Şerif ERCAN
Mısır'ın ikinci büyük şehri olan İskenderiye, MÖ 332 yılında Büyük İskender tarafından kurulmuş ve adını kurucusundan almış. Eski çağlarda dünyanın yedi harikasından biri olan feneri ve zamanının en büyüğü kütüphanesiyle tanınan İskenderiye, bugün Mısır'ın turizm açısından en önemli şehirlerden biri. 1517'de Osmanlı Devleti'ne katılan şehir, 1798'de Fransa'nın, 1807'de de İngilizlerin işgaline uğradı. 1882'de ise fiilen Osmanlı yönetiminden çıktı. Önünde Akdeniz, arkasında çöl bulunan İskenderiye'de görülecek çok yer yok aslında ama görecekleriniz sizi tatmin edecek kadar değerli... Örneğin Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri olan İskenderiye Deniz Feneri'nin olduğu yer. Fener yok ama yerinde Memluk Sultanı Kayıt Bey'in kalesi bulunuyor. Kaleden sonra yanındaki Denizcilik Müzesi'ni de gezmenizi öneririm. İskenderiye'de mutlaka görmeniz gereken yerlerden biri ise İskenderiye Kütüphanesi. MÖ 3. yüzyılın başlarında kurulan kütüphanenin yerinde bugün modern kütüphane yer alıyor. Kütüphanede, 150 bin cilt el yazması dahil, 8 milyon kitap bulunuyor. İskenderiye'de şehrin en büyük camisi olan Ebu'l Abbas Camii de mutlaka görülmeli. Şehrin antik bölgesi diyebileceğimiz yerde Greko-Roma Müzesi bulunuyor ve tarihi eserler, heykeller ve sikkelerle Grek ve Roma kültür kalıntılarını barındırıyor. Bu bölgede Grek Amfi Tiyatro ve Pompei Sütunu da görülmeye değer. Osmanlı izlerini merak ediyorsanız, 20 kilometre gidip Montazah Sarayı'nı görmeniz gerekiyor. Sarayın bahçesi aşıkların buluştuğu, yerli halkın pazar günü ailece piknikler yaptığı ve turistlerin de vazgeçilmez dinlence mekanı durumunda. Sarayın selamlık kısmı ise bugün beş yıldızlı otel hizmeti veriyor. Midan Tahrir Meydanı ise şehrin modern yüzünü gösteriyor. Meydanın etrafında özgün mimariye sahip camiler ve binalar yer alıyor. Midan Tahrir'den Al-Hurriyat Caddesi'ne geçtiğinizde, mağazalar, kafe ve restoranlar sizi karşılıyor.
