmaların da destek olmalarını, ticaretin dışında tutmalarını bekliyorum. Ancak bu durum gerçekleşmediği zaman, benim katkım da çok bireysel kalıyor. Türkiye'de toplum olarak bu tür projelerdeki hassasiyetimiz kesinlikle çok yüksek, ama buna en çok deprem gibi istisnai durumlarda şahit olabiliyoruz.
Sizce tasarım yönünden moda dünyasında başarılı ve kalıcı olmak için, sahip olunması gereken özellikler neler?
Sabır, özveri ve konsantrasyon, uzun vadeli, kalıcı ve planlı bir başarının olmazsa olmazları. Moda tasarımı son derece detaylı olduğu için, üretim altyapısı anlamında da hep bir sonraki adımın düşünülerek hareket edilmesi ve yatırım gerektiren bir konu olması dolayısıyla finansal olarak da öngörülü davranılması gerekiyor.
İş hayatlarına yeni atılan genç tasarımcılara ögüt vermeniz istense ne derdiniz?
Türkiye'de tasarım algısının oturması ve pek çok genç tasarımcının kendi isimleriyle, kendi bünyelerinde ya da başka markalar için tasarım yapıyor olması, bu anlamda bir milattı ve o miladı atlatmamız sevindirici bir gelişim. Bu düzenin varlığı ve işin ticari boyutunun oturması, satış noktası olmayanların karma butiklerde ya da Galata Moda gibi etkinliklerde kendine yer bulması, genç tasarımcılar için çok büyük bir güvence. Öte yandan, bilinç ve farkındalık, rekabet unsurunu da beraberinde getiren bir kavram ve o bilinç ve farkındalıktaki tüketici grubunun oluşturduğu pastada yeni bir dilime sahip olmak da gitgide daha çok zorlaşıyor ve bu da kaçınılmaz bir süreç.
Röportaj:Bade ÇAKAR
Fotoğraflar: Haydar ERÇİN