RÖPORTAJ: NAZAN ORTAÇ nazan.ortac@sabah.com.tr
FOTOĞRAFLAR: CANAN YETİŞTİ SATKIN
SAÇ: İSMAİL AKBIYIK / BUKAFA - MAKYAJ GİZEM ASLAN / BOBBI BROWN
FOTOĞRAF: ASİSTANI ESRA AYAKLI
VİDEO: BETÜL YAZICIOĞLU
MEKAN İÇİN HİLTON İSTANBUL BOSPHORUS'A TEŞEKKÜR EDERİZ
Hamilelik eşsiz bir deneyim. Bir o kadar da gizemli. Doğum bir kadının kendi doğasını keşfetmek için başına gelen en nadide deneyimlerden biri ve bu yüzden hamilelik kutsal bir yolculuk. Yine de her bilinmeyen gibi ürkütücü. Oysa dünyanın dört bir yanında milyonlarca kadın bunu yaşadı; her gün yaşamaya da devam ediyor. Belki de bu yüzden bu çok özel deneyimi paylaşmak, tüm kadınları birbirine yaklaştırıyor. Oyunculuk, mankenlik ve TV sunuculuğu kariyerine anne olmak için ara veren Burcu Kutluk, Artemis'ten çıkan ilk kitabı 'Doğum' ile okurlarının bu eşsiz deneyimi korkusuzca yaşamaları için rehberlik ediyor. "Şehirli kadın modernleşirken ilkel dürtülerinden ve vahşi doğasından uzak kaldı. Oysa doğum, o doğaya göre düzenlenmiş. Bunu kolaylaştırmak ve doğumun normal şeklinde akması için yapılabilecek pek çok şey var" diyor Kutluk. Üç yaşında bir çocuk annesi olan Kutluk, kendi hamileliği sırasında bunları el yordamıyla ve bazen çok uğraşarak bulduğunu söylüyor. Kendi deneyimini paylaşmak ve anne adaylarına doğumun doğasını hatırlatmak için bu kitabı kaleme aldığını ekliyor. Hamileliğin bir bilgilenme ve kendini geliştirme dönemi olduğunun ve iyi değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizerek, anne adaylarının doğuma bilinçli ve kendinden emin bir şekilde girmeleri için çok çeşitli bilgiler, alıştırmalar, uzman görüşleri, faydalı listeler ve titiz bilimsel araştırmaları bir araya getiriyor. Hayatının önemli bir kısmını yoga ve beden farkındalığına adayan Kutluk, yoga ve meditasyonun hamilelikte olumlu etkilerine dikkat çekiyor. Kitabında hamilelik boyunca dengeli beslenmenin önemini vurgularken anne adayları için sağlıklı beslenmenin püf noktalarını da açıklıyor.
BURCU KUTLUK RÖPORTAJININ PERDE ARKASINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ...
Kendi hamilelik ve doğum tecrübenizden sonra neden kitap yazmaya karar verdiniz?
Hamileliğim sırasında doğumun normal olabilmesini -sağlık sorunu olmadığı müddetçe- sağlayabilmek için çok çaba sarf etmek durumunda kaldım. Geriye dönüp baktığımda, bu durumun sadece ülkemizde ve gelişmemiş bazı ülkelerde olan olağandışı uygulamalardan kaynaklandığını fark ettim. Şartlar böyle olunca biz kadınlara çok uyanık ve özenli olmak düşüyor, çünkü doğum kadına bahşedilmiş bir hediye. Bir mucize hatta. Araştırdığım öğrendiğim, çözüm bulduğum ve aldığım eğitimlerle de birleştirdiğim bir çalışma ortaya çıkardım. Yeni doğum yapacak kadınlara destek bir kitap önerisi olması ümidimle.
Normal doğum yapmak için adeta çaba harcamak zorunda kalmışsınız. Nedir Türkiye'de normal doğuma karşı tepkilerin nedeni?
Türkiye'de doğumların maalesef yüzde 80-85'i sezaryen ile yapılıyor özel hastanelerde, devlet hastanelerinde ise yüzde 54. Bu bizi dünyadaki en yüksek sezaryen oranı olan ülkelerin başına yerleştiriyor. Oysa Dünya Sağlık Örgütü makul sezaryen rakamının yüzde 10-15 olması gerektiğini açıklıyor raporlarında, çünkü bu bir acil durum ameliyatı. Bu durumda aradaki rakamsal farkı nasıl açıklayacağız? Ne annenin, ne de bebeğin sağlığıyla alakalı sebeplerden oluşmuş bir durum, ayrıca sezaryen doğumlarda hayati risk normal doğumdan 3 kat fazla.
