Şu an aradığım ve kendi kendimi bulduğum bir dönemdeyim" diyen Simay Bülbül, hayatındaki değisimleri koleksiyonlarına da yansıtan bir isim. Bir süredir birlikte olduğu Umut Eker ile yollarını ayıran ve bir aydınlanma dönemine girdiğini anlatan Bülbül, yalnızlığı da kendisine çok yakıştırdığını söylüyor. Hayatıyla paralellik çizen koleksiyonlar ortaya çıkaran Bülbül'den biz de defile öncesi bu değişimleri dinledik.
Bu sene bir kez daha sizi IFW'de izleyeceğiz. O zamandan bu zamana nasıl bir değişiklik oldu yani şu an kendinizi nerede görüyorsunuz?
Bütün Türk tasarımcılar için ciddi bir deneyimdi IFW. Koleksiyon hazırlamak, bu koleksiyonları yurtdışında sunabilmek çok önemliydi. Çünkü moda haftasına katılabilmek için sadece bir koleksiyon tasarlamak yetmiyor. Onun arkasında inanılmaz büyük bir organizasyon var. Bunların hepsine hakim olmak için de tecrübe gerekiyor. Biz yani genç modacılar İstanbul Fashion Week'in içerisinde büyüdük. Her sene bir şeyler öğrendik, hata yaptık, birbirimizi uyardık. O nedenle de ilk başta karma defilelerle başlıyoruz. O yüzden şimdi geriye baktığımda ilk koleksiyonum ile şimdiki koleksiyonum arasında dağlar kadar fark var ama bu işi öğrendiğimiz anlamına gelmiyor, organizasyonel yapı olarak da öğreneceğiz. Daha çok yolumuz var.
Peki, Moda Haftası'nın yeteri kadar alıcı çektiğini düşünüyor musunuz?
En başından beri inandığım ve savunduğum şey; hiçbir organizasyonel yapı veya oluşum birden bire başarıyı yakalayamaz. O nedenle sabretmek lazım. Gerçekten bazı alıcılar devamlı geldi. Öncelikle tasarımcının sürekliliğini takip ediyorlar. Örneğin bir önceki moda haftasında gelmiş, beni izlemiş ama sipariş vermemiş. Sonrakinde gelmiş, benim iyi gittiğime karar vermiş ve sipariş vermiş. Hepimiz siparişler aldık, "Hiç almadık" diyemeyiz. Buna sabırla devam etmek gerekiyordu. Biz bir grup genç modacı buna devam ettik ve inandık, çünkü İstanbul Moda Haftası ancak öyle bir yere gelirdi. Şimdi IMG işin içine giriyor. Onun amacı hem moda haftasına bir bütçe çıkarabilmek sponsor olarak, hem de elindeki ciddi alıcı kitlesini getirmek.
Defilelerinizde vazgeçemediğiniz üç renk bulunuyor; gri, siyah ve beyaz. Bu sene bizi şaşırtacak mısınız yoksa aynı yolda yürümeyi mi düşünüyorsunuz?
Bu sene sürprizim var evet, şaşıracaksınız. Ben renksiz bir tasarımcıydım ve hep bir kadın hikayesi üzerinden konu anlatırdım. Bu sene siyah ve beyaz yine olmazsa olmazlarımdan hatta başlangıç renklerim, çünkü Uzakdoğu kadınını anlatıyorum. Dolayısıyla Ying-Yang'den etkilendim ama Uzakdoğu kadınını anlattığım için daha önce koleksiyonlarıma koymadığım kırmızı, nar çiçeği, yeşil gibi renkler var. 50'ye yakın parçamız bulunuyor. Yine bugüne kadar hiç kullanmadığım bir şey olan desenleri kullanıyorum bu kolekisyonda. Deriye desen basıyoruz. Ciddi el işçiliğimiz var ve tığ ile deriyi örüyoruz.
Uzakdoğu kadınını anlattığınızı söylediniz. Nereden geldi bu fikir, nasıl etkilendiniz?
Bütün koleksiyonlarım o dönemlerdeki paralel hayatımdan çıkıyor yani bir dönem şaman kadınları ile tanıştım, koleksiyonumun ismi 'Şaman Kadınları'ydı. Bu sene Kore'de Türkiye'yi temsil eden bir defile yaptım dünya fuarında ve iki hafta kadar orada kaldık. O dönemde Uzakdoğu kültürünü yaşadım ve döndüğümde koleksiyon öyle ortaya çıkmaya başladı. Zaten Zen kültürü içinde olduğum ve ilgi duyduğum bir kültürdü.
