Röportaj: Bade ÇAKAR
Fotoğraflar: Şeref YILMAZ
Türkiye'nin en köklü kumaş firması Bağzıbağlı'nın üçüncü nesil temsilcisi olan Raşit Bağzıbağlı, aile mesleğiyle değil yaptığı görkemli tasarımlarıyla başarısını ortaya koyalı çok oldu. Raşit Bağzıbağlı, Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul'un ilk günü görkemli bir defile ile yeni koleksiyonunu moda tutkunlarıyla paylaştı. Couture tasarımlarıyla görmeye alışkın olduğumuz Bağzıbağlı, bu sefer şaşırtıcı bir karar vererek hazır giyim koleksiyonunu sundu. 70'li yılların ikonik modeli Bianca Jagger'dan ilham alarak yarattığı Rashid by Raşit Bağzıbağlı hazır giyim koleksiyonu, yine her zamanki gibi ihtişamlı siluetlere ve eğlenceli detaylara sahipti. Bağzıbağlı ile bir araya geldik ve moda haftası sürecini ve gelecek planını konuştuk.
MBFWI'un ilk günü hazır giyim koleksiyonunuzu sundunuz. Biraz koleksiyon temasından bahseder misiniz?
Bu koleksiyon için Bianca Jagger, benim ilham kaynağım oldu. Hazır giyim koleksiyonu sergilemek benim için çok heyecan verici bir durumdu. Genelde insanlar beni daha çok couture, abiye, kırmızı halı elbiselerimle tanıyor. Aslında uzun süredir her sezon koleksiyon yapmama rağmen hazır giyim koleksiyonumu defilede sergilemiyordum. Bu yüzden benim için bu koleksiyon çok heyecanlı bir süreç oldu. İnsanların çok şaşırttığımı düşünüyorum. Biraz ters köşe oldu yani...
Koleksiyonu hazırlarken hayalinizdeki kadın nasıl biriydi?
Bu yıl hayalimdeki kadın tamamen Bianca Jagger... Bianca Jagger, 1970'li yılların Studio 54 döneminin en ikonik ismi. Uçuk bir kadın... Sadece ben değil, birçok dünyaca ünlü tasarımcıya da ilham vermiş bir kadın. Çok asi, güçlü aynı zamanda da eğlenceli bir karakter... Benim de yansıtmak istediğim tamamen buydu ve çok güzel örtüştü. Bir de benim gerçekten 70'li yıllar en çok etkilendiğim, en çok beğendiğim dönem. Bana sorsanız hangi dönemde yaşamak istersin diye hiç düşünmeden bu dönemi derdim. Çok eğlenceli, kıyafetler, müzikler, disko tam benlik...
Koleksiyonda hangi materyaller öne çıkıyor?
Şimdi 70'ler denince insanların aklında ilk gelen şey zaten görkem, pul, payet... Benim de koleksiyonum da bol bol pul payet var. Tasarımlar görkemli siluetlerden oluşuyor. Zaten benim yapmış olduğum işler çok sade olsa da bir payet olması gerekiyor. Bu koleksiyonda şifon çok kullandım, sade-şık elbiseler de var ama daha çok ihtişamlı tasarımlar var. Bir de markamın adı 'RASHID', bunun da altını iyice çizmek istiyorum. Bu koleksiyonla markanın kimliği daha da bir belirlenecek diye düşünüyorum.
Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul'un Türk moda sektörü için sizce önemi nedir?
Öncelikle Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul, Türkiye için çok önemli. Ben, Türkiye dışında aynı zamanda Arap ülkelerinde de bilinirliliği olan bir tasarımcıyım. Bu yüzden benim için de bu platformda yer almak çok önemli. Tabii ki bu diğer ülkelerde de yer almayacağım demek olmuyor. İleriki dönemlerde hedeflerimiz arasında yurtdışında güzel defilelere, projelere imza atmak var. Moda haftası tasarımcılar kadar Türk tekstil sektörücü ve ihracatçılar açısından da çok önemli. Tabii ki kat etmemiz gereken daha çok yol var ama olsun. Bizim Türkler biraz sabırsız insanlarız, hemen olsun istiyoruz bir takım şeyleri ama beklemek lazım. Dünyanın moda başkentleri Paris, Londra, New York, Milano yıllardır moda haftaları düzenliyor ve o şekilde marka haline geldi. Biz de düzenli olarak yaparsak, belki o noktaya zamanla gelebiliriz, neden olmasın?
Ortadoğu'da popülerliğiniz ortada, aynı şekilde Türkiye'de de... Gelecek planlarınız arasında Avrupa veya Amerika pazarına girmek var mı?
Amerika açıkçası benim için daha ağır basıyor. Zaten Avrupa'yla ilgili çalışmalarımız var. Daha önce fuarlara katılmıştık yine bu sene eylülde Paris Moda Haftası'na giderek, koleksiyonumu göstereceğim. Amerika beni çok heyecanlandıran bir pazar... Enteresan teklifler de alıyorum; "Gelin defile yapın" diye. Doğru zaman, doğru işbirlikleri olduktan sonra neden olmasın?
Birçok ünlü ismin tercih ettiği bir isimsiniz. Türkiye ve Arap devletlerinde fazlasıyla popülersiniz. Aynı zamanda tekstil dünyasının da çok önemli bir ailesinin üyesisiniz. İlk kendi markanızı kurduğunuzda bugünkü popülerliğinizi bekliyor muydunuz?
Beklemiyordum. Benim 10. yılım bu sene. 21 yaşındayken ilk koleksiyonumu hazırladım, 12 yaşımda bu işi yapmaya karar verdim. Çok küçük yaşta bu işe başladım yani... Ama işin ciddiyetini idrak ettiğimde 26 yaşımdaydım. Çok büyük bir sorumluluk benim için. Sadece kendi markam değil aynı zamanda Derviş Bağzıbağlı markasının da sorumluluğu var. 60 yıllık bir geçmişi olan markadan bahsediyorum. Onu da genç jenerasyona başarılı bir şekilde sunduğumu düşünüyorum. Öyle de bir misyonum var yani. Markamın geldiği noktadan çok mutluyum ama tamamen istediğim yerde miyim, değilim. Türkiye için belki olmak istediğim yerdeyim, Türkiye açısında yapabileceğim her şeyi yaptım. Daha 31 yaşındayım bu yüzden de iyi bir yol kat ettiğimi düşünüyorum, bundan sonrası sürpriz olacak.
Çok genç yaşta sektöre giren bir tasarımcı olarak, modayı kariyer olarak tercih eden veya etmeyi düşünen tasarımcı adaylarına nasıl bir tavsiye verirdiniz?
Sabırlı olmalarını söylerdim ilk olarak. Bana gelip çalışan ve çalışmak isteyen çok genç oluyor. Bazıları bir gün sonra çok yoruldum deyip, gidiyorlar. Bu beni şaşırtıyor. İnanın ben bu yaz hiç tatil yapmadım. Sadece iki hafta sonu kaçamağı yapabildim ve bunlar da davetli olduğum ve gelinliklerini yaptığım düğünlerdi. Bir yere gelmek için çok çalışmak gerekiyor. Çok çalışmayacak olan da bu işe girmesin çünkü bir yere gelemez. Ödün vermek gerekiyor.