Ebe kavramı da neredeyse unutuldu gitti son yıllarda. Oysa bizim çocukluğumuzda kadınları ebeler doğurturdu. Siz ebeyle yol almışsınız, doktorunuz nasıl tepki verdi buna?
Ebeler Japonya, Avrupa ve Amerika'nın büyük kesiminde var olmaya ve hamile kadınlara eşlik etmeye devam ediyor. Bu ülkelerdeki sezaryen oranları bizimkine nazaran çok düşük. Kendi doğumumda dışarıdan kendi ebem ile çalıştım. Onun sayesinde ve onun tavsiye ettiği sabırlı 'normal doğumcu' -böyle bir laf türemek zorunda kaldı artık- doktorum sayesinde doğurdum diyebilirim. Pek çok komplikasyon da oldu ama ebem sakin kalmamı her şeyin yolunda olduğunu bana anlattı ve bunları aşabildik. Kendi doğum hikayem kitabın sonunda kısaca yer alıyor.
Kadınlar da normal doğumdan korkuyor; ne yapmak lazım buna karşı?
İnsan bilmediğinden ya da yanlış bildiğinden korkuyor veya korkutulmaya açık oluyor. Bilinçlenmek, bilgilenmek, 9 ay 10 günde iyice hazırlanmak, ebe ve doulalardan destek almak, korku konusunu kafada çok büyütmemek, daha doğrusu bu korkuyu 'ben korkuyorum' diyerek beslememek gerek. Korku da bir duygu nihayetinde diğer 6 duygumuzdan biri. Korku varsa ben yokum seviyesine gelip hayatınızı yaşamanıza engel olmasına izin vermemek gerek. Bunu yapmanın bazı basit yöntemleri var. Kitapta bunlardan bahsediyorum bol bol. Bunlar uygulandıkça korkunun esiri olmaktan çıkıp, doğumun mucizesine teslim olabilir hale geliyoruz.
Artık annelerimize göre daha sedanter bir yaşam tarzımız var; rahat doğum için hareketli olmak lazım sanki... Neler önerirsiniz normal doğum yapmak isteyen hamilelere?
Şehirli kadın modernleşirken ister istemez ilkel dürtülerinden ve vahşi doğasından uzak kaldı. Oysa doğum, o doğaya göre düzenlenmiş. Bunu kolaylaştırmak ve doğumun doğal seyrinde akmasını sağlamak için yapılabilecek pek çok şey var. Hareket etmek hem hamilelik döneminde hem de doğum esnasında gerçekten önemli. Omurganın, pelvis bölgesinin ve karın kaslarının kuvvetli ve esnek olması, nefes kontrolü fiziksel aktivitelerle geliştirilebilen unsurlar. Zihinsel olarak da rahatlamayı ve konsantrasyonu güçlendiriyorlar. Kitapta her trimestre göre bedensel farkındalık, hareket, nefes ve meditasyon rehberliği de bulunuyor. Üstelik bu konulara uzak olanların da uygulayabileceği bir basitlikte hazırlandılar.
Kızınızla ilişkinizi nasıl etkiledi doğum serüveniniz? Uzun bir süre emzirmişsiniz de...
Evet, 2 yaşına kadar. Doğum anını soruyor iseniz... Beraber başardık o doğumu yapmayı Arven'le. 30 saat sürdü ve zaman zaman yorulduğum, vazgeçmek istediğim anlar oldu, hep dönüp kalp atışlarını dinledim, o kadar güç verdi ki onun kuvveti. Onunla o bağı kura kura, ondan da güç alarak ve birbirimize inanarak yürüdük, nihayetinde de birbirimize kavuştuk. O ilk göz teması... Bunlar gerçekten kelimelerle anlatması kolay olmayan duygular. Her anne olmak isteyenin de -nadir olan bir sağlık sıkıntısı yoksa- yaşamasını dileyeceğim unutulmayan duygular. 'Doğum' kitabını soruyorsanız... Arven'in bayağı sabır göstermesi gerekti bana bu kitabı yazarken. İlgimin yüzde yüz onda olmasına alışık iken bir anda anne çalışıyor kavramı ortaya çıktı, en azından evden çalışıp gözünün önünde olabildim. Şimdi kitabı evde görünce, "Annenin kitabı" diyor.