Özel hayatınızda da böyle misiniz yani sizi kaç senedir tanıyorum ama saç modeliniz hiç degismiyor...
Herkes bunu söylüyor ama çok şeyi değistirebilen ve farklı şeyleri adapte edebilen biriyim. Değistirmediğim ve gerçekten sıkılmadığım tek şey saçlarım. O benim bir organım gibi oldu. Yoksa çok sık taşınırım. Her taşındıgımda o evin içi dışı degişir. Tarzı değiştiririm, eşyaları değistiririm. Yenilemeyi severim hayatımı, belli başlı şeyleri sabit tutmak kaydıyla tabii. Bunlar beni besliyor.
Madem yeniliğe çok alışık ve açıksınız, bildiğim kadarıyla ilişkiniz de yeni bitti, yalnızlığa alıştınız mı ya da söyle sorarsam daha doğru olur tabii, yalnız mısınız?
Yalnızlık güzeldir ve hepimizin hayatında ciddi şeyler oluyor. Belirli dönemlerde başka yollara sapılır. Ancak her şey tercih meselesidir ve bu da benim tercihimdi zaten. Bu tercihimden de çok memnunum, çünkü bu sayede işime yoğunlastım. Yalnızlığı kendime çok daha fazla yakıştırdığım bir dönemdeyim.
Bu tercih tasarımlara da yansıyor mu?
Tabii işte 'Zen' yani 'Aydınlanma' dönemi. Gerçekten de çok tesadüfi bir şekilde gerçekleşiyor koleksiyonlarım yani aydınlanma, farkındalık iş ve özel hayatımla paralellik sağladı ama ben kendimi böyle seviyorum. Bir önceki koleksiyonum da 'Kırılma Noktası'ydı. Ciddi iş kararları aldığım ve kırılma noktası yaşadığım bir dönemdi. Şu an gerçekten de arındığım ve kendimi kendimle bulduğum bir dönemdeyim.
Bu durumun yaşla da alakası olabilir mi?
Muhakkak vardır, 34 yaşım bitti. İçimdeki enerji hiç bitmeyecek ama insanın aradığı ve hayattan beklediği şeyler çok değişiyor. O nedenle her yaşın heyecanını severim. Her yaş bana başka bir arayışı ve heyecanı getiriyor. O monotonluk hayatımda hiç olmadı. Hep adrenalin ve heyecanla dolu bir hayatım oldu.
Öyleyse sizi seneye evli ve çocuklu görebilir ve koleksiyonunuzda da o tip değişikliklerle karşılaşabiliriz?
Olabilir, hatta 'Ev Kadını' diye bir konseptle çıkabilirim. Şaka bir yana ama değişikliği seviyorum hayatımda.
Birçok modacı Galata'dan Nişantaşı'na taşınıyor. Siz burada kalmakta ısrarlı mısınız?
Ben burada kalmaya devam edeceğim, çünkü hayat tarzımla Galata birebir uyuşuyor. Evim de burada. Şu bir gerçek tabii, asla Nisantaşı ile kıyaslanacak ticari duruşu olan bir yer değil burası. Ancak ben bu alternatif tarafı tercih ediyorum. Belki ileride Nişantaşı'nda bir mağaza açmayı da düşünebilirim.
Son olarak, 2013 koleksiyonunuzda neler ön plana çıkıyor, biraz anlatır mısınız?
Ne kadar yaz koleksiyonu da olsa ortalama yüzde 80'i deriden oluşan bir koleksiyon, ancak yaza uygun, çok ince derilerle çalıştım. Deriden etek, pantolon, gece elbisesi var. Deri-şifon karışımı elbiseler bunlar. Etekler genelde Uzakdoğu'nun silüetlerine uygun olarak bileğe yakın modellerde. Küçük hakim yakalar var, aynı zamanda sırt dekoltesini çok sevdiğim için yine sırt dekoltelerine yer verdim. Son iki, üç sezondur daha önceki sezonlara göre silüet kadınları çalışıyorum. Eskiden daha salaş ve doğal kadını anlatıyordum ancak şimdi daha kadınsı bir silüetle çalışıyorum.
Öykü Yazıcıoğlu