Nasıl bir çocuk Arven?
Arven atletik, hareketli, kitap okunmasına bayılan, haliyle bu sayede çok hızlı konuşmaya başlayan bir çocuk. Hızlı yürüdü, hızlı konuştu bir acelesi mi var acaba bilmiyorum. Su burcu olduğundan belki çok yapıcı ve uyumlu, tabii arada krizler olsa da genel hali bu. Henüz 3 yaşında ve ben ondan çok şey öğreniyorum.
Arven'in büyüme yolculuğundan da bir kitap çıkar mı?
İkinci kitap kadınlıktan anneliğe geçişe dair olur, bu da çok ihmal edilen ve daha çok bilgi aktarımı yapılabilecek bir konu bence. Pat diye değişiyor hayat, kendi başınıza yaşarken bir günde başka bir canın hayatta kalması ve her türlü bakımı size ait oluyor. Üstelik hemen adapte olmamız bekleniyor. Eskiden insanlar bir arada köylerde yaşarken herkes birbirine destek olur ve çocukları beraber büyütürlermiş. Şimdi böyle değil ve bunun üzerimizdeki etkilerini de konuşabilmeliyiz.
Kitabınız fiziksel bir yolculuktan çok ruhsal bir yolculuk bana kalırsa... Siz nasıl tanımlarsınız bu yolculuğunuzu?
Bence de öyle. Fiziksel gelişmeleri takip etmek için gerekli rehberlik, beslenmenin temelleri, hamile yogası gibi başlıklar olmasına rağmen asıl yoğunluk ruhsal süreçte. Doğum hastanelerde yapılıyorsa da bir hastalık değil, dolayısıyla buna tıbbi bir olaymış gibi bakmak çok ufak bir parçasına konsantre olmak demek oluyor. Hamileliği bir bilgilenme ve kendine dönme dönemi olarak ele alıp iyi değerlendirirsek bizi gerçekten büyüten, geliştiren dönüştüren ve çok da kuvvetlendiren bir deneyimi yakalama şansımız var.
Siz üzerinizde bir misyon hissediyorsunuz; neler yapmak istiyorsunuz bununla ilgili? Seminerler vermek, konuşmalar hazırlamak gibi...
Konuyu sahiplenmek biz kadınlara düşüyor. Bu yolda yazdığım 'Doğum' kitabı geçen ay raflarda yer almaya başladı. Bu konuda bazı yerlerde interaktif söyleşiler düzenlemeye başlıyoruz. 27 Nisan Cumartesi günü saat 14-16 arası Kanyon Joint İdea'da bir söyleşi düzenliyoruz. Mayıs ayında güneyde çok güzel bir yerde hamileler için bir doğum kampı düzenleyeceğiz, detayları duyuracağım. 28-30 Haziran'da ise Harbiye Askeri Müzesi'nde gerçekleşecek olan Uluslararası Doğum Ekipleri ve Doğum Psikolojisi Kongresi'nde hem konuşmacıyım hem de eş zamanlı aynı yerde gerçekleşen Ebeveynlik Festivali'nde 'Doğum' kitabı için imza gününe katılıp, soruları cevaplayacağım. D&R'la ortak bir çalışma yürütüp, Anadolu'da imza ve söyleşi günleri oluşturmak istiyoruz. Tüm bu çalışmalarla ilgili detaylı bilgileri kişisel Instagram sayfamdan paylaşıyor olacağım.
Belki bir TV programı bile olabilir bu konu değil mi? Sağlık Bakanlığı da destek verir bu konuya...
Tabii mümkün. Sağlık Bakanlığı'nın açıklamaları var sezaryen oranlarındaki anormal artışın bilim dışı olduğuna dair. Hatta belki çocuk ve anne sağlığıyla ilgili markalar çıkar bize destek olur ve bunu internete de taşırız. Bu konuda kim öncü olursa nesiller boyu aktarılacak bir şükran duygusu kalacağına eminim içimizde.
Kariyerinize yazar olarak devam ediyorsunuz; ama sevilen bir ekran yüzüydünüz... Oyunculuk için tekrar kamera karşısına geçmek ister misiniz?
Çok teşekkür ederim. En çok televizyon programı yapmayı sevdim sanıyorum. Etkilendiğimiz ve inandığımız deneyimleri değerleri paylaşmak, katkıda bulunmak mutlu ediyor. Bu minvalde her şey mümkün.